Bizi Takip Edin

AMERİKA

Blinken’ın ziyaretini kim patlattı

Yayınlanma

Çin balonu, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın pazar günü merakla beklenen Pekin ziyaretini tabiri caizse “patlattı”. Blinken’ın ziyareti süresiz olarak ertelendi.

ABD Dışişleri Bakanı’nın Pekin ziyaretinde, üst düzey yetkililerin yanı sıra Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile de görüşmesi bekleniyordu. Ancak Pentagon’un Perşembe günü, sözde bir Çin gözetleme balonunun, Amerikan nükleer kıtalararası balistik füzelerini barındıran hassas üslerden birinin bulunduğu Montana üzerinde gezindiğini açıklaması bu planı değiştirdi. Dışişleri Bakanlığı, Blinken’ın gezisini en azından şimdilik iptal ederek, balon olayının “gündemi yararsız ve yapıcı olmayacak şekilde daraltacağını” söyledi.

Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ned Price Cuma günü yaptığı açıklamada, Blinken’in “koşullar izin verir vermez” Pekin’i ziyaret etmeye hazır olacağını bildirdi.

Çin ise, balonun rotasından çıkarak tesadüfen ABD hava sahasına girdiğini belirtti, olaydan “üzüntü duyduğunu” ve balonun amacının iklim araştırması olduğunu açıkladı.

Pentagon’un “casus balon” diye nitelendirdiği, Pekin’in ise “meteorolojik amaçlı” dediği balon, ABD kongresindeki Çin karşıtlarına ise hem Pekin’e hem de Biden yönetimine karşı üzerinde tepinecekleri bir koz verdi.

Çin karşıtlarına koz oldu

Biden yönetiminin “yerdeki insanlara yönelik risk oluşturabileceği” ve balonun Çin’e istihbarat sağlamadığı yönündeki değerlendirmesi nedeniyle balonu düşürmemeye karar vermesi büyük tepkilere yol açtı. Beyaz Saray yetkilileri, bu tür balonların Trump yönetimi sırasında da dahil olmak üzere daha önce ABD topraklarında göründüğünü söylese de, bu argüman kamuoyunu sakinleştirmede pek işe yaramadı.

Cumhuriyetçi vekiller sert bit tonla, Demokrat Biden’ın, yetkililerin “ABD egemenliğinin kabul edilemez bir ihlali” olarak adlandırdığı bu olaydan Çin’i sorumlu tutmasını talep ettiler. Hatta Biden’ı balonun ABD üzerinde “günlerce sürüklenmesine izin verdiği” ve Çin’e karşı daha sert önlemler almadığı için eleştirdiler.

Eski ABD Başkanı Trump, Beyaz Saray’a “balonu düşürmeleri” yönünde çağrı yaparken, yine Trump döneminin Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’dan, Temsilciler Meclisi üyeleri Marjorie Taylor Greene ve Michael McCaul’a kadar pek çok isim, balonu düşürmeme kararını Biden’ın zayıflığının bir işareti olarak ilan ettiler.

En nihayetinde baskılara dayanamayan Biden yönetimi balonu düşürme kararı aldı. Çin balonu, Güney Karolina açıklarında Atlantik Okyanusu üzerine düşürüldü. Bu görüntüler ABD kamuoyunun içini rahatlatmak adına canlı yayınlandı.

Bu arada balon krizi duyulur duyulmaz Cumhuriyetçiler vakit kaybetmeden Biden yönetimine ziyareti iptal etmesi konusunda baskı yapmaya başlamıştı bile.

Blinken’ın ziyareti iptali, her hâlükârda ABD kamuoyunda memnuniyetle karşılandı.

Çin düşmanlığıyla öne çıkan, ABD ile Çin Komünist Partisi arasındaki Stratejik Rekabet üzerine Seçilmiş Komite lideri Mike Gallagher, Blinken’ın ziyareti ertelemesi ile ilgili “doğru karar” yorumunu yaptı.

Temsilciler Meclisi üyesi Darin LaHood yaptığı açıklamada, yolculuğun ertelenmesinin “balonun izinsiz girişinin ciddiyetini vurgulamak için uygun bir adım” olduğunu söyledi.

‘ABD’nin elini güçlendiriyor’

Diğer yandan, diplomasiyi savunan ancak ziyaretten beklentisi düşük olan kesimlerden de, Dışişleri Bakanının artık Pekin’e “daha güçlü bir pozisyonda” gideceği yönünde yorumlar geldi.

ABD Başkanının İstihbarat Danışma Kurulu’nda eski kıdemli direktörü Heather McMahon, “Bu olay kesinlikle ABD’nin elini güçlendiriyor” dedi ve şu yorumu ekledi: “Ne zaman bir casusluk operasyonu ortaya çıkarsa, [bu] hedeflenen ulusa avantaj sağlar.”

