DÜNYA BASINI

Rusya’nın neoliberal elitleri savaştan etkilendi mi?

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Rusya’da Ukrayna’da devam eden operasyonlar, kazanımlar ve kayıplar hakkında ABD, Kanada, Almanya, Fransa veya Britanya’da olduğundan çok daha fazla hizip çatışması ve medya tartışmaları mevcut. Bu konunun meraklısını aşina olduğu bir durum; yaptırım savaşı ABD kontrolündeki ve NATO müttefiki banka ve şirketleri Rusya’daki işlerini bırakmaya, üretimi durdurmaya, şubelerini kapatmaya, tedarik ve pazarlama anlaşmalarını feshetmeye, Rusya’daki varlıklarının değerini düşürmeye, yani kısacası mümkün olduğunca Rusya’dan çekilmeye zorladı. Adı “yaptırım savaşı” çünkü bu Moskova’nın Ukrayna’da savaşa çekilmesinin en önemli maksatlarından biri 2014’ten bu yana ivmelenen izolasyonun artırılmasıydı. Sonuç, Rus sermayedarlarının yabancı varlıkları devralması ve uzun yıllar sonra ilk kez eline geçen kârı Rusya Federasyonu sınırlarında tutması için altın bir fırsat. Fakat Rusya’nın sermayedarları ve politikacıları, 90’lardan kalma köhnemiş fikir ve anlayış biçimlerini terk etmiş değiller. “Edward Slavsquat” mahlasıyla blog yazan gazeteci Riley Waggaman’ın, Fransız akademisyen ve yazar Karine Bechet-Golovko ile söyleşisi.


Rusya’nın neoliberal elitleri gelişiyor

Riley Waggaman
21 Mayıs 2023

Ukrayna’daki savaş Moskova’yı bednam neoliberal parazitlerinden temizledi mi?

Bu soruyu akademisyen ve yazar Karine Bechet-Golovko’ya e-posta ile gönderdim, kendisi de bu sıklıkla yanlış anlaşılan konu hakkındaki fikirlerini sunmayı nezaketle kabul etti.

Hukuk doktoru olan Bechet-Golovko, Moskova Devlet Üniversitesi’nde konuk profesör, Fransız-Rus hukukçular Derneği Başkanı ve Rusya’daki siyasi-hukuki gelişmeler üzerine çok sayıda makalenin yazarı.

Russia Politics adlı blogu mutlaka okunmalı. Onu Twitter ve Telegram’da takip edebilirsiniz.

Not: Bu söyleşi Fransızca olarak gerçekleştirildi. Kıymetli dostum Modeste Schwartz’a İngilizce çeviride rehberlik ettiği için teşekkür ederim.

2018’de Rusya’daki neoliberal ve muhafazakâr gruplar arasındaki ihtilaf hakkında bir kitap yazdınız. Ukrayna’daki savaş bu güç mücadelesini nasıl etkiledi? Savaşın ilk günlerinde Rusya’nın neoliberal unsurlarının iktidardan uzaklaştırılacağına dair umutlar vardı (mesela Çubays’ın gidişi). Ancak muhafazakâr/vatansever blokun neoliberalleri iktidardan tasfiye ettiğini söylemek doğru olur mu?

Aslında askeri harekatın başlamasıyla birlikte Rusya’nın vatansever siyasi seçkinlerinin yönetimi devralması beklenebilirdi ama durum pek de öyle olmadı.

Çubays veya Kudrin gibi giden birkaçı dışında, Şubat 2022’den önce görevde olan tüm neoliberal siyasi seçkinler hala koltuğunda ve genel anlamda küreselci dogmaları sorgulanmıyor.

Bilhassa sağlık sisteminde zararlı reformlara yol açan neoliberal idari model hala sorgulanmıyor. Eğitim ve araştırma alanında yapılan ve öğrencilerin yanı sıra araştırmaların kalitesini de düşüren reformlar da sorgulanmıyor.

