DÜNYA BASINI

Foreign Affairs: ABD’ye rağmen Hamas’ın parçası olduğu Filistin devletini kurma zamanı

Yayınlanma

Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale, ABD’nin “yeniden canlandırıp” İsrail ile masaya oturmaya ve Gazze’yi “yönetmeye” muktedir hale getirmeye çalıştığı Filistin Yönetimi’nin ömrünün tamamlandığı iddiasına dayanıyor. Makaleye göre Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin Yönetimi kuruluşundan itibaren sürdürülemez statükonun koruyucusu olmaya mahkumdu ve öyle oldu. Artık, Filistin Yönetimi ve Hamas’ın da dahil olduğu Filistin devletini kurmanın zamanı geldi. Bu kuruluş süreci FKÖ içinden başlamalı. Makaleye göre, ABD ve İsrail’in bu devleti tanımayacak olmasına rağmen kurulacak devlet ve onun hükümeti “Filistinlilere yeni ve daha iyi yapılar inşa etme, liderlerine olan güveni ve dünyanın saygısını yeniden kazanma şansı sunacak. Devlet tüm Filistinli grupları kapsayacak ve ortak noktaların bulunup farklılıkların çözülebileceği bir forum işlevi görecek.”

ABD’ye rağmen Hamas’ın da bir parçası olduğu bağımsız Filistin devletinin kurulması gerektiği fikrinin işlendiği makalenin yayınlandığı mecra daha ilgi çekici: ABD’nin dış politikasının şekillenmesinde etkin rol oynayan Dış İlişkiler Konseyi’nin (CFR) yayın organı Foreign Affairs.

***

Filistin Davası
Filistin Yönetimi Amacını Aştı-Devlet Zamanı Geldi

RAJA KHALIDI

Gazze Şeridi’ndeki acımasız savaşın ilk haftalarından bu yana Washington, Filistin Yönetimi’nde reform yapılmasının bölgede savaş sonrası yönetimin vazgeçilmez bir parçası olduğu fikrine aşırı derecede önem verdi. ABD ile Arap ve Avrupalı müttefikleri, savaş sona erdiğinde Gazze’nin yönetiminden ne Hamas’ın ne de İsrail’in sorumlu olmasını istiyor. Bu görev için varsayılan aday, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) tarafından 1990’larda İsrail-Filistin çatışmasına iki devletli bir çözüm getirmeyi amaçlayan bir dizi anlaşma olan Oslo barış anlaşmaları sırasında yönetim organı olarak kurulan Filistin Yönetimi.

Filistin Yönetimi, Filistinlilerin siyasi bölünmesinin ardından 2006 yılında Gazze’den büyük ölçüde çekildi, Batı Şeria’nın bir bölümünü yönetmeye devam ediyor. Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas 14 Mart’ta, iki bölgeyi siyasi, idari ve ekonomik olarak yeniden birleştirmek amacıyla yeni bir Filistin hükümeti kurması için teknokrat bir başbakan atadı – nihai hedef ise yıkıma uğramış Gazze Şeridi’ni yeniden inşa etmekti. Ancak bugün Filistin Yönetimi’nin böylesine köklü bir değişim için bir araç olarak uygunluğu şüpheli.

Filistin Yönetimi’nin yenileneceğine olan inanç hayalperestlik sınırında. Filistin Yönetimi, İsrail-Filistin barış sürecini andıran her şeyin on yıl önce çökmesinden bu yana giderek daha etkisiz hale geldi. Filistinlilerin çoğu tarafından güvenilmeyen Filistin Yönetimi, hem dostları hem de düşmanları tarafından yolsuzluğa bulaşmış olarak görülüyor. Son anketlere göre 88 yaşındaki başkan otokratikleşti ve Filistinliler arasında ona olan destek her zamankinden daha düşük. Yasama meclisinin yokluğunda Abbas 15 yıldır kararnamelerle yönetiyor. Abbas savaştan çok önce Filistinlilerden, Arap ülkelerinden ve Biden yönetiminden yetkilerinin bir kısmını bırakması yönünde artan bir baskıyla karşı karşıyaydı.

