DÜNYA BASINI

“Altın ruble 3.0”

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Aşağıdaki makale iki imzalı: Sergey Glazyev, halen Avrasya Ekonomik Komisyonu Makroekonomi ve Entegrasyon Kurulu üyesi, Dmitriy Mityayev ise İktisadi Stratejiler Enstitüsü’ndeki akademisyenliğinden başka “Sistemik Tahmin Merkezi” başkanı. Makale, benim Harici’de bir önceki makalemde değindiğim meseleyle tam bir paralellik gösteriyor. Orada, “Bay Siloviki” diye nitelediğim Güvenlik Konseyi Sekreteri Patruşev’in nisan ayında yaptığı altın standardı açıklamasına değinmiş ve bunun Merkez Bankası duvarına çarptığını, yerine de rublenin değerini tespit edecek bir “döviz sepeti” projesi konulduğunu söylemiştim: “… ‘mali blok’ altın (veya petrol) standardına dolaylı olarak bile geçilmesinden inatla imtina ediyor, bunun yerine aslında hibrit bir dolarizasyondan başka anlama gelmeyen “döviz sepeti” oluşturmaya çalışıyor … [dedolarizasyon konusunda] kararlılarsa yeni bir (bir!) evrensel eşdeğer bulunması kaçınılmazdır; ister ‘evergreen’ altın olsun bu, ister yuan, ister ‘toprağın yağı’ olsun, isterse de koyun postu.” Glazyev ve Mityayev, altın standardını öne çıkartıyor ve bunun bütünüyle gerçekleştirilebilir bir proje olduğunu vurguluyorlar.

Şuna tekrar tekrar dikkat çekmek gerek: Rusya’da gerek Kremlin, gerek onun solundaki hemen bütün iktisatçılar ve siyasetçiler için Sovyetler Birliği ve sosyalizm ülkenin geleceği açısından tartışılırken bunların özünde taşıdığı devrimci altüst oluş anlamının yerine çoğunlukla (soldakiler için) tedrici bir geçiş ve daha önemlisi (Kremlin için) her anlamda (siyasi, sosyal, kültürel, iktisadi, ideolojik) yönetme kültürü, bir metodoloji geçiriliyor. Makalede “altın ruble 3.0” projesinin versiyon numarası da doğrudan doğruya buna gönderme yapıyor: versiyon 1.0 emperyalizmin birinci dönemine aittir ve imparatorlukta kapitalizmin sıçrayış manivelalarından birini teşkil eder, ama bu Rusya’nın mali olarak emperyalizme bağımlılığıyla sonuçlanmıştır. Versiyon 2.0 Stalin dönemine aittir ve tam, mutlak bir bağımsızlığın manivelasıdır.

* * *

Altın ruble 3.0. Rusya, dış ticaretin altyapısını nasıl değiştirebilir?

Sergey Glazyev & Dmitriy Mityayev

Sert yaptırım ablukası, Rusya dış ticaretinde 180 derecelik bir dönüş için zaruri önşartları yarattı. Avrasya Ekonomik Topluluğu üyeleri, Çin, Hindistan, İran, Türkiye, BAE vb., ülkenin başlıca dış ticaret ortakları oldular. Ve bu ülkelerin her biriyle ticaret Rusya için fazla veriyor. Merkez Bankası’nın ön değerlendirmelerine göre dış ticaret fazlası ocak-eylül 2022’de geçen yılın aynı dönemine göre 123,1 milyar dolar artış göstererek 198,4 milyar dolar oldu. Bu fazla ülkeden çıkartıldı (yarısı Rusya şirketlerinin dış borçlarını içeride ruble olarak alınan kredilerine karşılık kapatmaya gitti) ve ödemeler dengesinde net sermaye çıkışı kaleminde yansımasını buldu.

