AVRUPA

Alman mahkemesi junge Welt kararını yayınladı: Lenin’i ve teorisini destekliyorlar

Yayınlanma

Berlin merkezli günlük gazete junge Welt’in, Federal Almanya Cumhuriyetine karşı açtığı davada Berlin İdare Mahkemesinin verdiği yazılı karar üç ay sonra açıklandı. Buna göre iç istihbarat servisinin raporunda jW’nin adının geçmesi artık yasal.

jW’nin aktif olarak “klasik Marksist anlayışa göre anayasa karşıtı sosyalist-komünist bir toplumsal düzen kurmaya” çalıştığına dair “çok sayıda ve yeterince yoğunlaştırılmış kanıt” bulunduğunu ileri süren yargıç, bunun gazetenin kendisinden çıkarılamayacağı kabul ediyor, ama jW’nin daha ziyade demokratik temel hakları ve liberal hukuk normlarını savunduğu gerçeğinin “taktiksel olarak motive edilmiş olarak” görüldüğünü ileri sürüyor.

jW’ye göre kararın ana referans noktası, gazetenin “Lenin’i ve teorisini desteklemesi” ve mahkemenin bunu “tek parti diktatörlüğünün getirilmesi” olarak özetlemesi.

Mahkemeye göre, her ne kadar junge Welt tek partili bir sistemin propagandasını yapmasa da, gazete yine de Lenin’in bu konudaki görüşlerinden sorumlu tutulmalı.

Almanya’dan Junge Welt kararı: Marx ve Lenin’e olumlu atıfta bulunuyorsunuz, istihbaratın sizi izlemesi doğru

Bunun nedeni olarak da junge Welt’in Lenin metinlerinin haklarına sahip olması, Lenin’in kendi yazdığı ve Lenin hakkında yazılan üç kitap yayınlaması, Alman Komünist Partisi’nin (DKP) yayın organı Unsere Zeit’ın (UZ) basın festivalinde bir “Lenin Bar” işletmesi ve “Kırmızı Işık” başlıklı bir köşe yazısını Marx, Engels ve Lenin’in kafalarıyla resmetmesi gösteriliyor.

Yargıç, ikinci bir “önemli olgusal ipucu” olarak, junge Welt ile DKP arasındaki bağlantılara işaret ediyor.

Yargıç, DKP lideri Patrick Köbele’ye “jW tarafından siyasi görüşlerini medyada etkili bir şekilde tanıtması için defalarca fırsat verildiğini” savunuyor.

Buna ek olarak, yargıca göre “kişisel bağlar” da söz konusu: junge Welt’in “DKP’ye yakınlığını kanıtlamış” ya da partinin üyesi olan 100’den fazla mevcut ya da eski çalışanından sadece altısının ve yılda 800’den fazla yazardan sadece ikisinin ismi veriliyor.

Bazı yazar ve çalışanların DKP ile ilişkilendirilmesi mümkün olsa da, Federal Anayasa Koruma Teşkilatı’nın (BfV) raporunda da sadece “bireyler”den ve “bazı kişilerden” bahsediliyor.

Yargıç daha sonra jW’nin sadece “anayasa karşıtı bir tutuma” sahip olmadığını, aynı zamanda aktif olarak tek parti diktatörlüğünün kurulmasını istediğini söylemeye devam ediyor.

“Şu anda Almanya’da devletin gerici-militarist yeniden yapılandırılmasını yaşıyoruz”

İddiaları, bu gazetenin eylemlerinin “mevcut kapitalist sistemin üstesinden gelme ve karşı devrimi tersine çevirme iradesi tarafından kararlı bir şekilde motive edildiği” imasıyla sonuçlanıyor.

Yargıç kararında, bundan dolayı “gazetenin propagandasıyla aydınlanan okur kitlesinin (…) Lenin’in ruhuna uygun olarak sosyalist devrimi zorla ya da siyasi suçlarla başlatması JW’nin yararınadır,” sonucuna varıyor.

Bu iddialara rağmen, yargıç nihayetinde “dava temel bir öneme sahip olmadığı için” temyize izin vermeyi reddediyor.

Junge Welt Genel Yayın Yönetmeni Nick Brauns kararı ve gerekçesini ifade ve basın özgürlüğünün ihlali olarak değerlendiriyor. Yargıcın junge Welt’in devrim yoluyla Alman Demokratik Cumhuriyetini (DDR) yeniden kurmak ve Anayasayı ortadan kaldırmak istediği yönündeki “saçma imasını” reddediyor.

Davada davacıyı temsil eden Genel Müdür Dietmar Koschmieder, ilk aşamada bir yenilgi beklenmesine rağmen, kararın gerekçelerinin BfV’nin daha önce gazeteyi suçladığı her şeyin çok ötesine geçtiğini vurguluyor.

Junge Welt şimdi temyiz izni için Yüksek İdare Mahkemesine başvuracak. Dava 2021 yılında açıldığında, Junge Welt ve yayınevi 8. Mai GmbH, davanın takipçisi olacaklarını vurgulamışlardı. Mai GmbH, gerekirse konuyu Avrupa Adalet Divanına taşıyacaklarını vurgulamıştı.

Çok Okunanlar

Exit mobile version