DÜNYA BASINI

Ekim başarısızlıkları

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Gazze Şeridi’ndeki Filistinli grupların başlattığı saldırı ve halihazırda devam eden savaş hali, hatırı sayılır bir süredir “yargı reformu” ısrarıyla protestoların muhatabı olan Başbakan Binyamin Netanyahu’nun aleyhindeki seslerin gürleşmesine de vesile oldu. O taraftan bakıldığında Netanyahu, ultra sağcı bir kabineyle savaşa zemin hazırlayacak tüm taciz ve ihlalleri bir bir gerçekleştirmişti.

Gazze’den İsrail’e binlerce füze saldırısı düzenlenirken gruplar da bölgedeki yasa dışı yerleşimlere girdiler. Hem Filistin hem de İsrail tarafında kayıplar ağırlaşırken Tel Aviv yönetimi, Gazze’ye saldırılarını sürdürüyor.

İsrailli yazar ve eski üst düzey general Matti Peled’in oğlu olan Miko Peled, Filistinlilerin son saldırılarını ve İsrail’in siyasi ve askeri yöneticilerinin içinde bulunduğu durumu ele alan bir makele kaleme aldı.


Ekim başarısızlıkları

Miko Peled

Mondoweiss

7 Ekim 2023

Ekim 1973’te ve yine Ekim 2023’te İsrail’in siyasi ve askeri komuta kademesinde çöküş yaşandı. Arapların böylesine cüretkâr bir saldırı başlatacak kadar yetenekli ya da cesur olduklarını hayal bile edemezlerdi.

Bu yazının kaleme alındığı sırada Gazze’den çıkan Filistinli savaşçılar, çoğunlukla Nakab bölgesinde Gazze’yi çevreleyen bir dizi İsrail yerleşiminin kontrolünü ellerinde tutuyorlardı. Yaklaşık on altı saat oldu ve hala İsrail ordusu ve diğer güvenlik güçleri tabiri caizse elektrik düğmesini bulmaya çabalıyor. Gazze’deki Filistinliler, roket saldırıları ve geniş çaplı bir kara hücumunu içeren müşterek bir askeri harekatla 1948 Filistin’ine ya da “İsrail’e” eşi benzeri görülmemiş bir taarruz başlattı.

6 Ekim 1973’teki sürpriz saldırının haberini veren İsrailli gazeteci Oded Ben-Ami, bugün de yayındaydı. Bugünkü saldırıdan bir sis şoku olarak bahsederken 1973’ten 6 Ekim başarısızlığı olarak bahsetti. Bugün ise 7 Ekim başarısızlığına tanıklık ettiğimizi söyledi. Her iki durumda da bu büyüklükte bir sürpriz saldırıyı önlemesi ya da en azından uyarması gereken tüm sistemler çökmüştü.

Nakab ve özellikle de Gazze civarındaki yerleşimlerde yaşayan İsrailliler, on saatten fazla bir süredir Filistinli savaşçıların kontrolü elinde tuttuğu ve İsrail’in yalnızca ufak bir askeri varlığının bulunduğu bir kuşatma altında. Kavraması belki de daha zor olan şey ise Filistinli savaşçıların İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze Tugayı karargâhına —tugay komutanı bir general burada görev yapıyor— girmiş ve burada kontrolü ele geçirmiş olması. Gazze’den gelen Filistinliler, terk edilmiş İsrail tankları karşısında şaşkınlık içinde askeri üssün etrafında elini kolunu sallayarak dolaşıyor.

Bu arada, bölgedeki İsrail hastanelerinde binlerce yaralı bulunuyor ve bu saldırıda 200’den fazla İsraillinin öldüğüne dair haberler geliyor. Gazze’deki Filistinliler ellerinde çok sayıda rehine olduğunu bildiriyor.

Her yıl 6 Ekim’e giden günler ve haftalar boyunca İsrail basını, Yom Kippur Savaşı olarak da bilinen 1973 Ekim Savaşı hakkında makaleler, hikayeler ve zaman zaman ilk kez gösterilen bir film klibi veya tanıklık yayınlar. Mısır ve Suriye ordularının 1973 yılının Yom Kippur gününde başlattığı sürpriz saldırı yalnızca İsrail ordusu için değil, İsrail halkı için de yıkıcı olmuştu. Şimdi, 6 Ekim felaketinden elli yıl sonra, Filistinliler İsraillilere bir başka kaba uyandırma çağrısı yaptılar.

1973’te savaşın başladığı günü asla unutmayacağım. Yom Kippur’da güneşli bir öğleden sonraydı ve ibadet etmeyen bir Yahudi evi olduğumuz için sinagogda değildik ya da oruç tutmuyorduk. Savaş haberi geldiğinde ve sirenler çaldığında bir arkadaşımın evinde takılıyordum. Arkadaşımın babası eve gitmemi önerdi, ben de gittim. Evim sadece beş dakikalık bir yürüyüş mesafesindeydi ama ürkütücüydü. Kudüs ve Tel Aviv arasındaki ana otoyol olan Route 1’in hemen yukarısındaki tepede sakin bir mahallede yaşıyorduk. Yom Kippur olduğu için epey sessiz bir gündü, trafik ya da toplu taşıma yoktu ve bir savaşın daha başladığını öğrenmek garip hissettiriyordu.