Dost ülkelerde dedolarizasyon süreci devam ediyor, “yumuşak” paralar cinsinden hesapların payı artıyor. Rusya eylülde uluslararası hesaplamalarda en çok yuan kullanan üçüncü ülke oldu. Merkez Bankası’nın verilerine göre son aylarda Rusya’nın döviz işlemlerinin yüzde 26’sı yuanla ticarete karşılık yapılıyor. Moskova Borsası’nda yuan/ruble ikilisi, günlük işlemlerde birkaç defa dolar ve avroyu geçti. Rusya’nın dış ticaret hesaplamalarında yuan, rupi, riyal vb. kullanıldığında ve dış ticaret fazlasının varlığında sonuç, Rusya ihracatçılarının yukarıda anılan ticaret ortağı ülkelerin bankalarındaki “yumuşak” para birimleri cinsinden hesaplarında milyarları bulan nakit bakiyelerinin birikmesidir.

“Yumuşak” paralarda birikim bundan sonra da artacak. Ama bu paralar da kurlardan ve olası yaptırımlardan kaynaklanan risklere maruz bulunduğundan fazlalığı sterilize etme zarureti doğuyor. En iyi yöntem, Çin, BAE, Türkiye, belki İran ve başka ülkelerde yerel paralara karşılık yaptırım altında olmayan altın satın almak. Rusya Merkez Bankası tarafından satın alınacak “yabancı” altın, belirlenmiş limitler çevresinde dost ülkelerin merkez bankalarında bulunan altın ve döviz rezervlerinde tutulabilir, ülkelerarası hesaplamalarda, döviz swaplarında ve kliring işlemlerinde kullanılabilir.

Rusya’nın dost ülkelerle ticareti ulusal para birimleriyle yapmaya geçişi doğru bir taktik karar, ama stratejik değil. Eğer fiyatlar batı borsalarında dolar olarak şekillenmeye devam ederse batının “lunapark aynasından” (derivatif fiyatlandırma sistemleri) gerçek bir çıkış olmaz.

Emsali görülmemiş yaptırım baskısı altında Rusya’nın görevi, batının “çarpık kurallarına” göre oynamayı öğrenmek değil, dost ülkelerle şeffaf ve karşılıklı avantajlı kurallara dayanan oyunlar kurmak, kendi fiyatlandırma, borsa ticareti, yatırım sistemini oluşturmaktır. Ve altın, eğer bütün temel uluslararası emtianın (petrol ve gaz, gıda ve gübre, metal ve ağır mineral) fiyatları onunla hesaplanırsa, batı yaptırımlarıyla mücadelenin benzersiz bir enstrümanı olabilir. Petrol fiyatının 2 varile karşılık 1 gram şeklinde sabitlenmesi, Credit Suisse stratejisti Zoltan Poszar’ın hesaplamalarına göre altının dolar karşısındaki fiyatını 2 kat artırır. Bu, batının getirdiği “tavan fiyata” uygun bir cevap, kendine has bir “zemin”, sağlam bir temel olur. Hindistan ve Çin de Glencore veya Trafigura yerine küresel hammadde traileri pozisyonunu işgal edebilir.

Altın (ve gümüş) binlerce yıl boyunca dünya mali sisteminin çekirdeği, eşdeğer, kâğıt paranın ve varlıkların dürüst bir ölçüsü oldular. Bugün altın standardı “anakronizm” sayılıyor. Yarım yüzyıl önce doların petrole bağlanmasının ardından altın standardı tamamen iptal edildi (ABD, 1944’te Bretton Woods’da kabul edilen “altın pencerenin” “geçici olarak” kapatıldığını ilan etmişti). Ama petrodolar devri bitiyor; artık petroyuandan ve dünya rezerv para ihraççısının [issuer] statüsünü kötüye kullanmasını sınırlayacak başka mekanizmalardan söz ediliyor. Rusya’nın elinde doğu ve güneydeki ortaklarıyla birlikte kendi kalkınmasını ve karşılıklı ticareti birikmiş ve üretilmekte olan stratejik kaynaklarla garanti edip dolar merkezli borç ekonomisinin batan gemisinden “atlama” şansı var.

