GÖRÜŞ

Hindistan’ın Afganistan açmazı

Yayınlanma

Hindistan’da bu aralar diplomatik cephede büyük değişiklikler yaşanıyor. Tüm dikkatler Khalistan Sih ayrılıkçılığı üzerine Kanada ile yükselen tansiyonda iken Afganistan ile ilgili de önemli bir gelişme söz konusu. Aylar süren belirsizlikten sonra Yeni Delhi’deki Afgan büyükelçiliği 1 Ekim’den itibaren faaliyetlerini kalıcı olarak durdurdu.

İlk olarak 25 Eylül’de Hindistan Dışişleri Bakanlığı’na sözlü nota veya imzasız diplomatik yazışma yoluyla iletilen kararda büyükelçiliğin kapatılma gerekçeleri olarak ev sahibi hükümetin desteğinin olmayışı, personel ve kaynaklardaki azalma, Afganistan çıkarlarına hizmet etme konusundaki beklentilerin karşılanamaması, Kabil’de meşru bir hükümetin bulunmaması gibi faktörler sıralandı. Notada ayrıca Yeni Delhi’nin 2021’de Hindistan’a seyahat etmesi planlanan ancak seyahat belgeleri verilmeyen 3 bine yakın Afgan öğrencinin vizesini uzatmayı, burslarını ödemeyi ve çalışmalarına izin vermeyi reddettiği ve ayrıca tüccarlar ve diğerleri için yapılan vize taleplerinin de sonuç vermediği belirtildi.

Ancak Afgan büyükelçiliğinin açıklamasını başta yanıtsız bırakan Hindistan hükümeti yetkililerinden Afgan misyonlarına yardımcı olmak ve faaliyetlerini kolaylaştırmak için ellerinden geleni yaptıkları, bu kararın Afgan tarafının kendi kararı olduğu savunması geldi. Ayrıca Ashraf Ghani hükümeti tarafından atanan Afganistan’ın Hindistan Büyükelçisi Farid Mamundzay’ın kimliğinin gizli kalması kaydıyla aylardır Hindistan dışında olduğu ve Afgan diplomatların sığınma aldıktan sonra sürekli olarak üçüncü ülkelere gittikleri ve elçilik personeli arasında da iç sürtüşmelerin yaşandığı ve bunların gerçekliğinin Hint yetkililerce incelendiği söyleniyor. Ayrıca Mamundzay da 18 Haziran’dan bu yana Hindistan’da bulunmadığını, büyükelçi vekilinin misyonun operasyonlarını aktif olarak denetlediğini doğruladı. Dahası diğer Afgan personelinin Hindistan’ı Taliban’ın Afganistan’daki ailelerine yönelik tehditleri ve Hindistan’ın destek eksikliği nedeni ile ortaya çıkan ve giderek savunulamaz hâle gelen zorlu durum nedeni ile terk ettiği söyleniyor.

Yeni Delhi’deki büyükelçilik Ağustos 2021’de Taliban rejimi Afganistan İslam Emirliği tarafından devrilen demokratik olarak seçilmiş Ashraf Ghani hükümetine mensup diplomatlar tarafından yönetiliyordu. Ev sahibi ülkenin, Hindistan’ın fonları ile yürütülüyordu ve sürgündeki Afganistan İslam Cumhuriyeti hükümetini meşrulaştırıyordu. Yeni Delhi devrik Afgan lider Ashraf Ghani’nin Batı destekli hükümeti tarafından atanan büyükelçi ve misyon personelinin vize vermesine ve önemli ticari işlemleri yapmasına izin veriyordu.

