DİPLOMASİ

Ukrayna ve HIMARS sistemleri: ABD ve NATO’nun gizli rolü

Yayınlanma

Editörün notu: Ukrayna’nın elindeki HIMARS ve diğer uzun menzilli füze sistemlerinin kullanımı, ABD ve NATO’nun doğrudan müdahalesini gerektiriyor. Rusya’nın önde gelen diplomasi yayınlarından Vzglyad‘da kaleme aldığı makalede emekli Rus yarbay İgor Garnov, NATO’nun istihbarat, lojistik ve teknik desteği olmadan bu sistemlerin etkin bir şekilde kullanılmasının mümkün olmadığına dikkat çekiyor. Ukrayna’nın HIMARS ve diğer Batı menşeli füze sistemlerini kullanımı, NATO’nun savaş alanındaki teknik ve lojistik hakimiyetini ortaya koyuyor. Bu durum, NATO’nun çatışmaya doğrudan katılımının en somut göstergesi.


Amerikalılar, Ukrayna’dan fırlatılan füzelerin kontrolünü nasıl sağlıyor?

İgor Garnov, Vzglyad

Ukrayna’nın elinde bulunan ATACMS füzeleri, Rusya’nın iç bölgelerindeki hedeflere ancak NATO askerlerinin doğrudan katılımıyla kullanılabilir. Bu durum, Ukrayna’nın istihbarat bilgilerini edinme sürecinden ve bu füzeler için uçuş görevlerinin hazırlanma aşamasından açıkça anlaşılıyor.

Anlaşılan o ki, ABD bir başka kırmızı çizgiyi aşmaya hazırlanıyor; üstelik bu kez, geçmemesi gereken bir sınırla karşı karşıya. Joe Biden’ın, Kiev rejimi liderinin taleplerine boyun eğerek Amerikan füzelerinin Rusya’nın derinliklerine saldırı için kullanılmasına izin verdiği belirtiliyor.

Öncelikle, menzili 300 kilometre olan Amerikan balistik füzesi ATACMS, 370 kilometre menzile sahip Amerikan seyir füzesi JASSM, 560 kilometreye kadar menzili bulunan İngiliz seyir füzesi Storm Shadow ve onun Fransız versiyonu SCALP-EG dikkat çekiyor. Her ne kadar İngiltere ve Fransa şu an için bu tür bir kullanım ihtimalini reddetse de bu alternatifi göz ardı etmemek gerekiyor.

Ancak asıl mesele, bu batı menşeli silah sistemlerinin kullanılması değil, bu sistemlerin yalnızca NATO askerlerinin katılımıyla kullanılabilir olmasıdır.

Bu tür bir katılım, NATO’nun doğrudan çatışmaya dahil olduğu anlamına gelir. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova’ya göre, Rusya’nın buna vereceği yanıt yerinde ve ciddi olacaktır. Ayrıca böyle bir saldırı, “ABD ve müttefiklerinin Rusya’ya karşı doğrudan savaşa katıldığını ve çatışmanın doğasının kökten değiştiğini” gösterecek.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “Batı üretimi modern, uzun menzilli hassas silahlarla saldırılar gerçekleştirmek, Ukrayna ordusunun kendi başına yapabileceği bir şey değildir. Bunun gerçekleşmesi için ilk olarak Avrupa Birliği veya ABD’ye ait, genel anlamda NATO’nun uydularından alınan istihbarat verilerine ihtiyaç vardır. Ukrayna’nın kendi uydu altyapısı bulunmamaktadır,” diyor.

Putin’e göre bir diğer kritik unsur, bu füze sistemleri için uçuş görevlerinin yalnızca NATO ülkelerinin askerleri tarafından hazırlanabiliyor olmasıdır.

“Ukrayna askerleri bu işlemi yapamaz,” şeklinde konuşan Putin, NATO’nun teknik anlamda nasıl bir rol oynadığına dikkat çekiyor.

