DÜNYA BASINI

El Cezire: İhvan düştü ama bitmedi

Yayınlanma

Mısır’ın eski Cumhurbaşkanı ve Müslüman Kardeşler’in ülkedeki lideri Muhammed Mursi’nin 3 Temmuz 2013’te iktidardan devrilmesinden bu yana Müslüman Kardeşler’in “ihtişamlı” günlerinden geriye, gittikçe küçülen küçüldükçe radikalleşen bir yapı kaldı.

Mısır’da ordu ve polis 10 gün önce bugün, Rabia Meydanı’nda toplanan Müslüman Kardeşler üyeleri ve destekçilerini zor kullanarak dağıttı ve Mısır hükümeti, Aralık 2013’te Müslüman Kardeşleri terör örgütü ilan ederek tüm faaliyetlerini yasakladı. Örgütün üyeleri de Mısır’dan ayrılarak Türkiye ve bölgedeki çeşitli ülkelere dağıldılar.

Hareket alanı daralan ve iç çekişmelerle boğuşan örgütün bölgede bir geleceği, en azından Mursi dönemindeki gibi “parlak” bir geleceği yok gibi görünüyor. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin örgütle kararlı mücadelesinin örgüt içindeki şiddet yanlısı eğilimi güçlendirmesi de bir zamanlar “bölgeyi demokratikleştirecek model” diye sunulan projelerin gerçek yüzünü su yüzüne bir kez daha çıkarıyor.

Peki İhvan projesinin çökmesinden 10 yıl sonra Müslüman Kardeşler’in geleceği ve bölgedeki rolü ne olacak?

Müslüman Kardeşlerin Körfez’deki tek destekçisi Katar’ın görüşlerini yansıtan El Cezire, İhvan’ın geleceği ile ilgili bir analiz haber yayınladı. Örgüt içi tartışmaları ve şiddet eğiliminin nedenini açıklamaya çalışan analizde görüşlerine başvurulan uzmanlar, örgütün siyasi bir güç olarak devam edeceğine şüpheyle yaklaşıyor. Ancak yine de belki de bunca yıllık dostluğun hatırına örgütün tarihten silinmeye yüz tuttuğunu söylemeye dili varmıyor. Onlara göre, “İhvan düştü ama bitmedi.”

***

Müslüman Kardeşler’in geleceği

Ahmed İbrahim

Kahire’nin Rabia Meydanı’ndaki katliamdan on yıl sonra İslamcı hareket hâlâ ayakları üzerinde durmaya çalışıyor.

Mısır’da siyasi muhalefet için alan, bilindiği gibi son derece kısıtlı.

Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin askeri darbeyle devrilmesine karşı gösteri yapan en az 900 protestocunun öldürüldüğü Rabia katliamının üzerinden on yıl geçmişken, Mursi’yi görevden alan şimdiki Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin ülke içinde endişelenmesi gereken muhalefet neredeyse yok.

Mursi’nin 2012’de bir yıllığına cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğunda üyesi olduğu Müslüman Kardeşler (İhvan) ise siyasi olarak hâlâ zayıf görünüyor ve bir sonraki adımın ne olması gerektiği konusunda bölünmüş durumda.

Türkiye ile Mısır arasındaki yakınlaşma, Ankara’nın kendi topraklarının Sisi karşıtı kampanyalar için bir üs olarak kullanılmasına daha az sıcak baktığı anlamına geldiği için İhvan’ın sürgündeki üyelerinin Mısır dışında faaliyet gösterebilecekleri alan da daraldı.

Bu, Mısır’ın uzun süreli Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in devrildiği 2011 devriminin hemen sonrasındaki İhvan’ın elde ettiği seçim zaferlerinden uzak bir tablo.

Nihayetinde bu durum, örgütün siyasi bir güç olarak devam eden mirası hakkında sorular sorulmasına yol açtı.

Utrecht Üniversitesi’nde İslam ve Arap çalışmaları profesörü ve Müslüman Kardeşler uzmanı Joas Wagemakers El Cezire’ye yaptığı açıklamada, “Şu anda işler Müslüman Kardeşler için oldukça kasvetli görünüyor, ancak daha önce de benzer krizlerin üstesinden geldiler” dedi.