Afganistan’ın Hindistan Büyükelçisi Farid Mamundzay, eski Cumhurbaşkanı Ashraf Ghani liderliğindeki önceki Afganistan İslam Cumhuriyeti tarafından atanmıştı. Kendisi haziran ayından bu yana Londra’da ve mayıs ayından bu yana da Hint bir şirket ile yapılan arazi kiralama anlaşması ile ilgili yolsuzlukla suçlanıyor. Diğer diplomatların da ABD, Kanada ve Avustralya gibi ülkelere sığınma hakkı aldığı söyleniyor. Ancak iddiaları reddeden Mamundzay bunların Taliban’ın misyonu devralma amacını destekleyen daha geniş bir gündemin parçası olduğunu söylüyor. Afgan büyükelçiliği nisan-mayıs aylarında Taliban’ın Mamundzay’ın yerine misyonun başına bir maslahatgüzâr atadığı yönündeki haberler üzerine iç çatışmalarla sarsılmıştı. Büyükelçilikte 2020’den bu yana ticaret konseyi üyesi olarak çalışan Qadir Shah nisan ayı sonlarında Hindistan Dışişleri Bakanlığı’na Taliban tarafından seçildiğini iddia eden bir mektup yazmıştı. Mamundzay bunun üzerine mayıs ayında Londra’dan geri dönmüş ve ticaret konseyi üyesinin binaya girmesi yasaklanmış ve büyükelçilik liderliğinde herhangi bir değişiklik olmadığı yönünde bir açıklama yapılmıştı. Ancak kısa bir süre sonra Londra’ya geri dönen Mamundzay üç aydır Hindistan’a dönmedi.

Hindistan ise Ağustos 2021’de Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinin ardından Kabil’deki büyükelçiliğini boşaltmış, diplomatlar ve güvenlik personelinden oluşan insani yardımı koordine edecek bir teknik ekip ile Haziran 2022’de Kabil’e geri dönmüştü. Taliban ile etkileşimlerini yardım dağıtımıyla sınırlayan Hindistan hükümetinin Kabil’e bir teknik ekip yerleştirmesi Taliban ile etkileşime yönelik attığı ilk açık adımlardan biriydi. Bu adım Hindistan’ın sahadaki politik gerçekleri tanıdığını ve Afganistan’daki varlığına Taliban kanalı ile aracılık edilmesi gerektiğini kabul ettiğini gösteriyor. Ancak uluslararası toplumun geri kalanı gibi Taliban rejimini resmi olarak tanımadığı için fiili bir büyükelçilik olarak çalışmalarını yürütüyor. Her ne kadar diğer tüm ülkeler gibi Hindistan da Taliban hükümetini tanımayarak yerine Kabil’de kapsayıcı bir hükümetin kurulması ve kadınların, çocukların ve azınlıkların haklarının korunması için baskı yapmış olsa da aynı zamanda Kabil’de varlık göstermek ve Hindistan’ın güvenlik çıkarlarını korumak için Taliban tarafından atanan büyükelçi ve misyon personelinin görevlendirilmesine sessizce izin vermişti.

Taliban’ın Kabil’deki dışişleri bakanlığı ile ilişkiler kuran Mumbai ve Haydarabad’daki konsolosluklar faaliyetlerine devam ederken Yeni Delhi’deki Afgan büyükelçiliği bu konsoloslukların gayri meşru bir rejimin çıkarlarına hizmet ettiğini iddia ediyor. Hindistan hükümetinin temmuz 2023’te Taliban hükümeti büyükelçisinin güven mektubunu kabul etmeyi reddetmiş ve Ghani rejimi tarafından atanan Mamundzay’ı desteklemeye devam etmiş olsa da Afgan büyükelçiliğini kapatma hamlesinin Kabil’deki Taliban yapılanmasına yakın olduğu düşünülen Yeni Delhi’deki unsurların misyonu devralma yönündeki hamleleri arka planında gerçekleştiği ifade ediliyor. Mumbai ve Haydarabad’daki Afgan konsolosluklarının yetkililerinin önceki Ghani hükümeti tarafından atanmasına karşın Kabil’deki Taliban rejimi ile çalışmaya başladığı belirtiliyor.

