DÜNYA BASINI
Bir Syriza’lının gözünden Yunanistan’da muhalefetin seçim mağlubiyeti
Yayınlanma
Yazar
Emre KöseÇevirmenin notu: Yunanistan’da ana muhalefet partisi Syriza ve lideri Aleksis Çipras’ın seçim mağlubiyeti pek çok açıdan Türkiye’de şahit olunan durumu andırıyordu. Tarihsel olarak solun her dönemde güçlü olduğu Yunanistan’da Syriza, dünyada son yıllarda hâkim mevcut sol liberal akımın bir uzantısı niteliğindeydi. Çipras ve partisi 2015’te umut vaat eden bir kampanyayla seçimlerden galip çıktı ve sonra uçuk vaatlerin yerini ıstıraplı gerçekler aldı. Yunan toplumu ve emekçileri nezdinde güveni çoktan yitirmiş olan Syriza’nın son seçimlerden galip çıkması da mucize olurdu ama anketler (Türkiye ile yüce bir tesadüf olarak) tam tersi bir resim çiziyordu. Çipras istifa etti ve bundan sonraki dönemin neleri getireceği belirsiz. Aşağıda tercümesi verilen mülakatta Rosa Luxemburg Vakfı’ndan Friedrich Burschel, Nicos Poulantzas Enstitüsü Direktörü ve Syriza üyesi Dania Koltsida ile seçim sürecini ele alıyor. Mülakatın 25 Haziran’daki ikinci turdan önce yapıldığını da not edelim.
Yas tutma değil, mücadele zamanı: Syriza geçen ayki seçimlerde yenilgiye uğradı, ancak Yunan solu mücadeleye devam etmekte kararlı
Danai Koltsida, Friedrich Burschel
Rosa Luxemburg Shiftung
19 Haziran 2023
Yunanistan, 2007-2008’de patlak veren mali krizden bu yana Avrupa solunun ilgi odağında oldu. Ülkenin ilk kurtarma paketi ve 2010 yılında çığ gibi büyüyen kamu harcamaları kesintilerinin ardından, AB’nin kemer sıkma politikalarının ilk laboratuvarı kısa sürede Avrupa direnişinin laboratuvarı haline geldi ve kemer sıkma tedbirlerine dönük halk protestoları ülke çapında büyüyerek kısa sürede Aleksis Çipras liderliğindeki Radikal Sol Koalisyon Syriza etrafında birleşti.
Syriza, Ocak 2015’te Çipras’ın başbakan seçilmesiyle sonuçlanan AB’nin kemer sıkma saldırısına karşı halkın muhalefetini ifade eden birincil siyasi araç haline geldi. Syriza, sonraki dört yıl boyunca ülkeyi yönetti ama bunun beraberinde iç çalkantılar ve partinin sol kanadından ciddi kopuşlar geldi. Ancak 2019’dan bu yana Yunanistan muhafazakâr Yeni Demokrasi partisi ve lideri Kiryakos Miçotakis tarafından yönetiliyor. Hükümetteki Syriza, en kötüsünün olmasını engellemeye çalışırken AB kurumlarıyla işbirliği yapmıştı; ND bunun aksine emek karşıtı, özelleştirme taraftarı bir gündemi coşkuyla benimsedi ve refah devletine daha fazla zarar veren kesintiler dayattı.
21 Mayıs’taki genel seçimlere girerken Çipras ve Syriza, Miçotakis hükümetine karşı geniş ve halk desteğine sahip bir cephe oluşturmaya çalışarak geleneksel sol ile Yunanistan’ın 2019’dan bu yana sağa kaymasından endişe duyan daha geniş merkez sol seçmen katmanlarını birleştirmeye çalıştı. Anketler Syriza’ya ND’yi yerinden etme şansı veriyor gibi görünse de ortalık durulduğunda sonuç Yunanistan’ın önde gelen sosyalist partisi için siyasi bir aşağılanma oldu: Yüzde 20,07 ile son on yılın en kötü sonucunu aldı ve Miçotakis’in aldığı sonucun yarısından daha azını elde etti. Yanlış giden neydi ve Syriza hâlâ toparlanabilir mi? Rosa Luxemburg Vakfı’ndan Friedrich Burschel, 25 Haziran’da yapılacak ikinci seçim öncesinde Atina’daki Nicos Poulantzas Enstitüsü Direktörü Dania Koltsida ile yenilgiyi ve Syriza’nın iktidara dönüş yolunu nasıl çizeceğini konuştu.
