Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Arap dünyasında ABD’nin imajına Gazze darbesi

Yayınlanma

Arapların neredeyse tamamı ABD’nin İsrail-Gazze politikasının ‘kötü’ olduğunu söylüyor

Amerika’nın ‘vazgeçilmez bir ulus’ imajının darbe aldığını söylemek yetersiz kalır.

Jim Lobe

Washington Arap Merkezi’nin perşembe günü açıkladığı, 16 Arap ülkesinden katılımcılarla görüşmelere dayanan ankete göre, İsrail’in Gazze’deki savaşı ve Washington’un buna verdiği destek, ABD’nin Arap dünyasındaki itibarına ciddi zarar veriyor.

Bölge genelinde ankete katılanların %82’si ABD’nin savaşa verdiği tepkiyi “çok kötü”, %12’si ise “kötü” olarak nitelendiriyor. Katılımcıların %72’si ABD’nin Gazze’deki savaşa yönelik politikasının Washington’un bölgedeki “imajına” ya “biraz” (%22) ya da “çok” (%50) zarar vereceğini söylüyor. Benzer yüzdeler bunun ABD’nin bölgedeki “çıkarlarına” da zarar vereceğini gösteriyor. Toplamda %76’lık bir kesim, savaş başladığından bu yana ABD’nin Arap dünyasındaki politikasına “daha olumsuz” baktığını söylüyor.

Ankete katılanların yarısından fazlası (%51) ABD’yi “bölgenin barış ve istikrarı için en büyük tehdit” olarak gördüklerini belirtiyor. Bu oran 2022 yılında Arap Merkezi tarafından yapılan ankette %39’du. Her dört katılımcıdan biri (%26) İsrail’i bölgenin en büyük tehdidi olarak tanımlıyor.

Arap bölgesinin toplam nüfusunun %95’ini oluşturan 16 ülkeden 8.000 kişinin katıldığı anket 12 Aralık ve 5 Ocak tarihleri arasında, yani İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonunun üçüncü ayında telefonla yapıldı. Bu ülkeler arasında Basra Körfezi alt bölgesinden Suudi Arabistan, Umman, Kuveyt, Yemen ve Katar; Levant ve Mezopotamya’dan Lübnan, Ürdün, Irak ve Filistin Batı Şeria’sı; Kuzey Afrika’dan Moritanya, Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır ve Sudan yer aldı. Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suriye ankete dahil edilmedi.

Bölgesel görüşlerin toplamı, ankete katılan 16 ülkenin sonuçlarının ortalaması olarak hesaplandı ve en kalabalık ülkelerdeki katılımcıların görüşlerinin anket bulgularına hakim olmaması için her ülkeye aynı ağırlık verildi.

Maryland Üniversitesi profesörlerinden Shibley Telhami’ye göre, Katar’ın başkenti Doha’daki Arap Araştırma ve Politika Çalışmaları Merkezi ile işbirliği içinde gerçekleştirilen anketin sonuçları Washington’da bazı endişelere yol açmalı.

Perşembe günü Ulusal Basın Kulübü’nde anket bulgularının sunulduğu bir etkinlikte konuşan Telhami, “Bu, bazı açılardan tarihi bir an” dedi: “Gördüklerimizin boyutu ve ABD’nin bu derin acı veren krizde oynadığı rol o kadar büyük oldu ve o kadar büyük olarak algılandı ki, bölgedeki bir neslin bilincinde bu yönetimden ve bu krizden daha uzun sürecek bir iz bırakacak.”

Ankete katılanlar, İsrail’in Gazze’ye karşı yürüttüğü ve bugüne kadar çoğu kadın ve çocuk 27.000’den fazla insanın öldürüldüğü savaşta Washington’un kilit rol oynadığına inanıyor. Arap halkının yarısı “ABD’nin askeri ve siyasi desteğini” en önemli faktör olarak belirtirken, %15’lik bir kesim de bunun ikinci en önemli faktör olduğu görüşünde. İkinci popüler seçenek olan Arap hükümetlerinin İsrail’e yönelik “kararlı eylem eksikliği” katılımcıların %14’ü tarafından en önemli, %23’ü tarafından ise ikinci en önemli faktör olarak görülüyor.

