AVRUPA

Türkiye’nin enerjide ‘hub’ rüyası ve Rusya’nın teklifi

Yayınlanma

Pandemi, savaş, jeopolitik rekabet ve siyasi tercihler mevcut kaynakların etkin kullanılamaması sonucunu doğurdu ve gaz krizini yarattı. Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2’nin sabotajla devreden çıkmasının da etkisiyle Türkiye’nin enerji piyasasında daha etkin bir rol oynayabileceği fikri tartışılıyor. Yaptırımlar nedeniyle Avrupa pazarına girişi kısıtlanan Rus doğal gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması konunun sadece bir boyutu.

Daha geniş anlamda Rusya – Ukrayna savaşıyla birlikte patlak veren enerji krizi Türkiye’nin enerjide küresel bir oyuncu olabilmesi için yeni bir fırsat penceresi açmış olabilir mi? Orta Asya gazı, İran gazı gibi alternatif kaynaklar da eklendiğinde Türkiye’nin Avrupa için enerji damarına dönüşmesi en azından kağıt üzerinde ciddi bir olasılık gibi duruyor. Orta uzun vadede Doğu Akdeniz’deki potansiyel gazın Avrupa’ya taşınabileceği en uygun rotanın Türkiye olması sık sık dile getirilen “coğrafi konumun” avantajları arasında sayılabilir.

Kim ne dedi?

Türkiye’nin uzun süredir dile getirdiği enerjide hub olma konusu Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ekim ayında “Doğrudan Avrupa ile çalışmak çok zor. Çok hızlı bir şekilde Türkiye’de bir gaz merkezi kurabiliriz” demesiyle yeniden gündeme oturdu. Putin’e göre Türkiye’ye kurulacak aktarma merkezi üzerinden Avrupa, Rus gazını almaya istekli olacak.

Silivri’de BOTAŞ’a ait Silivri Doğal Gaz Depolama Tesisinin kapasite artış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan da, “Sayın Putin’le önemli görüşmelerimiz oldu. Adımlarımızı attık, atıyoruz. Böylece özellikle Trakya, doğal gazda bir hub haline gelecektir. Bununla ilgili çalışmalarımızı, bölgemizdeki enerji ortaklarımızla birlikte yürütüyoruz,” dedi.

Bu açıklamalarda teknik ayrıntılar yer almıyor. Jeopolitik rekabetin doğrudan bir parçası olan gaz piyasasında Türkiye’nin ana oyuncu olması için koşullar gerçekten göründüğü kadar uygun mu? Uzmanlara göre; ‘Evet…’  Ancak “hub” olmaktan kastın karar vericiler tarafından açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Zira gazın Türkiye’den gelip geçtiği “transit ülke”  olmakla fiyatın belirlendiği TTF, NBP ya da Henry Hub gibi uluslararası merkezlerden biri olmak bambaşka şeyler.

Konuyu Harici’ye değerlendiren Eski BOTAŞ Genel Müdürü Gökhan Yardım, “Gaz merkezi olabilir Türkiye. Ama mevcut düşüncelerle çok zor. Hukuki alt yapı çok önemli. Batılılar da gelecek Doğulular da gelecek,” diyerek hem potansiyele hem de gördüğü eksiklere işaret ediyor.

Biz ne anladık?

2018 yılında devreye giren Türk Akımı ile Türkiye transit konumunu pekiştirdi. Ancak Rusya Türkiye’nin “merkez” olması için gerekli olan parametreleri bu proje bazında sağlamadı. Merkez olmanın temel faktörlerinde birisi gazın fiyatının Türkiye’de kurulacak pazarda belirlenmesi ve Türkiye’nin gaz üzerinde ticari tasarrufta bulunabilmesi.

“Merkezde ticaret için elektronik platform gelecek aylarda kurulabilir. Avrupalı tüketiciler için doğal gaz fiyatı büyük oranda Türkiye’de belirlenecek. Avrupa’nın kendi merkezlerinde olanlar çılgınca,” diyen Rusya lideri Putin, bu sözleriyle artık Türkiye’yi transit ülke olarak görmediğini ima etmiş olabilir mi?

“Teklifin detaylarını bilmiyorum” diyen Eski BOTAŞ Genel Müdürü Yardım, “Putin’in açıklamasından onların daha önce yaptıkları elektronik satış platformundaki gibi bir sistem düşündüklerini sanıyorum. Rusların gaz alımını yapacakları, firmaları kendilerinin seçecekleri, kendilerinin teklifleri toplayıp ‘sen kazandın şu kadar alıyorsun, ay sonunda ortalama fiyat şu kadar oldu’ diyecekleri bir sistem düşünüyorlar diye anladım,” sözleriyle Moskova’nın kafasındaki olası planı tartışıyor.