Yunanistan’da 21 Mayıs’ta yapılan parlamento seçimleri öncesindeki günler ve haftalarda yapılan anketler Syriza’yı sürekli olarak mevcut Başbakan Kiryakos Miçotakis’in partisi Yeni Demokrasi’nin sadece birkaç puan gerisinde gösteriyordu, fakat gerçek sonuçta partinin oyları yüzde 10’un üzerinde azaldı. Bu ezici ve beklenmedik yenilgi nasıl oldu?
Anketler iki ana parti arasında çok daha yakın bir yarışa işaret ettiğinden, sadece Syriza’daki bizler için değil herkes için sürpriz olan bu sonucu kısaca açıklamak elbette zor. Bu sorunun cevabının aranması gereken pek çok düzey var. Ben esas olarak üç tanesine işaret etmek isterim.
Birincisi, makro düzey, yani pandemi, savaş, enerji krizi, iklim krizi ve doğal afetler, enflasyon vb. gibi birbirini izleyen krizlerin —”polikriz” ya da “permakriz”— sonuçları. Bu krizlerin yarattığı korku ve güvensizlik hissiyatı, bence muhafazakâr görüşlerin büyümesi ve gelişmesi için bir fırsat penceresi açtı.
İkincisi ise orta düzey, yani yurttaşların Yeni Demokrasi’nin hükümette olduğu süreye ve Syriza’nın 2019-2023 dönemi boyunca hem parlamentoda hem de toplumsal hareketlerde ana muhalefet olarak gösterdiği performansa ve kendisini her açıdan sağcı bir hükümete karşı hakiki ve inandırıcı bir alternatif olarak sunamamasına ilişkin genel değerlendirme ve algıları.
Üçüncüsü, mikro düzey: Yukarıda bahsedilen iki düzey Syriza’nın anketlerde neden geride kaldığına dair bir açıklama sunabiliyorsa, mikro düzey, yani kampanyanın son bir veya iki ayındaki taktiksel tercihler Yeni Demokras2inin galibiyetinin ve Syriza’nın yenilgisinin boyutunu açıklayabilir.
Anketler ve tahminler nasıl bu kadar yanılmış olabilir? Profesyonel kamuoyu yoklama araçlarının sorunu ne?
Anketlerin sonucu tahmin etmekte başarısız olduğu tek örnek Yunanistan değil. Geleneksel kamuoyu yoklama araçları, seçmenlerin tercih ettikleri partilerle güçlü bağlarının olduğu bir dönemde tasarlandılar. Bugün ise parti bağlılığı çok daha zayıf ve sosyal bir olgu olarak siyasi partiler genel anlamda büyük bir kriz içinde. Sonuç olarak, bu araçların seçim sonuçlarını tahmin etmekte yetersiz kaldığı ya da aşırı durumlarda tamamen yetersiz kaldığı ortaya çıkıyor.
Genel anlamda, bu başarısızlığı açıklayan pek çok faktör söz konusu. Mesela, bazen her bir anket şirketinin izlediği metodoloji, mesela ev veya iş telefonları, cep telefonları veya internet üzerinden anket yapıp yapmamaları, sosyal, nesiller arası veya siyasi önyargılara yol açıyor. Benzer şekilde, bir ankete yanıt vermeyi reddetmenin ne anlama geldiğini değerlendirmek ve yorumlamak zor; yanıt vermeyi reddeden kişilerin belirli bir sosyo-demografik veya siyasi geçmişten geldiği durumlarda, bu durum siyasi düzene güvensizliğe veya düzen karşıtı tercihlere işaret edebilir ve bu da sonucu etkileyebilir.
