Hamas ve El Fetih’ten iki üst düzey yetkilinin Reuters’a verdiği bilgiye göre, aralarında Hamas ve El Fetih’in de bulunduğu Filistinli gruplar, uzlaşı için bu ay Çin’de görüşecekler.
Hamas ve El Fetih, şubat ayında ’ortak Filistin hükümeti’ kurulmasını görüşmek üzere Rusya’nın başkenti Moskova’da bir araya gelmişti. Taraflar Nisan ayında da Pekin’de görüşmüş, Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lin Jian, “İki taraf, siyasal uzlaşmanın diyalog ve istişare yoluyla gerçekleştirilmesi yönündeki siyasi iradesini beyan etti, birçok spesifik konu üzerinde görüşmelerde bulundu ve cesaret verici ilerlemeler kaydetti” ifadelerini kullanmıştı.
Filistinli iki ana grup, Hamas’ın 2006’da parlamento seçimlerini kazanmasından ve 2007’de Gazze’nin yönetimini ele geçirmesinden bu yana anlaşmazlık içinde. Hamas, 17 yıldır Gazze’yi yönetirken Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın başında olduğu El Fetih ise Batı Şeria ile Doğu Kudüs’ü yönetiyor. Mahmud Abbas Hamas’ı savaş nedeniyle eleştirirken, Hamas Abbas’ı İsrail’in tarafını tutmakla suçluyor. Mısır başta olmak üzere iki grup arasında arabuluculuk yapan ülkeler bugüne kadar başarılı olamadı.
Çin’de devam eden müzakerelerin Gazze’nin yönetimi ile ilgili olduğu belirtiliyor.
Washington, savaş sonrası dönemde Gazze’nin kontrolünün “yeniden yapılandırılmış” Filistin Yönetimi’ne verilmesini istiyor. Haziran ayında Reuters’a konuşan Hamas’a yakın bir kaynak, savaş sonrası kurulacak düzende Hamas’ın Filistin topraklarında uluslararası alanda tanınan yeni bir hükümetin parçası olamayacağını kabul ettiğini söylemişti. Hamas’ın üst düzey yetkilisi Basim Naim, kaynağı doğrularken, daha geniş kapsamlı bir siyasi anlaşmanın parçası olarak “Fetih’in Batı Şeria ve Gazze için yeni bir teknokrat yönetimi kabul etmesini istediklerini” söylemişti.
Naim, Hamas’ın Gazze’nin geleceğine yönelik duruşuna dair şunları söylemişti: “Filistin’i yeniden yapılandırmak için siyasi ortaklık ve birlikten bahsediyoruz. Hamas’ın hükümetin içinde olması ya da dışında kalması, bizim ana taleplerimiz arasında değil. Bunu herhangi bir uzlaşma için koşul olarak da görmüyoruz.”