Filistin Yönetimi’nin Gazze’yi yönetmekle görevlendirilebilmesi için kendisini reforme etmesi gerektiğini savunanlar asıl meseleyi gözden kaçırıyor. 2005’te bir dönem için seçilen ve hiçbir zaman meşru bir şekilde yenilenmeyen Abbas’ın yönetiminde birbirini izleyen başbakanlar ellerinden gelen her türlü reformu denediler ama sonuç alamadılar. Filistin Yönetimi’nin asıl sorunu sadece icraat ya da personel meselesi değil. Filistin Yönetimi raf ömrünü çoktan doldurdu. Meşruiyet eksikliği ve doğasında var olan zayıflığı nedeniyle günleri uzun zamandır sayılı: Filistin Yönetimi, yönetecek egemen bir devleti olmayan bir hükümet. Onun durumunda, büyük sorumluluğu ancak çok az gücü var. Planlandığı gibi kendi kaderini tayin etmeye yönelik geçici bir araç değil, sürdürülemez statükonun koruyucusu olmaya mahkumdu. Özgürleşmenin değil, boyun eğdirmenin bir aracı haline geldi.

Filistin halkı, Filistin Yönetimi’nin bir yönetim otoritesi olarak uygunluğuna dair gerçekçi olmayan varsayımları desteklemek yerine, bu nadir dayanışma anından yararlanarak on yıllardır taahhüt ettikleri ve inkar ettikleri şeyi yaratmalı. Bugün, tek taraflı ve kolektif olarak “Filistin devletini” kimliklerinin, eylemliliklerinin ve ortak kaderlerinin siyasi tezahürü olarak benimseyerek birleşebilirler. Filistinliler on yıllardır kurtuluş örgütleri tarafından temsil ediliyordu, ancak bugün devlet, dünya çapındaki 14 milyon Filistinlinin ulusal evi olarak hizmet edebilecek tek varlık haline geldi.

Filistin devleti, Filistinlilerin hayal gücünde ve kendi yasallıklarında zaten yerleşik. FKÖ, 1988’de kuruluşunu hedef olarak ilan etti ve 2012’de BM’ye gözlemci olarak üye oldu. Ancak FKÖ Batı Şeria’da Filistin Yönetimi adı altında, Hamas ise Gazze’de bir Filistin Yönetimi aracılığıyla yönetime devam ederken hem İsrail hem de ABD bir Filistin devletinin önünde durdu. Bu açıkça felaket reçetesiydi ve Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırılarına inkar edilemez bir şekilde katkıda bulundu.

Filistin Yönetimi, Filistin devletine giden yolda geçici bir organ olarak kurulmuştu. Artık amacına ulaştığını kabul etmenin zamanı geldi. Filistin devleti çatısı altında yeni kurumlar inşa etmek adına eski kurumların tasfiye edilmesi Filistinlileri birleştirebilir, temsiliyetlerini yenileyebilir ve siyasetlerine meşruiyet ve hesap verebilirlik kazandırabilir.

BOZULDUYSA

FKÖ 1994 yılında Filistin Yönetimi’ni kurdu ve İsrail ile bağışçı ülkeler tarafından 2000 yılındaki kalıcı statü müzakerelerinde bağımsız bir Filistin devleti ortaya çıkana kadar görev yapacak geçici bir özyönetim olarak tanındı. Bu plan Oslo barış sürecinin bir parçasıydı. Ancak Filistin Yönetimi’nin sadece beş yıl sürmesi öngörülüyordu. Ve 1994’ten bu yana çok şey değişti: 2000 yılındaki Camp David zirvesi çöktü. FKÖ’nün lideri Yasir Arafat öldü ve yerine Abbas geçti. İsrail’in de dahil olduğu birçok savaş on binlerce insanın hayatına mal oldu. İsrail Doğu Kudüs’te ve Batı Şeria’nın geri kalanında yerleşim inşaatlarını hızlandırdı.