Son Yunanistan seçimleri söz konusu olduğunda, açıklama iki yönlü gibi görünüyor. Bir yandan anket şirketleri, 2019’da Syriza’ya oy veren herkesin 2023 seçimlerinde de benzer şekilde davranacağını varsayarak, bulgularını katılımcıların 2019’daki oylarına göre ağırlıklandırdı. Syriza seçmenleri geçtiğimiz on yıl boyunca çeşitli gerekçelerle anket sonuçlarında geleneksel olarak yeterince temsil edilmedi. Dolayısıyla, geçtiğimiz mayıs ayına kadar Syriza gerçek seçimlerde her zaman anketlerde gösterdiğinden daha iyi bir performans sergiledi. Dolayısıyla hemen herkes —araştırmacılar, anketörler ve siyasetçiler— bu kez de aynı şeyin olacağını varsaydı. Kimsenin anlamadığı şey, Syriza’nın seçmen kitlesinin ve daha geniş anlamda Yunan toplumunun ciddi değişimler geçirdiği ve her şeyin her zamanki gibi sonuçlanacağını varsaymanın yanlış olduğuydu.
Öte yandan, anketörlere hak vermek ve daha genel olarak kendimize karşı bu kadar acımasız olmamak adına, sandık çıkış anketlerine göre seçmenlerin beşte birinin seçim tercihini seçim gününde yaptığını ve bu “son dakika seçmenlerinin” yarısının Yeni Demokrasi’yi seçtiğini not etmeliyiz. Bu da ND’nin seçim hafta sonu boyunca yüzde 10 puan kazandığı anlamına geliyor, bunu kimse ölçemezdi.
Sanırım hala sonuçları düşünüyor ve analiz ediyor, neyin yanlış gittiğini anlamaya çalışıyorsunuz. Yine de, Yunanlıların yıllarca süren tartışmalara ve skandallara rağmen neden Miçotakis’i görevde tutma yönünde oy kullandıkları konusunda bir fikriniz var mı?
Gerçekten de çok fazla analize ihtiyaç var. Size verebileceğim tek şey ilk tepki ve kişisel izlenim.
Bana göre Yeni Demokrasi’ye verilen oy —en azından bütünüyle— olumlu bir oy değildi, Yunan toplumunun yüzde 40’ının partinin temsil ettiği otoriter neoliberalizm türünü desteklediği şeklinde yorumlanmamalı. ND seçmenlerinin neredeyse dörtte birinin son dakika seçmenleri olduğunu, yani partiyle güçlü bağları olmayan insanlar olduğunu söylemiştim. Seçim sonrası anketlerde de bunu görebiliyoruz; seçmenlerin büyük bir kısmı seçim sonucuyla ilgili olumsuz duygular —endişe, üzüntü, öfke vb— ifade ediyor ve Yunanistan’ın siyasi geleceği konusunda son derece kötümser.
En azından bana göre rol oynayan bir diğer faktör de art arda yaşanan krizlerin etkisi. Bana öyle geliyor ki pek çok yurttaş, bu istikrarın her açıdan berbat bir yönetimin devamı anlamına gelmesine rağmen, değişim yerine istikrarı tercih etti. Yunan medyasının seçim öncesi tartışmaları yürütme biçimi bu durumu daha da kötüleştirdi; siyasi partilere faaliyetlerini anlatmaları ve programlarını sunmaları için yer vermek yerine, muhalefet partilerinin tutumlarını çarpıttılar ve tartışmayı mevcut sorunlardan ve meselelerden 2015’e ve önceki Syriza hükümetinin Troyka ile yüzleşmesine kaydırdılar. Syriza’nın hükümeti kurması halinde iktisadi ve sosyal çalkantıların ortaya çıkabileceği gibi yanlış bir izlenim yaratmak adına kasıtlı olarak yalan haberler yaydılar veya ahlaki panik yarattılar.