O zamana dek İsrailliler, dünyanın en iyi ordularından biri olan İsrail ordusunun —ya da biz öyle sanıyorduk— her zaman galip geldiği ve Arapların aşağılandığı kısa, kesin sonuçlu savaşlara ve kahramanca harekatlara alışkındı. Eve geldiğimde babam telefonda arkadaşı ve eski silah arkadaşı emekli general Ezer Weizman ile konuşuyordu. İkisi de bundan sadece birkaç yıl önce İsrail yüksek komuta kademesinin kıdemli üyeleriydi ve 1967 savaşından sonra emekli olmuşlardı.

Tel Aviv’den canlı yayın yapan İsrailli bir muhabir, Siderot ve diğer İsrail yerleşimlerinde Filistinli savaşçılarla çatışma sahneleri gerçek zamanlı olarak gösterilirken “İsrailliler büyük savaşlar döneminin sona erdiğini sanıyordu,” dedi. İsraillilerin unuttuğu ya da belki de hiç fark etmediği şey, İsrail askerlerinin cesur ve kesinlikle yenilmez olmadığı. On yıllar içinde, İsraillilerin savaşta Arap eşdeğerlerinden daha aşağı oldukları ortaya çıktı.

Yaygın kanı, 1967 savaşındaki mağlubiyet ve aşağılanmanın ardından “Arapların bize saldırmaya cesaret edemeyeceği” yönündeydi. Ama saldırdılar ve 1973’te İsrail ordusunu pantolonları inikken yakaladılar. Mısır ordusu binlerce askerin Süveyş Kanalı’ndan Sina yarımadasına geçmesini sağlayacak köprüler inşa ederken İsrailli yedek askerler sığınaklarında uyuyorlardı. Bu Mısır birlikleri daha sonra İsrail sığınaklarına girip İsrail askerlerini öldürmeye ve esir almaya başladılar. Ardından Mısır kuvvetleri Sina çölünü ele geçirdi, şimdi de Filistin güçleri işgalci İsrail yerleşimlerinin tamamını.

Mısır ordusu rahat ve direnişsiz bir şekilde Sina Yarımadası’na, Suriye ordusu da İsrail’in 1967’de işgal ettiği Golan Tepeleri’ne ilerledi. Suriyelilerin, bir tuzağa doğru ilerledikleri endişesiyle durmasalardı, Golan Tepelerini alabilecekleri ve direnişle karşılaşmadan Celile’ye ulaşabilecekleri söyleniyor.

İsrail Genelkurmay Başkanı General David Elazar’ın 1973’te “kemiklerini kıracağız, onları yeneceğiz,” dediğini ve annemin acı acı gülerek, daha çok kendi kendine, “bunu önlemeniz gerekiyordu ve şimdi bu kadar çok genç çocuk öldü,” dediğini hala hatırlıyorum. Onu tanıdığım kadarıyla, ifade ettiği acı, savaşın tüm taraflarındaki çocukların ölümü içindi.

Ezer Weziman emekli oldu ve bugünkü Likud’un öncülü olan sağcı parti Herut’a katıldı, babam ise akademik kariyerine ve İsrail siyasetinde sol siyaset olarak kabul edilen politikaya atılmak üzere emekli oldu. İkisi de ömür boyu arkadaş kaldılar. Savaş patlak verdiğinde, ilk tepki 1967 yüksek komuta kademesini oluşturan generalleri çağırmak oldu, böylece günü kurtarabileceklerdi.

Bu generallerden bazıları hala görevdeydi, bu yüzden emekli olanları çağırdılar; ikisi hariç tamamı: babam Matti Peled ve Ezer Weizman. Weizman artık bir politikacıydı, bu yüzden çağrılamadı. Babam, Başbakan Golda Meir ve Savunma Bakanı Moşe Dayan’ı —Golda-Dayan ikilisinin— başının belasıydı, zira birkaç yıldır İsrail yönetimine Arap komşularıyla barış yapma çağrısında bulunuyordu.

Golda-Dayan ikilisine karşı yöneltilebilecek suçlamaların listesi bu makale için çok uzun ama naçizane görüşüme göre asıl suçlanması gereken şey, kibirleri olmasaydı savaşın tamamen önlenebileceği. 1970 yılında Enver Sedat Mısır Cumhurbaşkanı olduğunda, İsrail ile bir barış anlaşması yapılması çağrısında bulunmuş ve Golda-Dayan liderliğindeki hükümet onu görmezden gelmişti. Üç yıl boyunca Mısır’dan alınan toprakları barışçıl yollarla geri almaya çalıştıktan sonra savaşı seçti.

