Hamas’ın İsrail’de şok etkisi yaratan Aksa Tufanı operasyonu sonrası Gazze’yi hedef gözetmeksizin bombalayan Netanyahu yönetimi, peş peşe açıklamalar yapıyor. Birçoğu savaş suçu niteliğindeki açıklamalar ve yağan bombalar Hamas’a geri adım attıramadı. İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Başkanı Hakkı Uygur, İsrail’in verdiği tepkiyi öfke nöbetine benzetiyor: “Öfke nöbetleri geçip yeterince kan döktüğünde Hamas ile masaya oturmak zorunda kalacak, üstelik bu sefer gerçek müzakereler olacak.”
İRAM Başkanı Uygur, İran-Hamas ilişkileri, Türkiye’nin pozisyonu ve operasyonun bölgede neleri değiştirebileceğine ilişkin sorularımızı yanıtladı:
-İran, Aksa Tufanı’nın neresinde?
İran bu işin merkezinde, Tahran’ın resmi inkâr politikaları anlaşılabilir hukuki ve siyasi nedenlerden kaynaklanıyor. Genelde Filistin meselesi, özelde Hamas ile işbirliği çok uzun geçmişe sahip. İki taraf gizlemiyor, İsrail de bu işin farkında. Muhakkak operasyonun teknik değerlendirilmesi ayrı bir konu, planlama, kullanılan teknikler, silahlar, söylemler vs. mutfak kısmında İran ya da Hizbullah ne ölçüde müdahil bilmemiz çok mümkün değil, işin gizlilik gerektiren doğası gereği.
-İsrail’in uğradığı şok ve verdiği yanıtın büyüklüğü dikkate alındığında savaşın Lübnan ve Suriye’ye sıçrama olasılığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sıçrama olasılığı İsrail’e bir fayda sağlamaz, ABD’ye çok ağır darbe vurur, onun için “Gazze’yi yerle bir edebilirsin ama çatışmayı yayma” şeklinde uyarılar aldığını düşünüyorum ABD’den.
-Netanyahu, “Orta Doğu’yu değiştireceğiz” dedi. Sizce neyi kastediyor?
Netanyahu bu operasyonun siyasi kariyerini bitirebileceğini biliyor ve tarihe İsrail’in en ağır yenilgilerinden birisini aldıran lider olarak geçmek istemiyor. Bu nedenle sözlerinden çok eylemlerine bakmak gerekiyor, binlerce Filistinli sivili öldürerek bakın intikamınızı aldım diyecek, daha ağır bir hamle beklemiyorum.
-Hamas’ın bu operasyonu bölgede neyi değiştirecek?
İsrail’in güvenlik ve istihbarat “tanrısı” olduğu efsanesi çöktü. Oslo’yu, BMGK’yı ciddiye almama gerek yok şımarıklığı bitti. Öfke nöbetleri geçip yeterince kan döktüğünde Hamas ile masaya oturmak zorunda kalacak, üstelik bu sefer gerçek müzakereler olacak. En fazla birkaç kişiyi bıçaklarlar ya da arabayla öldürürler, anlamlı tavize gerek yok dönemi resmen bitti.
-“Bölgesel aktörlerin planlamalarını gözden geçirmeleri gerekiyor. YPG ilk kurbanlardan birisi olacak” demiştiniz. Bunu açar mısınız?
Çatışmanın ölçeği büyüdü, artık devletler daha fazla sahnede olacak. YPG son tahlilde, IŞİD denilse de, İsrail’in güvenliği için bir aparat olarak düşünüldü. Yolları kapatacak, enerji, su kaynaklarını tutacak gerekirse savaşacaktı. Şu anda tüm stratejik anlamını yitirmiş durumda İsrail için.
-Ankara savaşta tarafsız bir politika izliyor, arabulucu olmaya çalışıyor. Türkiye’nin bu politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu politika Ankara’ya ne kazandırır ne kaybettirir?
Ortalık toz dumanken sağ duyulu ve serin kanlı davranmak gerekiyor bu nedenle Ankara’nın politikaları doğru ancak bölge açısından 11 Eylül’den daha büyük bir kırılma ile karşı karşıya olduğumuz fark edilmiştir diye düşünüyorum. İsrail’in kimseye ihtiyacım yok, YPG ile Yunanistan ile Türkiye’yi çevrelerim fantezisi sona erdi. Eğer savaş yaygınlaşır ve Hizbullah ya da diğer Şii milisler de aktif çatışmanın içine girerse ölçeği daha da büyütmemiz Rusya ve Çin’i de konuşmamız gerekir. Dolayısıyla Ankara şu anda bütün ihtimalleri ve tepkileri en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyor diye düşünüyorum.