Son olarak, seçim sisteminin rolünü de göz ardı etmememiz gerek. Son seçimlerde 1989’dan bu yana ilk kez nispi seçim sistemi uygulandı ve bu da siyasi bir paradoks yarattı. Bir yandan, Yeni Demokrasi kampanyanın başından itibaren koalisyon hükümeti peşinde koşma niyetinde olmadığını ve parlamentoda mutlak çoğunluğu elde etmek için ikinci bir seçim isteyeceğini, zira ikinci seçimin farklı, daha çoğunlukçu bir sistemde yapılacağını belirtti. Öte yandan Syriza nispi seçim sistemini destekledi ve PASOK/KINAL, Komünist Parti (KKE) ve MeRA25 gibi diğer ilerici partilerle bir koalisyon hükümeti kurmaya çalışacağını ifade etti. Fakat diğer ilerici partiler bu teklifi reddetti ve böylece seçmenlere Syriza’ya oy vermenin istikrarsızlığa oy vermek olduğu izlenimini verdi, zira partinin herhangi bir müttefiki yokmuş gibi görünüyordu.
Aynı zamanda, bu koalisyon arayışı Syriza’nın kendi siyasi programından değil, muhtemel müttefiklerinin program ve açıklamalarından sorumlu tutulmasına neden oldu. Örneğin MeRA25’in avronun yanında paralel bir sistem olarak ikame bir para birimi yaratma önerisinde durum böyleydi.
Miçotakis’e kimlerin oy verdiğini ve bunu yaparak ne elde etmeyi beklediklerini izah etmek mümkün mü?
Seçim verilerinin analizi halen devam ediyor. Fakat Miçotakis ve partisinin neredeyse tüm bölgelerde —Girit gibi güçlü bir sağ karşıtı geleneğe sahip olanlar da dahil— ve sosyo-demografik kategoriler arasında galip geldiği aşikâr.
Sandık çıkış anketlerine göre Miçotakis’in özellikle serbest meslek sahipleri ve emekliler arasında güçlü bir destek aldığı görülüyor, ancak kamu sektörü çalışanları gibi geleneksel olarak sola oy veren kesimler arasında bile seçim performansı oldukça güçlüydü. Aynı durum farklı demografik kategoriler ve özellikle farklı yaş grupları için de geçerli, zira ND, 2012’den bu yana ilk kez gençlerin (17-34 yaş arası) oylarından Syriza’dan daha fazla pay almayı başarmış oldu.
Dediğim gibi, bu tercihi birkaç kelimeyle izah etmek zor. Kabaca diyebilirim ki bu seçmenler, daha önce açıkladığım nedenlerden ötürü bilinmeyen sulara yelken açtığını düşündükleri Syriza yerine, tabiri caizse “bildikleri şeytan” olarak Miçotakis’i tercih ettiler.
Syriza 25 Haziran’daki ikinci seçimlere nasıl hazırlanıyor? Üyeler böylesine moral bozucu bir mağlubiyetten sonra kendilerini mücadele için nasıl motive edebilirler?
Tüm solcular gibi Syriza üyeleri ve destekçileri de bugün çok daha zor olan zamanlarda sosyal adalet, eşitlik ve demokrasi için mücadeleyi sürdüren insanlar. Ayrıca, 21 Mayıs sonuçlarından sonra bile Syriza’nın Avrupa’nın —sadece radikal solun değil, daha genel olarak ilerici kampın da— en güçlü partilerinden biri olmayı sürdürdüğünü unutmamamız gerek.
Bizim için önümüzdeki seçimler dar görüşlü parti çıkarları açısından değil, Yunan toplumunun bütünü açısından önemli. Miçotakis hükümetine yönelik eleştirilerimizin haklı olduğuna inanıyoruz; sosyal açıdan duyarsız, iktisadi açıdan aşırı neoliberal, kurumsal açıdan antidemokratik ve şeffaf olmayan bir hükümetti. Önümüzdeki dört yıla dair planları daha da kötü: ND’nin kazanacağı bir zafer, özellikle de büyük bir parlamento çoğunluğuyla sonuçlanırsa, toplumsal açıdan yıkıcı olacaktır.
