DÜNYA BASINI

Seymour Hersh yazdı: Blinken’ın savaş marşı

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Saha olarak Ukrayna’yı seçen Rusya-NATO çatışmasının ne zaman sona ereceği konusunda belirsizlik hâkim. Geçen yılın bahar aylarında Türkiye’de gerçekleşen ilk tur görüşmeler ABD’nin sabotajıyla son buldu ve o günden bugüne kimsenin ağzından ateşkes ya da barış kelimeleri çıkmıyor. Son günlerde Ukrayna’nın Herson oblastındaki Kahovka barajı bombalı saldırıyla tahrip edildi ve onlarca yerleşim yeri sular altında kaldı; geçen yılın sonbaharından bu yana Rusya, sistemli bir şekilde Ukrayna’yı bir ülke olarak var eden altyapıyı imha ediyor. Ukrayna’nın daha fazla dayanamayacağına kuşku yok. Pulitzer ödüllü gazeteci Seymour Hersh, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in Helsinki ziyaretinde yaptığı konuşmada ateşkes seçeneğini dışlamasını yorumlamış.

Blinken’ın savaş marşı

Seymour Hersh

7 Haziran 2023

Biden’ın gözde şahini Ukrayna’da akan kanın durmaması için çağrı yaptı

Dışişleri Bakanı Antony J. Blinken, 2 Haziran’da Helsinki’de yaptığı konuşmada Finlandiya’nın NATO’nun en yeni üyesi olmasını memnuniyetle karşıladığını söyledi. Rusya söz konusu olduğunda şahin bir kariyere sahip olan Blinken, Ukrayna savaşına olan bağlılığının şiddetinde kendini aştı. Bir kez daha, giderek daha fazla kuşatılan Ukrayna ordusu ve yurttaşları tarafından fena halde zaruri hale gelen ateşkes önerilerini reddetti.

Blinken, “Şimdi, önümüzdeki haftalar ve aylarda bazı ülkeler ateşkes çağrısında bulunacak. Bu görünürde kulağa mantıklı, hatta cazip geliyor. Nihayetinde savaşan tarafların silahlarını bırakmasını kim istemez? Kim ölümlerin durmasını istemez? Ancak mevcut cepheleri olduğu gibi bırakan ve Putin’in ele geçirdiği topraklar üzerindeki kontrolünü pekiştirmesine ve ardından dinlenmesine, yeniden silahlanmasına ve yeniden saldırmasına olanak tanıyacak bir ateşkes adil ve kalıcı bir barış olmaz. Bu bir Potemkin barışıdır. Rusya’nın toprak gaspını meşrulaştırır. İşgalciyi ödüllendirir ve kurbanı cezalandırır,” açıklamasını yaptı.

Amerikan Dışişleri Bakanı, uluslararası barış gücünün tarihsel önemini ve başarısını bilmiyor mu ya da bilmezden mi geliyor? Her ne kadar tartışmalı olsa da diplomat Richard Holbrooke tarafından yapılan çalışmalardan haberdar değil mi? Holbrooke, 1995 yılında Bosna Hersek’te Sırplar, Hırvatlar ve Müslümanlar arasındaki yıkıcı etnik çatışmanın sona erdirilmesi konusunda müzakerelerde bulunmuştu. Birbirlerine karşı duydukları nefret, en az şu anda Ukrayna’da halk ve ordu nezdinde Rus düşmanlara karşı kaynayan duygular kadar yoğundu.

Blinken konuşmasını şöyle noktaladı: “Ukraynalılar gibi hür bir halk, dünyanın dört bir yanındaki hür ulusların —kaderlerini ve özgürlüklerini farkında olan ulusların— desteğini arkasına aldığında, hakları ve güvenlikleri ayrılmaz bir şekilde birbirine bağlanır, sahip oldukları güç sadece muazzam değildir. Bu durdurulamaz bir güçtür.”

Asıl mesajı daha açık bir şekilde ifade edilebilir: “Ruslardan nefret ediyorum ve bırakın kan akmaya devam etsin.”