Filistinliler yirmi yıla yakın bir süredir Batı Şeria’da FKÖ ve Gazze Şeridi’nde Hamas arasında bölünmüş durumda. Hamas 2006 yılında yasama meclisi seçimlerinde El Fetih’e karşı zafer kazanarak iki grup arasında ölümcül bir mücadele başlattı. El Fetih devletleşmeye giden yol olarak (başarısız) müzakereleri tercih ederken, Hamas (feci bir şekilde) silahlı mücadelenin kurtuluşa ulaşmak için bir seçenek olması gerektiğine inanıyor. 2017’de Hamas, İsrail’in 1967 öncesi sınırlarına dayalı bir Filistin devletini kabul edecek şekilde tüzüğünde değişiklik yaptı ancak El Fetih’in demokratik seçimlerde güç kaybetme korkusu, Arap ülkelerinin sponsorluğunda tekrarlanan ulusal uzlaşma görüşmelerinde ilerlemeyi engellemeye devam etti. Bu bölünmenin derinleştirilmesinde ne İsrail ne de ABD masum.

Filistin Yönetimi’nin hantal ve popüler olmayan bir yapıya bürünmesi şaşırtıcı değil. Filistinli araştırmacı Halil Şikaki’ye göre geçen Aralık ayı itibariyle Filistinlilerin yaklaşık yüzde 60’ı Filistin Yönetimi’nin feshedilmesi gerektiğini düşünüyordu. Filistinlilerin büyük çoğunluğu Abbas ve kadrolarının liderliği, diktatör olarak değil kurumlar aracılığıyla yönetecek genç bir nesle devretmesi gerektiğine inanıyor. Abbas yaklaşık yirmi yıldır Filistin Yönetimi’ni yönetiyor ve en son 2021’de seçimleri erteledi. Abbas uzmanların, siyasi müttefiklerin veya astlarının tavsiyelerine pek aldırış etmeden, sırdaşlarından oluşan kapalı bir çevre aracılığıyla yönetiyor. Filistin Yönetimi de giderek şişmiş durumda. Filistin Yönetimi’nin 25 bakanlığı, bir düzine kamu kurumu ve 147 bin memuru var; ancak halka temel hizmetleri zar zor sağlayabiliyor. Filistinliler daha iyisini hak ediyor ve yapabilirler.

Dünyanın kendi kaderlerine karışmasını izleyen Filistinliler için en endişe verici olanı, ABD’li siyasetçiler arasında, siyasi gruplardan bağımsız teknokrat bir liderin getirilmesinin Filistin Yönetimi’ni bir şekilde düzeltecek sihirli değnek olacağı yönündeki yaygın kanı. Filistin Yönetimi’nin sorunları parça parça reformlar, yeni yasalar ya da bir dizi bakandan daha fazlasına ihtiyaç duyuyor. Bugün medyanın bir sonraki başkanın ya da bakanın kim olacağına ilişkin çılgınlığı asıl meseleyi gözden kaçırıyor. Mesele personel değil, yapılarla ilgili.

Filistinliler, Filistin Yönetimi’ni defalarca reforma tabi tuttular ama bunun karşılığında pek bir şey elde edemediler. Örneğin 2006’dan 2012’ye kadar Başbakan Salam Fayyad sözde bir devlet-kurum inşası gündemi izledi. Filistin Yönetimi kurumlarını güçlendirdiği takdirde Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun bu kurumları “devlet olmaya hazır” olarak onaylayacağını ve İsrail’i işgali sona erdirmeye, dünyayı da Filistinlilerin haklarını tanımaya ikna edeceğini umuyordu. Fayyad’ın programı kamu maliyesi reformları ve piyasa dostu politikalar içeriyordu ancak İsrail’den anlamlı bir değişiklik gelmedi. O zamandan beri diğer başbakanlar bu yaklaşımdan uzaklaştılar ancak kötü yönetimden, vasat hizmetlerden ve kayırmacı, tepeden bakan bir kamu hizmetinden giderek daha fazla hoşnutsuzluk duyan Filistin halkına yanıt vermek için ellerinde çok az araç vardı.