İzlemeyi planladıkları politikalara dair elimizde şimdiden bazı göstergeler mevcut. Daha birkaç gün önce, partinin adaylarından biri, ölüm döşeğindeki kanserli hastaların sağlık sistemine kabul edilmemesi gerektiğini —palyatif bakım için bile— zira çok pahalıya mal olduklarını belirtmişti. Kamu sağlık sistemine erişime saldıran tek kişi o değildi. Aynı durum kamu eğitimi ve diğer alanlar için de geçerli.
Aleksis Çipras’ın seçimlerden sonra Syriza Merkez Komitesinde yaptığı konuşmada söylediği gibi, Miçotakis’in planı “sadece parlamento çoğunluğunu değil, anayasada son derece muhafazakâr değişikliklere gitmesine imkân verecek ve her şeye gücü yetecek bir çoğunluğu kazanmak. Eğer şansı varsa, bir rakibi olmasını istemiyor. Kendisini durdurabilecek ve refah devletini, kamu sağlığını, eğitimi ve işçi haklarını savunmak için mücadele edebilecek tek siyasi rakip olan Syriza’dan kurtulmak istiyor.”
Bu nedenle, seçimlerin ertesi günü Syriza ve lideri yoldaş Aleksis Çipras, seçmenlerimizin bir kısmını yabancılaştıran hatalarımızın sorumluluğunu elbette üstlendi. Fakat aynı zamanda, bu hataları düzeltmeye ve en önemlisi, yaklaşan ikinci tur seçimlere her zamankinden daha kararlı ve birlik içinde katılmaya kendimizi adadık. Hep birlikte, sonuç acı verici bir şok olsa da, şu an yas tutma değil, mücadele etme zamanı olduğuna karar verdik. O zamandan beri de bunu yapıyoruz, zira mayıs ayındaki oylamadan çıkan güçler dengesini bozmanın Yunan toplumu ve en önemlisi de temsil etmeye çalıştığımız insanlar için hayati önem taşıdığını biliyoruz.
Bu ruhla Syriza, mesajını daha etkili bir şekilde iletmek adına somut girişimlerde bulunuyor. “Adil Toplum, Herkes için Refah” sloganıyla, programımızın daha iyi bilinmesini ve anlaşılmasını sağlamaya ve Syriza’nın hangi alternatifi temsil ettiğini netleştirmeye odaklanıyoruz. İletişim açısından, hem siyasi tecrübeye hem de tutumlarımızı tam olarak destekleyecek akademik ve profesyonel bilgiye sahip son derece yetkin bir grup yoldaşı öne çıkardık.
Bu anlamda iyimseriz ve en önemlisi, yaklaşan seçimlerin son dakikasına kadar mücadeleye devam etmeye kararlıyız.
Sizce Syriza siyasi performansı ve seçim kampanyası açısından ne gibi hatalar yaptı?
Böyle bir neticeden sonra, hatalar ve gerekçeler çeşitli düzeylerde izlenebilir ve izlenmeli. Fakat şu anda, henüz seçim meydanındayken hatalarımızı tespit etmek ve bunları düzeltmek zorunda olduğumuz için, kendimi parti içinde de tartışılan en belirgin ve önemli hatalarla sınırlayacağım. Elbette bu liste kapsamlı değil ve seçim performansımızın genel bir değerlendirmesi ikinci tur seçimlerinden sonra yapılacak.
