Bizi Takip Edin

AVRUPA

‘AB üyeliği uzak olduğundan Rusya ve Çin’i ihmal etmemeye çalışıyoruz’  

Yayınlanma

Ankara ziyaretinde bulunan Sırbistan Savunma Bakan Yardımcısı Nemanja Starović Harici’ye konuştu. Esra Karahindiba’nın sorularını yanıtlayan Starović, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in Sırbistan ziyaretini, ülkesinin NATO ve AB ile görüşmelerini, Kosova krizini ve Türkiye ile ilişkileri değerlendirdi.

Batı Balkan turuna çıkan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Bosna Hersek ve Kosova’nın ardından Sırbistan’a geçti. Belgrad’da Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ile ortak basın toplantısı düzenleyen Stoltenberg görüşmede, Sırbistan ile Kosova arasında devam eden gerginliği ele aldıklarını ifade ederek barış ve güvenliğin korunmasında Kosova’daki Barış Gücü’nün (KFOR) önemine işaret etti.

Kosova’nın kuzeyinde Sırplarla NATO gücü ve Kosova polisi arasında yaşanan son gerilimin ardından, NATO KFOR güçleri artırma kararı almıştı.

Stoltenberg, “KFOR, tüm toplulukların güvenliğinin garantisi. Sırbistan’ın da NATO ile koordinasyonu bizi son derece memnun ediyor. İki tarafa da gerginliği tırmandırmama çağrısında bulundum. Sırp Belediyeler Birliğinin kurulmasını da destekliyoruz” dedi.

Vucic ise, “Gelecek dönemde NATO ile daha iyi bir iletişim kurmaya çalışacağız. Ancak Sırbistan, kendi ordusunu nereye ve ne zaman konuşlandıracağına karar verir” ifadelerini kullandı.

NATO ile ilişkilerinden memnun olduğunu aktaran Vucic, ülkesinin askeri tarafsızlık tutumunu ise devam ettireceğini vurguladı.

Sırbistan ve Kosova, sık sık karşı karşıya gelirken Avrupa Birliği’ne üyelik yolunda bekleyen Belgrad’a, AB’ye katılmak için Kosova ile ilişkilerini normalleştirme şartı konulmuştu.

Öte yandan Sırbistan, Batı’nın baskısına rağmen Rusya’ya yaptırım uygulamayı reddederken, Avrupa’dan da kopmamaya çalışıyor.

Sırbistan Savunma Bakan Yardımcısı Nemanja Starović ile NATO ve AB ile ilişkilerini, Kosova gerginliğini ve Türkiye ziyaretini konuştuk.

‘AB üyeliği sürecinde bazen hareketli bir hedefi kovalıyormuş gibi hissediyoruz’

*Kosovalı Arnavut yöneticiler batılıları Sırbistan’ı ‘pasifleştirmekle’ suçluyor. Kosova ise Sırp Belediyeler Birliği yasasını geçirmeye direniyor. Mevcut gerginlikler göz önüne alındığında Sırbistan’ın Kosova ile ilişkileri ve olası AB üyeliği ne durumda?

Uluslararası kamu hukuku göz önüne alındığında, Kosova ve Metohija’nın güneyindeki eyaletimizin geçici rejimi, BM Güvenlik Konseyi’nin 1999 yılı 1244 sayılı kararıyla tanımlanmış olup, nihai çözüm beklenmektedir. Böyle bir çözümün ancak diyalog yoluyla bulunabileceğine ve tek taraflı dayatılmaması gerektiğine inancımız tamdır. 2013’ten bu yana Belgrad ile Priştine arasında AB’nin arabuluculuğuyla ilişkileri normalleştirmeyi amaçlayan birçok anlaşma yapıldı. Ancak diğer taraf, 10 yıldan fazla bir süre önce imzalanan Birinci Brüksel Anlaşması’nın uygulanmasını ve Sırp Belediyeler Topluluğu’nun kurulmasını hâlâ reddediyor. Ayrıca, Albin Kurti’nin Priştine’de geçici Başbakan olmasından bu yana geçen son iki yılda, 400’den fazla saldırı ve diğer olaylarla birlikte eyalette yaşayan Sırplara yönelik etnik amaçlı şiddette keskin bir artışa tanık olduk. Kosova ve Metohija’da yaşayan Sırplar, çağdaş Avrupa’da haklarından en çok mahrum bırakılmış etnik gruptur. Şiddet kullanımını kesinlikle reddediyoruz, ancak günümüzde asıl sorun, tek etnik gruptan oluşan Arnavut özel polisi tarafından yerel Sırplara karşı uygulanan kurumsallaşmış şiddettir. Tam da bu nedenle, diyalog sürecinde herhangi bir ilerlemenin sağduyulu bir önkoşulu olduğundan, mümkün olan en kısa sürede gerilimi düşürmeye ihtiyacımız var.