Blinken bir kez daha, Şubat 2022’de Rusya ve Çin’in veto gücüyle engellenmiş olsa da uzun zamandır ABD’nin siyasi enstrümanı olan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni Rusya’nın işgalinin yakın olduğu ve bu gerçekleştiğinde Amerika’nın NATO müttefikleriyle birlikte Ukrayna’nın kendi topraklarını müdafaa etmesine yardım etmek için harekete geçeceği konusunda nasıl uyardığını anlattı.

On beş aydan uzun bir süre sonra Blinken, Finlandiyalı kalabalığa kıyımın devam etmesinin iyi bir tarafı olduğunu söyledi: “Hiç şüphe yok ki: Rusya bugün askeri, iktisadi ve jeopolitik açıdan Ukrayna’yı tamamen işgal etmeden önceki durumundan çok daha kötü vaziyette.” Avrupa Birliği’nin her zamankinden daha fazla konsolide olduğunu ve Ukrayna’ya 75 milyar dolardan fazla askeri, mali ve insani yardım sağladığını belirtti. Ayrıca 8 milyondan fazla Ukraynalı mülteciyi de kabul etmişlerdi (Savaş nedeniyle bölgede yaşanan mülteci krizinin artan maliyet ve endişelerini daha önce yazmıştım. Ukrayna’nın komşularının pek çoğu Rusya’ya ve Putin’e düşman olmakla birlikte, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’e gizliden ateşkes ve kıyıma son verilmesi çağrısında bulunuyorlar).

Savaşın maliyeti nedeniyle Rusya’nın ekonomik büyümesi yavaşladı ama Rusya tecrit edilmekten çok uzak. The Economist’in istihbarat ekibi mart ayında, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından bir yıl sonra, “giderek artan sayıda ülke Rusya’nın yanında yer alıyor. […] Kendilerini tarafsız ya da bağlantısız olarak gören pek çok ülke, işgalin başlamasından bu yana tutumlarını değiştirdi,” diye yazmıştı. Haberde, “Rusya’ya meyleden ülkeler arasında büyük bir tutum değişikliği oldu ve bu ülkelerin sayısı 29’dan 35’e çıktı. Çin bu kategorideki en önemli ülke olmaya devam ediyor, fakat diğer gelişmekte olan ülkeler de —haberde Güney Afrika, Mali ve Burkina Faso’dan bahsediliyor— dünya nüfusunun yüzde 33’ünü oluşturan bu gruba dahil oldular. Bu eğilimler Rusya’nın Afrika’da etkisinin artmakta olduğunu vurguluyor.”

Haberde ayrıca, “bazı gelişmekte olan ekonomilerin tarafsız bir konuma geçmesiyle” Rusya’nın Ukrayna’da sürdürdüğü savaşı aktif biçimde kınayan ülkelerdeki azalmaya da değinildi. Şu anda Ukrayna’yı güçlü bir şekilde destekleyen ülkelerin oluşturduğu blok dünya nüfusunun yalnızca yüzde 36’sını temsil ediyor.

Uluslararası nüfuza sahip bir ABD Dışişleri Bakanı’nın, dünyanın durumunu yanlış yansıtarak Amerika’nın güvenilirliğine zarar vermeme yükümlülüğü olduğu düşünülebilir. Bir başka açıklama da ABD’nin hakimiyetini destekleyen dünyanın kendi gördüğü dünyadan ibaret olduğu.

Mesela Blinken, Berlin’in Rusya’dan Almanya’ya uzanan ve yeni tamamlanmış bir boru hattı olan Kuzey Akım-2’yi “derhal iptal etmesiyle” Avrupa’nın “Rus enerjisinden çabuk ve kararlı bir şekilde uzaklaştığını” söyledi. Faaliyete geçmesine izin verilseydi, ucuz Rus doğalgazını doğrudan Alman hanelerine ve işyerlerine akıtma kapasitesini iki katına çıkarabilirdi. Batı’nın baskısı altındaki Alman Şansölyesi Olaf Scholz, yeni boru hatlarından gelen gaz akışını hiçbir zaman kullanmadı. (Biden tarafından talimatlandırılan boru hattını havaya uçurma misyonuna atanan ve haklarında haber yaptığım Amerikalı istihbarat casusları, imha etmeleri emredilen 767 millik boru hatlarının Rus doğalgazı içerdiğini bilmiyorlardı).