Kısmen kendi hatalarımız veya yetersizliğimiz nedeniyle Yeni Demokrasi’nin nasıl korku gündemi dayatmayı ve değişim yerine istikrarı teşvik etmeyi başardığına ve nısbi seçim sistemini ve koalisyon hükümeti kurulmasını savunurken karşılaştığımız çıkmaza daha önce değinmiştim. Ancak bu iki hususun yanı sıra, bence temel hatalarımızdan ya da daha doğrusu eksikliklerimizden biri, bazen kolektif bir varlık olarak imajımızın —uzun bir süre boyunca ama özellikle de oylamadan önceki kritik günlerde— uyum, sorumluluk ve organizasyondan yoksun olmasıydı.
Aleksis Çipras’ın da belirttiği gibi, seçimlerden önceki son günlerde bile kamuoyuna yapılan yanlış açıklamalar, kararsızlıklar, sorumluluk eksikliği ve hatta seçmenlerin bizden ne kadar kuşkulandığını anlamamış olmamız bize pahalıya mal oldu. Bu hatalar, tam da onun sözleriyle, bizi “ciddiyete, sorumluluğa, kolektiviteye doğru” değişmeye zorluyor.
Acaba parti yanlış bir kamusal yüze mi sahip? Ya da daha kışkırtıcı bir ifadeyle, Yunan toplumu “Çipras yorgunluğundan” mı mustarip?
Aleksis Çipras, Synaspismos’un ve ardından Syriza’nın lideri olduğu 15 yıl boyunca sorumluluktan hiçbir zaman kaçmadı. Partisi ve ülkesi adına çok önemli mücadeleler verdi. Bu anlamda, bu seçimden sonra da saklanmadı. İlk andan itibaren beklenmedik kötü sonucun sorumluluğunu üstlendi.
Fakta sadece Syriza ve tüm yetkilileri ve mensupları değil, partinin destekçileri de bu kritik mücadelede onun arkasında duruyor. Bunun ilk nedeni Çipras’ın tecrübeli bir siyasi lider olması, hem muhalefette hem de hükümette büyük başarılara imza atmış biri olması. Günümüzün az sayıdaki gerçek devlet adamlarından biri olduğunu söyleyecek cüreti kendimde buluyorum.
Yunanistan’ın kurtarma programlarının ve kemer sıkma politikalarının kısır döngüsünden çıkması, pek çok sosyal hakkın güvence altına alınması ve en zor koşullarda bile toplumumuzun en savunmasız kesimlerinin korunması onun başbakanlığı döneminde gerçekleşti. Kuzey Makedonya ile Balkanlarda barış ve istikrarı teşvik eden son derece önemli bir anlaşma imzaladık ve Yunanistan, uluslararası hukuk ve insan haklarına saygı çerçevesinde, belki de Avrupa’nın bugüne dek gördüğü en büyük göç akınlarından birini kabul etti ve başarıyla yönetti.
Bu nedenle, son yenilgimizden sonra ve ND ile muhaliflerimizin sistematik olarak yalan haberlerle onu şahsen hedef almalarına rağmen, Yunan yurttaşları arasında oldukça popüler olmaya devam etmesi mantığa uygun, zira onun liderliğinin Syriza için önemli bir değer olduğunu biliyorlar.
Liderimizin arkasında durmamızın ve yenilgimizi kişisel olarak Çipras’a bağlamamamın ikinci nedeni ise solda her şeyi kolektif olarak yapmamız. Tüm zaferlerimizde, tüm mücadelelerimizde ve tüm yenilgilerimizde birlikteydik ve bunu yapmaya devam edeceğiz.
Elbette eleştiri ve özeleştiri kimliğimizin bir parçası ve elbette Aleksis Çipras da hatalar yaptı; bu kadar çok şey yapmış birinin hata yapmaması mümkün değil. Bunları kabul eden ilk kişi o oldu. Fakat bu, kamuoyuna yansıyan simanın kusurlu olduğunu söylemekten çok uzak ve ben buna katılmıyorum.
Syriza oy kaybeden tek sol parti değil. Yanis Varufakis’in MeRA25’i parlamentoya yeniden girmeyi başaramadı ve sadece komünistler ve sosyal demokratlar (PASOK-KINAL) oy oranlarını artırmayı başardı. Bu sonuçlar genel anlamda Yunan solunun durumu hakkında ne söylüyor?