“3-5 ayda halledilecek konu değil”

Bir başka boyut da projenin takvimi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Trakya’ya gaz merkezi projesinin bir yıl içinde hayata geçirmeyi hedeflediklerini açıkladı. Dönmez, “3-5 ayda halledilecek bir konu değil şüphesiz. Belki kalıcı bir piyasadan önce geçiş döneminde, daha sınırlı sayıda piyasayla başlayabiliriz. O zaman süre biraz daha öne çekilmiş olur” diyerek zamana gerek olduğunu vurguladı.

Dönmez’in  “bir yıl” süre öngörmesini yorumlayan Yardım, yaklaşan seçimler ve hükümetin Batı ile Rusya arasında gözettiği dengelerin de bu projede belirleyici olduğu kanaatinde. Ankara’nın “ABD’yi doğrudan karşısına almak istemeyeceği” değerlendirmesinde bulunan Yardım, “Seçimler öncesinde bu iş biraz soğutulacak diye tahmin ediyorum” dedi.

Bu iş nasıl olur?

Türkiye’nin hali hazırda gaz borsası bulunuyor. Adı: Enerji Piyasaları İşletme A.Ş. Kısa adı EPİAŞ. Kurumun sitesinde 18 Mart 2015 tarihinde kurulan EPİAŞ’ın Türkiye’nin “Enerji ticaretinde merkez ülke olma” hedefiyle uyumlu çalıştığı ve küresel düzeyde referans alınan bir enerji borsası olma yolunda olduğu belirtiliyor.

Eski BOTAŞ Genel Müdürü Yardım merkez olacak sistemin işleyişini şöyle açıklıyor:

“EPİAŞ’ta kimin gazını kimin aldığı belli olmuyor. Satan da belli değil alan da belli değil EPİAŞ’taki işlemlerde. Gazlar EPİAŞ’ta işlem görebilmek için millileşiyor. Hem satıcı şirketlerin hem alıcı şirketlerin Türkiye’de şirket kurması ve EPDK’nın mevzuatına uygun lisans almaları gerekiyor.”

Bu aşamadan sonra alıcı ve satıcılar EPİAŞ’ın Sürekli Ticaret Platformu’nda işlem yaparak tıpkı borsada olduğu gibi arz ve talebi oluşturuyorlar. Fiyat da bu mekanizma üzerinden belirleniyor. Alıcı ve satıcı teklifleri teklif sahipleri belli olmadan birbirleriyle karşılaşıyor ve fiyat oluşuyor. EPİAŞ ödemeleri TAKAS Bank vasıtasıyla garanti ediyor.

“Gazprom Avrupa’da durdurduğu elektronik satış platformu işlemlerini Türkiye’de yapmak istiyor. Türkiye’den transit olarak götürmek istiyor” diyen Gökhan Yardım, ‘transit’ ile ‘merkez’ olmak arasındaki farkı şöyle açıklıyor:

“Gazprom kendi satış platformu içerisinde gazı satacak. Alıcılar buradan Türkiye’den transit olarak alacaklar. Türkiye’den transit geçince Türkiye gaz merkezi olmaz. Gazın Türkiye’de satılması lazım. Likiditenin bütün alım satım işlemlerinin Türkiye’de yapılması ve paranın Türkiye’de kalması lazım. Türkiye’nin her türlü altyapısı var. EPİAŞ’ın bütün işlemleri ve kuralları buna uygundur. Gazprom istiyorsa EPİAŞ’tan belirli bir hisse alabilir. Başka Avrupa şirketleri de alabilir. Önemli olan bu işlemlerin EPİAŞ üzerinden yapılmasıdır.”

Avrupa Rus gazını neden Türk borsasından alsın?

Gökhan Yardım, şöyle açıklıyor:

“Avrupa belki ilk başta negatif durabilir ama Türkiye’ye daha çok gaz gelirse, TANAP’tan gelen gazı da burada işlem gördürürsünüz. Amerika’dan LNG’ler gelir burada işlem görür. Piyasa ne kadar büyürse daha çok istekli olur Avrupa. Ama tek Rus oyuncu olursa o zaman istekli olmaz. Türkiye’ye çok oyuncu ve çok gaz gelirse o zaman daha farklı bir resim ortaya çıkar.”

‘Atlantik Konseyi’ analizleri

Aralık ayında Yevgeniya Gaber imzasıyla çıkan Atlantik Konsey analizine göre “Türkiye’nin bölgesel enerji altyapısında büyük bir rol oynama arzusu sadece jeopolitik olarak değil ekonomik ve teknik olarak da elverişli.”

