DÜNYA BASINI

BRICS’te ‘genişleme’ tartışmaları ve Çin etkisi

Yayınlanma

Foreign Policy’de BRICS’in (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) genişlemesiyle ilgili tartışmaları ele alan bir makale yayınlandı.

Gruptaki ülkeler arasındaki farklılıklara vurgu yapılan yazıda, buna rağmen hiçbir BRICS liderinin grubun yıllık zirvelerini kaçırmadığı, hatta COVID-19 salgını sırasında da toplantıların sanal olarak gerçekleştiği vurgulanıyor. Batı’daki beklentilerin aksine, diplomatik ve ekonomik bağların çözülmek yerine güçlendiği ve BRICS üyeliğinin, her üyenin dış politika kimliğinin merkezi bir unsuru haline geldiği ifade ediliyor. 2014’te Hindistan’dan Narendra Modi ve 2018’de Brezilya’dan Jair Bolsonaro gibi sağcı popülist liderlerin seçilmesi de dahil olmak üzere önemli ideolojik değişimlerin bile ülkelerin kulübe olan bağlılığını önemli ölçüde değiştirmediği kaydediliyor.

Makalede, buna rağmen BRICS’in, bu Ağustos ayında Johannesburg’daki 15. zirvesine yaklaşırken, “genişleme” konusunda benzeri görülmemiş bir “anlaşmazlık” yaşadığı öne sürülüyor. Ve bu süreç, “artan Çin etkisi karşısında BRICS kimliğinin bir sınavı” olarak değerlendiriliyor.

Aralarındaki birçok anlaşmazlığa ve gerginliğe rağmen, BRICS üyelerinin, Batılı analistlerin genellikle takdir ettiğinden daha fazla ortak noktaya sahip olduğu vurgulanan yazıda, ekibin katılımcıları için ürettiği stratejik faydaların, hala maliyetlerin çok üzerinde olduğu ifade ediliyor. Ve bu bağlamda öne çıkan ortak dört unsura işaret ediliyor:

Çok kutupluluğun, dayanışmanın, yatırımın bir aracı

“İlk olarak, tüm BRICS üyeleri çok kutupluluğun ortaya çıkışını hem kaçınılmaz hem de genellikle arzu edilir bir şey olarak görüyor ve bloğu Batı sonrası küresel düzeni şekillendirmede daha aktif bir rol oynamanın bir yolu olarak tanımlıyor. Üye devletler, ABD önderliğindeki tek kutupluluğa dair köklü bir şüpheciliği paylaşıyor ve BRICS uluslarının Washington ile müzakere ederken stratejik özerkliklerini ve pazarlık güçlerini artırdığına inanıyorlar. Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar’ın 1 Haziran’da Güney Afrika’nın Cape Town kentinde düzenlenen BRICS dışişleri bakanları toplantısında yaptığı açılış konuşmasında söylediği gibi, ekonomik gücün -muhtemelen Batı’da- yoğunlaşması, ‘çok fazla ulusu çok az kişinin insafına bırakıyor.’

İkinci olarak, BRICS grubu, diğer tüm üyeler için son derece önemli hale gelen bir ülke olan Çin’e ayrıcalıklı erişim sağlıyor. Grubun kuruluşundan önce Pekin ile sınırlı bağları olan özellikle Brezilya ve Güney Afrika, daha Çin merkezli bir dünyaya uyum sağlarken BRICS’ten yararlandı. Sadece devlet başkanlarının katıldığı zirveler değil: Bakanlar ve diğer yetkililer iklim, savunma, eğitim, enerji ve sağlık gibi konuları tartışmak için sık sık bir araya geliyor. Ve büyük ölçüde göz ardı edilen gruplaşma, hükümet yetkililerinin, düşünce kuruluşlarının, üniversitelerin, kültürel kuruluşların ve yasa koyucuların dahil olduğu sayısız yıllık toplantı düzenledi (bazı yıllarda 100’den fazla). BRICS üyeliği ayrıca ülkelere, 2013’teki beşinci BRICS zirvesi sırasında oluşturulan Şanghay merkezli Yeni Kalkınma Bankası’nda (NDB) kurucu hisse sağladı.

Üçüncüsü, BRICS üyeleri genellikle birbirlerine her türlü hava koşulunda arkadaş olarak davrandılar. Grup, küresel sahnede geçici olarak zorluklarla karşılaşan üye ülkeler için güçlü bir diplomatik cankurtaran salı oluşturdu: BRICS kardeş ülkeleri, Rusya’nın 2014’te Kırım’ı ilhak etmesinden sonra Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i diplomatik tecritten korudu ve yakın müttefiki Donald Trump’ın ABD başkanlığı için başarısız yeniden seçilme girişimi ardından kendisini küresel olarak izole edilmiş bulduğunda Bolsonaro’nun yanında yer aldı. Rusya’nın 2022’de Ukrayna’yı tam ölçekli işgalinden sonra Putin, kendisine açık diplomatik ve ekonomik destek sağlamak (Çin), yaptırımları aşmaya yardım etmek (Hindistan), askeri tatbikatlara katılmak (Güney Afrika) veya savaşla ilgili anlatılarına destek bulmak (Brezilya) için diğer BRICS ülkelerine güvendi. BRICS desteği olmasaydı Rusya bugün kendisini çok daha zor bir durumda bulurdu.