Mayıs ayında yapılan seçimlerde Yunan solunun genel oy oranı düştü. PASOK-KINAL dahil olmak üzere başat sol partiler toplamda yüzde 41,4 oy alırken, aynı partiler 2019’da yüzde 48,4, Eylül 2015’te ise MeRA25 yerine Halk Birliği/LAE dahil olmak üzere yüzde 50,2 oy almıştı. Bununla birlikte, Yunanistan’da solun genel anlamda düşüşte olduğu sonucuna varıp varamayacağımızdan emin değilim. Yunan toplumu onlarca yıldır Avrupa’nın en sol eğilimli toplumlarından biri oldu, bu yüzden aceleci kanaatlere varmaktan kaçınmalıyız.
Ancak, her bir parti için ayrıntılar ne olursa olsun, bence solun parçalanmasından zarar gördüğü doğru. PASOK ve KKE’nin kazanımları, bu partilerin genel gücü göz önüne alındığında kayda değer olsa da (her biri yüzde 2 ila 3 puan kazandı), Yunan parti sisteminin yapısında kayda değer bir değişikliğe işaret etmiyor.
Bu nedenle, bana göre Yunan solu bir bütün olarak son seçim sonuçları üzerinde daha derinlemesine düşünmeli ve kendisini yalnızca daha modern ve radikal programatik önerilere ve daha cesur ideolojik çalışmalara değil, daha fazla birliğe veya en azından kolektif eyleme doğru yeniden yönlendirmeli.
Hükümeti destekleyenler, Miçotakis’in AB ortalamasının üzerinde gerçekleşen yüzde 3 ila 5’lik ekonomik büyüme, azalan işsizlik oranları ve devam eden işgücü piyasası ve dijitalleşme reformları sayesinde galip geldiğini iddia ediyor. Miçotakis göreve geldiğinden beri Yunanistan’ın itibarının arttığını ve Syriza’nın ND’nin ciddi bir rakibi olmadığını söylüyorlar. Bu kulağa mantıklı geliyor mu?
Kulağa hoş geliyor, ancak ne yazık ki Yunan halkının yaşadığı sosyal ve iktisadi gerçeklikle hiçbir ilgisi yok.
Öncelikle sosyo-ekonomik koşullardaki iyileşmenin ne kadarının Miçotakis’e atfedilebileceğini görelim. Mesela, madem bahsettiniz: işsizlikteki düşüş büyük ölçüde Syriza hükümetinin başarısıydı. 2014’te yüzde 26,5 olan işsizlik oranını 2019’da yüzde 17,3’e düşürdü; bu, dayatılan kemer sıkma politikaları nedeniyle yaşanan epey zor bir dönemin ortasında yüzde 9,2’lik bir düşüş anlamına geliyor. ND hükümeti, AB’deki mali çerçevenin önemli ölçüde farklı olduğu ve hükümetin ekonomik büyümeyi teşvik etmek için pek çok araca sahip olduğu bir dönemde, 2019’dan 2022’ye kadar işsizliği yüzde 5,1 oranında azaltarak sadece yüzde 12,2’ye düşürdü.
ND’nin sosyo-ekonomik performansına gelince, sadece en karakteristik göstergelerden bazılarına değineceğim. İlk olarak, OECD verilerine göre Yunan işçiler, Miçotakis hükümetinin enflasyona karşı aldığı yetersiz ve yanlış tedbirler nedeniyle reel ücretlerde yüzde 7,4 ile dördüncü en büyük düşüşü yaşadı.
Benzer şekilde Eurostat’a göre Yunanistan, alım gücü standartlarında kişi başına düşen GSYİH bakımından AB’de en kötü üçüncü konuma sahip. Gördüğünüz üzere, Yunanlıların yaşam standartları devam eden enflasyon krizinden ciddi şekilde etkilendi. İkinci olarak, Syriza iktidardayken kayda değer ölçüde azalmış olan gelir eşitsizliği endeksi Gini katsayısı, ND’nin politikaları sonucunda yeniden arttı.