Bu, Rusya’nın altına endeksli sağlam bir ruble tesisine yönelik ilk gerçekleşebilir girişimi değil. 19’uncu yüzyılda Avrupa’da altın standardının lobisini Rothschild yapıyordu; bu ona (ve Britanya’ya) altın kredileri karşılığında kıta Avrupasını Britanya mali sistemine bağımlı kılma imkânı sağlıyordu. Rusya da Kont Vitte’nin yönetimi sırasında “kulübe” katıldı. “Altın ruble 1.0” kapitalist birikim sürecini temin etti ancak yerli bankerleri ve sanayicileri batı sermaye kaynaklarına bağladı. Rusya’da o zaman kendi büyük altın üretimi yoktu; bu sektör Stalin döneminde ortaya çıktı.

Altın sanayileşmede ve savaş sonrası SSCB’nin dolar standardına katılmayı reddetmesinde önemli bir rol oynadı (o zaman ülkede rekor seviyede altın rezervleri birikmişti). SSCB Bretton Woods mutabakatlarını imzaladı ama resmi olarak onaylamadı ve rubleyi dolara değil (bu, Marshall planına katılmanın şartıydı) altına ve “ülkenin bütün zenginliğine” bağladı. “Altın ruble 2.0” savaştan sonra ekonominin hızla imarını temin eti, nükleer ve füze projelerinin gerçekleşmesine imkân sağladı. Reformcu Hruşçov, rubleyi altına bağlamaktan vazgeçti; 1961’de rubleyi fiilen 2,5 kat devalüe eden ve dolara bağlayan para reformunu gerçekleştirdi, ülkenin daha sonra batı mali sisteminin “hammadde eklentisi” haline getirilmesinin şartlarını şekillendirdi.

Bugün “altın ruble 3.0”ın objektif şartları oluşmuştur.

Rusya’ya karşı getirilen yaptırımlar bumerang olup batı ekonomisini vurdu. Kundakladıkları jeopolitik istikrarsızlık, enerji ve diğer kaynaklarda fiyat artışı, enflasyon ve diğer negatif faktörler, küresel ekonomi, özellikle de dünya mali pazarı üzerinde güçlü bir baskı yaratıyor. Bütün bunlar 2023’te dünyadaki yatırım siyaseti kalıplarında ortaya çıkacak değişikliklerde objektif bir yansısını bulacak; bu değişiklikler karmaşık mali enstrümanlara yapılan riskli yatırımlardan geleneksel varlıklara, öncelikle de altına doğru olacak. Saxo Bank analizcilerine göre 2023’te altına dönük artan talep, altının ons fiyatının bugünkü 1800 dolardan 3000 dolara yükselmesine yol açacak. Neticede yakın bir zamanda altın ve döviz rezervlerinin hem altın miktarının fiziki artışı hem de altının değerlenmesi anlamında çok büyük ölçüde artması gerçek bir fırsat olarak ortaya çıkıyor.

Büyük altın ve döviz rezervleri ülkenin egemen mali siyaset yürütme ve yabancı kredi kuruluşlarına bağımlılığı asgariye düşürmesine olanak sağlar. Rezervlerin büyüklüğü ülkenin itibarına, kredi reytingine ve yatırım cazibesine etkide bulunur. Daha büyük rezervler birçok iktisadi ve siyasi riski azaltarak uzun vadeli devlet bütçesi planlamaya olanak sağlar. 1998’de yeterince uluslararası rezerv olmayışı Rusya için temerrütle sona eren krizin nedenlerinden biri olmuştu. Bugün ülkemiz büyük altın ve döviz rezervlerine sahip, dünyada bu açıdan beşinci (Çin, Japonya, İsviçre ve Hindistan’dan sonra) ve ABD’nin de önünde, ama bu yeterli değil.