NATO askerlerinin katılımı, sürecin daha ilk aşamasında, uydu istihbaratıyla başlıyor. ABD’nin askeri uydu grubu, aralarında birkaç düzine keşif uydusunun da bulunduğu 400’den fazla cihazdan oluşuyor.

Buna karşın, Avrupa Birliği ve NATO’nun uydu kapasitesi çok daha sınırlı. Ukrayna’nın ise tek bir uydusu dahi yok. Bu nedenle Ukrayna Silahlı Kuvvetleri, tamamen Batı’dan gelen istihbarata bağımlı durumda.

Bazılarına göre yalnızca istihbarat paylaşımı çatışmaya tam anlamıyla katılım sayılmayabilir. Fakat yalnızca uydu görüntülerini edinmek yeterli değildir. Bu görüntülerin, özel veri işleme merkezlerinde çözülmesi ve yorumlanması gerekir. Dünyada bu tür merkezlerin sayısı oldukça azdır ve hiçbiri Ukrayna’da bulunmuyor.

ABD’de bu tür istihbarat işleme merkezleri arasında National Geospatial-Intelligence Agency (NGA) öne çıkıyor. Fransa’da bu görev Centre d’Expertise de la Défense (CED), İngiltere’de ise Defence Intelligence Organisation tarafından üstleniliyor.

NATO’nun bu işlemleri yürüten kurumları arasında NATO Communications and Information Agency (NCIA), Allied Joint Force Command ve Allied Command Operations (ACO) bulunuyor.

Bu merkezler askeri operasyonları desteklemek amacıyla verileri işleyip analiz eder ve birbirine yedekli dijital iletişim hatlarıyla bağlı. Şu anda bu merkezlerin tamamı, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri adına aktif olarak çalışıyor.

Bu merkezlerde, başta uydu kaynaklı olmak üzere çok çeşitli istihbarat verileri gerçek zamanlı olarak işlenir. İşlenen bu bilgiler, hedefin tam koordinatlarını belirlemek için temel teşkil eder. Bu süreç, askeri terminolojide “hedefleme” (targeting) olarak bilinir ve bir silahın ateşleneceği spesifik noktanın belirlenmesini ifade eder.

Ancak, hedefleme için halka açık harita hizmetleri kullanılabilir mi? Örneğin Yandex Haritalar, Google Haritalar gibi uygulamalardan yararlanılabilir mi? Bu tür platformlarda bazı nesneler coğrafi koordinatlarıyla görüntülenebiliyor. Bu durumda, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Rusya’daki hedefler için bu servislerden yararlanabilir mi?

Teorik olarak, bir altyapı, sanayi veya enerji tesisinin koordinatlarını bu tür harita servislerinden tespit etmek mümkün olabilir. Fakat bu servislerde iki tür kritik veri eksiktir:

Askeri birliklerin durumu: Harita servisleri, askeri birliklerin konumu, havaalanlarındaki uçaklar, deniz üslerindeki gemiler ve hava savunma sistemleri gibi bilgileri sağlamaz. Bu veriler sürekli değişir ve güncel kalabilmek için anlık işlenmesi gerekir.

Yüksek hassasiyetli arazi profili: Füze rotası oluşturulurken yer şekillerine ilişkin yüksek doğrulukta veriler gerekir. Bu, arazinin radar görüntüsü anlamına gelir ve uzun yıllar boyunca hem askeri uydular hem de sivil uçaklar tarafından toplanmıştır. Böyle hassas bilgiler ne Ukrayna’nın elinde ne de halka açık servislerde mevcuttur.

Bu unsurlar olmadan uzun menzilli, hassas silahların görev planları oluşturulamaz.

Örneğin, Ukrayna ordusuna ABD tarafından teslim edilen HIMARS çok namlulu roketatar sistemi üzerinden bu süreci ele alalım. HIMARS ekibinin komutanı, ATACMS füzesini fırlatmak için teorik olarak bir “kırmızı butona” basabilir. Fakat bu aşamaya gelmeden önce, füzeye bir uçuş görevi yüklenmelidir. Aksi takdirde füze, hedefe değil, rastgele bir yere gider.