Amerikan Girişim Enstitüsü’nde kıdemli bir araştırmacı olan Zack Cooper da, olayın “Çin’in biraz geri adım atmasına neden olduğunu” söyledi.

Politico’ya ve Washington Post’a göre bu olay, Blinken’a, sonunda Çin’e gittiğinde Pekin’den sonuç alma çabalarında daha fazla avantaj sağlayabilir.

İç siyasi çekişmeler baskın geldi

Blinken, ziyareti iptal etme sebebi olarak “ulusal güvenlik çıkarlarını” öne sürse de, iç siyasi çekişmelerin baskın geldiği anlaşılıyor. The New York Times’ın iddiasına göre, askeri yetkililer balonu günlerdir izliyordu, ancak Perşembe gecesi medyanın ilgisi artana kadar, Pekin ziyaretini olumsuz etkileyebileceği endişesiyle bu olayı kamuoyuna duyurmadılar. Bu olay, Blinken’in aslında Çin ziyareti konusunda ABD kamuoyunun aksine istekli olduğunu gösteriyor.

Ancak balon krizi sonrası Biden yönetimi, özellikle 2024 seçimleri öncesindeki hararetli siyasi ortamda, hem kamuoyunu yatıştırırken “Çin karşıtlığı” konusunda yarıştığı Cumhuriyetçilere kendisini ispatlamak zorunda hissetmiş hem de Pekin ile ilk etapta sonuç alma olasılığının düşük olduğu göz önüne alındığında, gezinin potansiyel iç siyasi maliyetlere değmeyeceği yönünde bir karara varmış olabilir.

Nitekim ABD kamuoyu, bu olayla bir kez daha “Çin’in ABD için büyük bir tehdit olduğuna” inandırılmaya çalışılıyor. Balon olayı, Çin düşmanlığı ile beslenen ABD Kongresine ise güçlü bir yakıt oldu.

Pekin’in balonun iklim araştırması yaptığı yönünde açıklamaları ise kimseyi tatmin etmedi. CIA’in Doğu Asya ve Pasifik eski müdür yardımcısı Dennis Wilder, “Üç okul otobüsü büyüklüğünde bir meteoroloji balonu yapan kimseyi tanımıyorum” dedi.

Ancak Pekin’in ABD ile bağları yeniden kurmak istediği bir dönemde neden böyle bir “gaflete düşeceği” yönünde pek az soru soruldu.

Çin neden buna ihtiyaç duysun?

ABD ve Çin’in, 1979’da diplomatik ilişkilerinin kurulmasından bu yana en kötü dönemi yaşadıkları bu süreçte, Pekin her şeye rağmen ilişkileri onarma, düzenli temasın yeniden sağlanması ve ortak çalışma ilkelerinin oluşturulması konusunda istekliydi.

Yeni Temsilciler Meclisi Başkanı Cumhuriyetçi McCarthy’nin Tayvan ziyareti ısrarı, Çinli teknoloji şirketlerini hedef alan ABD yaptırımları, ABD Savunma Bakanının “Çin tehdidi” söylemi üzerinden bölge ülkelerini konsolide eden ve üst düzey silahlanma ile Çin’i hedef alan Asya-Pasifik ziyareti gündemde sıcaklığını korusa da, Washington ile uzun vadeli bir ekonomik çatışmaya ve ayrışmaya girmek istemeyen Pekin’in üst düzey bu ziyaret öncesinde olası bir “güç gösterisinde” bulunma ihtiyacı mantıklı görünmüyor.

Şangay’daki Fudan Üniversitesi’nde Uluslararası Çalışmalar Bölümü Profesörü Zhao Minghao, bu yılın Çin ekonomisini canlandırmak için çok önemli olduğunun altını çizerek, Çin’in üst düzey liderliğinin, ABD ile gergin olan ilişkileri gevşetme sürecini bozmak istemeyeceğini belirtti. Zhao’ya göre, “Çin’in süreci sabote etmesinin bir anlamı yok.”

Diğer yandan Pekin yönetimi, Beyaz Saray’ın ABD Kongresinin Çin karşıtı eylemlerini resmi kabul etmeyen tutumunu da samimiyetsiz buluyor. Dolayısıyla Çin liderliği, ziyaretin iptalini, Washington’ın bir ortak çalışma ilişkisini yeniden inşa etme konusunda ciddi olmadığı şeklinde okuyabilir.

Nanjing Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Okulu Profesörü Zhu Feng, “Blinken Pekin gezisini balon yüzünden iptal ederse, bunu zaten yapmak istediği şeyi yapmak için – Çin’i ziyaret etmemek için bir bahane olarak kullandığını görürdüm” yorumunu yaptı.

