İsrail’in yürürlükteki Mahal Programı İsrail ordusuna dünyanın hangi noktasından olursa olsun Yahudileri silah altına alabilme yetkisi veriyor. Bu kapsamda büyükannesi ya da büyükbabası Yahudi olan dünyanın dört bir yanındaki gençler başvurmaları durumunda İsrail ordusunda görev yapabiliyor. Batılı devletlerin kendi vatandaşlarını İsrail için savaşmaktan alıkoyacak bir yasal düzenlemesinin olmaması IDF’nin yabancı gençlere ödenen yüksek miktarda ücretler gibi teşvikler sayesinde bünyesine katmasını kolaylaştırıyor.
Hamas’ın 7 Ekim’deki Aksa Tufanı operasyonu sonrasında İsrail ordusunun yedek askerleri göreve çağırması üzerine 100’den fazla İngiliz vatandaşının da İsrail’e giderek orduya teslim olması İngiltere’de bu “paralı askerlerin” yasal statüsü tartışmasını başlattı.
Aşağıda çevirisini okuyacağınız haber, IDF safındaki İngilizlerin yasal konumlarına mercek tutuyor. Savaş Suçlarından Kaçan İngiliz Paralı Askerleri kitabının yazarı Phil Miller’in hazırladığı habere göre “Birleşik Krallık’ın paralı asker karşıtı etkili bir yasası yok ve yabancı savaşçıları, günün hükümetinin jeo-politik çıkarlarına bağlı olarak, geçici bir temelde kovuşturma eğiliminde.”
Haberde görüşlerine yer verilen Muhafazakâr Parti’nin eski başkanı Barones Sayeeda Warsi, IDF’ye katılan İngiliz vatandaşlarının yargılanmaları çağrısında bulunuyor ve İngiliz Yahudilerinin IDF’ye katılmasına izin verirken, yabancı savaşçı olan Müslümanları suçlu ilan eden İngiltere’yi çifte standart uygulamakla suçluyor:
***
İsrail ordusunun İngiliz savaşçıları: Yasal mı?
Yüzlerce İngiliz, Filistin topraklarını yasadışı olarak işgal eden ve Gazze’de binlerce çocuğu öldüren İsrail Savunma Kuvvetleri’ne katıldı. Şimdi hukukçular soruyor: Askere alınmaları yasal mı?
Phil Miller
Hamas’ın geçen ay İsrail’e sürpriz bir saldırı düzenlemesinin ardından, ölen bin 200 kişi arasında bir İngiliz’in de bulunduğu ortaya çıktı. Londra’da yaşayan 20 yaşındaki Nathanel Young, İsrail Savunma Kuvvetleri’nde (IDF) onbaşı olarak görev yapıyordu.
Young’ın ölümü, kısa bir süreliğine de olsa, İngiliz vatandaşlarının İsrail ordusu için savaşmaya istekli ve muktedir olduğu gerçeğine ışık tuttu. Boris Johnson geçen Pazar, Kudüs’te bir grupla buluştuğunda bu gerçeğin altını çizdi.
Hizmetlerini öven Johnson, aslen Harrow’lu olan ve 2009’da 18 yaşındayken IDF’ye katılan Sam Sank ile el sıkıştı. Sank, The Times’a binlerce olmasa da yüzlerce İngiliz vatandaşının şu anda IDF’de görev yaptığını söyledi.
Böyle bir düzenleme normal zamanda bile soru işaretlerine yol açacaktır. Gazze’deki mevcut çatışmadan önce bile İsrail askerleri Filistin ve Suriye’de yasadışı olarak toprak işgal ediyordu. Ordu kariyeri hakkında yazdığı bir bloğa göre Sank her iki yerde de paraşütçü olarak görev yaptı.
Mayıs 2010’da İsrail’in Batı Şeria ile olan sınırına atıfta bulunarak “yeşil hattın ötesinde” bulunan dini bir Yahudi yerleşim yerini koruduğunu itiraf etti. Ertesi yıl, “sınırların bir dereceye kadar belirsiz olduğunu” ve “Batı Şeria’nın biraz tımarhane gibi görünebileceğini, ancak IDF’nin Yahudi sakinlerini herhangi bir tehditten koruma rolünde hâlâ çok tutarlı olduğunu” söyledi.
Ayrıca İsrail’in 1967’de Suriye’den ele geçirdiği Golan Tepeleri’nde bir yerleşim biriminde yaşadı ve bir askeri üste çalıştı. İngiltere’nin muhafazakâr hükümeti 2019’da BM’ye “bu ilhakı bugüne kadar tanımadığını ve bugün de tanımadığını” yineledi: “Toprakların güç kullanılarak ilhak edilmesi uluslararası hukuka göre yasaktır.”
