GÖRÜŞ

Rusya’da kalkınma: Liberal amentüye karşı işlenen büyük günah – 2

Yayınlanma

DIŞ TİCARET

Rusya’nın yapısal hastalığı: ekonominin tamamen doğal kaynaklara dayanıyor olması birçok defa Kremlin tarafından da açık yüreklilikle itiraf edilmiştir. İlk defa John MacCain, 2014’te Rusya’nın “bir benzin pompası” olduğunu söylemişti. Bu aşağılayıcı (ve kesinlikle doğru) ifade, en azından ilk telaffuz edildiği zamana kadar aynı zamanda Rusya’nın kalkınma stratejisinin de temelini oluşturuyordu.

Ama artık bunun sınırına gelindi. Putin ilk defa geçen kasım ayında Rusya’nın artık bir benzin istasyonu olmadığını, kendine yeterli bir ülke haline geldiğini söyledi.

Aslında tamamen kendine yeterli olduğunu söylemek hâlâ mümkün değil; ama gerçekten de benzin istasyonu olmaktan çıktı ve bunu büyük ölçüde yaptırımlara borçlu: çünkü Kuzey Akım sabotajı, yaptırımlar, Ural petrolüne varil başına 60 dolar tavan fiyat, tankerlerin sigorta ve reasürans güçlüğü, bütün diğer masraflar çıkarıldığında petrolü yüzde 30-50 daha ucuz satmak zorunda bırakıyor. Kuşkusuz hâlâ satmayı başarıyor olmasını başarı saymak mümkün; ama bu başarı gelişmenin yönünde tayin edici değil.

İthalatın her zaman teknoloji, araç ve ekipman ağırlıklı olduğunu ancak bunun da yaptırımlar yüzünden giderek güçleştiğini yukarıda söylemiştim. Çözüm için başka lojistik yolları ve “paralel ithalat” kullanılıyor. Bu ikincisi, hükümetin gayet ayrıntılı şekilde düzenlediği listelerdeki kalemlerde yapılan ithalatın tamamen serbest bırakılması ve gümrük resimlerinin kaldırılması demek; başka deyişle, eskiden kaçakçılık sayılan şey bugün legalize edildi ve bu tedbir sayısız engele rağmen özellikle küçük ve orta burjuvazinin ihtiyaçlarını karşılamakta başarılı oluyor.

Bu yüzden ithalat üzerinde durmaya gerek yok. Ama ihracat önemli.

Rusya’da kalkınma: Liberal amentüye karşı işlenen büyük günah – 1

Grafikteki sayılar milyar dolar; dolayısıyla aradaki fark da milyar dolarlık fark. Paradoksal bir şekilde en yüksek dış ticaret fazlası 332,4 milyar dolarla 2022’de, krizin ilk yılında elde edildi. Bunun nedeni artan petrol ve özellikle de doğalgaz fiyatlarıydı. Ama ertesi yıl bu gelir yüzde 58 azalarak 140 milyar dolara düştü. Fazla bu yıl biraz daha artabilir; ancak bundan böyle 2010’lu yılların 200 milyar dolar seviyesini yakalaması mümkün görünmüyor.

Ve bu kesinlikle hayırlı bir sonuç verdi: ihracatın bileşimi değişti. Ta 70’lerde, bugün genellikle “Brejnev resesyonu” diye anılan dönemde başlayan doğal kaynak bağımlılığı (bu bağımlılık o zaman da kalkınma yerine rehavete yol açıyordu) Yeltsin dönemi yıkımının frenlenmesi ve doğal kaynaklara dayalı büyümenin kalkınma stratejisi olarak benimsendiği 2000’lerin kapitalist Rusya’sında epey uzun bir süre farklı biçimde yaşanmıştı; ama dış ticaret fazlası 2008 krizinin ardından artsa bile kalkınma getirmediği ortaya çıkmıştı. Daha önemlisi Kırım krizi ve pandemi krizi bağımlılığın azaltılması zaruretini açık seçik ortaya koymuştu.