Çin kamuoyunda geniş bir kesim ise ziyaretin iptalini, Washington’ın “Çin karşıtı iç siyaset tarafından tuzağa düşürüldüğünün bir işareti” olarak yorumluyor.

Global Times gazetesinin editörü Hu Xijin, konuyla ilgili sosyal medya paylaşımında ziyaretin iptalini “Blinken ile ABD kamuoyu arasındaki bir oyun” olarak nitelendirdi.

Yine Global Times’ta çıkan analizde, balon olayının ABD’de bazı şahin Çin karşıtı milletvekillerine “Çin casusluğu” ve “Çin tehdidi” aldatmacasıyla Çin’e saldırma şansı verdiği yorumu yapıldı.

ABD araştırmaları uzmanı ve Pekin’deki Renmin Üniversitesi’nde doçent olan Diao Daming, ikili ilişkileri baltalamaya kararlı olanların her türlü bahaneyi bulabileceğini, zeplin olayı değilse de başka meseleler bulacaklarını belirtti.

Diao’ya göre, “sözde casus balonu yaygarası, Soğuk Savaş rekabeti ve ABD hegemonyasına kafayı takmış bazı Çin karşıtı şahinlerin Çin-ABD ilişkilerini sabote etmek için ellerinden geleni yaptığını gösteriyor.”

Yeni bir tarih için takvim sıkıntılı

ABD’nin ziyareti yakın zamanda yeniden müzakere edip etmeyeceği belirsiz. Ancak iki taraf da bu ziyaretin yapılmasından yana olsa bile önlerinde yoğun ve gergin bir takvim var. Mart ayında Çin Ulusal Halk Kongresi toplantıları başlarken, yeni Temsilciler Meclisi Başkanı McCarthy Nisan ayında Tayvan’a bir ziyaret planlıyor. Rusya Dışişleri Bakanlığı ise Xi Jinping’in baharda Moskova’yı ziyaret edeceğini duyurmuştu.

Halihazırda yüksek seviyede olan gerginliğin olası bir Tayvan ziyaretiyle zirveye çıkacağı düşünüldüğünde, Blinken, Pekin gezisi için en uygun tarihi kaçırmış gibi görünüyor.

ABD merkezli düşünce kuruluşu CSIS’te Çin çalışmalarının başında olan Jude Blanchette, balon krizinden önce, Blinken’ın Pekin gezisiyle ilgili olarak Beyaz Saray’ın amacının “temelde bu Soğuk Savaşı yumuşatma aşamasını hızlandırmak ve böylece bir Küba Füze Krizini atlatmak olduğunu” söylemişti.

Ancak balon krizi sonrası Washington’da oluşan hava Soğuk Savaş dönemini aratmıyor. Pentagon’un ve Kongredeki Çin düşmanlarının alevlendirdiği bu ateşi ise seçim telaşında olan Biden’ın dindirilebilmesi için bu güne kadar izlediğinden farklı bir politika izlemesi gerekiyor.

Eski ABD Hazine Bakanı Henry M. Paulson, geçen hafta Foreing Affairs’te, Washington’ın Çin politikasının işe yaramadığını yazmış ve Biden yönetimine bazı önerilerde bulunmuştu. Çin’le toptan bir ayrışmanın en çok Amerikalılara zarar vereceğini vurgulayan Paulson, bunun yerine kendi pazarında Amerikalılara fırsatlar yaratmak için Pekin’le müzakere etmeyi savunmuştu.

Ancak ABD Kongresindeki Çin karşıtı rüzgarın çok kuvvetli olduğunun da farkında olan eski Hazine Bakanı, Biden yönetimine bu konuda “akıllı ve cesur” adımlar atma, Pekin ile iletişim ve koordinasyon içinde olma çağrısı yapmıştı.

Paulson’ın uyarı ve önerileri tam da bu dönemde Biden’ın işine yarayabilir…

AMERİKA

Reuters: Çinli BYD Brezilya’daki Lityum Vadisi’nde maden hakkı satın aldı

Yayınlanma

Reuters tarafından incelenen kamu kayıtlarına göre Çinli elektrikli otomobil (EV) üreticisi BYD, 2023 yılında Brezilya’nın lityum açısından zengin bir bölgesinde iki arsa için maden hakkı satın alarak Çin dışındaki en büyük pazarında madencilik işine girdi.

Belgeler, satın almanın, 2023’ün Mayıs ayında kurulan BYD iştiraki Exploracao Mineral do Brasil tarafından yapıldığını gösterdi.

Söz konusu araziler BYD’nin 2023 yılında yatırım yapmayı kabul ettiği Brezilya’nın kuzeydoğusundaki yeni fabrika projesine sadece yarım günlük mesafede yer alıyor. Ayrıca ABD’de listelenen madenci Atlas Lithium’un sahip olduğu arazilere de komşu.