Eski Afgan diplomatlar dünya başkentlerinin çoğunda büyükelçilikleri kapatırken Pakistan, Çin, Rusya ve İran da dâhil olmak üzere birkaç ülkedeki misyonlar Taliban temsilcilerine devredildi. Bu büyükelçiliklerde demokratik olarak seçilmiş önceki Afganistan İslam Cumhuriyeti yerine Taliban veya Afganistan İslam Emirliği bayrağı göndere çekiliyor. Afganistan İslam Cumhuriyeti Büyükelçiliği ise Hindistan Dışişleri Bakanlığı’na verdiği notada Hindistan’a Yeni Delhi’deki misyonda üç renkli Afgan ulusal bayrağını taşımaya devam etmesi çağrısında bulunuyor ve Taliban’ı gayri meşru olarak niteliyor.

Ancak Taliban rejiminin Hindistan ile ilişkilerin resmileştirilmesinin ön koşulu olarak İslam Cumhuriyeti’nin tüm kalıntılarının ortadan kaldırılmasını belirlediği ve Hindistan’ın Taliban hükümeti ile diplomatik ilişkilerin yenilenmesi zorunluluğu ile Afganistan’ın Delhi’deki büyükelçiliğini Taliban’a devretmeye hazırlandığı yönünde spekülasyonlar şimdiden duyulmaya başladı. Yeni Delhi’deki Afganistan Büyükelçiliği’nin kapatılması Taliban’ın Afgan büyükelçiliğini ele geçireceği anlamına mı geliyor? Bu şimdilik belirsizliğini koruyor.

Yeni Delhi’deki Afganistan Büyükelçiliği’nin kapatılması Hint-Afgan ilişkilerinde önemli bir zorluğun altını çiziyor. Operasyonların aniden durdurulması mevcut jeopolitik koşullar bağlamında Hindistan ile Afganistan arasındaki diplomatik ilişkilerin geleceğine ilişkin belirsizlikleri daha da artırıyor. Durumun devam eden projeler veya ikili anlaşmalar üzerindeki etkisi belirsizliğini koruyor ve bu sorunlar tatmin edici bir biçimde çözülene kadar gelecekteki işbirliklerine gölge düşürüyor.

Afganistan Hindistan yarımadasına açılan kapı olduğundan Hindistan her zaman Afganistan’da varlık göstermek zorunluluğu hissediyor. İstikrarlı bir Afganistan Hindistan’ı Orta Asya ve Rusya’ya bağlayacak, ancak bu şu anda gerçekleşmiyor.

Afganistan Hindistan’ın bölgedeki stratejik çıkarları için hayati önemde. Bu nedenle başlarda Yeni Delhi Ghani hükümetinin sıkı destekçisi olmuştu. Taliban’ın zaferi sonrasındaki belirsizlik hem Hindistan’ın Afganistan’daki diplomatik çıkarlarını hem de 500’den fazla proje ile 3 milyar doların üzerindeki 20 yıllık Hint yatırımını hâlâ tehdit ediyor. Amerikan varlığının koruyucu şemsiyesi altında 2001’den bu yana Hindistan Afganistan’a yol, baraj, elektrik iletim hattı, trafo merkezi, okul ve hastane inşası ile çeşitli restorasyonlar olmak üzere birçok kalkınma yardımında bulundu. Hindistan’ın Afganistan ile kalkınma ortaklığının belirtilen dört bileşeni var: altyapı projeleri, insani yardım, küçük ve toplum temelli kalkınma projeleri ve eğitim ve kapasite geliştirme girişimleri. 2011 Stratejik Ortaklık Anlaşması Afganistan’ın altyapısı ile kurumlarının yeniden inşası için Hint yardımı başta olmak üzere kapasite gelişimi için eğitim ve teknik yardımı, Afganistan’da yatırımı teşvik etmeyi ve Hindistan pazarına gümrüksüz erişimi yeniden taahhüt etmişti. Bu arada Hindistan ve Afganistan arasındaki ikili ticaret Taliban rejimi söz konusu olana kadar 1 milyar dolar değerinde idi.