AB üyeliğine gelince, üyeliğin halkımıza getireceği tüm faydaların bilincinde olarak bu stratejik hedefe bağlı kalıyoruz. Ancak bu, AB’nin kendisinin “hazmetme kapasitesi” eksikliğiyle mücadele ettiğini ve herhangi bir yeni genişlemenin Brüksel’deki gerekli kurumsal reformlara bağlı olduğunu görmediğimiz anlamına gelmiyor. Bazen hareketli bir hedefi kovalıyormuş gibi hissetsek de gelecekteki AB üyeliğine yönelik kendi kapasitemizi geliştirmek için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Bu hedef hâlâ oldukça uzak olduğundan, Rusya ve Çin gibi geleneksel uluslararası ortaklarımızı da ihmal etmemeye, Güneydoğu Asya ülkeleri veya Arap dünyası ile işbirliği gibi yeni ufuklar keşfetmeye çalışıyoruz.

‘Halkta bir katılım yorgunluğu oldu’

*Kamuoyu yoklamalarına göre Sırbistan’da AB üyeliğine destek şu anda yüzde 50’nin altında. Ancak Belgrad’a yönelik ültimatomlar durmadı. Brüksel’den gelen tehditleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunları tam olarak tehdit olarak adlandıramam ama Brüksel’den sürekli bir şartlanma geliyor, bazen çok da yapıcı olmayan bir şekilde ve bu yüzden nüfusumuzun bir kısmı “katılım yorgunluğu” yaşıyor veya tıpkı AB ülkeleri gibi bir nevi “genişleme yorgunluğu” yaşıyor.

27 AB üye ülkesinden 22’sinin Kosova’nın tek taraflı bağımsızlık ilanını tanıdığı bir sır değil ve bizden de aynısını yapmamızı beklemeleri mantıklı. Ancak bunu resmi bir talep olarak tanımlamak çeşitli nedenlerden dolayı pek kolay değil. AB içinde tanınmayan 5 üye devletin bulunmasının yanı sıra, Kıbrıs’ın kendi toprak sorunlarını tam olarak çözmeden AB’ye kabul edilmesi her zaman bir emsal olmuştur ve günümüzde Ukrayna, Moldova ve Gürcistan’ın AB’ye geçiş süreci hızlandırılmıştır. Bunların her biri benzer sorunlara sahip ülkeler. Son olarak, AB üyeliğinin önkoşulu olarak bizden talep edilse bile, Kosova’nın tek taraflı olarak ilan edilen bağımsızlığını asla tanımayacağımız devlet liderliğimiz tarafından o kadar çok kez tekrar edildi ki.

‘Kosova BM üyesi olursa, Kosova’nın Büyük Arnavutluk’a birleşmesini engelleyebilecek hiç kimse olmayacaktır’

*Büyük Bulgaristan, Büyük Sırbistan, Büyük Yunanistan, Büyük Hırvatistan ve hatta Büyük Makedonya’nın savunucuları, komşularından toprak alma hırsında birleşiyor. Ancak Arnavutların hırsı retorik düzeyinde değil; pratikte çok şey yapıyorlar. Kosova iyi bir örnektir. Brüksel’in bu hedefe nasıl baktığını düşünüyorsunuz?

Dürüst olmak gerekirse, zaman zaman Büyük Arnavutluk ideolojisinin tezahürlerinin sözlü olarak kınandığını görüyoruz. Bununla birlikte, büyük AB başkentlerinde çok az insan, Kosova’nın tek taraflı olarak ilan edilen bağımsızlığına verdikleri desteğin, sözde Büyük Arnavutluk’u arzulayan Arnavut aşırıcıların hedeflerine kusursuz bir şekilde hizmet ettiğini kabul etmeye istekli. Basitleştirmek gerekirse, eğer Kosova’nın BM üyesi olacağı güne tanık olursak, Tanrı esirgesin, uluslararası toplumda Arnavutluk ve Kosova’nın Büyük Arnavutluk’a birleşmesini engelleyebilecek hiç kimse olmayacaktır.