Kamuya açık kayıt belgelerine göre, iştirak 4 milyon real (695.000 $) sermaye ile kuruldu ve 2023 yılında döviz kuru değişimlerinden yaklaşık 213.000 real kar elde etti.

Reuters tarafından görülen ekim ayı hissedarlar toplantısına ait bir raporda, şirketin “araştırma aşamasında olduğu, ne mali hareket ne de işletme geliri olduğu” belirtildi.

BYD konuyla ilgili yorum yapmayı reddetti.

Büyük Çinli madencilerin hisselerini satın alan BYD, geçen yıl Şili’deki bir lityum projesine teklif vermesine izin verilen altı firmadan biriydi ve Şili’nin kuzeyinde bir lityum katot tesisi için planlarını açıkladı.

ABD, Suudi ve Çin heyetlerinin son ziyaretleri, stratejik madenlere erişim için jeopolitik yarışta açık bir pazar olarak Brezilya’ya yönelik küresel ilginin altını çizdi.

Brezilya, Güney Amerikalı komşularının aksine lityum sektöründe ağır bir devlet varlığından kaçındı, hatta 2022’de metal üzerindeki ihracat kontrollerini hafifletti.

En iyi lityum potansiyelleri, Arjantin, Bolivya ve Şili’deki tuz düzlüklerinden zorlu lityum çıkarma işlemlerinin aksine, geleneksel madenciliğe uygun sert kaya yataklarıdır.

BYD’nin Brezilya’da lityum araması, Latin Amerika’nın en büyük ekonomisine yaptığı bahsi güçlendiriyor.

Geçen yıl Financial Times, BYD’nin Brezilya’nın en büyük lityum üreticisi Sigma Lithium ile olası bir tedarik anlaşması, ortak girişim veya satın alma konusunda görüşmeler yaptığını bildirmişti.

LİTYUM VADİSİ

BYD’nin maden hakları, Brezilya’nın Lityum Vadisi olarak bilinen Minas Gerais eyaletindeki Jequitinhonha Vadisi’nin bir parçası olan Coronel Murta kasabasında 852 hektarı (8,5 km2) kapsıyor.

Firma haziran ayında web sitesinde yaptığı açıklamada, Coronel Murta’daki komşu Atlas Lithium projesinin, bölgenin ilk jeolojik haritalamasının ardından araştırma aşamasında olduğunu söyledi.

Atlas CEO’su Marc Fogassa, BYD’nin varlığını üçüncü bir taraf aracılığıyla öğrendiğini, ancak bunu otomobil üreticisiyle hiçbir zaman doğrudan görüşmediğini söyledi.

Reuters’a konuşan Fogassa, “Eğer bu iki bölgeye yatırım yaptılarsa bunun nedeni potansiyeli görmüş olmaları ve bunun da benim bölgelerimi daha değerli kılmasıdır” dedi.

Brezilya’da bir maden projesinin ekonomik olarak uygun görülmesi halinde üretime başlaması genellikle sekiz ila 15 yıl sürebiliyor.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump’ın “yasadışı göçmen” operasyonlarında ara bilanço – 2: Göçmen işçilerin Amerikan ekonomisinde yeri

Yayınlanma

Yazar

Çalışma İstatistikleri Bürosu (BLS) verilerine göre, Haziran 2024 itibariyle göçmenler ABD işgücünün %19’undan fazlasını oluşturuyor (toplam 169 milyon istihdamın 32 milyonundan fazlası) ve işgücüne yerli doğumlu işçilerden daha yüksek oranda katılım sağlanıyor.

“Yabancı doğumlu işçiler”, ABD’de ikamet eden ama doğduklarında ABD vatandaşı olmayan kişiler. Özellikle, ABD dışında (veya Porto Riko veya Guam gibi dış bölgelerinden birinde) doğanlara ve ebeveynlerinden hiçbiri ABD vatandaşı olmayanlara yabancı doğumlu işçi deniyor ve BLS’in tanımı hem yasal hem de belgesiz göçmenleri kapsıyor.

COVID-19 salgınının başlangıcında %61,8’e kadar düşen göçmenlerin işgücüne katılım oranı, Haziran 2024’te %67,0’a yükselerek 2019’un aynı ayındaki %65,8’lik salgın öncesi seviyesinin üzerine çıktı.

Irksal durum ve etnik köken açısından, yabancı doğumlu işgücünün %48’i Hispanik, %25’i ise Asyalı.

2023 yılında tam zamanlı yabancı uyruklu çalışanların medyan haftalık kazançları, yerli doğumlu meslektaşlarının kazandıklarının %86,6’sı kadardı.