Hindistan’ın Afganistan’daki çok önemli yatırımlarından biri 218 km’lik Zaranj-Delaram Otoyolu. Yol İran’ın Chabahar Limanı üzerinden karayla çevrili Afganistan’a alternatif bir rota sağlıyor. Bu nedenle Hindistan için büyük stratejik öneme sahip. Ancak devasa Chabahar Limanı projesi de şimdi ölü bir yatırım gibi görünüyor. O da ayrı bir konu…

Hindistan’ın Afganistan’daki bir başka önemli projesi 2016’da açılan Afgan-Hint Dostluk Barajı olarak bilinen Salma Barajı. Ayrıca 2015’te Kabil’de açılan Afgan Parlamentosu Hindistan’a 90 milyon dolara mâl olmuştu. Binadaki bir blok eski Hint Başbakan Atal Bihari Vajpayee’nin adını taşıyor.

Dışişleri Bakanlığı’na göre Hindistan şehir içi ulaşım için 400 otobüs ve 200 minibüs, belediyeler için 105 ticari araç, Afgan Ulusal Ordusu için 285 askeri araç, 5 şehirde kamu hastaneleri içn 10 ambulans ve Afgan ulusal havayolu şirketi Ariana’ya üç Air India uçağı hediye etmişti.

Hindistan’ın Afganistan’da devam eden iki önemli projesi ise Kabil’deki Shahtoot Barajı inşası ile restorasyonu için 1 milyon dolar taahhüt ettiği Kabil’deki Bala Hisar Kalesi. Ayrıca 80 milyon dolar değerinde 100 toplumsal kalkınma projesi de taahhütler arasındaydı. Geçtiğimiz yıl Taliban da Hindistan’dan Afganistan’daki en az 20 tamamlanmamış altyapı geliştirme ve kalkınma projelerini tamamlamasını istemişti.

Afgan halkının insani ihtiyacına ve Birleşmiş Milletler tarafından yapılan acil çağrılara yanıt olarak Hindistan ayrıca Afganistan’a çok sayıda insani yardım sevkiyatı gerçekleştirdi. Bu, yaşam kurtaran temel ilaçlar, tüberküloza karşı ilaçlar ve 500 bin doz COVID-19 aşısı da dâhil olmak üzere 13 parti halinde 45 tonluk tıbbi yardımı da içeriyor. Bu tıbbi sevkiyatlar Dünya Sağlık Örgütü’ne ve Kabil’deki Indira Gandhi Çocuk Hastanesi’ne teslim edilirken Hindistan ayrıca son iki yılda Afganistan’a 60 bin metrik tondan fazla buğday gönderdi.

Taliban’ın 15 Ağustos 2021’de Kabil’e girerek ABD destekli Ashraf Ghani hükümetinin istifa etmesine neden olurken Afganistan şu anda Taliban’ın iktidara gelmesinin ardından derinleşen ekonomik, insani ve güvenlik kriziyle boğuşuyor. Hindistan her ne kadar Taliban rejimi ile etkileşim kurmamaya direnç göstermiş olsa da insani yardımın tarafsızlık ve bağımsızlığa dayanması gerektiği yönündeki savı nedeni ile etkileşim kuruyor. Kazan’da 29 Eylül’de Rusya, Çin, Pakistan, İran, Hindistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’dan özel temsilciler ile üst düzey yetkililerin ve ayrıca Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Türkiye temsilcilerinin davetli olarak katılımı ile gerçekleşen Afganistan konulu Moskova formatının beşinci toplantısında da Afganistan’a insani yardım sağlamaya devam edileceğine ilişkin bir kez daha güvence verildi.