‘Sağır edici sessizlik’
Ancak İngiliz IDF üyeleriyle bir araya geldiğinde bu ihlallerin hiçbiri Johnson’ı rahatsız etmemiş görünüyordu; onun yerine Hamas’ın zulmünden duyduğu tiksintiye odaklandı. Etkinlik, IDF bünyesindeki binlerce göçmen (askeri) destekleyen bir hayır kurumu olan Lone Soldiers Center tarafından düzenlendi.
Ziyareti, Filistinliler için Uluslararası Adalet Merkezi’nin (ICJP) İngiltere Dışişleri Bakanlığı’ndan bu tür bir askere almanın yasal olup olmadığı konusunda acil açıklama talep etmesinden birkaç gün sonra gerçekleşti. ICJP bu talebi “Gazze’de yaşanmakta olan feci durum, İsrail ve İşgal Altındaki Filistin Topraklarında savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlenmiş olabileceğine dair açık kanıtlar ve daha fazla kitlesel vahşet suçunun işlenmesinin yakın olabileceğine dair gerçek risk ışığında” yaptı.
İletişim sorumlusu Jonathan Purcell, Declassified’a şunları söyledi: “Boris Johnson’ın, İngiliz-İsrailli IDF yedek güçleriyle omuz omuza dururken sivil ölümlerini eleştirmenin ironisini fark etmemesi dikkat çekici. Masum İsrailli sivillerin ölmesi trajedisinden haklı olarak bahsediyor ama konu Filistinli siviller olunca sessizliği kulakları sağır ediyor.”
Purcell, Kovid soruşturmasına atıfta bulunarak, “Johnson artık milletvekili olmayabilir, ancak potansiyel savaş suçlularına verdiği destek, platformunu pervasızca kullanmak ve umutsuz bir dikkat dağıtma girişimidir” diye ekledi.
Declassified olarak yorum istediğimiz Dışişleri Bakanlığı bizi sadece şu anda İsrail’in hemen tüm bölgelerine yapılacak tüm seyahatlerle ilgili tavsiyede bulunan birime yönlendirdi.
Savaş suçlarını soruşturmaktan sorumlu olan Metropolitan Polisi ise sadece şu açıklamayı yaptı “Bu konuda aldığımız tüm başvurular Kraliyet Savcılık Servisi ile mutabık kalınan süreç doğrultusunda değerlendirilecektir. Ekleyecek başka bir şey yok.”
ICJP’nin endişelerinin Westminster Sarayı’nda sert bir direnişle karşılaşması muhtemel. 2020-22 yılları arasında adalet bakanı olarak görev yapan Muhafazakâr Partili Lord Wolfson parlamentoya yaptığı açıklamada oğlunun “artık hayatını İsrail’de kurduğunu” ve orada askerlik yaptığını söyledi.
Kocası İsrail’de yaşayan İçişleri Bakanı Suella Braverman daha önce Jewish Chronicle’a verdiği demeçte “IDF’de görev yapan yakın aile üyelerimiz var” demişti. Bu akrabaların İngiliz vatandaşı olup olmadıkları belli değil.
Liz Truss dışişleri bakanıyken, Britanyalıları Rusya’nın işgaline karşı savaşmak üzere Ukrayna’nın uluslararası lejyonuna katılmaya teşvik etmişti. Kabinedeki meslektaşları Truss’un sözleriyle aralarına mesafe koymuş olsalar da Declassified, Muhafazakâr Partili bir başka eski adalet bakanı olan Helen Grant’ın oğlunun da savaş bölgesine gidenler arasında olduğunu ortaya çıkardı.
İngilizler IDF’ye nasıl katılabiliyor?
Resmi web sitesine göre, yabancı ülkelerden gelen Yahudi gençlerin “geçici” olarak IDF’ye katılmalarına ve İsrail’in Mahal (denizaşırı gönüllüler) programı kapsamında oturma izni almalarına izin veriliyor. Birçoğu hizmetlerinden sonra İsrail’de kalmayı ve vatandaşlık almayı tercih ediyor.
Program, Londra’da bir ofisi bulunan Garin Tzabar gibi çeşitli ajanslar tarafından destekleniyor. IDF’ye katılan göçmenlerin, kısmen İsrail devlet dairelerinin hibeleri sayesinde, yerli meslektaşlarının neredeyse iki katı kadar kazanabileceklerinin reklamını yapıyor.
Garin Tzabar, kaç Britanyalının IDF’ye katılmasına yardımcı olduğu konusundaki yorum talebine yanıt vermedi. Ancak Birleşik Krallık’tan sürekli olarak yeni katılımlar oluyor. Oğlu IDF’de görev yapan Londralı bir anne Jewish Chronicle’a “Golders Green’den 50 ila 80 kadar frum [dindar] çocuğun” katıldığını söyledi.