Yabancı doğumlu erkekler haftada 1.051 dolar kazanırken, bu rakam yerli doğumlu erkekler için 1.238 dolardı. Yabancı doğumlu kadınlar 899 dolar kazanırken, bu rakam yerli doğumlu kadınlar için 1.025 dolardı.

Eğitim ve sağlık hizmetleri, 2023 yılında 5,5 milyon veya tüm yabancı doğumlu çalışanların %18,4’ü olmak üzere en fazla göçmeni istihdam eden sektördü. Bunu 4,7 milyon (%15,8) ile profesyonel ve iş hizmetleri ve 3,3 milyon (%11,1) ile inşaat hizmetleri takip ediyordu.

Trump’ın “yasadışı göçmen” operasyonlarında ara bilanço – 1: Gözaltı merkezleri kapasitelerini aştı

El Pais’den “göçmenlerin olmadığı ABD” senaryosu

İspanyol El Pais, göçmenlerin bir günlüğüne tamamen ortadan kaybolduğu bir Amerikan ekonomisinin çökeceğine ilişkin bir senaryo geliştirdi.

Nüfus Sayım Bürosu verilerine göre, 2023 yılında eğitim, sağlık ve sosyal yardım sektöründe çalışan 5,5 milyon göçmen vardı. Ulusal GSYİH’ye yıllık 2,3 trilyon dolar katkıda bulunan bu sektör, bahsettiğimiz gibi ülkedeki en fazla sayıda yabancı kökenli çalışanı istihdam ediyor.

Aslında, ABD’deki tüm göçmen çalışanların %18,4’ü, öğretmenlerin de dahil olduğu bu alanda çalışıyor.

ABD’de 2023 yılında 4,7 milyon ile en fazla yabancı uyruklu çalışanın istihdam edileceği ikinci en büyük sektör profesyonel, ticari, idari, atık yönetimi ve iyileştirme hizmetleri. Bu sektör ABD ekonomisinde bir güç merkezi ve yıllık 3,5 trilyon dolar veya ülkenin GSYİH’sinin %13’üne katkıda bulunuyor.

Göçmenlerin olmadığı bir günde, bu sektör çalışanlarının %22,9’unu kaybedecektir. Bu durumda çöpler sokaklarda yığılacak, işletmeler idari ekipleri olmadan durma noktasına gelecek ve herhangi bir elektrik kesintisi, elektrikçi eksikliği nedeniyle yaygın elektrik kesintilerine yol açacak.

2023 yılı itibariyle, inşaat sektöründe istihdam edilen tüm işçilerin %29’unun göçmen olması ve yaklaşık 3,3 milyon yabancı kökenli işçinin istihdam edilmesi, bu sektörü göçmen işgücü oranının en yüksek olduğu sektör haline getiriyor.

Bazı şantiyelerde göçmenler ekiplerin %50 ila %60’ını oluşturuyor. Eğer tüm yabancı işçiler bir gecede ortadan kaybolacak olsalar, neredeyse tüm şantiyelerin şartel indirmesi garanti gibi görünüyor.

Keza göçmenler bir günlüğüne ortadan kaybolsa, imalat ve perakende ticaret sektörlerinde 6,2 milyon işçi eksik olacak. Fabrikalar işgücünün %20,2’sini, mağazalar %15,5’ini kaybedecek ve yüz binlerce aile geçimlerini sağlayamayacak.

ABD ekonomisine 2,65 trilyon dolar (ya da ulusal GSYİH’nin %10,3’ü) katkıda bulunan imalat gibi bir sektörde, ekonomik etki çok büyük olacak.

Tarım sektöründe “göçmen işçi” paniği

Hizmetler sektörü bir yana, stratejik olarak da kritik tarımsal istihdamda göçmen emeğinin payı büyük.

2021 yılında yapılan bir araştırmaya göre, göçmen tarım işçileri, ABD’deki tarım işçilerinin tahmini olarak %73’ünü oluşturuyordu.

Çiftlik işçiliği, Wisconsin’deki süt çiftliklerinden Florida’daki çilek tarlalarına ve Washington’daki elma bahçelerine kadar ülke genelinde ekonomiye güç veren temel işlerden biri.

Resmi verilere göre, ABD’de yasal olarak çalışma izni olmayan tarım işçilerinin oranı 1989-91 yıllarında yaklaşık %14 iken 1999-2001 yıllarında neredeyse %55’e yükselmişti. Yaklaşık son 30 yılda ise bu oran yaklaşık %40’a geriledi.

2020-22’de, tarım işçilerinin %32’si ABD doğumlu, %7’si ABD vatandaşlığı almış göçmenler, %19’u diğer yetkili göçmenler (esas olarak daimi ikamet edenler veya yeşil kart sahipleri) ve geri kalan %42’si çalışma yetkisine sahip değildi.

