AMERİKA

Politico: Biden, Çin konusunda Trump’ın bile yapamadığını yaptı

Yayınlanma

“Gümrük vergilerini unutun. Pekin’in teknolojik gelişimine karşı sert önlemlere başvuran Biden’ın eylemleri, Trump’ın yaptığından daha fazla Çin ekonomisini sekteye uğratacak ve iki ulusu ikiye ayıracak.”

Politico’da Gavin Bade imzasıyla yayınlanan makalenin spotunda bunlar yazıyor. ABD’nin on yıllardır sürdürdüğü ticaret yoluyla daha büyük kalkınmaya odaklanan Çin siyaseti ve işbirliğinin sonu gelmiş görünüyor.

Makalede, Beyaz Saray ve Kongre’nin Çin ile ABD’nin iktisadi ilişkilerini sessizce yeniden şekillendirdiği ve Çin’in teknolojik kalkınmasını sınırlamaya yönelik stratejinin şimdiye kadarki en saldırgan Amerikan eylemi olduğu vurgulanıyor. Hedef ise Pekin’in iktisadi ve askeri yükselişini engellemek.

Çin’in yüksek teknoloji sektörünü hedefleyen yeni federal kurallar, başkanlık emirleri ve onay bekleyen yasaların bu sonbaharda başladığını ve 2023’te de devam edeceğini belirten yazar, hep birlikte ele alındığında bunların Donald Trump’ın Çin’e karşı gümrük vergilerinin ve ticaret anlaşmazlıklarının tırmandırılması anlamına geldiğini düşünüyor ve ona göre 45. Başkan Trump’ın görevdeyken yaptıklarından çok daha fazlasını temsil ediyor.

Obama döneminin sonunda başlayan değişim

Trump’ın Beyaz Saray’ında Çin siyasetinin tasarlanmasında katkısı bulunan Clete Willems, Biden yönetiminin Çin’in yerli inovasyonunu ‘ulusal güvenlik tehdidi’ olarak gördüğünü ve bunun büyük bir sıçrama olduğunu belirtiyor.

Biden yönetiminin kendi arasında ‘koruma gündemi’ [protect agenda] dediği yeni strateji, bu sonbahar ve kış aylarında idari yaptırımlarla işliyor. Ekim ayında Ticaret Bakanlığı, Çinli şirketlerin gelişmiş bilgisayar çiplerini üretme kabiliyetini engellemek için yeni talimatlar yayınladı.

Bunun ardından, ABD’deki Çin yatırımlarını regüle edecek yeni bir federal birim kuruldu. Bu, federal hükümetin Amerikan sanayisi üzerinde bu türden bir güç kullandığı ilk örnek oldu.

Ek olarak, TikTok gibi Çin menşeli uygulamaların Amerikalılardan veri toplamasının önüne geçen bir başkanlık emri yayınlandı.

Çip yasası ve IRA

Kongre de buna ayak uydurarak, iki partinin de desteklediği yasalar çıkarıyor. Bunlar arasında Çin’e Amerikan sermayesi akışına ilişkin potansiyel talimatlar ve TikTok ve benzeri uygulamalara yönelik olası kısıtlamalar yer alıyor.

Bu girişimler, Biden’ın Amerikan ekonomisinin rekabetçiliğini teşvik etme siyaseti ile paralel ilerliyor. Yerli çip üretimine devlet desteği için çıkarılan CHIPS yasası ve AB’de kaygı yaratan Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA) bunlar arasında. 

Bunların yanı sıra, Çinli çip üreticileri ile birlikte çalışan Amerikan şirketleri için de yeni kurallar çıkarıldı.

Jake Sullivan başı çekiyor

Politico yazarı, bu gündemlerin, Washington’ın Pekin’in teknolojik ilerlemesine yönelik temel bir yeniden değerlendirme sürecine girdiğinin kanıtı olduğunu düşünüyor.

Amerikan yetkililer, daha önce de Çin’in teknolojik ilerlemesini ve büyümesini, bir süre daha ABD’nin gerisinde kalması için yönetmeye niyet ediyorlardı. Ama şimdi, güvenlik yetkilileri Pekin’in gelişmesini durma noktasına getirmeyi hedefliyor.