Anket ayrıca Arap dünyasında İsrail’in bazı ülkelerde tanınmasına yönelik muhalefette kayda değer bir artış olduğunu gösteriyor. Ankete katılanların %89’u İsrail’in tanınmasına karşı olduğunu belirtirken, sadece %4’lük bir kesim bunu destekliyor ki bu oran bu sorunun ilk sorulduğu 2011 yılından bu yana en düşük seviye.

Bu bağlamda özellikle Suudi Arabistan’dan gelen yanıtlar dikkat çekici. Suudi Arabistan ve İsrail arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi, Gazze’de ateşkes talepleri de dahil normalleşme koşulları konusunda Riyad ile yoğun müzakereler yürüten Biden yönetiminin kilit hedeflerinden biriydi. Ankete göre, İsrail’in tanınmasına karşı çıkan Suudi katılımcıların oranı, bu sorunun en son sorulduğu 2022 yılında %38 iken, büyük ölçüde Gazze savaşına bağlı olduğu anlaşılan bir artışla %68’e yükseldi. (Krallıktaki katılımcıların yüzde yirmi dokuzu soruyu yanıtlamayı reddetti.)

Her ikisi de 2020 yılında “İbrahim Anlaşmaları” olarak bilinen anlaşmayla İsrail ile ilişkilerini normalleştiren Fas ve Sudan’da da normalleşmeye karşıtlık yıl içinde yaklaşık on puan artarak sırasıyla %78 ve %81 oldu.

Gazze Savaşı’nın başlamasından bu yana İsrail’in yanında bir Filistin devleti kurma konusundaki kararlılığını defalarca vurgulayan Biden’ın politikasına bir başka darbe daha geldi; her ülkedeki ankete katılanların büyük çoğunluğu, Washington’un bunu takip etme konusunda ciddi olduğunu düşünmediklerini söyledi. Ankete katılanların ortalama %68’i Washington’un taahhüt konusunda “hiç ciddi olmadığını” söylerken, %13’ü de Washington’un “biraz ciddiyetsiz” bulduğunu belirtti.

Arap dünyasında en fazla Filistinli mülteciye ev sahipliği yapan Ürdün, Lübnan ve Batı Şeria’da şüphecilik özellikle yüksekti, ancak Suudi katılımcıların %77’si Washington’un ya “hiç ciddi olmadığını” (%62) ya da “biraz ciddiyetsiz olduğunu” (%11) söyledi.

Anket ayrıca Filistin meselesinin bir bütün olarak Arap halkları için yeniden en önemli öncelik haline geldiğini ortaya koydu. Filistin davasını “sadece Filistin halkının değil, tüm Arapların davası” olarak görüp görmedikleri sorulduğunda, katılımcıların ortalama %92’si ilk seçeneği işaretleyenlerin sayısı, aynı sorunun 2022 yılında sorulduğu döneme kıyasla 16 puanlık bir artış gösterdi. Suudi Arabistan’da bu görüşe katılanların oranı %69’dan %95’e çıktı. Benzer büyük artışlar Irak, Mısır ve Fas’ta da görüldü.

Kilit Arap ülkelerinin Gazze savaşına yönelik tutumları hakkındaki görüşlere gelince, katılımcılar en çok BAE’yi eleştirirken, toplamda %67’lik bir ortalama Abu Dabi’nin tutumunu “çok kötü” (%49) veya “kötü” (%18) olarak değerlendirdi. Suudi Arabistan’ın durumu da daha iyi değil; katılımcıların toplam %64’ü bu ülkenin tutumunu “çok kötü” (%44) veya “kötü” (%20) olarak nitelendirdi. Çoğunluk Mısır ve Filistin Yönetimi’nin tutumlarını da onaylamadı.

Savaş aynı zamanda İsrail ve Filistin arasında barış olabileceğine dair umutları da azalttı. Ankete katılanların yaklaşık %60’ı savaş sırasında “İsrail ile barış ihtimalinin kalmadığından emin olduklarını” söylerken, sadece %13’ü hala barış ihtimaline inandığını ifade etti.

Telhami, perşembe günkü etkinlikte yaptığı açıklamada, sonuçta halkın savaşa tepkisinin Arap dünyasındaki hükümetlerin tepkisi olup olmayacağının test edileceğini söyledi. Telhami’ye göre bunun ilk kanıtı, Suudi Arabistan’ın İsrail ile herhangi bir normalleşme anlaşmasının parçası olarak bir Filistin devletinin kurulmasında ısrar edip etmeyeceği ve gelecekte bir noktada devlet olma vaadiyle yetinip yetinmeyeceği olacak.