Yıllık altın üretimi (şu anki fiyatlarla) sadece 200 milyar dolar olarak hesaplanıyor; mevcut rezervlerin hacmi 7 trilyon dolar, bunun merkez bankalarında bulunan kısmı beşte birden fazla değil; üçüncü çeyrekte bu bankalar rekor miktarda, 400 ton altın satın aldılar. Çin Halk Bankası [Merkez Bankası] uzun yıllardan sonra ilk defa altın rezervlerinde artış olduğunu duyurdu. Ama Rusya Merkez Bankası pazara, açıktan açığa, altın almanın kötü bir fikir olduğunu, çünkü bunun ekonominin aşırı parasallaşmasına yol açacağını söyledi ve dünya fiyatına göre yüzde 15 indirim getirdi. Sonuçta altın üretimi çifte bir gerilim yaşıyor: batı, Rusya altınını yasadışı ilan etti ve onunla yapılacak her tür işleme yasak getirdi, Rusya Merkez Bankası ise, şirketlere bütün bu madeni “iyi yargı alanlarında” yeniden eriten veya yeniden markalayan aracılar üzerinden çıkarma hakkı ihdas ederek altını (ve dövizi) yurtdışına itiyor.

Altın üretiminde en başta gelen Çin’de üretilen altının ihracına kanunla getirilmiş bir yasak var. Şanghay Altın Borsası verilerine göre son 15 yıldır müşterileri 23.000 ton altını fiziksel olarak aldılar. Hindistan altın birikiminde dünya şampiyonu sayılıyor: 50.000 tondan fazla (Hindistan Rezerv [Merkez] Bankası’nda bunun yarısından az). Son çeyrek yüzyıldır batıdan doğuya doğru başlıca hublar (Londra, İsviçre, Türkiye, BAE, vb.) üzerinden yılda 2000-3000 ton çapında altın akışı gerçekleşti. Batılı merkez bankası kasalarında bu “horgörülen metalden” kalan var mı, yoksa hepsi swaplar ve lizinglerle “demonetize” mi edildi? Batı bunu asla söylemez, Fort Knox da söylemeyecek.

Son 20 yıldır Rusya’da altın üretimi hacmi iki katına çıktı, ABD’de ise yarıya düştü. Tıpkı uranyum pazarlığında (VOU-NOU) olduğu gibi: ABD gerçek bir zenginliği demonetize etmekle bu stratejik kaynakların (ister altın, ister uranyum, ister başka bir şey) üretimindeki ve işlenmesindeki uzmanlık ve ilgisini kaybetti. [VOU-NOU, yüksek seviyede zenginleştirilmiş uranyum ve düşük seviyede zenginleştirilmiş uranyum kelimelerinin baş harflerinden; ABD ile Rusya arasındaki 1993 tarihli “Megatons to Megawatts Program” mutabakatı kastediliyor. — H.Y.] Nasılsa matbaa para basıyor, ne istersek alırız. Nadir bulunan metallerde de aynısı oldu; bunlar neredeyse tamamen Çin’e geçti. Meyvelerini toplama zamanı geldi: ABD (son çeyreklerdeki gümrük istatistiklerinin gösterdiği gibi) Rusya’dan büyük partiler halinde paladyum, uranyum ve başka kaynaklar satın almaya başlıyor.

Bugün GSYH’nın yüzde 1’ini ancak teşkil eden altın üretimi yüzde 2-3’üne kadar yükselebilir ve bütün hammadde sektörünün (GSYH’nın yüzde 30’u) hızla büyümesinin ve dış ticaret dengesinin temeli haline gelebilir. Bu ikincisi hâlâ “sağlam” paraların ihraççılarının [issuer] kapris ve aşağılamalarına ve devalüasyon riskine, keza “yumuşak” paraların yetersiz konvertibilitesine dayanıyor. Bu durumda Rusya, iyi örgütlenmiş küresel bir “altına hücum” sayesinde (Rusya halkı da dünyadaki merkez bankalarının ardından altına yatırımını geçen yıla göre 4 kat artırdı) altın üretimini 330 tondan (sadece üç büyük ve hâlihazırda işletmeye açılmış olan üretim noktası sayesinde) 1,5 kat artırarak 500 tona yükseltebilir ve böylece bu stratejik sektörde dünya lideri olabilir. Bunun “bonusunu” da alırız: sağlam ruble, sağlam bütçe ve ilerici bir kalkınma stratejisinin hayata geçmesiyle sağlam bir ekonomi.

(27 Aralık 2022, Vedomosti)

Çok Okunanlar

Exit mobile version