Yunanistan’ın itibarına gelince, geçtiğimiz yıl boyunca ülkenin başarılarıyla değil, siyasetçileri, gazetecileri, askeri ve hükümet yetkililerini ve diğer kamusal figürleri hedef alan büyük telekulak skandalı nedeniyle tüm büyük uluslararası basında manşetlere çıktığını unutmayalım. Bu skandal şahsen olmasa da Miçotakis’in kabinesini doğrudan ilgilendiriyordu. Ayrıca Yunanistan, V-Dem Enstitüsü’nün 2023 Demokrasi Raporu’nda liberal demokrasiden “seçim demokrasisine”, yani otokratik rejimlerin sadece bir basamak üstüne düşürüldü.
Bu yenilgiyle şahsen nasıl başa çıkıyorsunuz?
Tek cümleyle mi? Gramsci’nin bize öğrettikleriyle: Aklın kötümserliği, iradenin iyimserliği.
İşimizin zor olduğunu biliyorum, sadece Syriza için değil, daha da önemlisi, elbette benim de ait olduğum Yunan toplumunun geneli açısından. Örneğin, benim de kişisel olarak refahımı borçlu olduğum kamu sağlık sisteminin akıbeti konusunda endişeliyim. Sosyal haklar ve işçi hakları konusunda daha fazla geri adım atılmasından ya da sosyal eşitsizlik ve dışlanmanın artmasından endişe duyuyorum. Ve elbette, böylesine otoriter bir sağ partinin hakimiyetinin haklar ve demokratik kurumlar üzerinde nasıl bir etki yaratacağı konusunda endişeliyim.
Fakat mücadeleye devam etmekten, hatalarımızı ve kusurlarımızı düzeltmekten başka yolumuz olmadığını da biliyorum. Nihayetinde mayıs ayındaki oylamadan çıkan güçler dengesini tersine çevirmeyi başaracağımız konusunda iyimserim. Ayrıca, daha önce de söylediğim gibi, böyle bir yenilgiden sonra bile Avrupa’daki en güçlü sol ve ilerici partilerden biri olmaya devam ettiğimizi unutmuyorum.
Avrupa sol partileri ve örgütleri ikinci tur seçimlerinde Yunanistan solunu ve özellikle Syriza’yı nasıl destekleyebilir?
Yoldaşlarımızın ve dostlarımızın dayanışması her zaman değerli olmuştur. Avrupa’nın ve dünyanın dört bir yanındaki solcuların ve ilericilerin de kendi ülkelerinde sosyal adalet, eşitlik ve demokrasi için mücadele ettiklerini ve genellikle bizimkinden çok daha ciddi zorluklarla karşı karşıya olduklarını bilmek bizi daha güçlü ve kararlı kılıyor.
Bunun dışında ve Yunanistan’daki mevcut seçim mücadelesinin ötesinde, Avrupa solunun Syriza’ya ve birbirlerine yardım etmesinin en iyi yolunun kendi ülkelerinde zaferler elde etmek ve güçlenmek olduğunu düşünüyorum. Kıtamızdaki güç dengesini değiştirmenin tek yolu bu.
Bana göre Avrupa solunun karşılıklı dayanışma ifadelerinin ötesine geçmesi ve daha derinlemesine tartışmalara başlaması önemli. Ulusal ve bölgesel özelliklerimizi anlamak açısından, hatalarımızdan ders çıkarmalı, kendi toplumlarımızdaki eğilimleri analiz etmeli ve en önemlisi, siyasi mücadelelerimizde, geleceğin refahın genele yayıldığı, dayanışmacı ve adil bir toplumda olduğuna insanları ikna etmede nasıl daha etkili ve yararlı olabileceğimiz konusunda fikir alışverişinde bulunmalıyız.