Öte yandan Taliban da Hindistan ile etkileşime girmek için ciddi çaba harcıyor. Diplomatik olarak dışlanan ve ekonomik olarak izole edilen rejim Hindistan’dan sürekli kalkınma yardımı istiyor. Yeni Delhi Afganistan’a yönelik yardım miktarını 2022-23 için yaklaşık 24 milyon dolar düzeyinde sabit tutarak yardım sağlamaya devam etmiş ve 2023-24 Mali Yılı bütçesinde Dışişleri Bakanlığı ülkeye yardım olarak yaklaşık 25 milyon dolar ayırmış olsa da bu durum aynı zamanda Hindistan’daki bazı kesimlerde Hindistan’ın Taliban’a para aktardığına ilişkin kaygıların da artmasına yol açıyor.

Hindistan hükümeti ise Gurudwara’ya (Sih ibadethânesi) düzenlenen terör saldırısı gibi olaylardan da görüldüğü üzere bölgeden kaynaklanan güvenlik tehditleri veya Afganistan’daki terörist örgütlerin Hindistan’ın çıkarlarına zarar verebileceği konusunda kaygılarını sürdürüyor. Yeni Delhi için bir diğer önemli kaygı ise Taliban rejiminin Pakistan’a yakınlığı. Ancak Pakistan ile Taliban arasındaki derin tarihi bağlar göz önüne alındığında bu geçerli bir kaygı olsa da İki aktör arasında tartışmalı sınır konusundaki anlaşmazlıklar ve Pakistan’ın Tehreek-e-Taliban Pakistan’a (TTP) ilişkin kaygıları ve Taliban’ın bu grupla bağları da dahil olmak üzere bazı önemli sorunlar da yaşandı.

Dahası ABD ve müttefiklerinin Afganistan’dan çekildiği dönemde ABD ile Çin arasında büyüyen rekabet yoğunlaşıyor, Rusya Washington için bir güvenlik tehdidi olarak yeniden ortaya çıkıyor, Rusya ve Çin’in artık bölgede İran ile birlikte iki önemli oyuncu hâline geliyor ve Moskova ile Pekin’in Washington’ın bıraktığı boşluğu doldurma ve nüfuzlarını genişletme niyetinde olduklarına ilişkin spekülasyonlar artıyor. Her ikisi de Afganistan’da bölgesel hegemonik hedeflerini ilerletmek istiyor ve en az 2015’ten bu yana Taliban ile aktif olarak ilgileniyorlar.

Tüm bu kaygıları ve korkuları ekseninde Yeni Delhi Şanghay İşbirliği Örgütü gibi bölgesel örgütlere ve Moskova Formatı istişareler gibi çerçevelere aktif olarak katılarak bu ülkelerle Afganistan sorununa ilişkin görüşmelerini sürdürüyor. Ayrıca geçtiğimiz yıl ilk Hindistan-Orta Asya Zirvesi’ne ev sahipliği yapan Yeni Delhi Kasım 2021’de de ulusal güvenlik danışmanları düzeyinde Rusya, İran ve Orta Asya Cumhuriyetlerinden katılımcıların yer aldığı üçüncü Afganistan Delhi Bölgesel Güvenlik Diyaloğu’na ev sahipliği yapmıştı.

Afganistan’daki barış süreci başladığından bu yana Hindistan’ın Taliban ile doğrudan temasa geçme ihtiyacını kabul etmekten duyduğu rahatsızlık onu Rusya veya Çin’in gölgesine itti. Yeni Delhi belirsiz ve çelişkili Afganistan politikası nedeni ile hem ulusal hem de uluslararası alanda zorluklar yaşıyor. Yurt içinde Afgan halkına olan bağlılığından vazgeçtiği için eleştirilerin odağı olurken Taliban’a yönelik yardımları da ilke ve ideallerinden bir sapma olarak görülüyor. Uluslararası alanda Yeni Delhi terörle mücadelede başta Rusya, İran ve Orta Asya Cumhuriyetleri olmak üzere bölge ülkeleri ile çalışmanın öneminin farkında, ancak hem onun ABD ile ilişkileri bölgede büyüyen ABD karşıtı duygularla karşı karşıya hem de hâlihazırda Rusya ile ilişkileri Ukrayna’daki savaştan bu yana yeni bir sınavdan geçiyor.

