Aşağıdaki sıradışı sayılabilecek uzunlukta yazı, Rusya’da Komünist Partisi’nin başını çektiği “sol-yurtsever güçbirliğine” yakın Zavtra’da, Yuri Tavrovskiy’in imzasıyla yayınlandı.
Tavrovskiy, önemli bir “şarkiyatçı”: özellikle Japonya ve Çin’le ilgili çok sayıda araştırması var ve bunların bir kısmı Çinceye çevrilerek Çin’de de yayınlanmış.
Aşağıdaki yazı, onun birkaç yıldır Si Tsinpin’le [Şi Cinping] ilişkilendirdiği Çin tarihinde yeni bir dönemi ele alıyor. Tavrovskiy’e göre bu dönem, “Çinlileşen marksizm” ile geleneksel Çin kültürünün ve uygarlığının sentezine dayanıyor ve, daha önemlisi, Çin’in liberal kapitalizmin baskın niteliğini bertaraf ederek ÇKP’nin hedeflerine ulaşması yolunda yurtseverliği güçlendirmek için de kaçınılmaz.
Bu yeni bir ideolojik sentez sayılabilir; ama belki de sadece Çin’le sınırlamamak daha doğru olur. Gelenekselcilik anlamında bir tür muhafazakârlıkla solun (batının ideolojik etkisi olanlar dışında) giderek daha yakından ilişki kurduğu aslında birçok yerde gözleniyor. Ben de bir dizi yazımda başta Avrupa ülkelerinde orta ve küçük burjuvazinin, mevcut küreselleşmeci elite (mali sermaye ve onun yönetimi olarak mali oligarşi) karşı bağımsızlık yanlısı siyasi tutumuyla muhafazakârlık arasındaki ilişkiyi birçok defa vurgulamıştım. (Başta “Büyük savaş kaçınılmaz mı?” ve “Liberal solun ‘faşizm’ retoriği” vd.)
İsimlerle ilgili bir açıklama. Ben, genel kural olarak, başka bir alfabeden yapılan transliterasyonların Türkçeye o dilde okunduğu gibi, veya az çok okunduğu gibi aktarılmasından yanayım. Bu nedenle pinyin transliterasyon sistemini kullanmaktan kaçınıyorum. Ne var ki gene de ilgili okur için bu transliterasyonları da köşeli parantez içinde ekledim. Türkçeye yerleşmiş isimleri ise (Deng Şiaoping’de olduğu gibi) bu kuralın dışına çıkıyor olsalar bile, değiştirmedim.
* * *
Yeni Yürüyüş
Yuri Tavrovskiy
Çin Komünist Partisi, Çin’e sürdürülebilir bir iktisadi büyüme, sosyal istikrar ve küresel yönetimdeki rolünün yükselmesini sağladıktan sonra bu defa manevi hayatta yeni, stratejik bir hedef koydu: “Güçlü bir kültüre sahip bir büyük gücü inşa etmek ve Çin milletinin çağdaş uygarlığını şekillendirmek.” Bu görev, ilkin Devlet Yayın ve Kültür Arşivi’ni, arkasından da Çin Tarih Akademisi’ni ziyaretinde sırasındaki açılış konuşmasında Başkan Si Tsinpin tarafından formüle edildi.
Başkan Si, diğer parti liderlerinden başka tarih biliminin ve arkeolojinin yıldızları eşliğinde eski el yazmalarını hakiki bir ilgiyle inceledi, uzmanların açıklamalarını dinledi. Sonra kültürel mirasın korunması ve geliştirilmesine yönelik bir sempozyum yapıldı; Si Tsinpin burada da açılış konuşması yaptı. Başkan, “yeni bir hareket noktasında bulunduğumuz bu süreçte kültürel zenginliğe katkıda bulunmaya devam etmeye, güçlü bir kültüre sahip bir büyük gücü inşa etmeye ve Çin milletinin çağdaş uygarlığını meydana getirmeye” çağırdı. 2012’den beri Si Tsinpin’in planına göre işlemekte olan “Çin milletinin büyük yeniden doğuşu” adlı uzun vadeli planın gerçekleştirilmesi, tercihen asırlara uzanan sağlam bir temele dayanmalı. Si bu nedenle, “Çin uygarlığının kökenleri hakkında araştırmalar yürütmenin ve yorumlarda bulunmanın önemini” vurguladı. Si Tsinpin, Çin uygarlığının, kökleri kadim çağlara giden uzun ve kesintisiz bir tarihe sahip olduğuna dikkat çekti. Si’ye göre, “bu tarihin çokyönlü ve derinlemesine kavranışı, Çin kültürünün parlak geleneklerinin yaratıcı şekilde dönüşümüne ve inovatif bir şekilde gelişmesine çok daha etkili bir katkıda bulunmak için ve keza Çin milletinin çağdaş uygarlığının inşası için son derece büyük bir öneme” sahip. “Biricik kesintisiz dünya uygarlığı olan Çin uygarlığının geleneklerini nesilden nesle aktarmak” zaruri.
