İsrail hükümetini Gazze’de katliam yapmakla suçlayan İsrailliler hafta sonu Tel Aviv, Hayfa ve Kayserya’da protesto düzenleyerek ateşkes çağrısında bulundu. Protestocular İbranice, Arapça ve İngilizce “Gazze’yi bombalamayı durdurun”, “Gazze’de çocuklar var”, “Gazze’deki soykırımı durdurun” yazılı dövizler taşıdı.
Aşağıda çevirisini okuyacağınız İsrail’in en köklü merkezi sol yayın organlarından Haaretz’in başyazısında bu protestolara atıf yapılarak Netanyahu’nun görevine son verme zamanının geldiği belirtildi:
***
Kral Bibi’yi Tahttan İndirme Zamanı
Başbakan Binyamin Netanyahu, 7 Ekim katliamına ve savaşın patlak vermesine yol açan güvenlik, diplomatik ve sosyal başarısızlıkların en büyük sorumlusudur.
Cumartesi gecesi Tel Aviv, Hayfa ve Kayserya’da protesto gösterileri düzenleyen ve Netanyahu’nun görevden alınması çağrısında bulunan binlerce kişi, protestoların yeniden başlaması ve sokağa çıkanların saflarının genişlemesi için koşulların olgunlaştığını kanıtlıyor.
Ve Netanyahu’ya karşı yapılan protestolardan daha haklı bir şey olamaz. Evet, şimdi. Evet, şimdi, bir savaş özellikle de savaş sırasında. Onu görevden almaktan daha haklı bir şey olamaz.
Protesto hareketinin durma noktasına gelmesine neden olan tek şey, İsrail tarihinde bir dönüm noktası haline gelen o kanlı cumartesi günü devleti vuran şoktu.
Netanyahu’nun İsrail’in başına gelen felaketin sorumluluğunu üstlenmeyi reddetmesi tesadüf değil. Bunu reddetmesi karakterinin temel unsurlarından kaynaklanıyor. Davranışları, savaşın kendisine kazandırdığı zamanı, kendisini siyasi olarak “ertesi güne” hazırlamak için kullandığını kanıtlıyor.
Başarısızlığın tamamen IDF ve istihbarat servislerinin suçu, çöken tek doktrinin Oslo ve suçlanması gerekenlerin Yitzhak Rabin ve onun yolundan gidenler olduğu söylemini yerleştirmeye çalışıyor. Ve tabii ki protesto hareketinin.
İlhak ve Yahudi üstünlüğü iştahıyla aşırı Kahanist sağın hizmetinde gerçekleştirdiği yargı darbesi hakkında tek kelime etmeye gerek yok. Tüm bunlar yeterli.
Protesto hareketinin kahramanca bir sivil çabayla engellediği bu hamlelerin önünü alaycı ve emsalsiz bir şekilde açan Netanyahu’nun kendisiydi. Peki Hamas saldırısından sonraki ilk haftalarda, saldırı durduktan sonra devletin yerini dolduran gönüllüler; Brothers in Arms olmasaydı ne olurdu?
7 Ekim’de “İsrail’in koruyucusunun” tamamen etkisiz olduğu ortaya çıktı. Netanyahu’nun söylediği her şeyin bir aldatmaca olduğu kanıtlandı. Sadece Filistin mücadelesini ortadan kaldırmakta başarısız olmakla kalmadı, aynı zamanda İsrail, onun liderliğinde -İsrail tarihinin en uzun, hatta David Ben-Gurion’unkinden bile uzun- tüm çıplaklığıyla açığa çıktı.
Gazze sınırındaki topluluklarda 7 Ekim’de bulunan herkes bir boşluktan bahsetti: Devlet yok, ordu yok, hiç kimse yok.
Devlet orada değildi çünkü Netanyahu devletin içini boşaltmıştı. Yıllarca herkesi devletin kendisi olduğuna ve kendisinin de devlet olduğuna ikna etti. Kendisini devletin ve halkın çıkarlarının ve devletin geleceğinin önüne koydu. Gerek duyulduğunda gerçek ortaya çıktı: Hiçbir şey yok.
Savaşın başlamasından iki buçuk ay sonra, İsrail vatandaşlarının Netanyahu’nun iktidarda kalmaya devam etmesini kaldıramayacağı herkes için açık. Derdi getiren, dermanı bulacak kişi olamaz.
İsrail Devleti’ni felakete sürükleyen kişiden tahtını terk etme ve yıktıklarını onarmak için başkalarına fırsat vermesini talep etmenin zamanı geldi.