ABD doğumlu işçilerin payı Orta Batı’da en yüksekken, izinsiz çalışanların payı California’da en yüksek.

2019-2020 Ulusal Tarım İşçileri Anketi, ABD’deki tarım işçi lerinin %68’inin yabancı doğumlu ve %44’ünün belgesiz olduğunu gösteriyordu.

ABD şiddete bulaşmamış, “düşük riskli” göçmenleri de Guantanamo’ya gönderiyor

Meksika’dan göçün yavaşladığının sinyali

ABD’de kiralık tarım işçilerinin %83’ü göçmen işçi olmayıp yerleşik olarak kabul ediliyor, yani evlerinden 75 mil uzakta tek bir yerde çalışıyorlar.

Bu oran 1996-98’de %41’den daha yüksekti; dolayısıyla değişim, mahsul tarımı işgücünün niteliğindeki derin değişimi yansıtıyor.

Kalan göçmen işçilerin küçük bir kısmı arasında en büyük grup, evlerinden 75 milden daha uzakta tek bir çiftlik yerinde çalışan ve çalışma sahalarına ulaşmak için uluslararası bir sınırı geçebilen “mekikçiler.” Mekikçiler, 1996-98 yıllarında yaklaşık %24 iken, 2022 yılında kiralanan tarım işçilerinin yaklaşık %9’unu oluşturuyordu.

Geçmişte daha yaygın olan, mevsimler ilerledikçe farklı mahsuller üzerinde çalışmak üzere eyaletten eyalete hareket eden “mahsulü takip eden” göçmen tarım işçisi ise artık nispeten nadir.

Bu işçiler, 1992-94’teki %14’lük yüksek orandan büyük bir düşüşle 2020-22’de sadece %4’ünü oluşturdu.

Kiralık tarım işçilerinin son kategorisi, göç modelleri henüz belirlenmemiş olan, tarıma yeni başlayanlardır. Bu kişilerin 1998-2000 yıllarında %22’ye varan oranlardan şu anda tarımsal üretim işgücünün sadece %3,6’sını temsil ediyor olması, kısmen 2007’den bu yana Meksika’dan ABD’ye net göçün yavaşlamasını yansıtıyor.

Son yıllardaki göç trendlerine bakıldığında, Meksika’dan ABD’ye net göçün en büyük olduğu dönemin 1995-2000 yılları arasında olduğu görülüyor. Sonrasında yaklaşık 13 yıl, iki ülke arasındaki net göç ABD’den Meksika’ya idi. 2013-18 yılları arasında Meksika’dan ABD’ye net göçteki artışa rağmen, 2007-2019 yılları arasında ABD’de yaşayan Meksikali göçmen sayısı azalmıştı.

Bu nedenle son yıllarda ABD’ye işgücü göçünde Uzak Asya ile Orta Amerika öne çıkmaya başladı. 

Tarımsal vize programı ne olacak?

Genellikle H-2A vize programı olarak adlandırılan H-2A Geçici Tarım Programı, yabancı uyruklu işçilerin 10 aya kadar bir süre için geçici olarak mevsimlik tarım işçiliği yapmak üzere ABD’ye getirilmesi için yasal bir yol sağlıyor.

Mahsul yetiştiricileri mevsimlik işgücü ihtiyaçlarını karşılamak için bu programı kullanabilir, fakat çiftlikler, mandıralar ve domuz ve kümes hayvanı işletmeleri gibi çoğu hayvancılık üreticisinin yıl boyunca işgücü ihtiyaçlarını karşılamak için programı kullanmasına yasal olarak izin verilmiyor.

Bu kısıtlamanın bir istisnası, H-2A işçilerini yıl boyunca kullanabilen koyun ve keçi işletmeleri gibi merada çiftlik hayvanı üreticileri için yapılıyor.

H-2A programındaki işverenler, ABD’li işçileri işe alma çabalarının başarılı olmadığını göstermeli ve ABD Çalışma Bakanlığı da bunu belgelemeli.

Buna ek olarak, federal hükümet, bir ABD vatandaşına ödenmesi gereken ücreti aşmayan yeterli ücret ve barınma imkanı sağlamasını şart koşuyor.

H-2A programı kapsamındaki işçiler söz konusu olduğunda, eyaletler arasında başı Cumhuriyetçi Florida çekiyor. Onu California, Georgia, Washington ve Kuzey Caroline takip ediyor.

Bu vize türünde de başı Meksikalı işçiler çekiyor (%90 civarı). Mesikalıları ise, Güney Afrikalılar takip ediyor.

