“Çin’in verdiği çok da ince olmayan mesaj, ABD’nin Körfez’deki baskın askeri gücüne rağmen, Çin’in güçlü ve yükselen bir diplomatik varlık olduğudur. Bu, Çin’in dünyada gücü ve etkisinin arttığı algısını pekiştiriyor ve ABD’nin küresel varlığının küçüldüğü anlatısına katkıda bulunuyor.”
Washington merkezli düşünce kuruluşu Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi (CSIS), Suudi Arabistan ve İran arasında imzalanan normalleşme anlaşasına dair bir analiz yayınladı. Kuruluşun Başkan Yardımcısı ve Orta Doğu direktörü Jon B. Alterman’ın kaleme aldığı analizde anlaşmanın, Çin’in yükselen güç olduğu algısını pekiştirirken ABD’nin daralan küresel varlığı anlatısına katkıda bulunduğu belirtildi.
Analizde Riyad’ın, bu müzakereleri ABD’yi anlaşmanın dışında bırakacak şekilde kasıtlı olarak yapılandırmış gibi gözükmesine rağmen aynı anda Wall Street Journal’a, ABD’nin vereceği bazı garantiler karşısında İsrail’le normalleşmeye kapı araladıklarına ilişkin bilgi sızdırdıklarına dikkat çekildi. Ancak İsrail’le normalleşmeye dair Riyad’ın ABD’den istediği garantiler yeni değil. Ocak ayında İsrail medyası başta olmak üzere pek çok yayın organı Riyad’ın ABD’den beklentilerini haberleştirdi. Hatta işin Filistin boyutunu görmezden gelen söz konusu talepler o kadar eleştirildi ki Suudi yetkililer, “iki devletli çözüm olmadıkça İsrail’le barışmayacağını” açıklamak zorunda kaldı. Analiz bu noktada zorlama bir bağlantı kurmaya çalışmış. Yine de analiz Suudilerin anlaşmayla verdikleri mesajın, Washington’da yerine ulaştığını gösteriyor.
Çin; Suudi Arabistan ve İran’ın Diplomatik İlişkilerini
Yeniden Kurmasına Neden Yardım Etti?
10 Mart Cuma günü Suudi Arabistan ve İran, Pekin’de yapılan müzakereler kapsamında diplomatik ilişkileri yeniden kurma konusunda anlaştıklarını açıkladılar. Çin kendisini anlaşmanın arabulucusu olarak niteledi ve Çin’in üst düzey diplomatı iki ülkeyi “bilgeliklerinden” dolayı tebrik etti.
S1: İki ülke ilişkileri neden şimdi yeniden kurdu?
C1: Anlaşma, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin geçen ay Pekin’e yaptığı ziyaret sırasında yol kat etmiş görünüyor. Suudi Arabistan, İran’da rejimi eleştiren yabancı merkezli Farsça bir yayın kuruluşu olan Iran International’a verdiği destekle aylardır İran’a baskı uyguluyor. Cumhurbaşkanı Reisi, Ağustos 2021’de göreve başladığından beri, bölgedeki komşularla gerilimi azaltmanın öncelik olduğunu açıkladı. Suudi Arabistan ve İran, bölge genelinde çeşitli konularda görüş ayrılıklarına sahipti ve sık sık vekiller aracılığıyla savaştı. Lübnan’dan Suriye’ye, Irak’tan Yemen’e kadar uzanıyorlar. İran, hem sınırda hem de iç bölgelerde Suudi nüfusu tehdit eden Yemen’deki Husi güçlerine silah sağladı. Suudi Arabistan, Yemen’deki çatışmayı sona erdirmenin bir yolunu bulmakla giderek daha fazla ilgileniyor ve anlaşmanın bunun yolunu açması muhtemel.
S2: Çin’in rolünün önemi ne ve bu, Çin’in Körfez’deki varlığı için ne anlama geliyor?
