Foreign Policy, İsrail-Hamas çatışması ile Çin’in Orta Doğu’daki pozisyonu açısından “zor durumda” kaldığını yazdı.
Makalede, 1960’lar ve 1970’lerde Çin’in Filistinli kurtuluş hareketleriyle olan yakınlığı nedeniyle Filistin davasını sürekli olarak desteklediği, 1980’lerde ise “daha az radikal bir Çin’in” İsrail’e yaklaşmasıyla durumun değiştiği öne sürüldü. Ancak iki ülke 1992 yılına kadar tam diplomatik ilişki kurmadı. O zamandan bu yana Çin iki devletli bir çözümü destekledi ve İsrail-Filistin arasında arabuluculuk teklif etti. Mart ayında İran ve Suudi Arabistan arasında normalleşmeye aracılık eden Pekin, bu çabalarını artırmaya çalışıyor.
FP makalesine göre, aynı zamanda Çin’in İsrail ile ekonomik ve teknolojik bağları da derinleşti.
İsrail’den “Hamas’ı kınama” beklentisi
Cumartesi günü yaşanan sınır ötesi saldırıların ardından Çin ilk olarak daha yumuşak bir açıklama yaparak “ilgili tarafları sakin olmaya, itidalli davranmaya ve sivilleri korumak ve durumun daha da kötüleşmesini önlemek için çatışmaları derhal sona erdirmeye” çağırdı.
Pazartesi günü Pekin’de ABD Senatosu Çoğunluk Lideri Chuck Schumer ile yaptığı görüşmenin ardından Çin Devlet Başkanı Xi Jinping açıklamayı “sivillere yönelik tüm şiddet ve saldırıları” kınayacak şekilde güçlendirdi, ancak Hamas’ın adını vermedi.
Çin Dışişleri Bakanlığı, “Filistin-İsrail çatışmasını önlemenin temel yolu, ‘iki devletli çözümün’ uygulanması ve bağımsız Filistin devletinin kurulmasıdır” dedi.
İsrail’in Pekin Büyükelçiliği yetkilisi Yuval Waks ise, Çin’in açıklamalarının ardından sosyal medya platformu X’te yaptığı paylaşımda, “İsrail’in Çin’den Hamas’ı daha güçlü şekilde kınamasını beklediklerini” dile getirdi.
Waks, “Çin’in İsrail’in dostu olduğunu”, “zor zamanda dayanışma ve destek beklediklerini” belirterek “Sokaklarda insanlar katledilirken, iki devletli çözümü konuşmanın vakti değil” ifadesini kullandı.
İsrail-Çin ilişkileri
FP’nin iddiasına göre, Çin’in Sincan’da terörle mücadele olarak nitelendirdiği operasyonlar İsrail ile olan ilişkilerini de etkiledi ve Sincan’da 2014 yılında yaşanan terör olaylarının ardından “Çin aktif olarak İsrailli terörle mücadele uzmanları aradı”.
Makaleye göre, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ayrıca, kısmen ABD’deki Biden yönetimine duyduğu kızgınlığı göstermek için, son zamanlarda Pekin’le yakınlaşmayı destekledi.
Çin’de halkın İsrail-Filistin çatışması konusunda ikiye bölünmüş durumda olduğunu öne süren FP makalesinde, “2000’li yılların başında Çin’de, ABD emperyalizminin kurbanları olarak görülen Müslüman ülkelerdeki ve Arap dünyasındaki insanlara güçlü bir destek vardı. Ancak 2013 yılında Sincan’da yaşanan büyük huzursuzluk ve ertesi yıl gerçekleşen terör saldırısı” sebebiyle Çin halkı arasında İslamofobinin arttığı yorumu yapılıyor. “Bu durum Çin’de İsrail’e yönelik bir destek dalgasına yol açtı”.
Çin devlet medyasının sürekli olarak Hamas saldırılarından ziyade İsrail’in Gazze’yi bombalamasını öne çıkardığı ve en büyük vurgunun ise Washington’un Orta Doğu’daki “kötü niyetli müdahalesine” yönelik yapıldığı kaydedildi.
Bıçak sırtı
Diğer taraftan Pekin’in arabuluculuk çabaları “iyimser tarafsızlık” şeklinde nitelendirilirken, pek bir “ağırlık” taşımadığı savunuluyor. Çin’in ayrıca İsrail ile Suudi Arabistan arasında “İsrail-Hamas savaşı nedeniyle altüst olan” normalleşme çabalarını da “sessizce desteklediği” belirtiliyor.
Çatışma öncesi, Netanyahu’nun bu ayın sonunda Çin’i ziyaret etmesi bekleniyordu, ancak bu ziyaret sallantıda görünüyor.
Makalede bundan sonra İsrail’in Çin’e karşı tavrının olumsuz yönde değişebileceği, Pekin’in İsrail’i memnun edece bir açıklama yapması halinde ise diğer Arap ve İranlı ortaklarını kızdırabileceği yorumu yapılıyor:
“ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Çin eski direktörü Ryan Hass’ın da belirttiği gibi, bu kriz Çin’in erişiminin sınırlarını ortaya koyuyor. Hamas’ın yüksek sesle kınanması dışında herhangi bir şey İsrail için yeterli olmayacaktır, ancak Çin’in güçlü bir duruş sergilemesi Arap ve İranlı ortaklarını kızdırma riski taşıyor.”