‘AB yaptırım rejimine katılmak Sırbistan’a Rusya’dan çok daha fazla zarar verecektir’

*Belgrad NATO üyeliğini ‘stratejik bir hedef’ olarak görmüyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de Batı Balkanlar turu sırasında ülkenizi ziyaret etti. Rusya-Sırp ilişkileri masada mı? Sırbistan Rusya karşıtı yaptırımlara katılmayı reddetmeye devam edecek mi?

Dış politikamızın temel ilkeleri siyasi bağımsızlık ve askeri tarafsızlıktır ve biz her ikisini de sakınarak koruyoruz. Bu her zaman kolay bir iş olmayabilir ancak uzun vadede karşılığını almanın tek doğru yolunun bu olduğuna inanıyoruz. Bunu söyledikten sonra, Barış için Ortaklık programı çerçevesinde birçok ortak faaliyet yürüttüğümüz için NATO’yu düşman olarak değil, ortak olarak algıladığımızı da belirtmeliyim. Komşularımızın birçoğunun NATO üyesi olması nedeniyle diğer türlü herhangi bir yaklaşım sorumsuzluk olacaktır.

Aynı zamanda Rusya ile halklarımız arasında uzun yıllarca dostluğa dayanan yapıcı bir çalışma ilişkimiz var. Son iki yılda böyle bir ilişkiyi sürdürmenin oldukça zor olduğu bir sır değil, zira neredeyse tüm Avrupa ülkeleri Rusya’ya karşı yaptırım rejimine katılmış durumda. Biz böyle bir yaklaşıma inanmıyoruz ve genellikle ekonomik yaptırımları bir dış politika aracı olarak kullanmaktan kaçınıyoruz. Çünkü ekonomik yaptırımların her zaman sıradan insanlara zarar verdiğini kendi tarihi deneyimimizden biliyoruz. Üstelik AB yaptırım rejimine katılmak Sırbistan’a Rusya’dan çok daha fazla zarar verecektir ve AB üye ülkelerinin aksine Brüksel tarafından sağlanan AB güvenlik ağlarından yoksunuz.

‘Stoltenberg’in çoçukluğu Belgrad’da geçti’

*Stoltenberg’in Sırbistan ziyaretinden beklentiler nelerdi ve sonucu ne olacaktı? Stoltenberg’in diğer Balkan ülkelerine yaptığı ziyareti nasıl değerlendiriyorsunuz?

Stoltenberg’in Belgrad ziyareti her zaman ilgi çekicidir, çünkü çocukluğunun bir kısmını başkentimizde geçirmiştir. Daha objektif bir açıdan bakarsak, askeri tarafsızlığımıza tam saygısını yinelemesi ve Sırbistan ile NATO arasındaki ortaklığa verdiği değeri vurgulaması nedeniyle bu çok önemliydi. Stoltenberg’in hem Priştine hem de Belgrad’daki mesajları tutarlıydı. Kendisi, sözde Kosova Güvenlik Güçlerinin Sırpların yaşadığı kuzey bölgesine giremeyeceği yönünde bilinen gerçeği tekrarladı. Üstelik Stoltenberg, Sırp Belediyeler Topluluğu’nun kurulmasını kesin ve şüphesiz bir şekilde destekledi ve bunu çok takdir ediyoruz.

‘Türkiye’nin rolünü takdir ediyoruz’

*Türkiye geçen ay NATO’nun Kosova Barış Gücü’nün (KFOR) komutasını devraldı. Türkiye’nin KFOR’daki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

KFOR’un rolünün, tıpkı BM Güvenlik Konseyi’nin 1244 sayılı kararıyla KFOR’a verilen yetkide olduğu gibi, güney ilimizde yaşayan tüm insanlara güvenli ve emniyetli bir ortam sağlama konusunda hayati önem taşıdığına inanıyoruz. Bunu aklımızda tutarak, çeşitli ülkeler tarafından KFOR’a verilen tüm katkıların ve Türkiye’nin son dönemde üstlendiği rolün arttığının bilincindeyiz ve takdir ediyoruz. Türkiye’den gelen yeni KFOR Komutanı tarafından, yerel Sırp nüfusuna yönelik gelecekteki tutum ve KFOR ile Sırp Ordusu arasında devam eden işbirliği konusunda bize belirli güvenceler verildi ve bunun yerine getirileceğine inanmayı diliyoruz.