C2: Müzakereleri kolaylaştırıyor gibi görünmek Çin’in prestijine katkıda bulunuyor. Çin’in verdiği çok da ince olmayan mesaj, ABD’nin Körfez’deki baskın askeri gücüne rağmen, Çin’in güçlü ve yükselen bir diplomatik varlık olduğudur. Bu, Çin’in dünyada gücü ve etkisinin arttığı algısını pekiştiriyor ve ABD’nin küresel varlığının küçüldüğü anlatısına katkıda bulunuyor.
Irak, Suudi-İran müzakerelerinde arabuluculuk rolü oynamaya ve Fransa Başbakanı Emmanuel Macron da aktif olarak yakınlaşmayı desteklemeye çalıştı. Çin, her iki tarafla da ilişki kurmak için ekonomik olarak iyi bir konumdaydı. Çin tek başına İran’ın toplam dış ticaretinin yaklaşık yüzde 30’undan sorumlu, bu nedenle İran için hayati önem taşıyor. Çin, Suudi Arabistan’ın en büyük petrol pazarı ve Suudi Arabistan genellikle Çin’in en büyük petrol tedarikçisi. Cumhurbaşkanı Xi Jinping, Aralık ayında Suudi Arabistan’ı ziyaret ettiğinde, İranlılar onun açıklama ve eylemlerinde Suudi Arabistan’a meylettiğinden şikayet ettiler. Uluslararası tecrit göz önüne alındığında, İran’ın itiraz etmek için yapabileceği pek bir şey yoktu.
S3: Bu ABD ve Körfez’deki rolü için ne anlama geliyor?
C3: ABD, İran’la doğrudan teması olmadığı için bu anlaşmaya aracılık edemezdi. Eski Irak Başbakanı Mustafa Kazimi’nin Ekim 2022’de görevden ayrılması, ABD hükümetinin gizli desteğine sahip Irak’ın dostane girişiminin tamamlanması olasılığını ortadan kaldırdı. Biden yönetimi, bölgesel güvenlik diyaloglarının öneminden bahsetti ve muhtemelen bu anlaşmayı en azından genel anlamda destekliyor. Ancak Suudi Arabistan’ın ABD’yi tamamen dışlayacak şekilde anlaşmaya vardığı gerçeği, Suudilerin güvenlik konusundaki iddialarını çeşitlendirmeye çalıştıkları ve ABD’ye tamamen güvenmedikleri mesajını veriyor. ABD hükümeti bu konuda kararsız; bir yandan Suudilerin güvenlikleri için daha fazla sorumluluk üstlenmesini istiyor ancak diğer yandan Suudi Arabistan’ın bağımsız çalışmasını ve ABD’nin güvenlik stratejilerini baltalamasını istemiyor.
S4: Bu, Suudi diplomasisi hakkında ne söylüyor?
C4: Suudiler, bu müzakereleri ABD’yi anlaşmanın dışında bırakacak şekilde kasıtlı olarak yapılandırmış gibi görünüyor. Ancak neredeyse aynı anda, Suudiler, Wall Street Journal’a İsrail ile diplomatik normalleşme müzakerelerine açık olduklarını sızdırdılar ve bazı şartları açıkladılar. Suudi Arabistan’ın mesajı, bölgesel diplomaside pasif kalmayacağı ve çıkarlarını nasıl dengeleyeceği konusunda kendi tedbirini alacağıdır. Suudilerin İran’a yönelik şüpheciliği çok derin ve İran’ın Suudi Arabistan’a karşı düşmanlığı da benzer şekilde kökleşmiş durumda. Her iki ülke de hasım olarak kalmayı bekliyor, ancak daha doğrudan iletişim kanallarının çıkarlarına hizmet edeceğine inanıyorlar. Yine de Suudiler, İran’dan gelen tehdidi kalıcı hissediyor. İran saldırganlığına karşı ABD güvenlik garantilerini devam ettirmek, bildirildiğine göre bir miktar nükleer zenginleştirme konusunda ABD ile anlaşmaya varmak ve İsrail ile güvenlik uzlaşısının derinleştirilmesi, (bunların hepsi) Suudilerin kalıcı olarak gördükleri İran tehdidine karşı daha geniş bir stratejisinin parçası.