Stratejinin mimarlarından Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’a göre, daha önceki ABD siyaseti, “Yalnızca birkaç nesil ileride kalmamız gerektiğini söyleyen değişken ölçekli bir yaklaşım yoluyla düşmanlara karşı göreli avantajları korumaya çalışıyordu.”

‘Biden Doktrini’ mi?

Sullivan şöyle devam ediyor:

“Şu anda içinde bulunduğumuz stratejik ortam bu değil. İleri mantık ve bellek çipleri gibi belirli teknolojilerin kurucu nitelikli doğalarını verili aldığımızda, mümkün olduğu kadar geniş bir liderliği devam ettirmeliyiz.”

Trump yönetiminde ABD Pasifik Komutanlığı’nda görev yapan Eric Sayers, “Bunun Çin’e yönelik teknoloji siyasetinin Biden Doktrini olduğunu söylemek abartı sayılmaz,” diyor. Sayers’a göre bu basitçe bir “tırmandırma” değil, “otuz yıllık stratejiden büyük bir sapma.

Öte yandan Beyaz Saray bu sapmayı hâlâ küçük göstermeye çalışıyor. Biden yönetimi, gündemlerinin Çinli teknoloji sektörü ile sınırlı olduğunu, Çin’in genel iktisadi büyümesi veya iki ekonomiyi birbirinden ayırmak ile ilgilenmediklerini ileri sürüyor.

‘Şahinler’ ile ‘serbest ticaretçiler’ gerilimi

Pekin’e karşı daha sert bir tutum izlenmesi gerektiğini savunanlar, iki ülke arasındaki toplam ticaretin pandemi zamanında patladığını, bunun da ABD’nin ticaret açığını yükselttiğini vurguluyor.

Aralarında Trump yönetiminin yöneticilerinin de bulunduğu şahinler, Pekin’in Çin ekonomisi üzerindeki büyük kontrolüne dikkat çekerek, Çin’in askeri gelişiminin önünü ancak bu ülke ile daha az ticaret yaparak alabileceklerine inanıyorlar. Bunun için de özel olarak yüksek teknoloji ve savunma bağlantılı sektörler arasındaki ticarete işaret ediyorlar.

Örneğin Trump zamanında Ticaret Temsilcisi olan Robert Lighthizer, “Stratejik ayrışma sürecini başlatmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum,” diyor. Lighthizer, Biden’ın Çin karşıtı son adımlarını destekliyor ama ABD’nin Çin ekonomisine bağımlılığını azaltmak için daha geniş çabalar içerisine girmesi gerektiğini düşünüyor.

Yaptırımlar yeni sektörlere yayılacak

Biden yönetimi, yaptırımların Çin’in başka sektörlerine doğru genişletilmesi çağrılarına resmi olarak kapıyı kapatsa da ‘koruma gündemi’nin diğer büyük sektörlere doğru yayılması bekleniyor.

Örneğin Sullivan, biyoteknoloji ve temiz enerji gibi iki sektörde, ABD’nin Çin’in liderliği ele geçirmesine izin vermemesi gerektiğini söylüyor.

Ama Beyaz Saray’ın siyaset yapıcıları, eylemlerin ‘dikkatle hazırlanacağını’, yalnızca en son teknolojili, stratejik ürünleri etkileyeceğini ve günlük ticareti yok etmeyeceğini iddia ediyorlar.

Üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi, “Temiz enerji, biyoteknoloji; bunlar kayda değer büyüme göstermeye hazırlanan sektörler. Fakat bu sektörlerdeki tüm teknolojileri kontrol edeceğimizi söylemek doğru değil. Sektörler içindeki kritik teknolojilere ve düğüm noktalarına odaklanılacak,” diyor.

Aynı yetkili, Çinli şirketlerin Huawei örneğinde olduğu gibi rekabet gücünü azaltmak isteseler de bu kontrollerin odağının ‘ulusal güvenlik uygulamaları’ olduğunu savundu.