Bazı Filistin Yönetimi reformları başarılı oldu. Arafat anayasayı değiştirerek başkanlık ve başbakanlık yetkilerini birbirinden ayırdı ve Fransa’daki sisteme benzer bir sisteme doğru ilerledi. Bu bazı denge ve denetleme mekanizmaları yaratması açısından önemliydi ancak Abbas kendi gücüne getirilen sınırlamaların çoğunu görmezden geldi. Filistin Yönetimi temel kamu hizmetleri ve altyapı hizmetlerini sağlıyor ve toplumsal taleplere yanıt vermeye çalışıyor ancak değişimi gerçekleştirecek yetki ve güvenilirlikten yoksun. Filistin Yönetimi’nin yasama organı, Batı Şeria ve Gazze’nin yönetim makamlarının 2007’de ayrılmasından bu yana toplanmadı. O zamandan beri Filistin Yönetimi yasaları bakanlık tavsiyesi ve başkanlık kararnamesi ile yapılıyor ve bu da yasal bir karmaşa yaratıyor.

Abbas yönetimindeki birleşik güvenlik gücü, Batı Şeria’nın Filistin Yönetimi kontrolündeki bölgelerde ikinci intifadanın kanunsuzluğuna son verdi ve bu güç Abbas’ın Filistin Yönetimi’nin ana yetki alanını yönetme kabiliyetinde bir değer olmaya devam ediyor. Filistin Yönetimi’nin sivil işlevlerinin zayıflığı, Filistin içi kanun ve düzeni sağlayan ancak İsrail’in askeri operasyonları ve yerleşimcilerin saldırıları karşısında kenara çekilen güçlü güvenlik güçleriyle tezat oluşturuyor. Bu da Filistin Yönetimi’nin İsrail’in işgal sisteminde bir çarktan fazlası olmadığı şeklindeki popüler imajını pekiştiriyor.

Filistin Yönetimi ekonomik ve mali açıdan da sıkıntı çekiyor. Filistin ekonomisi kritik ölçüde İsrail’deki işlere ve İsrail tarafından kontrol edilen gelirlere bağımlı ki bu gelirler milli gelirin üçte birinden fazlasını oluşturuyor ve şu anda eş zamanlı olarak çökmüş durumda. Ekim ayından bu yana İsrail, daha önce İsrail’de çalışan 180 bin Filistinlinin çoğunun ülkeye girişini yasaklarken, aşırılık yanlısı İsrail Maliye Bakanı da Gazze’deki çalışanlarına maaş ve emekli maaşı ödediği için cezalandırmak amacıyla Filistin Yönetimi’ne vergi fonu aktarmıyor. Filistin Yönetimi’nin amacının ve gücünün son kalıntısı olan Gazze’de veya Batı Şeria’da kamu sektörü maaşlarının tamamını ödeyeceğine artık güvenilemez.

YENİ BİR BAŞLANGIÇ

Filistin Yönetimi yeniden canlandırılamayacak, reforme edilemeyecek ya da yeniden yapılandırılamayacak kadar işlevsiz. FKÖ artık 14 milyon Filistinlinin tamamını temsil ettiğini iddia edemez. Hamas ve direniş grupları da Gazze’nin tozu dumanı dindikten sonra yönetimi üstlenemezler çünkü örgütsel olarak ezilmiş görünüyorlar. Filistin halkının etkin ve dürüst bir hükümete ihtiyacı var ve bunu hak ediyor.

Başarısızlıkla lekelenmemiş tek meşru Filistin siyasi varlığı Filistin devletidir. Dünya ulusları arasındaki yerini almak için hazırda bekliyor. El Fetih ve FKÖ’nün yanı sıra direniş gruplarından da dahil Filistinli siyasi liderlerin Filistin Yönetimi’nden kurtulmasının tam zamanı. Tüm Filistinlileri temsil edecek ve bugün işgal altında olan Filistinlileri yarın özgür bir devlet içinde yönetecek yeni geçici Filistin devleti hükümetini desteklemeliler.