‘Balkanlar’ın istikrarı ve refahı açısından Sırp-Türk işbirliğinin önemi açık’

 *Şu anda Ankara’da, Türkiye’de olduğunuzu biliyoruz. Türkiye Milli Savunma Bakanlığı ile gündeminiz ve görüşmeleriniz neler? Ankara’ya yönelik girişimleriniz ve aldığınız yanıtlar hakkında bilgi verir misiniz?

Ankara ziyaretim, Türk Savunma Bakanı Sayın Yaşar Güler’in Belgrad’a yaptığı başarılı ziyaretten hemen birkaç hafta sonra gerçekleşti. Ziyaretim, Güneydoğu Avrupa Savunma Bakanlıkları işbirliği kapsamındadır, ancak aynı zamanda son zamanlarda Belgrad’da tartışılan bazı konuları takip etmek için de harika bir fırsattı. Bölgenin ekonomik ve askeri süper gücü olan Türkiye’nin Balkanlar’da oynadığı doğal ve önemli rol hakkında derin bir anlayışına sahibiz. Sırbistan ise yarımadanın merkezi konumunda olup 8 farklı ülkeye sınırı bulunmaktadır. Bu iki gerçek, Balkanlar’ın istikrarı ve refahı açısından Sırp-Türk işbirliğinin önemini açıkça ortaya koyuyor. Bu, farklılıklarımızın olmadığı anlamına gelmiyor ancak bunları her zaman açık, samimi ve yapıcı bir şekilde tartışabildiğimiz için gerçekten çok mutluyum. Bunun ötesinde bizi bir araya getiren daha büyük bir amaç olduğuna inanıyorum; bu da Balkanlar’da barış ve istikrarın korunmasına yönelik ortak kararlılığımızdır. Özellikle mutluyum çünkü iki büyük lider olan Kemal Paşa Atatürk ve Yugoslavya Kralı I. Aleksandar’ın bir asır önce bize verdiği misale dayanarak Ankara’da kaldığım süre boyunca Anıtkabir’de Atatürk’e saygılarımı sunabileceğim. Dostlukları ve karşılıklı anlayışları, kendi örnekleriyle ülkelerimizin işbirliğinin gidişatını belirleyen iki cumhurbaşkanımız olan Recep Tayyip Erdoğan ve Aleksandar Vučić arasındaki güçlü bağlara da yansıyor.

AVRUPA

Avrupa Komisyonu, Macaristan ve Slovakya’nın Lukoil talebini reddetti

Yayınlanma

Macaristan ve Slovakya’nın Ukrayna ile yaşadıkları son Lukoil anlaşmazlığında AB’yi devreye sokma girişimleri dün başarısızlıkla sonuçlandı.

Financial Times (FT) Avrupa Komisyonu’nun, Kiev’i Rus petrol şirketi Lukoil’e yönelik son yaptırımları kaldırmaya teşvik etme talebini durdurduğunu yazdı.

Macaristan ve Slovakya, savaşın ardından Rus petrol ithalatına AB çapında getirilen yasaktan muaf tutulmuştu. Fakat iki ülke, Kiev’in Lukoil ürünlerinin Rusya’dan Drujba boru hattı üzerinden geçişini durdurma kararının arzı azaltabileceğini söylüyor.

İkili, AB’nin ticaret politikasını yürüten Avrupa Komisyonu’na bir mektup yazarak Ukrayna ile olan ticaret anlaşması kapsamında istişarelerde bulunmasını istedi.

Fakat AB Ticaret Komiseri Valdis Dombrovskis FT’ye, “Brüksel’in kanıt toplamak ve hukuki durumu değerlendirmek” için daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu söyledi.