“Gezegenin baş Çinlisi” temel gelenekler arasında girişimcilik, barışseverlik ve kapsayıcılığı öne çıkardı. Bu sonuncu başlık altında Çin’deki muhtelif dini inanışların uyumlu bir arada yaşaması, keza farklı dünya uygarlıklarına yönelik açık bir dünya görüşü kastediliyor. Çin uygarlığının bu temel çizgileri onun geleceğini de tayin ediyor. Si Tsinpin şunun da altını çizdi: “Çin halkı kendi yolunu takip etmelidir; inovasyonculuk ise Çin halkının girişimci ruhunu tanımlamaktadır.”
Si’nin konuşmasından, Çin uygarlığının 5000 yıllık tarihinin Çin’in sadece bugününün değil geleceğinin de hizmetine koşulmasına karar verildiği anlaşılıyor. “Bu yeni tarihi referans noktasında bulunan Çin kendi kültürünün değerlerine sağlam inancını korumalı ve kendi yolunda ilerlemeye, keza, Çin tecrübesini, entelektüel bağımsızlık ve kendine yeterliliğe erişmek için Çin teorisini yaratmak için geliştirmeye devam etmelidir.”
“Yeni referans noktası” derken CKP’nin XX’nci Kongre kararıyla (2022 ekim) “Yeni Çağ”ın (Si Tsinpin’in ilk on yılı) yerini alan “Yeni Yürüyüş” kastediliyor. “Yeni Yürüyüş” adı da komünist birliklerinin geçen yüzyılın 30’lu yıllarının ortasında Mao Zedung’un yönetimindeki Büyük Yürüyüş’üne gönderme. Geçtiğimiz aylarda bi siyasi konstrüksiyon bir dizi teorik yenilikle de tamamlandı. Bunlar arasında “Çin modernleşmesi”, “küresel güvenlik”, “küresel uygarlık” vb. de var.
“Manevi vakum” doldurulmalı
“Çin rüyasının” “Yeni Yürüyüş” adı altında bir sonraki etabının taşıyıcı iskeleti kurulurken onun mimarı onun ideolojik içeriği hakkında düşünmeden geçemiyor. Çin toplumunda geçen onyıllarda ortaya çıkan manevi vakumun doldurulması da onun için öncelik haline geliyor. Büyük Proleter Kültür Devrimi (1966-1976) geleneksel moral değerlere ölümcül bir darbe olmuştu. Sadece sanat ve mimari anıtları yerle bir edilmekle kalmamış, “sahte öğretmen” ilan edilen Konfüçyüs öğretisinin hümanist ilkeleri de kazınmıştı. Deng Şiaoping tarafından reform ve açıklık siyasetinin yürütülmeye başlamasıyla da birkaç onyıl boyunca kamu hayatının başlıca odağı “Zenginleşin!” sloganı olmuştu. Edebiyat ve sanata ilgi büyük bir düşüşe uğramış, bilim insanlarının ve bilim insanlığının itibarı düşmüştü. Batı ülkelerinden büyük ölçekli sermaye ve teknoloji akışına kaçınılmaz olarak moral ilkelerin ve liberal kapitalizmin davranış modellerinin ödünç alınması da eşlik etmişti. Geleneksel kültür ve etiğin yüksek örneklerinin sıkıştırılmasına Tayvan, Hong Kong ve “Büyük Çin”in başka bölgelerinden kütle kültürünün akışı da katkıda bulunmuştu. Eş zamanlı olarak sosyalizm ilkelerinden hayal kırıklığı devam etmiş, bunlar sosyal huzursuzluk ve hatta isyanlar biçimini almıştı. Çin Komünist Partisi “manevi vakumun” tehlikesini görüyordu. En yüksek seviyeden birden fazla defa burjuva liberalizmiyle mücadele kararları da alındı. Ancak toplumdaki liberal-kapitalist “temelin” baskın niteliği “üstyapıdaki” haletiruhiyeyi değiştirme girişimlerini pek az etkili kıldı.