Süreç devrimci değil dönüştürücü olmalı; tıpkı Oslo’dan sonra FKÖ’nün yetkilerini Filistin Yönetimi’ne devretmesi gibi. Filistinlilerin yumuşak bir iktidar geçişine ihtiyacı var. Bu kez devlet kurma süreci Filistinli siyasi grupların yanı sıra Filistin Yönetimi ve kurumlarını da partizan olmayan daha geniş bir devlet çerçevesi içine katacak. Bu süreç, Oslo anlaşmalarının imzacısı olan ve devletin işlevlerini yerine getirebilmesi için yasal ve diplomatik temsil statüsüne sahip FKÖ bünyesinde başlamalı. Filistin Yönetimi’nin ve FKÖ’nün itibari başkanı olan Abbas, işgal altındaki toprakları yönetme yetkisine sahip geçici bir Filistin devleti hükümetinden başlayarak kurumlarını oluşturacak, uluslararası destekle harap olmuş Gazze’yi yeniden inşa edecek ve ulusal seçimlere hazırlanacak bir dizi tedbirle zamana bağlı bir devlet kuruluş sürecinin başladığını ilan etmeli.

Batı Şeria ve Gazze’nin iyi yönetişimine yönelik teknokratik düzenlemeler ancak ulusal bir siyasi diyalogun bölünme sayfasını kapatıp devlet inşasına odaklanan yeni bir sayfa açmasıyla başarıya ulaşabilir. FKÖ grupları ve Hamas tarafından oluşturulacak bir başkanlık konseyi ve (FKÖ’nün atıl durumdaki Ulusal Konseyi gibi) halka açık bir danışma meclisi aracılığıyla demokratik bir geleceğin ana hatları tartışılıp üzerinde mutabık kalınabilir ve Filistin halkına kimin liderlik etmeye en uygun olduğuna sandıkta karar verilebilir. Bu aşamada, dünyanın dört bir yanından üst düzey Filistinli hukuk uzmanları bir araya gelerek devlet için bir anayasa taslağı hazırlamalı.

Güvenlik ve dış ilişkiler devlet başkanının yetkisinde kalırken maliye, idare ve yeniden imar başbakana bağlı olmalı. 20 yıl önce kurulması gereken ancak Abbas tarafından göz ardı edilen bir denge. Bu rollerin anayasada nasıl yer alacağı başkanlık konseyi ve Ulusal Konsey gibi bir danışma organı tarafından değerlendirilebilir. Ancak daha ilk günden itibaren yeni başbakanın, seleflerinin mirasından net bir kopuş sergileme fırsatı var. Yarı sayıda bakanlıkla daha yalın bir hükümet kurabilir ve yıllardır engellenen kamu maliyesi, kamu hizmeti, sosyal ve ekonomik reformları hayata geçirebilir.

Başlangıçta, devletin yerleşik vatandaşları şu anda Filistin Yönetimi kimlik kartı ve pasaportu taşıyan 5 milyon Filistinli olmalı, ancak devlet sonunda kimliğin bir teyidi olarak dünya çapındaki Filistinli mültecilere ikameti olmaksızın vatandaşlık vermeli. Filistinliler, diaspora toplulukları ve gruplarından oluşan bir kolektif olarak değil, kendilerini anavatanlarına bağlayan bir devletin vatandaşları olarak sayılmaya başlayabilirler.

Yeni Filistin devletinin bir parçası olarak kurulacak bir hükümet, Filistin siyasetinin bugünkü parçalı yapısına kıyasla çok da maddi fayda sağlayacak gibi görünmeyebilir. Amerika Birleşik Devletleri ya da İsrail tarafından tanınması pek olası değil. İsrail işgali altında kalmaya devam edecek ve mevcut sisteme göre hiçbir diplomatik fayda sağlamayacak. Ancak yeni bir hükümet Filistinlilere yeni ve daha iyi yapılar inşa etme, liderlerine olan güveni ve dünyanın saygısını yeniden kazanma şansı sunacak. Devlet tüm Filistinli grupları kapsayacak ve ortak noktaların bulunup farklılıkların çözülebileceği bir forum işlevi görecek. Filistin devletinin kağıt üzerindeki mürekkepten daha fazlası olmasının zamanı geldi. Kendi adı altında bir hükümet kurmak, ulusal kurtuluşun uzun yürüyüşünde bir sonraki adımdır.

Çok Okunanlar

Exit mobile version