Son olarak, BRICS üyesi olmak, yıllardır ekonomik olarak durgunlaşan ve artık yükselen güçler olmaktan çok uzak olan Brezilya, Rusya ve Güney Afrika için hatırı sayılır bir prestij, statü ve meşruiyet yaratıyor. Brezilya, küresel GSYİH’daki payında geride kalmış olsa da, analistler onu yükselen bir güç olarak tanımlamaya devam ediyor – bu, yatırımı kolaylaştırıyor ve başkent Brasília’daki hükümetin diplomatik olarak ağırlığının üzerine çıkmasına izin veriyor. Şu anda yaklaşık 20 ülkenin gruba üyelik arayışında olması, BRICS mührünün gücünü koruduğu fikrini doğruluyor.”

Çin liderliğindeki bir ittifaka mı dönüşecek?

 Grubun, tam da bu genişleme konusunda, 14 yıl önceki kuruluşundan bu yana en büyük anlaşmazlığı yaşadığı savunulan yazıda, Pekin’in yıllardır yeni üyeler entegre etmeyi ve bloğu yavaş yavaş “Çin liderliğindeki bir ittifaka” dönüştürmeyi hedeflediği öne sürülüyor.

Pekin’in, “BRICS Plus” konseptini (ülkeleri tam üyelik vermeden önce birliğe yaklaştıran bir mekanizma) sunduğu 2017 yılından bu yana genişlemeyi gündeme getirmeye çalıştığı kaydedilen yazıda, Rusya’nın da Ukrayna müdahalesinin ardından, Batı’nın ülkeyi tecrit etme girişimlerine karşı Rusya’ya sempati duyan bir blok oluşturmaya yardımcı olabileceğini düşündüğünden, genişlemenin çıkarına olduğuna inandığı ifade ediliyor.

Öte yandan Brezilya ve Hindistan’ın, “daha küçük güçleri içeren seyreltilmiş bir kulüpten kazanacakları daha az şey olduğundan”, BRICS’e yeni üyeler eklemek konusunda uzun süredir temkinli davrandığı belirtiliyor. Hem Brezilya hem de Yeni Delhi’nin, genişlemenin grup içindeki Brezilya ve Hindistan nüfuzunu kaybetmesine yol açacağından korktukları söyleniyor. Onların gözünde, yeni üyelerin büyük ölçüde Pekin’e daha kolay erişim elde etmek için katılacağı, bu durumun da BRICS pozisyonlarını “daha Çin merkezli” ve potansiyel olarak “daha az ılımlı” hale getireceği ifade ediliyor. BRICS içinde geleneksel olarak en az etkiye sahip olan Güney Afrika’nın ise, bahislerini korumaya çalıştığı yorumu yapılıyor.

Ağustos zirvesinde genişleme gündemi

2009’da Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in temelini attığı oluşuma, Güney Afrika Cumhuriyeti de 2010’da katıldı.

BRICS, G7 gibi Batı merkezli uluslararası kurumların eşitsiz yapı ve kararlarını eleştirirken, çok kutuplu bir dünya doğrultusunda uluslararası yapılarda ve normlarda reform talebinde bulunuyor.

Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 42’sini oluşturan BRICS ülkeleri, küresel ihracatın yüzde 18’ini kontrol ediyor. 5 ülkenin gayri safi yurt içi hasılası, G7 ülkelerinin dünyadaki payını aşıyor. Dünya Bankası verilerine göre, BRICS’in küresel gayri safi yurt içi hasılası, 2010’da yüzde 18 iken, bu oran 2021’de yüzde 26’ya yükseldi.

Ekonomi alanında BRICS, 2015’te gelişmekte olan ülkelerdeki kalkınma projelerine kredi vermek için Yeni Kalkınma Bankasını (NDB) kurma kararı aldı. NDB’nin, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi Batı merkezli kurumlara alternatif olması amaçlandı. Bangladeş, Mısır, Uruguay ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), NDB’ye 2021’de katılırken, 30’dan fazla ülkenin de bu bankaya katılma başvurusu söz konusu. NDB yetkilileri, Suudi Arabistan’ın bankaya üyeliği konusunda önemli görüşmeler yaptıklarını bildirdi.

BRICS’in, küresel politika ve ekonomide artan önemine paralel olarak son yıllarda çok sayıda ülkeden üyelik talebi geliyor.

Bunlar arasında bilinenlerin başında Afganistan, Arjantin, BAE, Bahreyn, Bangladeş, Belarus, Cezayir, Endonezya, İran, Kazakistan, Meksika, Mısır, Nikaragua, Nijerya, Pakistan, Senegal, Sudan, Suudi Arabistan, Tayland, Tunus, Uruguay, Venezuela ve Zimbabve gibi ülkeler geliyor. Arjantin, Cezayir, İran ve Mısır, resmi olarak BRICS’e katılmak için başvurdu.

BRICS liderleri, 22-24 Ağustos’ta yapılacak zirvede, tüm bu talepleri “genişleme gündemi” içerisinde değerlendirecek.

Çok Okunanlar

Exit mobile version