Filistinliler onlarca yıldır özgürlük talep ediyor, dolayısıyla iyi planlanmış ve uygulanmış bu saldırının önceden tahmin edilmesi gerekirdi. Fakat İsrail, ordusunun beceriksiz, aşırı kibirli ve kendine aşırı güvenen bir ordu olduğunu bir kez daha gösterdi.

Babam o yıllarda İsrail gazetesi Ma’ariv’de yazıyor ve kamuoyu önünde pek çok konuşma yapıyordu. İsrail yönetimini, Filistin halkının meşru temsilcisi olarak gördüğü FKÖ de dahil olmak üzere Arap komşularıyla barış müzakereleri yapmaya çağırıyordu. Özellikle Golda-Dayan ikilisini eleştiriyordu. Onların öngörü eksikliği, korkaklıkları ve Sedat’ın barış çağrısını görmezden gelerek sorumsuzca hareket ettiklerine dair sert ifadeler kullanmıştı. Söylemeye gerek yok, aralarında sevgi bağı yoktu.

Hikâyenin bir başka kişisel yönü de kardeşim Yoav Peled ile ilgili. O sırada ABD’de eğitim görüyordu ve orada bulunan eski İsrailli subayların derhal geri dönüp ülkeleri için savaşmalarını sağlamayı amaçlayan bir girişimin parçasıydı. O da döndü ve onu havaalanından alıp doğrudan bir ordu üssüne götürdüğümü hatırlıyorum, ardından bir tank birliğinin komutasını alıp Mısırlılara karşı savaşa katılacaktı. Bu kulağa çılgınlık gibi geliyorsa, öyle olduğu içindir. Yine de o dönemde hâkim olan atmosfer buydu.

İsrail komutanlığı bugün olduğu gibi o zaman da mutlak bir kaos içindeydi. Kardeşimle irtibatı kaybetmiştik ve kimse nerede olduğunu bilmiyordu. İsrail ordusu ağır kayıplar veriyordu; çok sayıda asker kayıptı ve belirli bir askerin ölü mü yoksa sağ mı olduğunu ya da esir mi alındığını öğrenmenin hiçbir yolu yoktu. Bu durum bugün de geçerli, fakat bir istisna var: Ölenler, yaralananlar ve kaybolanlar İsrailli siviller, zira hiç kimse Arapların böylesine cüretkâr bir saldırı düzenleyecek kadar yetenekli ya da cesur olduğunu düşünmemişti.

O zaman olduğu gibi bugün de iletişim kopukluğu söz konusu. Ancak o zaman daha da kötüsü, bazı emekli generaller geri döndüğü için net bir emir komuta zincirinin olmamasıydı, yani emir komuta çöküşü ordunun en üst kademesinde mevcuttu.

Savaş sona erdikten sonra bir soruşturma komisyonu hükümeti suçsuz buldu ve tüm suçu ordu yönetimine attı. Fakat ortada çok fazla suç vardı ve hükümeti aklamak büyük bir hataydı, zira ordu emirleri hükümetten alıyordu, tersi değil.

Mısırlıların 1973’te saldıracağına dair güvenilir istihbarat vardı. Bu istihbarat Mossad, askeri istihbarat ve hatta İsrail yönetimini savaşın yakın olduğu konusunda uyaran Ürdün’ün merhum Kralı Hüseyin de dahil olmak üzere farklı kaynaklardan geliyordu. İsrail istihbarat teşkilatlarının 7 Ekim 2023 saldırısına karşı hazırlıksız olmalarını nasıl gerekçelendirecekleri merak konusu.

Altı yıl sonra Mısır Sina Yarımadasını geri aldı ve iki ülke arasında bir barış anlaşması imzalandı. Golda-Dayan ikilisi görevden alındı ama Dayan yeni sağcı hükümette yüksek makamlara geri dönmeyi başardı. Golda büyük bir lider olarak mirasını sürdürdü, her ne kadar öyle olmadığı açık olsa da.

İsraillilerin kalplerinde ve zihinlerinde 1973 savaşının utancı hala yaşarken, şimdi yeni ve belki de daha büyük bir utanç mevcut. İsrail, 1973’ten önceki savaşlarda hep düşmanları zayıf ve hazırlıksızken saldırmıştı. Ekim 1973’te ve yine Ekim 2023’te İsrailliler kendi ilaçlarının tadına baktılar. Dahası, askeri ve siyasi olarak dağıldılar.

Kesin olan bir şey var: bu harekât ne kadar başarılı olursa olsun, Filistinliler muhtemelen ağır bir bedel ödeyecek. El Halil’den arkadaşım aktivist İsa Amro’nun İsrail askerleri tarafından fena şekilde dövüldüğü ve gözaltına alındığı bildirildi. El Halil’den gelen bir habere göre tıbbi bakıma ihtiyacı var. O sadece bir örnek. Umarım Filistinlilerin bu askeri başarısı tüm Filistinliler için gerçek bir siyasi kazanım olur.

FHKC üst düzey yetkilisi ‘Aksa Tufanı’nı Harici için yazdı

Çok Okunanlar

Exit mobile version