Wagemakers, Müslüman Kardeşler’in değişen Orta Doğu siyasetinde faaliyet gösterecek daha az alanı olsa da Batı ülkelerindeki faaliyetlerini genişletebileceğini söylüyor.

İhvan, Londra’da bulunan İbrahim Münir’in vefatının ardından Mart ayında Salah Abdulhak’ı yeni Genel Rehber vekili olarak seçti. Yeni bir başlangıç arayışında olan örgütün Abdulhak’ı seçmesinde, on yıllar boyunca düşük bir profil çizmiş olması büyük rol oynamış olabilir.

Müslüman Kardeşler uzmanı ve “Mısır’ın Müslüman Kardeşleri: Varoluşsal Kriz” kitabının yazarı Ömer el-Afifi’ye göre örgüt üç eş zamanlı krizle boğuşuyor: kimlik krizi, meşruiyet krizi ve üyelik krizi.

El-Afifi, “Örgüt, maruz kaldığı birbirini izleyen baskı dalgaları tarafından şekillendirildi ve bu nedenle birçok noktada kendini, kendi terimleriyle tanımlamakta ve kapsamlı bir sosyal ve siyasi bakış açısı ya da manifesto sunmakta başarısız oldu” diyor.

El Cezire yorum için İhvan sözcüsü Suhayb Abdül Maksut ile temasa geçti ancak yanıt alamadı.

Kimlik krizi

Müslüman Kardeşler’in yaklaşık 100 yıllık metinlerinin siyasi şiddet, kadınların toplumdaki yeri ve Müslüman bir toplumda azınlıkların rolü gibi çeşitli konularda net bir ideolojik temelden yoksun olduğu söylenebilir. Bu görüşü savunanlar bunun muhafazakâr ve ilerici üyeler arasında kaçınılmaz bir bölünmeye yol açtığını söylüyor.

Ancak, bazı kayda değer istisnalar dışında, Müslüman Kardeşler şiddet gibi pek çok konuda net bir tavır almaktan kaçındı.

Siyasi şiddete karşı kapsamlı yazılar kaleme alan Müslüman Kardeşler liderlerinin birbirini takip eden nesillerinin çabalarına rağmen, bazı üyeler Müslüman Kardeşler’in temel metinlerini ve İslami metinleri farklı yorumladı.

İhvan’ın temeli, kurucusu Hasan el-Benna’nın hayatı boyunca şiddet kullanımı konusunda muğlaktı. El-Afifi, Hasan El-Benna’nın devrimlere karşı olmakla birlikte Müslüman Kardeşler’in hedeflerine ulaşmak için gerekirse “pratik güç” kullanabileceğini söylediğini belirtiyor.

Bu belirsizlik, hareketin uzun tarihinin farklı noktalarında önde gelen bazı isimlerin şiddet kullanımı konusunda bölünmesine yol açtı ve her iki taraf da El-Benna’nın çalışmalarında kendi görüşlerini destekleyecek argümanlar buldu.

El-Afifi “Müslüman Kardeşler varlığını sürdürmek istiyorsa, kendisini daha kesin bir şekilde tanımlamak zorunda kalacaktır. İslami olan her şey için tek durak noktası olarak var olmaya devam edemez” diyor.

2019’da hapishanede vefat eden Mursi’nin devrilmesinden bu yana Müslüman Kardeşler bu ikilemle mücadele ediyor.

Grubun Yüksek İdari Komite liderlerinden Muhammed Kemal, Mısırlı yetkililere karşı üç aşamalı bir şiddet planı tasarladı. Örgüt, üst düzey siyasi şiddete karşı hâkim duruşa bağlı kalarak bunu reddetti.

Wagemakers, “2013 yılında Müslüman Kardeşler içinde yaşanan bölünme örgütü iki kampa ayırdı: Mısır hükümetinden umudunu kesenler ve hâlâ barışçıl değişimden medet umanlar” diye açıklıyor.