Bu uçuş görevleri genellikle ne karadaki bir fırlatma rampasında ne de bir uçak kokpitinde hazırlanır. Bu süreç, yukarıda bahsedilen NATO merkezlerinde gerçekleştirilir. Oldukça karmaşık ve zaman alıcı olan bu prosedür, pek çok farklı uzmanlık alanından personelin katılımını gerektirir.

İlk olarak, keşif hedeflerine ilişkin NATO uydu verileri Ukrayna karargahına iletilir. Hangi hedeflerin vurulması gerektiğine karar verilir.

HIMARS kontrol merkezlerinde görevi yerine getirecek özel fırlatıcıyı seçerler. Tüm bilgi alışverişi başta Link-16 olmak üzere güvenli NATO dijital iletişim hatları üzerinden gerçekleştirilir.

HIMARS füze sistemi, ateşleme noktasına ulaştığında, GPS yardımıyla fırlatma platformunun konumu santimetre hassasiyetinde belirlenir.

Ayrıca, yönelim açısı (kuzey, güney, vb.) derece kesirleriyle tespit edilir. Bu bilgiler, NATO’nun veri işleme merkezlerine gönderilir. Bu merkezlerde, alınan verilere dayanarak uzmanlar, füzenin belirli bir uçuş sırasında izleyeceği rotayı kontrol eden bir uçuş görevi (flight mission) oluşturur.

Bu görev, genellikle Amerikan askerlerinden oluşan NATO personeli tarafından hazırlanır.

Oluşturulan program daha sonra HIMARS ekibine geri gönderilir. Sistem komutanı, uçuş görevini aracın bilgisayarına yükler ve füzenin fırlatılmasını sağlar.

Bazı NATO füze sistemlerinde, ekip komutanları hedef koordinatlarını doğrudan kokpitten girebilir. Fakat bu durumda bile, uçuş görevi otomatik olarak aracın bilgisayarı tarafından oluşturulur.

Dahası, bu sistemler, füzeyi NATO ülkelerinin topraklarına yönlendirecek bir hedef bilgisi girilmesine izin vermez. Eğer füzenin menzili genişletilecek veya belirli güvenlik kilitleri kaldırılacaksa, bu işlem sadece NATO’nun kontrol merkezlerindeki uzmanlar tarafından yapılabilir.

Storm Shadow seyir füzeleri, Su-24 bombardıman uçakları veya F-16 savaş uçaklarından fırlatılabilir. Bu durumda, fırlatma noktasının sabit değil, hareketli olması önemli bir fark yaratır.

Ancak seyir füzeleri, rotalarını radar tabanlı arazi haritasına göre düzenleyebilir. Ayrıca, hedefin fotoğrafına sahip olan bu sistemler, fırlatma noktasındaki hata veya zamanlamadaki sapmaları telafi edebilir. Buna rağmen, pilot ya da uçak mürettebatı füzelerin nereye ve nasıl uçacağını belirleyemez.

Sonuç olarak, HIMARS ve benzeri sistemlerin Ukrayna’daki operatörleri, lojistik ve teknik destek personeli olarak görev yapıyor. Görevleri fırlatma platformunu belirlenen noktaya ulaştırmak, kendi koordinatlarını tespit etmek ve bu bilgileri kontrol merkezine iletmek ve hazır uçuş görevini aldıklarında, sadece “Enter” tuşuna basmaktan ibaret.

Gerçek hedef seçimi ve uçuş görevinin hazırlanması süreci tamamen NATO personelinin, çoğunlukla da Amerikalı askerlerin kontrolünde. Bu, NATO’nun Ukrayna’daki çatışmaya doğrudan katılımının en net göstergesi.

İsviçreli askeri uzman Bosshard ile mülakat: Rusya’dan hangi karşılık beklenebilir?

Çok Okunanlar

Exit mobile version