 

Grafiğin anlaşılmasını kolaylaştırmak için doğal kaynakları (en genelde karbon kaynakları, değerli taş ve madenler ve bunların ürünleri) sütun değil de çizgiyle gösterdim. Ukrayna krizinin ilk yılında doğal kaynaklardan sağlanan ihracat artışı, üretim artışı değil nakdi bir artıştır ve nedeni de, daha önce belirttiğim gibi, petrol ve doğalgaz fiyatlarının artmasıdır. Dış ticaret fazlasının toplam ticaret hacmine oranıyla doğal kaynak ihracatından gelen gelirlerin paralel olduğuna dikkat edin. Bu beklenen bir şey; zira ihracatın yüzde 65-75 kadarını bu gelirler oluşturuyor. Dikkat çekici ikinci şey, metal ve metal ürünlerinin benzer bir eğri çizmesi; bu da bekleniyor, çünkü tıpkı diğer doğal kaynaklar gibi bunlar da bir çeşit “benzin pompası” işlevi görüyor. Bağımlılık ilişkisini yaratan çoğu durumda doğal zenginlik kaynaklarıdır zaten. Dikkat çekici üçüncü şey, araç ve ekipman kaleminin bu genel eğilimden etkilenmiyor olması. Ama 2022’de bu sektörün ihracatındaki belirgin azalma, sektörün ithalat bağımlılığını gösteriyor. Dikkat çekici dördüncü şey ise tarım gelirlerindeki muazzam artış.

2024’te ihracat daha da düşebilir; bunun en kritik sonucu bütçe açığının artması olacaktır.

BÜTÇE

Bütçe kanunlarına ulaşılabiliyor, neye ne kadar harcama yapılmasının planlandığı da bu kanunlardan takip edilebiliyor. Ama 2022’den beri yıllık somut bütçe raporlarında harcamalar kalemi gizli tutuluyor. Gene de 2022’de Rosstat ve Maliye Bakanlığı’nın bütçe raporundaki bu görünmeyen kalemler herhalde bürokratik bir hata sonucu resmi elektronik bütçe hesaplarında ortaya çıktı. Aşağıdaki grafiklerdeki hesaplar 2022 için bu verilere dayanıyor. 2023 içinse genel bir kabul yaptım: kalemlere göre harcama oranlarının 2022’yle aynı kalacağını varsaydım. Oysa savunma ve güvenlik harcamalarının 2023’te bir önceki yıla daha fazla olduğu kesin; dolayısıyla 2023 hesaplarım bunlara ayrılan kaynakları eksik gösteriyor olmalı.

Rusya’da bütçe açığı (fazlası) geleneksel olarak iki başlıkta gösterilir: toplam bütçe açığı ve petrol-doğalgaz gelirleri düşüldükten sonra ortaya çıkan bütçe açığı. “Benzin pompası” olmanın sonucu bu; ama iyi bir karşılaştırma imkanı sağlar.

Son iki yıldır bütçe açığının genel kural haline geldiği görülüyor; ama daha önemli bir başka eğilim daha gözleniyor: petrol ve doğalgaz geliri belirgin şekilde düştüğü (neredeyse pandemi döneminin dip seviyesine ulaştığı) halde bütçe açığına yaptığı olumsuz etki önceki yıllardan daha az. Demek ki diğer gelir kaynakları daha hızlı yükselmiş.

Neler bunlar?

İçeride toplanan bütçe gelirleri 2013’ten bu yana, son iki yıldır da neredeyse doğrusal olarak artıyor. 2010’da toplam bütçe gelirlerinin sadece yüzde 20’sini bunlar oluştururken 2023’te yüzde 35’e çıkmış. İthalata konulan gümrük, KDV, özel tüketim vergisi gibi uygulamalar ise uzun dönemde az çok sabit (yüzde 17 civarı) görünüyor. Ama 2022’de bu gelir büyük bir düşüş yaşadığı halde geçen yıl yüzde 20’ye çıkmış. Bu kısmen 2022’de paralel ithalatın neredeyse tamamen serbest bırakılmasından kaynaklanıyor; ama 2023’te buna pek az sınırlama getirildiği halde ithalat gelirlerindeki artış, normal ithalatın arttığına, yani batıdan lojistiğin yerini büyük ölçüde doğudan lojistiğin aldığına tanıklık ediyor. Emperyalist troykanın ikincil yaptırım tehdidinin Çin’den ithalatı azaltmakta olduğunu biliyoruz; dolayısıyla 2024’te bu gelir düşecektir; ama lojistik arayışında dinamizm hızla başka ithalat merkezleri bulacaktır.

Bölüşüm ilişkileri açısından iç üretimden toplanan gelirin niteliği daha büyük önem taşıyor. Maliye bakanlığı istatistikleri dört kaleme ayırıyor bunları: KDV, özel tüketim vergileri, kur vergisi, gelir vergisi.