El Cezire’ye konuşan Wagemakers, “İhvan şu anda devlet baskısı nedeniyle radikalleşmeye meyilli, ancak bu radikalleşmenin 1950’ler ve 1960’lardaki seviyeye ulaşacağını sanmıyorum” dedi.

Wagemakers, 1950 ve 1960’larda Müslüman Kardeşler’in devletin baskısı ve üyelerini hapse atması nedeniyle iki kampa ayrıldığını belirtiyor. İlk grup hükümetle iletişim kanalları açık tutarken, diğer grup yöneticilerle doğrudan şiddetli çatışmaları ilerlemenin tek yolu olarak görüyordu.

Meşruiyet krizi

Kimlik krizi meşruiyet kriziyle örtüşüyor. Baskılara ve hapis cezalarına maruz kalan yeni nesil genç üyeler, yaşadıkları deneyimlerin kendilerini 20. yüzyılın ortalarındaki eski nesil ile eşit konuma getirdiğini düşünüyor.

Wagemakers, bu durumun genç üyelerin eski muhafızların ahlaki otoritesini kabul etmesini zorlaştırdığını, İhvan’ın ise “ahlaki otoriteye” öncelik vererek eski liderleri seçmekte ısrar ettiğini söylüyor.

Wagemakers, “[Cemal Abdül Nasır] hükümeti tarafından hapse atıldılar ve işkence gördüler. Bu, onlara örgüt içinde muazzam bir ahlaki otorite sağlıyor. Bunlar 1950’lerin ve 1960’ların mihnesini (çile) yaşamış üyeler.”

Ancak bu yaşlı liderlerin birçoğu huzursuz genç nesli yatıştırabilecek yeni fikirlere sahip değil ve bu da örgüt içinde daha fazla çatlak yaratıyor.

El-Afifi bu mihne temelli meşruiyetin, özellikle de genç üyeler son on yılda kendi çilelerini çoktan yaşadıkları için, geçerliliğini yitirdiğini düşünüyor. Bunun yerine İhvan’ın üyeleri üzerindeki ahlaki otoritesini sürdürebilmesi için yeni meşruiyet biçimleri bulması gerektiğine inanıyor.

Örgütsel kriz

İhvan’ın karşı karşıya olduğu üçüncü kriz ise liderlerinin birçoğunun tutuklanması, öldürülmesi ve sürgüne gönderilmesi nedeniyle örgütsel olarak aldığı darbe.

El-Afifi, “Siyasi ve sosyal bağlamdaki değişiklikler MK’nin geleneksel üye kazanma ve elde tutma mekanizmalarını geçersiz kıldı” diyor.

İhvan üyelerinin coğrafi dağılımı, kurumsal ve örgütsel hafıza kaybıma yol açtığı için liderliğin ele alamadığı bir başka örgütsel karmaşıklık yaratıyor.

El-Afifi ve Varoluşsal Kriz kitabının ortak yazarı Abdurrahman Ayyash’a göre, ikinci kademe, deneyimsiz üyeler “kriz terfileri” diye nitelenen bir şekilde yükseldiler.

Liderlik boşluğu, genç öğrencilerin daha kıdemli üyelerin denetiminden uzak büyük örgütsel sorumluluklar üstlenmesine yol açtı ki bu da bazı genç üyelerin tarihi liderliğin çok fazla gözetimi olmaksızın şiddet araçlarını kullanma becerisini açıklıyor.

İhvan’ın karşılaştığı zorluklara ve siyasal İslamcı hareketler üzerine çalışan akademisyenlerin çizdiği kasvetli tabloya rağmen Wagemakers, Orta Doğu’da yozlaşmış ve otokratik liderlere sahip, sosyal açıdan muhafazakâr toplumlar olduğu sürece, insanların iyi bir şeyler yapmaya çabalayan İslamcı muhalif grupları destekleyeceğini belirtiyor.

“İhvan düştü ama bitmedi” diyor.

Çok Okunanlar

Exit mobile version