FT’ye konuşan üç diplomat, dün üye devletlerin ticaret yetkililerinin katıldığı bir toplantıda 11 ülkenin Dombrovskis’in görüşünü desteklemek üzere araya girdiğini ve hiçbirinin Budapeşte ve Bratislava’nın tarafını tutmadığını söyledi.

Diplomatlardan biri Ukrayna ticaret anlaşmasının, tedarikin kesilmesine izin verebilecek bir güvenlik maddesi içerdiğini söyledi.

Kiev, diğer Rus şirketleri sayesinde boru hattından eskisi gibi aynı miktarda petrol aktığı konusunda ısrar ediyor.

Slovakya’nın tek rafinerisindeki girdilerin yüzde 35-40’ını Rus petrolü oluşturuyor. Bu petrolden üretilen ürünler de 5 Aralık’a kadar tanınan bir başka muafiyet kapsamında Ukrayna’ya ve Çek Cumhuriyeti’ne ihraç ediliyor.

Bir AB diplomatı Slovakya’nın Rusya’dan ithalat yapamaması halinde bunun “etkisinin çok büyük olacağını” söyledi.

Slovakya Cumhurbaşkanı Peter Pellegrini, Ukrayna’nın Lukoil konusundaki tutumunu değiştirmemesi halinde “tepki vermek zorunda kalacaklarını” söyledi.

Pellegrini, Slovakya’nın Ukrayna’ya gaz rezervleri ve elektrik tedariki konusunda yardımcı olduğunu da sözlerine ekledi.

Macaristan konu hakkında henüz yorum yapmadı. Ukrayna üzerinden geçen Lukoil tedarikleri ülkenin petrol ithalatının yaklaşık %25-30’unu oluşturuyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Romanya: Topraklarımızda Rusya’ya ait İHA parçaları bulduk

Yayınlanma

Romanya 25 Temmuz Perşembe günü topraklarında Rusya’ya ait insansız hava aracı parçaları bulduğunu açıklarken NATO da Moskova birliklerinin gece boyunca Ukrayna’ya 38 uzun menzilli insansız hava aracı fırlatmasının ardından ittifak topraklarına yönelik “kasıtlı bir saldırıya” dair herhangi bir işaret görmediğini açıkladı.

Ukrayna Hava Kuvvetleri Komutanı Telegram’dan yaptığı açıklamada 25 Rus insansız hava aracını imha ettiklerini söyledi. Üç insansız hava aracının “Romanya sınırını geçtikten sonra kaybolduğunu” da sözlerine ekledi.

Romanya Savunma Bakanlığı, Ukrayna’nın güney liman kenti İzmail’den Tuna Nehri’nin karşısındaki Plauru köyü yakınlarında, üst üste ikinci gece saldırıya uğrayan bir Rus Geran 1/2 insansız hava aracının parçalarını bulduğunu söyledi.

Enkaz haberlerini yorumlayan bir NATO sözcüsü, ittifak topraklarına yönelik kasıtlı bir saldırı olduğuna dair herhangi bir belirti olmadığını söyledi.

Sözcü yaptığı açıklamada, “NATO’nun elinde Rusya’nın Müttefik topraklarına yönelik kasıtlı bir saldırıda bulunduğuna dair herhangi bir bilgi bulunmamakla birlikte, bu eylemler sorumsuzca ve potansiyel olarak tehlikelidir,” dedi.

Bakanlık, Romanya’daki NATO hava polisliği görevlerinin bir parçası olan iki Fin F-18 savaş uçağının saldırıyı izlemek üzere görevlendirildiğini de sözlerine ekledi.

Diğer parçaların aranmasına devam edildiği ve insansız hava araçlarının düşmüş olabileceği tüm yerlerin “yerleşim alanlarının dışında olduğu ve hiçbir altyapı unsurunun zarar görmediği” belirtildi.

Odesa bölge valisi Oleh Kiper, drone enkazının İzmail bölgesindeki özel bir eve isabet etmesi sonucu iki kişinin yaralandığını söyledi.

Jitomir bölge valisine göre ise, hava savunma sistemleri gece boyunca 10 hava hedefinin çoğunu vurdu, ancak drone enkazı 10 özel eve ve bir altyapı tesisine zarar verdi.