Rusya’yı küresel refaha götürmeyi beklerken, devletin güvenliğini tehlikeye atan ve Rusya’nın bugün fazlaca ihtiyaç duyduğu gerçek ekonomi-ekonomik kalkınmanın gelişimini yavaşlatan dijital tarikat ya da yüksek teknoloji mucizesi sorgulanmıyor.

Öte yandan sadece askeri alanda değil, sivil alanda da sanayi üretiminde göreli bir canlanmaya tanık oluyoruz. Bu da Rusya’nın yerli üretim ihtiyacının farkına vardığı anlamına geliyor.

Esasında Rusya’nın siyasi seçkinleri hala küreselci düşünce modelinin dışına çıkamıyorlar. Bu modelin bazı yaylarını değiştirmek istiyorlar, bu model içindeki blokları çeşitlendirmeye çalışıyorlar ama bunu sorgulamıyorlar. Bu onların zayıflığı.

Bunu mesela BM himayesinde yürütülen ve Türkiye’nin aracı olduğu, Ukrayna tahılının ihtiyaç sahibi ülkelere ulaştırılmasını teminat altına alarak küresel açlıkla mücadele etmesi beklenen tahıl anlaşmasının yenilenmesinde görüyoruz.

Gerçekte bu tahılın sadece yüzde 2’sinden biraz fazlası ihtiyaç sahibi ülkelere ulaşıyor. Rusya’nın aktif işbirliğiyle bu anlaşmanın ana kısmı Ukrayna’nın Batı tahıl pazarındaki varlığını sürdürmesine imkân sağlıyor.

Rus siyasi seçkinlerinin büyük çoğunluğu kendilerini savaşta görmüyor ve fırtınayı atlatmaya çalışıyor. Tolstoy daha önce Napolyon’a karşı savaşa dair şunu yazmıştı: İmparatorun etrafındaki seçkinlerin çoğu her şeyden önce kendi çıkarlarını korumaya çalışıyordu. Ne yazık ki insan doğası değişmezdir.

Entelektüel ve akademik seçkinlere gelince, ne yazık ki sonuç daha iyimser değil. Bu şahıslar 30 yıldır Batı’dan gelen hibelerle finanse ediliyor ve bu da düşünce tarzlarını tamamen şartlandırmış durumda.

Şu ana dek Batı’dan büyük bir entelektüel “kopuş” yaşanmadı: Rus kamu hibelerinin araştırma temaları küreselci çizgiyi takip ediyor (sürdürülebilir kalkınma, kişisel veri yönetimi, toplumsal cinsiyet, göç, iklim değişikliği, dijital dönüşüm).

Ancak genel manada söylemde hafif bir bükülme ve St. Petersburg Hukuk Forumu’nda aniden ortaya atılan egemenlik kavramında olduğu gibi, bu küreselci bataklığın ortasında kilit kavramların yeniden ortaya atıldığını görebiliriz.

Kültürel seçkinler ise bu durumdan en çok etkilenenler; ülkelerinin tutumunu desteklemeyi reddedenler, imtiyazlarını kaybetmemek ve esasen ait oldukları küresel dünyada kendilerini “yasaklı” halde bulmamak için ülkelerini terk ettiler. Diğerleri ya şimdilik ses çıkarmıyorlar ya da seçimlerini yaptılar ve ülkelerini destekliyorlar.

Genel olarak seçkinlerin doğal olarak daha muhafazakâr ve gerçek vatansever olan halktan uzaklaştığı hissediliyor ki bu da özellikle savaş zamanlarında ülkenin istikrarı için tehlikeli bir durum.

Duma Milletvekili Sergey Levçenko, geçtiğimiz günlerde Rusya’nın Çin’e bağımlılığının artmasını, Rusya’nın Batı yanlısı seçkinleri tarafından 1990’larda geliştirilen iktisadi modeli temelden değiştirmeyecek bir “ithal ikamesi” biçimi olarak tanımlamıştı (yani, Batı için bir kaynak boru hattı olmak yerine Moskova, Doğu’nun bir uzantısı haline geliyor). Sizce bu eleştiri haklı mı? Moskova’nın Çin’e yönelmesinin, Batı ile görünürde başarısız olan ilişkisine kıyasla jeopolitik ve iktisadi bir gelişme olduğu yönünde genel kabul gören fikirle çelişiyor gibi görünüyor.