ÇKP’nin ve Çin’in yönetimindeki ilk günlerinden beri Si Tsinpin’in siyasetinde manevi vakumu geleneksel ve sosyalist değerlerle doldurmak niyeti gözlenmeye başlandı. Dahası, “Çin milletinin büyük yeniden doğuşuna dair Çin rüyasını” dile getirmek için Milli Müze’yi seçmesi de tesadüf değil. 29 Kasım 2012’de yeni genel sekreter ÇKP’nin diğer üst düzey yöneticileriyle birlikte, Afyon Savaşları devrinden beri batının saldırı tarihi ve ÇKP’nin uygarlık çıkmazından çıkış arayışlarındaki rolünü anlatan “Yeniden Doğuş” sergisini inceledi.
Bunlar yaşanırken, aynı zamanda haklı olarak “gezegenin Baş Çinlisi” olacak “baş komünistin” o zamanki başlıca direktifi de seslendirildi. Şöyle dedi: “Afyon savaşlarından beri 170 yıldır devam etmekte olan bu bitmeyen mücadele Çin milletinin büyük yeniden doğuşunun parlak perspektiflerini de açtı. Biz, günümüzde, hedefimizi gerçekleştirmeye daha önceki hiçbir tarihi dönemde olmadığı kadar yakınız: Çin milletinin büyük yeniden doğuşu; ve bu hedefe ulaşmayı başaracağımızdan daha önce hiç olmadığı kadar eminiz.” Bu sözler, bir tür “mantra” haline geldi ve bugüne değin Komünist Partisi’nin bütün önemli belgelerinde tekrarlanır. Bu, kısaca “Çin rüyası” diye anılıyor. Geçmiş onyılların manevi vakumunu doldurmaya çağrılan tam da buydu. Her bir Çinli için başlıca manevi ihtiyaç, geçmiş asırların aşağılanmasını aşmak, Çin kültürünün özgül değerine olan inancın yeniden doğuşu ve Çin uygarlığının dünyadaki meşru yerinin yeniden tesis edilmesi olmalıydı.
“Çin rüyasının” üç kaynağı ve üç bileşeni
Kendiliğinden anlaşılacağı gibi, ÇKP yöneticisi “Çinlileştirilmiş marksizme” erişilmesine “Çin rüyasının” en önemli bileşeni gözüyle bakıyor. Si, Mao Zedung’un fikirlerini ve Deng Şiaoping, Tsyan Tsemin [Jiang Zemin] ve Hu Tsintao’nun [Hu Cintao] teorik araştırmalarını reddetmiyor.
Diğer bir bileşen, 1911’de Mançurya hanedanının neredeyse üç asırlık yönetimini deviren, Çin Cumhuriyeti’ni ve ilk iktidar partisi Gomindan’ı kuran Sun Yatsen kuşağı devrimcilerin yurtsever, milliyetçi fikirleri. Milliyetçilik, halkçılık ve kamu refahı, Sun Yatsen’in bu “üç halk ilkesi”, “Çin rüyasının” mimarının programatik açıklamalarında ve pratik faaliyetlerinde belirgin şekilde gözleniyor. Si Tsinpin’in ifadesiyle: “Halkın kaderini kendi ellerine alması ve her yerde, her zaman saygı gören gururlu Çinliler olması: Çin milletinin oğularının ve kızlarının modern zamanlardan beri peşinde koştuğu hedef budur. Çin milletinin büyük yeniden doğuşunun gerçekleştirilmesi, devletin kudret ve refahına, milli yükselişe ve halkın mutluluğuna ulaşılması: bu, Sun Yatsen’in, Çinli komünistlerin ve bütün Çinlilerin modern tarihin başından beri gizli özlemidir.”