Analizde ayrıca Türkiye’nin gaz depolama kapasitesi ve boru hatlarının kesişim noktasında olmasının avantajları vurgulanıyor. Ancak “Rus gazı bu planın kilit parçası olmaz” görüşü savunuluyor.

Ukraynalı Dış Politika Uzmanı Yevgeniya Gaber’e göre; “Mevcut enerji rotaların ve tedarikçilerin çeşitlendirilmesi, kurumlar aracılığı ile karar alma süreçlerinde bağımsızlık, fiyatın pazarda arz ve talebe göre şekillenmesi, potansiyel partnerlerin projeye katılım konusundaki siyasi iradesi …” bir enerji merkezi kurulabilmesi için temel şartlar.

Yazar, Putin’in Türkiye’yi gaz merkezi yapma projesinin Ankara’nın Rusya’ya fosil yakıtlarda ve stratejik düzlemde bağımlığını artıracağı bunun da Ankara’nın Batı ile karmaşık olan ilişkilerini daha da çıkmaza sokacağı görüşünü ileri sürüyor.

20 Aralık tarihli bir başka Atlantik Konseyi analizinde benzer görüşler tekrarlanıyor. Türkiye’nin gaz merkezi olma hayalinin liberal piyasa düzeni prensipleri benimsemeden geçekleşmeyeceği vurgulanıyor. Eser Özdil imzalı makalede BOTAŞ’ın Türk enerji piyasasında oynadığı merkezi rolün gaz merkezi olma yolunda en önemli engel olduğu iddiası yer alıyor. Yazar göre BOTAŞ’ın merkezi rolü kısıtlanmalı sübvanselerle piyasayı domine etmesi son bulmalı kısaca Türkiye’nin gaz piyasası tamamen liberalleşmeli…

Tabi böyle bir senaryoda kriz anlarında hane halkının tüketeceği gaz fiyatının ulaşacağı yerleri tahmin etmek mümkün değil.

Mevcut kapasiteler

Mavi Akım 15.75 milyar metreküplük kapasiteye sahip. Türk Akım 31.25 milyar metreküp(bcm). Şu an TANAP’ın kapasitesi 16 milyar bcm. Türkiye’nin gaz ihtiyacını karşılayan bu hatlar bir miktar gazı da Avrupa’ya taşıyor. Nord Stream 1 ve 2 ise toplamda 110 milyar metreküp (bcm) yıllık gaz taşıma kapasitesine sahip. Buradan bakılınca kapasite artırımı ve yeni boru hattı inşaatı zorunlu görünüyor.

Avrupa Birliği (AB) ise yılda 400 milyar metreküp (bcm) civarında gaza ihtiyaç duyuyor. Türkiye’den geçen hatların mevcut haliyle bu ihtiyaca yanıt vermesi imkansız. Bu nedenle yeni bir gaz hattı inşası ya da kapasite artırım olanaklarının değerlendirilmesi gerekiyor. Rusya’dan gelecek yeni boru hatlarının Karadeniz’deki savaş ortamında nasıl inşa edileceği ayrı bir soru. Öte yandan barış sağlanması durumunda projeye olan ihtiyaç ne kadar devam eder yine bir başka tartışma konusu.

Halihazırda ise satıcı farklı olsa da Avrupa, Rus gazını Türk borsasından alma konusunda iştahlı olmayabilir. 2021’de kullandığı gazın yüzde 43.5’ini Rusya’dan ithal eden AB, bu yıl yüzde 7.5 oranında Rus gazı kullanıyor. ABD’nin Kuzey Akım 2’ye yaptığı baskı da hatırlanmalı.

Özetle ‘hub olmak’ Türkiye’nin üzerinden geçen doğal gazın üzerinde ticari tasarrufta bulunabilme hakkını kapsıyor. Çeşitli kaynaklardan gelen gazlar EPİAŞ’ın borsasında işlem görerek alıcı ve satıcıları buluşturacak. Piyasa derinliği ne kadar büyük olursa o kadar hub niteliği olacak. Her şeyden önce hub olmak için AB ve Rusya başta olmak üzere bölgesel bir uzlaşının başlangıç aşamasında şart olduğu görülüyor.

Devam edeceğimiz bir tartışma olduğu için şu sorularla bitirelim:

Türkiye topraklarının ‘doğru yerde’ olması ya da izlediği ‘aktif tarafsızlık’ politikası, NATO üyesi olup aynı anda “Asya Açılımı” siyaseti izlemesi enerjide “hub” yani bir merkez olmak için yeterli mi?

Rusya’nın önerisi ile mevcut piyasa düzenlemeleri arasında Türkiye farklı bir alternatif merkez yaratabilir mi?

Yoksa bütün bu dış politika yönelimleri birbirini götüren/sıfırlayan zıt siyasetler mi?

Çok Okunanlar

Exit mobile version