Kısacası Hindistan her anlamda uzun süredir bir Afganistan açmazı yaşıyor. Ve belirleyemediği bir Afganistan politikası var. Yeni Delhi politik iradesi açısından Taliban ile görüşüldüğüne ilişkin yapılan resmi bir beyanın Hindistan’ın sahip olduğu iyi niyete verebileceği itibar kaybının ötesinde konu aynı zamanda Hindistan’ın bir terörist grupla ilişki kurma konusundaki kendi ilkeli tutumu ve kırmızı çizgileri ile ilgili kaygıları gündeme getiriyor. Dolayısıyla daha kaçamak bir tutum sergiliyor ve belki de dış politika hesabındaki ilkeler ve reelpolitik değerlendirmeler arasındaki çelişkili durumdan kurtulmanın bir yolu olarak ilkelere ve ahlâka verdiği önemi tamamen terk etmemiş olsa da artık daha pragmatik bir söylemle yumuşatılıyor.

Tarihsel olarak Hindistan, kalkınma işbirliğine rağmen Afganistan’da ve ülkedeki uzlaşma sürecinde büyük ölçüde marjinal bir oyuncu olmuştur; bunun temel nedeni Taliban ile müzakerelere girmemesi. Ancak 2010 yılında Londra’da düzenlenen ve 70 ülkenin katılım gösterdiği Afganistan konferansı ülkelerin Taliban’a nasıl tepki vereceğini bir anlamda değiştirmiş ve uzlaşma sorununda bir dönüm noktasının habercisi olmuşken bu Hindistan’ın Taliban ile uzlaşmaya varmanın görüşmelere hâkim olan Pakistan’a üstün bir rol kazandıracağı yönündeki korkularını artırmıştı. Bunun üzerine Yeni Delhi alternatif bir uzlaşma sürecinin planlanması için farklı paydaşlarla lobi faaliyetlerine başlamış ve Hindistan’ın değişen tutumu Taliban’ı Afgan hükümetiyle eşitlemeyi bıraktığı ancak artık onları terörist olarak görmediği BM’deki bir oylamada da açıkça görülmüştü. Ayrıca 2005 yılında Hindistan’ın Afganistan’da çalışan işçi ve personeline yönelik saldırıların arttığı bir dönemde Yeni Delhi hem saldırıları durdurmayı hem de istihbârat paylaşımı için Taliban ile iletişim kurmayı amaçlayan arka kanal diplomasisi yürütmüştü. Sonraki yıllarda özellikle Rusya, Çin ve İran’ın 2010’dan sonra artan angajmanı göz önüne alındığında bölgede yalnız kalmak istemedi. Dolayısıyla Hindistan’ın Afganistan’daki tüm paydaşlarla her zaman etkileşim hâlinde olduğunu kabul eden mevcut muafiyetin de vurguladığı bir nokta olarak Taliban ile ilişkiler Hindistan’ın geçmiş politikalarından çok önemli bir kopuş anlamına gelmiyor. Belki de değişim olarak söylenebilecek şey, bu etkileşimin düzeyi ve bunun Hindistan’ın stratejik topluluğu arasında zımni olarak kabul edilmesi.

Son olarak Afgan halkı arasında Hindistan’a karşı hatırı sayılır bir iyi niyet söz konusu, ancak Hindistan’ın ciddi bir insani kriz sırasında sınırlarını Afgan vatandaşlarına kapatması Afganlar tarafından fark edilmiyor değil. Yeni Delhi politik iradesi uzun süreli çıkarlarını gözeterek halklar arası bağları güçlendiren mekanizmaların yenilenmesini Kabil’de gücü kimin elinde tuttuğuna bakılmaksızın Hindistan için yalnızca statükoya bir dönüş olarak sunabilir.

Çok Okunanlar

Exit mobile version