“Çin rüyasının” üçüncü temel bileşeni de “onbinlerce neslin öğretmeni” Konfüçyüs’ün mirası oldu. Si Tsinpin kamuoyu önündeki daha ilk konuşmalarında ondan Mao Zedung veya antik çağ filozoflarından (Men-tsı [Mensiüs, Şan Yan [Shang Yang], Guan-tsı [Guanzi]) çok daha fazla alıntı yapmaya başlamıştı. 4 Mayıs 2014’te gençliğe seslenişinde binlerce yıl boyunca Çinlilerde kendine has bir değerler sistemi meydana geldiğini belirtmişti. Si Tsinpin bu değerleri Konfüçyüs’ten 17 alıntıyla saymıştı: “Halk, devletin temelidir”, “tabiat ve insan yekparedir”, “ihtilaflar olunca mutabakata varılmalıdır”, “gök cisimleri nasıl durmaksızın hareket ediyorsa asil bir koca da kendini öyle geliştirmelidir”, “toplum tarafından tanınan normlar hayata geçirildiğinde Çin de toplumun malı olur”, “her insanda ülkesinin kaderi için sorumluluk yatar”, “asil bir koca ruhunda huzur taşır”, “söz doğru iş kararlı olmalıdır”, “güvenilmeyecek insan hiçbir işe yaramaz”, “yüksek ahlak sahibi koca tek başına değildir; her zaman taraftarları da olur”, “insancıl bir koca her zaman başka insanları da sever”, “iyi işlerinde başkalarına yardım etmeli”, “kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapmamalı”, “herkesle iyi ilişkiler içinde olmalı, bölgenin korunmasında ve düşmanların göz altında bulundurulmasında karşılıklı yardım gösterilmeli”, “kendi ihtiyarlarına ve başkalarının ihtiyarlarına yardım temeli, kendi çocuklarına ve başkalarının çocuklarına iyi bakmalı”, “zor zamanda yardıma koşmalı”, “fakirlikten korkmamalı, eşitsizlikten korkmalı”.
Si Tsinpin, Konfüçyüs ve onun öğretisine yönelik kendine has tutumunu filozofun Şandun vilayeti Tsyufu şehrindeki memleketini birkaç defa ziyaret ederek de vurguladı. Geçmiş yüzyıllarda bütün Çin imparatorları, hatta Çinli olmayan hanedanlar bile (Curçenler, Moğollar, Mançuryalılar) Tsyufu’da günler süren hac kutlamaları yaparlardı. Konfüçyüs’ün evi burada koruma altındaydı; mezar höyüğü dünyadaki en büyük aile mezarlığında, büyüklüğü ve görkemiyle bir imparator sarayının köşkünü hatırlatan Konfüçyüs tapınağı da burada. Ne Mao Zedung, ne de ÇHC ve ÇKP’nin başka yönetiçileri bu bütün Çinliler için kutsal yerleri ne resmi ne de özel nitelikteki gezilerinde ziyaret etmiş değillerdi. 24 Eylül 2014’teki ziyaretin bahanesi, “onbinlerce neslin öğretmeninin” (M.Ö. 551-479) 2565’inci doğum gününü kutlama etkinliklerine katılmaktı.
Si Tsinpin, Uluslararası Konfüçyüs Araştırmaları Konferansı’na ve onunla eşzamanlı yapılan V’inci Uluslararası Konfüçyüs Federasyonuna bir rapor sundu. Raporun ana fikri, küresel problemlerin ve Konfüçyüs öğretisinde ve Çinli komünistlerin entelektüel cephaneliğinde gelişmenin devamlılığıydı. Çinli komünistlerin başı şöyle vurguluyordu: “Çin’in manevi dünyasının geleneksel kültürün verimli toprağında derinlere kök salmış değerlerinin mirasçısı ve devamcısı Çin Komünist Partisi’dir.”
Si Tsinpin, filozofun mütevazı mezarını 2018’de bir kez daha ziyaret etti. Si’nin gelişiyle yeni, devasa bir müzenin açılışı da eş zamanlı yapıldı. En son donanıma sahip konforlu salonlarda 700 bin parça sergileniyordu. Çin’de Konfüçyüs kültürel mirasından binden çok parça halen koruma altında; bunlar arasında halen faal 327 kilise ve bilgenin eserlerinin incelendiği 144 akademi de var. 2020’de 162 ülkede 650 Konfüçyüs Kurumu’nun faal durumda olduğunu, bunların o ülke halklarına Çin dil ve kültürünün temellerini sunduğunu da belirtmek gerek.