Öte yandan ‘serbest ticaretçiler’ ise ABD ile Çin arasındaki ticarete yönelik şüphenin yeni bir Soğuk Savaş yaratmasından endişe ediyorlar.

Florida’nın demokrat senatörü Stephanie Murphy, “Bu, ikinci bir McCarthy’cilik dönemi haline geliyor. Bu kelimeyi kullandığım için üzgünüm ama uygun düşüyor,” ifadelerini kullanıyor.

Murphy, Cumhuriyetçi ya da Demokrat hiçbir siyasetçinin Çin hakkında yumuşak görünmek istemediğini ve bunun kendilerini ‘akıllı siyaset’ten uzaklaştırdığını söylüyor.

‘Çin, iktisadi kalkınmasını silah haline getiriyor’

ABD, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yüksek teknolojili ürünlerin gelişmekte olan ülkelerde üretilmesini desteklese de Çin’in yükselişi ile birlikte bu politikanın sona erdiği düşünülüyor.

Obama yönetiminin ikinci döneminde, Pentagon’daki bazı ulusal güven yetkilileri ve Ulusal Güvenlik Konseyi, Çin’in iktisadi gelişmesini ‘silah haline getirdiğine’ ilişkin endişelerini yükseltmeye başladı.

2018-2019 arasında Konsey’in Çin Direktörlüğü görevini yürüten Matthew Turpin, o dönem ABD’nin Çin hakkındaki düşüncelerinde bir ‘faz değişimi’ yaşandığını söylüyor.

Soğuk Savaş’ın bitiminden bu yana ABD’nin Çin siyasetini ‘ticaret yoluyla barış’ olarak nitelendiren Turpin, 2014 veya 2015 yılında bu konsensüsün zayıflamaya başladığının altını çiziyor.

Çin Komünist Partisi’nin 2015’te yayınladığı ‘Made ine China 2025’ stratejisi, 10 kritik sanayide sübvansiyonların verileceğini bildiriyordu: Nedir toprak mineralleri, yarı iletkenler ve güneş panelleri de bu sektörler arasında yer alıyordu.

2019-2021 arasında Ulusal Güvenlik Konseyi Çin Direktörü olan Liza Tobin, Çinli liderlerin, “dünya ekonomisinin geleceğine hakim olacak tüm stratejik teknoloji sektörlerinde pazar payı elde etme açısından önümüzdeki yıllarda nerede olmak istedikleri konusunda oldukça net olduklarını” söylemişti.

Değişikliğin işaretini Obama döneminin sonuna doğru, o dönemli Ticaret Bakanı Penny Pritzker verdi. Yarı iletkenleri Amerikan ekonomisi için ‘zorunluluk’ olarak tanımlayan bakan, bu alanda liderliği bırakmayı kaldıramayacaklarına dikkat çekmişti.

Bakanlıklar arası çekişme

Ulusal güvenlik yetkililerine göre, Çin’e karşı adım atmaya ticaret, hazine ve hatta dışişleri bakanlıkları gönülsüzdü.

Bu bakanlıklar, esas olarak ‘serbest ticaret’ doktrinine bağlılık gösteriyorlar ve iki ülkeyi birbirine daha çok bağlama eğiliminde bulunuyorlardı.

Bunlara göre, Çin’in büyümesi, Amerikan şirketlerine yeni yatırım olanakları açıyordu ve bu nedenle şirketlerin Çin pazarında kalması zaruriydi.

İstihbaratın, Beyaz Saray’ın, Pentagon’un, Ticaret Bakanlığı’nın ve ABD Ticaret Temsilciliğinin ‘ulusal güvenlik risklerini’ ve ‘insan hakları ihlallerini’ değerlendirmeye başlamalarıyla birlikte ise hikâye değişti.

Trump yönetiminin ikilemi

Makalede, Trump’lı yıllarda Çin şahinlerinin ikileme düştükleri iddia ediliyor.

Buna göre, Trump hem Çin’in askeri kapasitesini hedef almak istiyor, hem de bu ülkedeki geniş yatırım olanaklarından yararlanmayı amaçlıyordu. 