Bu ifadeyi tartmak gerektiğini düşünüyorum. Bir yandan evet, Rusya’nın Çin’e ve aynı zamanda Türkiye’ye olan bağımlılığının güçlendiğini görebiliriz; her ikisi de Rusya’nın “küresel” iktisadi devrelerinin hat değiştirmesinden istifade ettiler. Petersburg’dan Bombay’a uzanan sözüm ona “küresel” rota tamamlanmak üzere ve bu dönüşüme katkıda bulunuyor, ki bu da bir çeşitlendirme biçimi.

Bana göre mesele Rusya’nın Çin’e bağımlı olması değil, zira hiçbir ülke gerçekten kendi kendine yetemez. Sorun, küreselleşmenin temel direklerinin ciddi bir şekilde sorgulanmaması ve Rusya’nın reel ekonomisinin kalkınmasını engellemesinde yatıyor.

Batı kapılarını kapattığı için Rusya diğer kıtalara yöneliyor. Bu anlamda bağımsızlığını güçlendirecek şekilde çeşitleniyor.

Fakat Moskova, bazen başkalarına olan bağımlılığını artıracak gibi görünen bir yeniden yapılandırma değil, ikame arayışında.

Çin küreselleşmenin merkez ülkelerinden biri ve ideolojik olarak insan ve toplum vizyonu Rusya için son derece tehlikeli, özellikle de her iki ülke de dijital tarikatın takipçileri olduğu için.

Ukrayna’ya savaş uçağı da satan Türkiye ile olan bu imtiyazlı “ortaklık” da merak konusu. Bu durum elbette Rusya’yı da etkiliyor.

Bu anlamda Rusya, SSCB’nin yıkılmasından sonra tek ideoloji haline gelen küreselci düşünce tarzından kurtulmakta zorlanıyor. Bu da hem iktisadi hem de siyasi gelişimini engelliyor. Ayrıca Rusya’nın egemenliğini gerçek haliyle yeniden tesis etmesini de engelliyor.

Yakın tarihli bir makalenizde çok tedirgin edici bir soru yönelttiniz: Wagner CEO’su Yevgeniy Prigojin, “gönüllü olsun ya da olmasın dış güçlerin Rusya’yı içeriden çökertmesine imkân sağlayabilecek neoliberal aşırılığın” zirvesini mi temsil ediyor? Sizce bu tehdit ne kadar ciddi? İgor Strelkov gibi “turbo-vatanseverler” Ukrayna’daki savaşın Rusya’da bir “1917 senaryosuna” yol açabileceğine inanıyor.

Özel ordu modeli, modern haliyle bir Anglosakson modeli. Bu ordular genellikle yurt dışında milli ordunun ya yasa dışı ya da gayri meşru olacağı için açıktan yapamayacağı işleri yapmak üzere görevlendirilir.

Bu ordular yabancı devletler tarafından kendi savaşlarında ya da terörle mücadelelerinde resmi olarak kullanılabilirler. Kendi hükümetlerinin çıkarları için yabancı bir ülkeye gizlice müdahale edebilir ve işlerin gölgede kalmasını sağlayabilirler. Bayrakları olmadan kirli işleri yapmak üzere getirilebilirler.

Ancak ülke topraklarında asla kullanılmazlar, zira bu durumda devlet otoritesinin konumunu zayıflatırlar. Her halükârda bu durum Wagner’in Rusya tarafından Rusya topraklarında kullanılmasından önce de geçerliydi.

Prigojin’in özel bir ordu kullanmasıyla ilgili sorun sistemsel bir sorun. Kendisinin bir vatansever veya sadece bir iş insanı olması önemli değil. Nesnel anlamda Rusya, ülke topraklarının kurtarılması savaşı olan ya da olması gereken bir savaşta özel bir ordu kullanarak stratejik bir hata yapıyor.