Gizli Amerikan misyonunun istihbaratının zayıf olması mümkün ama Scholz’un boru hattının gazla doldurulması talimatını vermiş olması da mümkün, bu da savaşın iyi gitmemesi durumunda ona daha fazla alternatif sunabilirdi. Bu aynı zamanda gizli Amerikan misyonunu potansiyel anlamda daha tehlikeli hale getirebilirdi. Başkan Biden, geçtiğimiz 26 Eylül’de boru hattının imha edilmesi talimatını vererek bu alternatifi —eğer Scholz’un istediği buysa— elinden aldı. Scholz’un boru hattının imhası konusunda herhangi bir söz hakkı olup olmadığı belli değil. Fakat Biden’ın pervasız hamlesi Scholz’u çıkmaza soktu. Artık Ukrayna savaşına verdiği destekten geri adım atamaz ve fabrikalarını çalıştırmak ve halkını ısıtmak için gereken gaza sahip değil. Almanya istese de istemese de gaz kesilecekti.

Scholz ve Almanya, geçen kış Rus gazının olmamasını yeterli stoklar, normalden daha ılık bir kış ve Alman hane halkı ve şirketlerine verilen milyarlarca dolarlık devlet teşvikleri sayesinde atlattı. Mayıs ayında Politico, “Almanya resesyona girdi” başlığıyla kasvetli bir tahmin yayımladı: “Almanya resesyona girdi ve bundan herkes kaygılanmalı.” Johanna Treeck tarafından kaleme alınan yazıda, son verilerin Avro Bölgesi’nin en büyük ekonomisi olan Almanya’nın, diğer maliyetlerin yanı sıra yüksek enerji fiyatları nedeniyle de daraldığını gösterdiği belirtiliyordu. Treeck, uzmanların “bunun geçici bir durum olmadığına ikna olduklarını” yazdı.

Amerika’nın en etkili özel enerji ticaret dergilerinin editörlüğünü yapmış olan enerji uzmanı Sarah Miller’a Alman ve Avrupa ekonomilerinin durumu hakkındaki görüşlerini sordum. Miller, “Beni şaşırtan şey, Almanya’daki resesyonun beklenenden daha kötü olmaması ve verilerde daha erken ortaya çıkmaması oldu. Ve evet, Rus gazının kaybı ve bunun sonucunda ortaya çıkan yüksek enerji fiyatları Almanya’nın resesyona girmesindeki en önemli etkenler. Bu konunun çok tartışmalı olduğunu sanmıyorum. Geçen sonbaharda [Kuzey Akım patlamasından sonra] Almanya/Avrupa’nın daha yüksek fiyatlı olan LNG’den [sıvılaştırılmış doğalgaz] satın almak için ne lazımsa ödeme kararı, esasında gazın dünya çapında büyüyen bir endüstri olmasını sağladı,” dedi.

Rusya uzmanı Samuel Charap, Foreign Affairs’te Washington’un Ukrayna stratejisi hakkında bir yazı kaleme aldı. Charap, Obama yönetiminde görev yapmıştı ve şu anda RAND Corporation’da çalışıyor. Charap ne Rusya’nın ne de Amerika’nın savaşın sonuna dair “bulanık” olarak nitelendirdiği fikirlerinin hayranı değil. Ciddi barış müzakerelerini beraberinde getirebilecek ya da kendi deyimiyle “oyunun sonunu görmemizi kolaylaştıracak” ara adımlar hakkında pek çok fikri var. Bunlar arasında ateşkes anlaşması, askerden arındırılmış bölgeler, anlaşmazlıkların çözümüne yönelik ortak komisyonlar ve üçüncü taraf garantileri yer alıyor ki bunlar azılı düşmanların temel farklılıklarını çözmeden barışa ulaşmalarını sağlamayı amaçlayan, iyi hissettirecek hamleler olur.

Fazla bir şey değil ama bir başlangıç olabilir. Antony Blinken adının Charap’ın yazısında hiç geçmemesi de epey kötü.

Çok Okunanlar

Exit mobile version