Si Tsinpin kimya mühendisi eğitimi almış olsa da hümanist bir akıl örgüsüne sahip. Çin’in manevi mirasına birçok defa içten bir ilgi gösterdi. Bu ilgi konuşmalarda ve resmi belgelerde Konfüçyüs’ün ve diğer geçmiş zaman düşünürlerinin devamlı alıntılanmasıyla sınırlı değil. Çin hiyerogliflerinin doğum yeri olan İnsyuy’a ziyareti, Çinli entelektüeller ve yabancı Çin uzmanları üzerinde derin bir etkide bulunmuştu. 29 Ekim 2022’de Henan bölgesi teftiş gezisi sırasında “tyaguben” yeraltı müzesini gezerek “zamanda bir yolculuk” da yaptı. Bu müzede kaplumbağa kabukları ve hayvan kemikleri üzerine yazılı kehanetler saklı. Anyan şehrinin kuzeybatısında Şan hanedanının (M.Ö. 1600-1046) geç başkentinin yıkıntıları var. Si Tsinpin, müzenin faaliyet gösterdiği, asırlık kültürel toprak örtüsünün birkaç metre altına da girdi. Burada kaplumbağa kabuklarına yazılı eski kehanetleri inceledi. Bu yazılar, Çin hiyerogliflerinin kaynağı. Başkan, Çin uygarlığının dünyadaki en uzun ve kesintisiz tarihe sahip oluşuyla büyük Çin milletini şekillendirdiğini söyledi. Bu milletin bundan böyle de büyük kalacağını vurguladı: “Kültürel güvenimizi güçlendirmeli, kendimize inancımızı ve Çinli olduğumuz için gurur duygumuzu pekiştirmeliyiz.”
Eski hiyeroglifler “Yeni Yürüyüş”te işe yarayacak
Eski hiyeroglifler müzesini ziyaretin komşu Şensi vilayetindeki Yanyan ve şehrini ziyaretle birlikte yapılmış olması da karakteristiktir. Bu şehir birkaç yıl boyunca Çin’in ÇKP kontrolü altında bulunan “Özel Belge”sinin “başkentiydi” (1934-1946). Mao Zedung, Çju De [Zhu De], Çu Enlay ve ÇKP’nin başka yöneticileri Yanyan’daki mağaralarda yaşamış ve çalışmışlardı. Bunlar, Çin’in zor ulaşılır şehir ve ormanlarında uzun mücadele ve yolculukların ardından Şensi vilayetine varmışlardı. ÇKP’nin bu kahramanlık dönemi “Büyük Yürüyüş” olarak bilinir. ÇKP’nin XX’nci Kongre’sinden (16-22 Ekim 2022) sonra başlayan uzun vadeli “Çin rüyası” planının hayata geçirilmesinde yeni aşamanın “Yeni Yürüyüş” diye adlandırılması boşuna değildir. Si Tsinpin’in kongrenin tamamlanmasından tam bir hafta sonra komünistler için mukaddes olan yerlere ziyareti derin sembolik bir anlam taşıyordu. İnsyuy’daki hiyeroglif müzesini ziyareti de aynı sembolik nitelikteydi.
Çinlileştirilmiş marksizm ile Çin kültürünün geleneklerinin armonisine olan inanç, Si Tsinpin için karakteristiktir. Bu temmuzda Devlet Yayın ve Kültür Arşivi’ni, keza Çin Tarih Akademisi’ni ziyareti sırasında şunu da söylemişti: “Marksizm ve Çin’in muhteşem geleneksel kültürü farklı kültürel kaynaklara rağmen birbiriyle büyük ölçüde örtüşmektedir.” Şunu da vurgulamıştı: “Marksizmin temel doktrinlerinin Çin’in kendine özgü gerçekleriyle ve Çin kültürünün en iyi gelenekleriyle birleşimi, 5000 yıldan fazladır mevcut Çin uygarlığı temelinde ve Çin’e özgü sosyalizmin incelenmesi ve geliştirilmesi için takip edilmesi zaruri olan yoldur. Bu entegrasyon, başarıya ulaşmada partinin en önemli vasıtasıdır.”
“Çin rüyası” planı 2012’de 170 yıllık kültürel katmanıyla “yeni tarihin” tarihi temeli üzerine inşa edilmeye başlandı. “Yeni tarih” dönemi Çin’de Afyon Savaşları hadiseleriyle açılır (1840-1840 ve 1856-1860). Manevi vakum halen mevcutken Çinlilerin yurtsever enerjisini “Çin milletinin büyük yeniden doğuşu” görevinin gerçekleştirilmesi için seferber etmek zaruriydi. Onlarca yıllık başarılar ve zaferlerden sonra “zengin ve kudretli, demokratik ve uygar, ahenkli ve çağdaş sosyalist devletin” kurulmasına yönelik hareketin geri çevrilemez olduğu artık aşikârdı. İleriye yürüme zamanı geldi.
Çin’in muhteşem “pagodası” geçtiğimiz onyıllarda yeni bir katta inşa edildi. Bir sonraki kat, daha sağlam bir temel gerektiriyor. Bu temel, Çin’in 5000 yıllık uygarlığı olacak. Gözlerimizin önünde “Yeni Yürüyüş” yola düşüyor.