Bununla birlikte, göçmen işçi tutan çiftçiler, H-2A Geçici Tarım İşçisi programının maliyetinin kendileri için gitgide arttığına da işaret ediyorlar.

Trump’ın göçmen operasyonlarından sonra

Özellikle tarımsal işgücü söz konusu olduğunda, Amerikalı çiftçilerin göçmen karşıtı operasyonlardan endişelenmek için yeterince sebebi olduğu görülüyor.

Örneğin Kansas De Soto’daki Bowlin Farms’ın sahibi Steve Bowlin, “Hepimizin yediği gıdayı üretmeye çalışmak, göçmen işçiler olmadan neredeyse imkansız. Vizeli tarım işçilerini getirmek için hükümet aracılığıyla H-2A programını kullanıyoruz, çünkü ABD’de yaptığımız işi yapacak yeterli sayıda işçi yok,” diyor.

Öte yandan ABD’de tarımsal alanlar ve tarım istihdamı zaten düşme eğiliminde. ABD Tarım Bakanlığına göre, 2017’den 2022’ye kadar çiftlik sayısında %7’lik bir düşüş yaşandı, yani sadece beş yılda yaklaşık 142.000 çiftlik azaldı.

Çiftçiler, kuş gribi salgınları ve artan yem ve gübre maliyetleri de dahil olmak üzere işletmelerini ayakta tutmak için çeşitli zorluklarla karşı karşıya.

Eğer “belgesiz” işçiler de geldikleri ülkelere gönderilirlerse, özellikle ABD tarımında halihazırda var olan ithalata yönelme eğilimi artabilir. Ameirkan gıda ithalatında Meksika’nın yeri, yıllar içinde üçte ikiden beşte dörde doğru artma eğiliminde.

Trump’ın ilk ticaret savaşlarından bu yana, Çin de tarımsal ithalatını güneye kaydırmış durumda. Pekin, Arjantin ve Brezilya gibi ülkelerden de daha fazla tahıl satın alıyor; bu ülkeler, 2023 yılında Çin’in en büyük mısır tedarikçisi olarak ABD’yi geride bıraktı.

Örneğin Financial Times’a konuşan Iowa Çiftçiler Birliği Başkanı Aaron Lehman, son ticaret savaşında, “Asyalı alıcılarımızın çoğu Güney Amerika’daki soya fasulyesi üreticileriyle ilişkiler geliştirmeye başladı ve pazarımızdan giderek daha fazla pay aldılar ve biz bunu geri alamadık,” diyor.

Yeni bir ticari gerginlik ihtimali, ürün fiyatlarındaki düşüş ve artan maliyetlerden etkilenen Amerikalı çiftçilerin zaten zor durumda olduğu bir döneme denk geliyor. ABD Tarım Bakanlığının verilerine göre, kârın geniş bir ölçüsü olan net çiftlik geliri 2022’de 181,9 milyar dolarken, 2024’te 140,7 milyar dolar olması öngörülüyor, ki bu, %23’lük bir düşüş demek.

Yeni ekipman yatırımlarının azalırken, düşük talep nedeniyle tarım makineleri satanlar da zor durumda.

Orta ve Güney Amerika’da tarımsal ürünlerin, kısmen işgücü maliyetlerinin de az olması nedeniyle ucuza mal edilmeleri, Amerikan tarımında gerileme ile göçmen işçilerin azaltılması eğilimini besleyebilir.

Trump’ın Tarım Bakanı olarak seçtiği Brooke Rollins’in, Kongre onay oturumunda H-2A programını kaldırmayı değil reforme etmeyi savunması da tarımdaki yönelimlere ilişkin ipuçları veriyor.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Rubio: Hoşlarına gitmiyor ama tek plan, Trump’ın planı

Yayınlanma

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Başkan Donald Trump’ın Ukrayna’daki çatışmayı sona erdirmek için ateşkes arayışında olduğunu ve Orta Doğu için yeni bir plan üzerinde çalıştığını açıkladı. Rubio, Trump’ın doğrudan diplomasi yaklaşımını vurgulayarak, Avrupa ülkelerinin Ukrayna’ya güvenlik garantileri sağlaması gerektiğini belirtti.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, perşembe günü yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump’ın Ukrayna’daki çatışmayı sona erdirmeye kararlı olduğunu ve ilk adım olarak ateşkes arayacağını söyledi.

Rubio, bir radyo programında yeni yönetimin dış politika önceliklerini özetleyerek, Trump’ın diplomasiye ve anlaşma yapmaya yönelik doğrudan yaklaşımını vurguladı.

Rubio, Clay Travis and Buck Sexton Show programında Trump’ın hem Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hem de Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile görüştüğünü ve her iki liderin de savaşın sona ermesini istediğini kaydetti.

