27 Kasım’da İsrail ve Lübnan bir ateşkes anlaşmasına vardı ve bu anlaşma yerel saatle sabah 10:00’da resmen yürürlüğe girdi. ABD ve Fransa’nın arabuluculuğunda gerçekleştirilen bu anlaşma, önemli bir barış başarısı olarak değerlendiriliyor ve dünya kamuoyu tarafından geniş ölçüde memnuniyetle karşılandı. “Direniş Ekseni” üyeleri olan Hizbullah, Hamas, Husiler ve İran da bu anlaşmayı onayladı. Bu yazı yazıldığı sırada yalnızca Suriye ve Irak Halk Seferberlik Güçleri, “Direniş Ekseni” üyeleri olarak henüz resmi bir tutum sergilemedi.
Lübnan-İsrail ateşkesi, bir yılı aşkın süredir devam eden “Altıncı Orta Doğu Savaşı”na bir barış umudu getirdi. En azından bu savaşın kuzey cephesi olan “Üçüncü Lübnan Savaşı,” daha belirgin bir geçici ateşkes aşamasına girdi. Hizbullah’ın ateşkese uyma taahhüdüyle birlikte, Lübnan’ın güneyinden kaçan binlerce sivil evlerine dönmeye başladı. Aynı şekilde, savaşın etkilerinden korunmak için kuzey İsrail’e kaçan siviller de yavaş yavaş geri dönüyor.
Ancak, bu ateşkesin İsrail’in “yedi cepheli savaşı”ndaki diğer cephelerde de ateşkeslere yol açacağını ya da Hizbullah’ın geri çekilmesinin “Direniş Ekseni”nin ilk “domino taşı” olarak düşüşünü işaret ettiğini söylemek fazla iyimser olabilir. Aksine, Orta Doğu’da kapsamlı ve kalıcı barış, onlarca yıl boyunca ulaşılması zor bir hedef olarak kalabilir.
Ateşkes anlaşması kapsamında, taraflar ateşkesin ardından 60 gün içinde İsrail’in Lübnan topraklarından kademeli olarak çekilmesi, Hizbullah’ın Litani Nehri’nin güneyine yani iki ülke sınırından 30 kilometre uzağa dönmemesi kararlaştırıldı. Lübnan’ın güneyi, Lübnan hükümet güçleri tarafından devralınacak ve Birleşmiş Milletler barış gücüyle birlikte güvenliği sağlamak için çalışılacak. Bu, 2006’daki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararının uygulanması anlamına geliyor.
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, ateşkesi kabul etmelerinin İran’la mücadeleye odaklanmak, uzun süreli savaştan yorgun düşen askerleri dinlendirmek ve Hamas’ı izole etmek amacı taşıdığını ifade etti. Netanyahu, ABD ile anlaşma sağladıklarını ve Hizbullah ateşkes anlaşmasını ihlal ederse İsrail ordusunun hemen askeri operasyonlara devam edeceğini belirtti. Hizbullah ise İsrail’i ağır şekilde zayıflattığını ve zafer kazandığını ilan etti.
Lübnan-İsrail ateşkesi, birçok faktörün birleşimiyle ve Lübnan-İsrail uzun süreli aralıklı çatışma döngüsünün doğal sonucu olarak ortaya çıktı. En önemli faktörler arasında, “Altıncı Orta Doğu Savaşı”nın süresi ve etkisinin önceki beş savaşı aşması, özellikle Filistinliler dahil sivillere verilen zararların dünya kamuoyunda yoğun baskı oluşturması bulunuyor. Çatışmanın tüm tarafları kayıplar yaşadı ve kazanan yok. İsrail, hem iç hem de dış meselelerde benzeri görülmemiş bir kriz yaşarken, Lübnan’ın altyapısının yarısı savaş nedeniyle yok oldu ve Hizbullah ciddi şekilde zayıfladı.
ABD’deki Demokrat yönetim, İsrail’i kararlı bir şekilde desteklerken, yaklaşmakta olan Cumhuriyetçi yönetim, “Direniş Ekseni” üzerinde daha fazla baskı oluşturmayı amaçlıyor. “Direniş Ekseni”nin lideri İran, bir yıllık çatışmalar ve iki doğrudan karşılaşmanın ardından savaşın daha da tırmanmasını istemiyor.
Lübnan-İsrail ateşkesi, İsrail’in “kuzey seferini” sonlandırdığı ve işgal altındaki Filistin topraklarına yeniden odaklandığı anlamına geliyor. İsrail, bu bölgelerdeki “enkaz gerilla savaşı”nı sona erdirmeyi, tutuklu asker ve sivilleri kurtarmayı, gelecekteki güvenlik düzenlemelerini planlamayı ve Hamas’ın hızla yeniden güçlenmesini önlemeyi hedefliyor. Aynı zamanda, Husiler ve Halk Seferberlik Güçleri’nden gelen tacizlerle, İran’la süregelen “gölge savaşı” ve ara sıra doğrudan askeri çatışmalarla başa çıkması gerekiyor. Ayrıca, İsrail içindeki siyasi istikrarsızlık ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkında verdiği tutuklama emirleri gibi benzeri görülmemiş diplomatik krizlerle uğraşıyor.
“Direniş Ekseni” başlangıçta, Filistin direnişine destek vermek amacıyla birleşik bir İsrail karşıtı cephe oluşturmuş ve kendi ateşkeslerini Gazze’deki ateşkes şartına bağlamıştı. Ancak, Hizbullah liderliğinin ağır kayıplar vermesi, güney Lübnan’daki altyapılarının yıkılması ve askeri kaynaklarının tükenmesi nedeniyle ateşkesi kabul etmek zorunda kaldı.
İsrail’in 2006’daki “İkinci Lübnan Savaşı” senaryosunu tekrarlayarak, tüm Lübnan halkını cezalandırmak suretiyle Hizbullah’ı ateşkese zorladığı görülüyor. Ancak bu ateşkes, 17 yıl süren kuzey huzurunu yeniden sağlayabilecek mi? Bu oldukça belirsiz, çünkü Şebaa Çiftlikleri’nin 22 kilometrekarelik egemenlik anlaşmazlığı hala çözülmedi ve bu durum potansiyel bir çatışma sebebi olarak kalmaya devam ediyor.
Sonuç olarak, Lübnan-İsrail ateşkesi, geçici bir savaş molasıdır ancak kalıcı barışın bir garantisi değildir. Bu durum, İsrail-Filistin çatışmasının yalnızca bir taraflar arası mücadeleden çıkıp, çok daha geniş coğrafi ve politik dinamiklerle birleşmesine yol açmıştır.
Prof. Ma, Zhejiang Uluslararası Çalışmalar Üniversitesi (Hangzhou) Akdeniz Çalışmaları Enstitüsü (ISMR ) Dekanıdır. Uluslararası politika, özellikle de İslam ve Orta Doğu siyaseti üzerine yoğunlaşmaktadır. Uzun yıllar Kuveyt, Filistin ve Irak’ta kıdemli Xinhua muhabiri olarak çalışmıştır.