Kiev’in askeri yönetim başkanı Serhiy Popko, insansız hava araçlarının başkente farklı yönlerden saldırdığını, fakat hepsinin yaklaşırken imha edildiğini söyledi. Popko, Kiev’de herhangi bir hasar ya da can kaybı rapor edilmediğini söyledi.

Dün bazı sosyal medya hesapları, Rumen hava savunma sistemlerinin Rusya’ya air İHA’ları Gepard tipi kundağı motorlu hava savunma silahları tarafından Ukrayna hava sahasında düşürüldüğünü öne sürmüştü.

Rusya sık sık Ukrayna’nın Tuna Nehri üzerindeki yerleşim bölgesi İzmail’i hedef alıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ukrayna temerrütten kurtuldu, sıra vergi yükünün artırılmasında

Yayınlanma

Ukrayna hükümetinin temerrüde düşme riski ortadan kalıktı. Kiev’in borcunun yüzde 37’si ya da 8 milyar dolardan fazlası silinecek.

Ancak Oakland Enstitüsü’nde ekonomist olan Frederic Mousseau, Ukrayna’nın hala dünyanın Uluslararası Para Fonu’na (IMF) en borçlu üçüncü ülkesi olduğunu anımsattı.

Mousseau, Berliner Zeitung gazetesine verdiği demeçte, Kiev’in vergi artışları gibi halk için acı verici sonuçları olan ‘yapısal reformlar’ yapmaya devam etmek zorunda kalacağına dikkat çekti.

Kiev, alacaklılarla aylarca süren müzakerelerin ardından temerrüde düşmekten kurtulmayı başardı.

Ukrayna borçlarına yatırım yapan Amundi, Blackrock, Fidelity ve Pimco fonları, Ukrayna’ya 23,3 milyar dolarlık orijinal kredi tutarı üzerinden ‘yüzde 37 indirim’ yapmayı kabul etti.

Sonuç olarak alacaklılar 8,67 milyar dolar açıkta kaldı. Ukrayna Maliye Bakanı Sergey Marçenko da faiz oranının düşürülmesi ve vadenin uzatılması anlaşması sayesinde Kiev’in önümüzdeki üç yıl içinde 11,4 milyar dolar tasarruf edeceğini bildirdi.

Ancak devlet borçlarının iktisadi kalkınma üzerindeki etkisini inceleyen ekonomistler anlaşmanın ‘nispeten mütevazı’ olduğunu söyledi. Mousseau, anlaşmayı ‘kızgın bir kayanın üzerine düşen bir damlaya’ benzeterek “Bu anlaşmayla bile Ukrayna, IMF’ye en fazla borcu olan üçüncü ekonomi olmaya devam ediyor,” değerlendirmesini yaptı.

Mousseau, 143 milyar dolarlık toplam borçla karşılaştırıldığında 8,67 milyar doların ‘önemsiz’ olduğuna işaret etti.

Öte yandan Mousseau, “Ukrayna hükümeti anlaşma sayesinde iflastan kurtulmuş olsa da bu halk açısından önemsiz bir haber,” dedi.

Bu tür anlaşmalara her zaman ‘Ukraynalılar için çok maliyetli tedbirler içeren yapısal uyum’ taleplerinin eşlik ettiğini vurgulayan Mousseau, bariz tedbirler arasında halka yönelik doğalgaz ve elektrik sübvansiyonlarının azaltılmasını, emeklilik reformunu, tarım arazilerinin ve devlete ait işletmelerin özelleştirilmesini saydı.

Ekonomist, “Sanki önemli kamu mallarının ve sosyal güvenlik sistemlerinin kaybı yetmiyormuş gibi, bu kez bu listede halk için vergilerin artırılması da yer alacak,” ifadelerini kullandı.

Halk için bunun bir ‘felaket’ olduğuna işaret eden Mousseau, Kiev yönetiminin müzakerelerde hedefine ulaşamadığını, Kiev’in talep ettiği yüzde 60’lık indirim yerine alacaklıların yalnızca yüzde 37’de anlaştığını anımsattı.

Alacaklılar, Ukrayna’nın borcunu yapılandırmayı ‘ülke halkının yararına ülkenin gelecekte yeniden inşasına katkıda bulunabilmeyi’ bekledikleri için kabul ettiklerini iddia etmişti.

Ukrayna, alacaklılarıyla anlaşarak borçlarını erteledi

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English