Rubio, “Savaşı sona erdirmek istiyor. Sadece bir duraklama aramıyor, sona ermesini istiyor,” dedi ve ekledi: “Belki bu bir ateşkesle başlar. Henüz anlaşmaya varılmadı, hatta müzakere bile edilmedi, ama sadece şunu söylüyorum ki, yardım koridorları açmak ve her iki tarafın da enerji altyapısını hedef almadığından emin olmak gibi şeyler de var.”

Rubio, herhangi bir çözümün sadece ABD, Avrupa ve NATO’yu değil, küresel bir çabayı gerektireceğini vurguladı. Avrupa ülkelerinin Ukrayna için güvenlik garantileri sağlaması gerektiğini öne sürdü.

Rubio, “Avrupa’nın Ukrayna için kalıcı güvenlik garantileri sağlaması gerekecek. Bunu yapmaya istekli olması gerekenler Avrupalılar olacak,” şeklinde konuştu.

Dışişleri Bakanı, kendisi ve Başkan Yardımcısı’nın cuma günü Münih’te Zelenskiy ile görüşeceğini doğruladı. Uzun bir aradan sonra Rus mevkidaşlarıyla temasların yeniden başlayacağını ve Rus yetkililerle görüşmelerin de yapılacağını belirtti.

Rubio, “Ruslarla yaklaşık iki buçuk yıldır konuşmadık, bu yüzden Başkan’ın dün Vladimir Putin ile yaptığı görüşme, iki buçuk yıl sonra Vladimir Putin ile yapılan ilk başkanlık görüşmesiydi,” değerlendirmesini yaptı.

Gazze’ye dönecek olursak, Rubio, Başkan Trump’ın bölge için, özellikle de çatışma sonrası Gazze’nin geleceğiyle ilgili bir plan aradığını söyledi. Trump’ın, başka ülkeler uygulanabilir alternatifler sunmazsa, ABD’nin Gazze’de daha büyük bir rol üstlenmesi yönündeki önerisinden bahsetti. Rubio, “Başkan, tamam o zaman, biz de bunu yapacağız diyor. Bunu üstleneceğiz. İnsanları yerlerinden oynatmak zorunda kalacağız. Şu anda ortada olan tek plan bu,” dedi. Arap ülkelerinden de yakında kendi önerilerini sunmalarının beklendiğini de sözlerine ekledi.

Rubio, “Hoşlarına gitmiyor ama tek plan, Trump’ın planı. Daha iyi bir planları varsa sunmanın tam zamanı. Bunu heyecanla bekliyoruz,” diye konuşarak bölgedeki ülkeler “bu konuyu halledemezse, İsrail’in bir şeyler yapması gerekeceğini” ileri sürdü. Rubio, “Başladığımız yere döneriz, bu da sorunu çözmez,” ifadesini kullandı.

Rubio, Trump’ın dış politika tarzını önceki Biden yönetiminin tarzıyla karşılaştırarak, Trump’ın doğrudanlığını ve kararlılığını vurguladı. Rubio, “Biden ve Trump aynı evrende bile değiller, değil mi? Yani, aynı evrende bile değiller,” dedi.

Trump’ın net iletişiminin ve kararlı bir şekilde hareket etme isteğinin öngörülebilirlik sağladığını ve dış politika sonuçlarını iyileştirdiğini savunan Rubio, “Ne yapacağını söylüyor ve sonra da gerçekten yapıyor,” diye konuştu.

Latin Amerika’ya gelince, Rubio, El Salvador Devlet Başkanı Nayib Bukele’yi ve suç oranını azaltma yaklaşımını övdü. El Salvador’un çete üyelerini geri almak da dahil olmak üzere güvenlik konularında ABD ile işbirliği yapmaya istekli olduğunu belirtti.

Rubio, “Gitti ve temelde tüm bu çete üyelerini topladı ve hepsini büyük bir hapishaneye tıktı… Ve aniden suç ortadan kayboldu, bir gecede,” değerlendirmesini yaptı.

Meksika konusunda Rubio, yönetimin odak noktasının sınır güvenliği olduğunu, insan kaçakçılığını, uyuşturucu kaçakçılığını ve kartel faaliyetlerini durdurmayı amaçladığını belirtti.

ABD’nin, ABD’den Meksika’daki kartellere yapılan silah kaçakçılığı da dahil olmak üzere bu sorunları ele almak için Meksika ile ortak bir plan üzerinde çalıştığını söyledi.

Rubio, “Onlarla toplu bir plan üzerinde çalışıyoruz, değil mi? Sınırın kendi taraflarında onlarla, biz de kendi tarafımızda birlikte çalışacağız, böylece onların silah kaçakçılığı sorununu, fentanil sorununu, kitlesel göç sorununu ve kartel sorununu çözebiliriz,” diye ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English