Telhami, “Bu korkunç kriz, Suudi Arabistan da dahil Arap dünyasında hükümetlerin kendi duygularına aykırı şeyler yapmayacak kadar aktif hale gelen bir kamuoyuna yol açıp açmadığının gerçek testi olacak” dedi.

Bu korkunç krizin, Suudi Arabistan da dahil Arap dünyasında, hükümetlerin halkın duygularına ters düşecek şeyler yapmayacak kadar harekete geçmiş bir kamuoyuna yol açıp açmadığına dair gerçek test bu olacak” dedi.

ORTADOĞU

Eski Beyaz Saray yetkilisi Doran: Suriye’de İsrail ve Türkiye’nin çıkarları örtüşüyor

Yayınlanma

Hudson Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı ve George W. Bush yönetiminde eski bir üst düzey yetkili olan Dr. Michael Doran, Hebron Yahudi Cemaati Uluslararası Sözcüsü Yishai Fleisher’e verdiği mülakatta, Türkiye, İsrail ve Azerbaycan’ın rollerine odaklanarak Orta Doğu’nun karmaşık jeopolitiğine ilişkin kapsamlı bir analiz sundu.

Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın devrilmesini değerlendiren Doran, “(Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan muhafazakâr bir Türk ve son derece pragmatik, inanılmaz derecede işini bilen, Türkçe’de bir deyiş vardır, aklında kuyrukları birbirine değmeyen 49 tilki olan biri,” dedi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun bu açıdan Erdoğan ile benzerlik taşıdığını belirten Doran, “Orta Doğu’nun doğru analizi devletlerin çıkarlarıyla başlar. Devletlerle ve devletlerin ne istediğiyle başlayalım ve önce devletlerle oyunun ne olduğunu anladıktan sonra insanlar ve ideolojileri seviyesine inelim. Türkiye ne olursa olsun, İsrail devleti için varoluşsal bir tehdit değildir,” değerlendirmesini yaptı.

Aynı zamanda Azerbaycan’ın İsrail’in en büyük müttefiklerinden biri olduğunu anımsatan Doran, şöyle devam etti:

“Azerbaycan dili bir Türk dilidir. Türkçe, Türkiye Türkçesi ve Azerbaycan Türkçesi karşılıklı olarak anlaşılabilir. Türkler ve Azeriler kendilerini kardeş olarak görürler, Türkiye büyük kardeştir. Kendi aralarında, bir millet, iki devlet diyorlar. Azerbaycan İsrail’e petrol tedarik ediyor ve bu petrol Türkiye üzerinden geçiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı tüm bu tatsız açıklamalara rağmen bu konuda endişelenmeliyiz. Petrol hala akmaya devam ediyor. Ama bir düşünün, Azerbaycan, İsrail’in büyük müttefiki, Türkiye’nin büyük müttefiki. Irak Kürdistanı’nda Barzani’ye giderseniz, Barzani Türkiye’yi en iyi müttefiki olarak görüyor, İsrail ise ikinci en iyi müttefiki.”

Tel Aviv ve Ankara’nın Suriye sahasında çıkarlarının ortaklaştığına dikkat çeken uzman, “Şu anda neler yaşandığına bir bakın. Türkiye destekli güçler Şam’a doğru ilerliyor. Ne yapıyorlar? İsrail’e yönelik İran tehdidini ortadan kaldırıyor ya da ortadan kaldırılmasına yardımcı oluyorlar. Buradaki örtüşen çıkarlar açık ve dikkat çekici,” diye ekledi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Al Arabiya: Rusya, Suriye’deki iki askeri tesisini İsrail’e teslim etti

Yayınlanma

Suudi Al Arabiya televizyonunun haberine göre Rusya, Golan Tepeleri’ne sınır olan Suriye’nin Dera vilayetindeki iki tesisini İsrail’e devretti.

Habere göre, İsrail ayrıca Tel el-Hara Dağı’nda bir gözetleme kulesini de aldı.

Daha önce İsrail ordusu, Suriye’de yeni bir cephe açıldığını duyurmuştu.

Bunun ardından İsrail güçleri, Suriye ordusunun çekildiği Golan Tepeleri’ndeki Hermon (Şeyh) Dağı’nı işgal etti.

İbranice yayın yapan Kanal 12, “Bu, aslında İsrail ordusunun Kıyamet Günü Savaşı’ndan bu yana bölgedeki ilk varlığıdır,” ifadelerine yer verdi.