IDF’nin uluslararası sözcüsü Yarbay Richard Hecht 1980’lerde İskoçya’dan göç etmiş. Hâlâ güçlü bir İskoç aksanına sahip Hecht, İsrail’in yüzlerce Filistinli sivilin öldürüldüğü Cibaliye mülteci kampını bombaladığını doğrulayarak CNN sunucusunu şaşkına çevirdi. Hecht bunun bir “savaş trajedisi” olduğunu söyledi.
IDF’ye katılan diğer İngiliz göçmenler arasında 2009 yılında 19 yaşında göç eden Binbaşı Keren Hajioff da bulunuyor. Hajioff 2014 Gazze bombardımanı sırasında IDF’nin sözcü biriminde görev yaptı ve geçen yıl, İsrail’in o dönemki başbakanı Naftali Bennett’in özel danışmanı oldu.
Bir başka İngiliz asker, Onbaşı Lian Harush, 2021’de Batı Şeria’daki yasadışı bir yerleşimi korurken Filistinli bir genç tarafından neredeyse bıçaklandığını iddia ediyor. Komutanı çocuğu vurarak öldürmüş.
‘Boşluk’
Programa yönelik eleştiriler sadece ICJP ile sınırlı değil. Muhafazakâr Parti’nin eski başkanı Barones Sayeeda Warsi, İngiliz vatandaşlarının IDF’ye katılmaları halinde yargılanmaları çağrısında bulundu.
Warsi, David Cameron’ın 2014 Gazze savaşına ilişkin tutumu nedeniyle istifa etmeden önce Dışişleri Bakanlığı görevinde bulunmuştu. Warsi, İngiliz Yahudilerinin IDF’ye katılmasına izin verirken, yabancı savaşçı olan Müslümanları suçlu ilan eden İngiltere’yi çifte standart uygulamakla suçluyor.
Middle East Eye’a verdiği demeçte “Müslümanlar için Britanya’ya ait olmak, hakkında çok konuştuğumuz bir konu” dedi: “Diğer topluluklarla ilgili olarak bu konuyu konuşmuyoruz. Diğer toplulukların birden fazla kimliğe sahip olduğunu kabul ediyoruz. Bu açığı kapatalım. Britanya için savaşmazsanız savaşamazsınız.”
Yabancı bir ordu için savaşan kişiler genellikle paralı asker olarak görülür ve sözlük tanımına uyarlar. Ancak Declassified’ın uzun süredir bildirdiği üzere, Birleşik Krallık’ın paralı asker karşıtı etkili bir yasası yok ve yabancı savaşçıları, günün hükümetinin jeo-politik çıkarlarına bağlı olarak, geçici bir temelde kovuşturma eğiliminde.
Hatta İngiltere, Birleşmiş Milletler nezdinde paralı askerlerin yasaklanmasına yönelik girişimleri engellemeye çalıştı. İngiltere’nin paralı askerlerle ilgili imzaladığı tek uluslararası yasa Cenevre Sözleşmesi Ek Protokol I’in 47. Maddesidir.
Paralı askerlerle ilgili çalışma grubu tarafından geçen ay BM Genel Kurulu’na sunulan bir rapora göre, ek protokol 1977’de “ülkelerin paralı askerleri işe alma, eğitme, finanse etme ve kullanma hakkını korumak amacıyla paralı asker olarak sınıflandırılanlar ile diğer aktörler arasında ince bir ayrım yaratmak amacıyla” kabul edildi.
Grup, “Devletler tarafından benimsenen 47. Madde’nin kasıtlı olarak paralı asker tanımını karmaşık ve zor karşılanacak şekilde kurduğu, bu sayede devletlerin, paralı askerlerin ve paralı askerle ilişkilendirilen aktörlerin kolayca suçlamalardan kaçınmasına izin verdiği ve bu olguyu suç saymadığı” eleştirisinde bulundu.
Madde 47(e) paralı askeri “çatışmanın taraflarından birinin silahlı kuvvetlerine mensup olmayan” kişi olarak tanımlıyor ki bu tanım Gurkas ya da Fransız Yabancı Lejyonu gibi resmi ordu birliklerine kayıtlı yabancı askerleri kapsamıyor. BM’nin paralı askerlerle ilgili çalışma grubu bu formülasyonun “Devletlerin, yurtdışından kiralanan birlikleri paralı asker olarak sınıflandırılmadan kendi silahlı kuvvetlerine dahil ederek 47. Maddeyi aşmalarına açık bıraktığını” söyledi.
IDF’ye katılan Britanyalılar Cenevre Sözleşmesi’nin paralı asker tanımının tamamını karşılamasa da kriterlerin belirli yönlerini karşılıyorlar. Bazılarının örneğin İsrailli meslektaşlarından daha fazla ücret aldığı gerçeği, paralı askerlere “ilgili tarafın silahlı kuvvetlerindeki benzer rütbe ve fonksiyonlardaki savaşanlara vaat edilen veya ödenen maddi tazminattan önemli ölçüde fazlasını alabilir” kriterini karşıladığı görünüyor.