Donetsk, Lugansk, Herson ve Zaporojye oblastlarının Rus yasalarına göre, geçen sonbaharda Rusya anayasasında yapılan değişiklikten bu yana ülke topraklarının bir parçası olduğunu hatırlayalım. Dolayısıyla Rusya’da pek çok kişinin iddia etmek istediği gibi geniş çaplı bir terörle mücadele harekâtı değil, bir savaş söz konusu.

Fakat çok pahalı olan askerlerin yönetim mantığına göre daha verimli olduğu düşünülen teknolojilerle değiştirilmesinden oluşan 30 yıllık neoliberal ordu reformlarından sonra Rusya’nın somut anlamda erkek eksiği vardı.

Milli orduların (ABD hariç) bu şekilde küçültülmesini destekleyen büyük küreselci inanç, küresel dünyada artık geleneksel büyük ölçekli savaşların olmadığı iddiasına dayanıyordu.

Bu önermenin yanlış olduğunu görüyoruz; küresel dünyanın kendisi savaşın habercisi, zira hiçbir muhalefete tahammülü yok ve siyasi tehditler yeterli olmadığında silah zoruyla bastırır. Ukrayna’daki savaş buna mükemmel bir örnek.

Konvansiyonel savaşın bu yeniden canlanışıyla başa çıkmak için Rusya, büyük ölçekte seferberlik yürütmek yerine Wagner’e başvurdu.

Bu sahte bir rahatlık hissi yaratıyor ama aynı zamanda bu savaşı bir savaş olarak tanımakta hala isteksiz olan seçkinlerin halk arasında gerçek vatanseverliğin güçlenmesini engellemesine olanak veriyor, ki bu da cepheden ayrıldıktan sonra Moskova’nın nazik tereddüdü ve insani bedeli ne olursa olsun normalleşme arzusuyla bağdaşmıyor.

Blogunuzu keyifle okuyorum zira bana çok Rus gibi geliyor! Tecrübelerime göre Rusya’ya sempati duyan pek çok Batılı, Rus hükümetine yönelik en hafif eleştirilere bile son derece düşmanca yaklaşıyor. İngilizce yayın yapan “alternatif medya”da Rusya’nın liderliğinin ve seçkinlerinin her şeye kadir olduğunu sorgulamak korkunç bir saygısızlık olarak görülüyor. Aynı olgu Fransızca yayın yapan “alternatif medya” için de geçerli mi? Eğer öyleyse sizce bunun sebebi ne?

Rusya’nın yüceltilmesi fenomeni Fransızca konuşulan ağlarda yaygın olarak görülüyor ve sanırım bu durum her yerde aynı gibi. Bana göre bunun birkaç sebebi var.

Öncelikle, bazı “Rusya taraftarı” Batılıların Rusya’yı — deyim yerindeyse — kendi ülkelerine “karşı” sevmek istediklerini söyleyebilirim. Rusya’ya baktıklarında, artık kendi vatanlarında bulamadıkları her şeyi görmek istiyorlar ve özellikle karmaşık olan Rus toplumunun nüanslarını görmeyi reddediyorlar.

İkinci olarak, inanma ve güven duyma ihtiyacı insan doğasının bir parçası.

İnsanlar gündelik hayata katlanmak için konforlu bir mit yarattıklarında ve daha iyi bir gelecek umduklarında, onları hayali bile olsa konfor alanlarını terk etmeye zorlayacak gerçekliğe geri döndürülmeye dayanamazlar.

Son olarak Rusça bilmeyen ya da okumayanlar da var. Çok sesli olduğunu düşündükleri Fransız medyasına inanmıyorlar ve bunun için de haklı sebepleri var. Bu yüzden de durumu pastoral bir şekilde yansıtan alternatif medyaya sığınıyorlar.

Rusya’yı derinlemesine anlamak için objektif bir imkana sahip değiller ve Rus yetkililerin herhangi bir hatası sistematik olarak Moskova’nın 50 hamle önde olduğu büyük ve gizli bir oyunun parçası olarak değerlendiriliyor.

Ama merak eden, düşünen ve olayların anlamını kavramaya çalışan başka bir grup insan daha var ve onlarla bir blog aracılığıyla bile olsa iletişim kurmak büyük bir zevk.

Çok Okunanlar

Exit mobile version