Bu ayrılık, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile Ulusal Güvenlik Danışmanı Matt Pottinger’ın bir tarafta, Çin ile ticari ilişkileri geliştirmek isteyen Ticaret Bakanı Wilbur Ross’un ise diğer tarafta yer aldığı bir dönemde meydana geldi.

Bu nedenle, ulusal güvenlik ekibi Çin’in teknoloji şirketlerine yönelik yaptırım peşinde koşarken, ticaret yöneticileri Çin ile Faz Bir gibi güçlü ticaret anlaşmaları imzaladı.

Örneğin wireless 5G çiplerinin ve Amerikan yazılımlarının Huawei’de kullanımının yasaklanması meselesinde hazine ve ticaret bakanlıklarının ayak sürüdüğü belirtiliyor.

En nihayetinde Trump’ın Beyaz Saray’ı yasaktan yana tavır almıştı.

Biden, Trump’ın yasaklarını devam ettiriyor

Huawei’ye yönelik Trump zamanında alınan yasak kararı hâlâ sürüyor.

Biden yönetimi de, Huawei’ye yönelik yeni yasakların gelip gelmeyeceğine yönelik soruya, mevcut yasakların devam ettiği cevabını veriyor.

Bu uygulamalar güçlenmeye devam ederken, Biden’ın ulusal güvenlik ekibinin, Obama zamanında ilan edilen ‘Pivot Asya’ stratejisini tamamlayabileceği düşünülüyor. Bunun hedefi, bölgedeki kapitalist ekonomileri Çin’e karşı bir araya getirmek ve bu surada Çin’in ilerlemesini durdurmak. 

Rusya-Ukrayna savaşının da bu siyaseti güçlendirdiğini savunan Politico yazarı, kritik sektörlerde dünyanın ve ABD’nin Çin’e bağımlılığının, tıpkı AB’nin Rusya’ya doğalgaz bağımlılığında olduğu gibi azaltılmasının gündemde olduğunu söylüyor.

Yeni ekonomi politikası

Biden yönetiminin çip yasası ile IRA gibi uygulamaları hem Amerikan sanayisinin rekabetçiliğini artırma hem de Çin’in büyümesini sınırlama amacı güdüyor.

IRA’nın 1930’lardaki ‘New Deal’dan bu yana uygulamaya konan en büyük sanayi politikası olduğunu savunan iktisatçılar, çip yasası ile birlikte Çin’e bağımlılığın azalmasının hedeflendiğini söylüyorlar.

IRA ile birlikte Kuzey Amerika’da üretilen elektrikli araçlara vergi indirimi ve devlet desteği gelirken, çelikten güneş panellerine kadar ABD’de üretilen temiz enerji ürünlerine devlet teşvikleri sağlanıyor.

Tarihsel olarak ihracat kontrolleri, kitle imha silahları ve konvansiyonel askeri ürünler için gündeme getirilirken, ABD’nin çip ve yarı iletken teknolojilerindeki ihracat kontrolleri yeni bir döneme girdiğimizin ve Washington’ın bu ürünleri de ‘silah’ gibi değerlendirdiğinin kanıtı.

ABD’nin sınırları

ABD’nin biyoteknoloji ve temiz enerji alanında da Çin’e karşı hamle yapması bekleniyor.

Çip teknolojileri söz konusu olduğunda Çin’e yönelik ihracat kısıtlamalarının etkili olması bekleniyor; çünkü Çin bu konuda hâlâ dışa bağımlı.

Fakat biyoteknoloji ve temiz enerji alanlarında Çin’in ABD’ye bağımlılığı bulunmuyor. Bunun için Beyaz Saray’ın ihracat kontrollerinden başka yollar bulması gerekecek.

Çin’deki Amerikan yatırımlarını hedef alacak olan ve şu anda beklemedeki başkanlık emrinin bu yollardan biri olması bekleniyor.

Bununla birlikte, başkanlık emrinin kapsamı hâlâ net değil. Hangi sektörlerin bu emre dahil olacağı, doğrudan yatırımların ve Çinli şirketlerle ortak yatırımların regüle edilip edilmeyeceği belirsiz.

Çok Okunanlar

Exit mobile version