Bu eğriler üç önemli şey söylüyor. Birincisi, emekçinin sırtındaki gelir vergisi yükü devletin bütçe gelirleri açısından pek az bir anlam ifade ediyor. İkincisi, bu yıllarda KDV oranlarında ciddi bir değişiklik olmadığına göre bu gelirlerdeki artış tüketim artışıyla ve lüks tüketim artışıyla ilişkilendirilebilir. Üçüncüsü ve en önemlisi, büyük burjuvazinin en büyük ödeme kalemlerinden olan kâr vergisi (kurumlar vergisi) 2008’de mevzuat değişikliğiyle bir anda yüzde 65 birden düşürülmüştü. O zaman gerekçe offshore affıyla offshore cennetlerinde yatan sermayeyi Rusya’ya çekmekti — ve bu hiçbir işe yaramamıştı. Ama özellikle 2017’den beri kurumlar vergisinin bütçedeki payı tedricen yükseliyor.

Sadece bu da değil. İki yıldır büyük burjuvaziye kurumlar vergisi dışında iki yük daha getirildi. İlki, daha önceki yazılarımda da çokça sözünü ettiğim “süper kâr” vergisi; veya genel kabul görmüş frenkçe adıyla “windfall tax”. Büyük burjuvazi direnciyle bunu kuşa çevirmeyi başardı ve geçen yıl sadece 300 milyar ruble toplandı — bu, 2023 bütçe gelirlerinin sadece yüzde 1’i, bütçe açığının yaklaşık yüzde 9’u kadar bir miktar. Üstelik kararname “bir defaya mahsus” diye yayınlandı. Ancak su yolu açılıyorsa bundan sonra oradan su akmasının önünde engel kalmaz.

İkincisi, 2022’nin büyük burjuvaziyle Kremlin arasındaki navlun tarifesi savaşını Kremlin’in kazanmasıyla yüklenen yük. Tarifelerin ortalamasında bundan önceki tek rekor artış yüzde 9,03’le 2017’de görülmüştü; bunun dışında çoğu zaman enflasyonun altında itibari zamlar yapılmıştı. 2022’de ise ortalama yüzde 28,44 zam geldi. Geçen yılın toplam zamlarıyla ilgili kesin bir veri yok; ama yüzde 10’un üzerinde olduğu tahmin edilebilir.

Artık bütçe giderlerine bakabiliriz.

İlk anda en dikkat çekici şey, savunma harcamalarının bütçe giderlerine oranı açısından rekorun 2011-2019 arasında kırılmış olması. Yukarıda söylediğim gibi, 2023’teki bütçe harcama kalemleriyle ilgili somut bir veri yok; burada gösterdiğim miktar, 2022’yle aynı oranda olduğu kabulüne dayanıyor. Benim gerçek beklentim ise geçtiğimiz yıl yüzde 30’u aştığı yönünde.

Ancak bir sorun var. Kapsamlı “milli ekonomi” projeleri devam ediyor; bu altyapı yatırımlarından belli. Sosyal yardımlar devam ediyor; bu da çok açık. Genel devlet giderlerinin kısılmış olması ise mümkün değil. Sağlık ve eğitim yatırımları mecburen devam ediyor, çünkü işgücü ihtiyacı çok yakıcı. Savunma harcamaları kaçınılmaz olarak artıyor. Üstelik dört yeni federal bölgenin imarı çalışmaları var.

Öyleyse nereden geliyor bunca kaynak? Savunma harcamaları artıyorsa eğer (artıyor elbette) diğer kalemlere nereden kaynak ayrılıyor? Bir gizli bütçe kaynağı mı var — ama bu ancak petrol ve doğalgaz olabilir, oysa emperyalizmin küresel mali hakimiyeti bu tür kaynakları gizli tutmayı imkansız kılar.

Bu bilinmeyen, belki de bütçe raporunda açığı kapatmak için kullanılan kaynaklar arasındaki “diğer” kaleminde ve “kur farkında” gizlidir. Gerçekten de 2023’te açığı kapatmak için kullanılan bu “diğer” kalemindeki gelirlerde büyük bir artış var. Ayrıca kur farkından doğan muazzam kaynak da var. Geçen yıl bankacılık sektörünün toplam kârı 3,1 trilyon ruble olarak açıklandı; bütçe açığını kapatmak için eklenen “kur farkı” kaleminin karşısındaki miktar da 2,067 trilyon ruble — ikisi arasındaki oran, devletin bankacılık sektöründeki payına eşit. Bu, geçen yıl “toksik paraların” kurundaki aşırı dalgalanmayı da açıklıyor: bankacılık sektörüne devlet hakimse döviz spekülasyonu bütçe gideri değil geliri haline dönüşebilir — Rusya’da olan bu.

Çok Okunanlar

Exit mobile version