Öte yandan Axios, İsrailli ve Amerikalı yetkililere dayandırdığı haberinde, İsrail’in tampon bölgede kontrol sağlama planlarını ABD’ye önceden bildirdiğini ve bunun sınırdaki güvenlik durumu istikrara kavuşana kadar birkaç gün ile birkaç hafta sürecek geçici bir hamle olduğunu belirtti.

Gazeteye konuşan iki İsrailli yetkili, son günlerde Tel Aviv’in, Suriye hükümet karşıtı güçlere sınıra yaklaşmaları halinde İsrail ordusunun harekete geçeceği uyarısında bulunduğunu söyledi.

Kıyamet Günü Savaşı, 6-25 Ekim 1973 tarihleri arasında Mısır ve Suriye’nin İsrail’e karşı başlattığı savaştı. Mısır, İsrail tarafından kontrol edilen Sina Yarımadası’na, Suriye ise Golan Tepelerine saldırmıştı. İsrail’in başarılı karşı saldırılarının ardından çatışmalar sona erdi.

Öncesinde, İsrail kuvvetleri Golan Tepeleri bölgesinde bir tampon bölgeye yerleşmişti. Bu bölge, 1967’den beri İsrail’in kontrolündeydi. İsrail ordusu, Şam’ın Suriyeli isyancılar tarafından ele geçirildiği haberlerini takiben tampon bölgeye girdi.

İsrail ordusu, 8 Aralık’ta Golan Tepeleri’ndeki bazı bölgeleri kapalı askeri alan ilan etti. 9 Aralık gecesi ise “Kuzey Komutanlığı’nın durum değerlendirmesine uygun olarak” kısıtlamalar kaldırıldı.

Reuters‘e göre, İsrail Şam’da, özellikle Mezze mahallesine saldırılar düzenledi. Hedef, İsrail’in İran tarafından uzun menzilli füzeler geliştirmek için kullanıldığına inandığı bir araştırma merkeziydi. Ayrıca, ajansın kaynaklarına göre, İsrail Hava Kuvvetleri, Suriye’nin güneyindeki Halhala hava üssünü de vurdu.

Rusya’nın Suriye’deki üslerinin akıbeti ne olacak?

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Suriye’nin yeni başbakanı Muhammed el-Beşir

Yayınlanma

MUHAMMED EL-BESİR

Suriye’de geçiş sürecini, İdlib’de HTŞ’nin kurduğu hükümetin başbakanlığını yapan Muhammed el-Beşir yönetecek.

Suriye’de Heyet-i Tahrir Şam (HTŞ) liderliğindeki örgütlerin Şam’a girmesiyle devrilen Suriye hükümetinin yetkilerini Muhammed el-Beşir liderliğindeki geçici hükümete devretmesi bekleniyor.

El Cezire’de yer alan habere göre Suriye Başbakanı Muhammed el-Celali, HTŞ lideri Ebu Muhammed Colani ve HTŞ’nin İdlib’de kurduğu Kurtuluş Hükümeti’nin Başbakanı Muhammed el-Beşir arasındaki toplantı başladı. Haberde toplantının iktidarın devrine ilişkin düzenlemeleri belirlemek ve Suriye’nin bir kaos ortamına girmesini önlemek amacıyla yapıldığını belirtti.

Toplantıda, ılımlı bir isim olan Beşir’in geçiş dönemini yönetmek üzere yeni bir Suriye hükümeti kurmakla görevlendirileceğini belirtiliyor.

Suriyeli bir mühendis ve siyasetçi olan Beşir, 13 Ocak 2024’ten bu yana İdlib’deki Suriye Kurtuluş Hükümeti’nin Başbakanı olarak görev yapıyordu. Beşir, Başbakan olarak atanmadan önce Kalkınma ve İnsani İşler Bakanı olarak görev almıştı.

Astana sürecinde İdlib’de sağlanan ateşkes döneminde güçlenen HTŞ’nin 2017’de irili ufaklı bazı yerel örgütlerin de katılımıyla Suriye Kurtuluş Hükümeti’ni kurmuştu.

Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerinde uzmanlaşmış siyasi analist Elijah J Magnier sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Beşir’in Başbakan olarak belirlenmesinin “Batı’nın yaptırımları kaldırması ve ılımlı bir liderle Suriye’nin yeniden inşasına dahil olması için atılmış bir adım” olarak değerlendirdi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English