Eski CIA danışmanı Henri Barkey, ABD’nin “Gölge Dışişleri” olarak bilinen CFR’de İsrail ile Hamas arasındaki savaşta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aldığı tavrın ABD ile Türkiye arasındaki anlaşmazlığı derinleştirdiğini yazdı.
Henri Barkey, Erdoğan’ın Hamas’ın operasyonuna ilk tepki olarak İsrailli mevkidaşı Isaac Herzog ile temasa geçtiğini, ancak ülkede Hamas’a verilen kamuoyu desteğinin gücünün, İsrail ordusunun harekete geçmesinin ve İsrail’in Gazze Şeridi’ne hava saldırısı başlatmasının Erdoğan’ın pozisyonunu hemen değiştirmesine neden olduğunu söyledi.
Gazze Şeridi’ndeki harekatı nedeniyle İsrail’e yönelttiği eleştirilerin tonunun giderek daha sertleştiğini kaydeden Barkey, yine de bu durumun Erdoğan’ın arabuluculuk rolü oynamaya çalışmasını engellemediğini belirtti. Öte yandan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın kriz patlak verir vermez bölgesel başkentleri kapsayan bir tura çıktığını ancak Ankara’yı ziyaret etmekten bilinçli olarak kaçındığını vurgulayan Barkey, “Biden-Erdoğan ilişkisi bir süredir gergin; Biden da Erdoğan’la temaslarını sınırladı ve örneğin onu Washington’a bir devlet ziyareti için davet etmekte isteksiz davrandı” diye yazdı.
Genişleyen ABD-Türkiye Çatlağı
İsrail ve Hamas arasındaki mevcut savaşın, Türkiye ve ABD’nin halihazırda birçok konuda anlaşmazlığa düştüğü bir döneme denk geldiğini vurgulayan Barkey, bunlardan en kritik olanının “Washington’un başlıca müttefiki olan ve çoğunluğu Kürt savaşçılardan oluşan Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) verdiği destek” olduğunu ve bu anlaşmazlığın ABD’nin 5 Ekim’de Suriye’nin kuzeyinde bir Türk insansız hava aracını düşürmesiyle doruk noktasına ulaştığını söylüyor.
“Türk ordusu Suriyeli Kürtlere karşı karada ve havada çok sayıda askeri operasyon yürütüyor ve Washington bu operasyonların IŞİD’e karşı mücadeleyi baltaladığını düşünüyor” diye devam eden Barkey, bu konudaki ABD-Türkiye anlaşmazlığının, IŞİD’in ortaya çıkışına ve 2014 yılında Suriye ve Irak’ın kuzeyine doğru ilerlemesine kadar uzandığını belirtiyor.
NATO, Savaş Uçakları, Uçak Gemisi Konuşlandırmaları
İki ülkenin İsveç’in NATO’ya katılımı konusunda da anlaşmazlık yaşadığını ifade eden Barkey, şöyle devam ediyor: “Erdoğan onay sürecinden faydalanarak İsveç’ten bir dizi talepte bulundu ve 23 Ekim’de katılım kararını Türk parlamentosuna göndermeyi kabul ederek bunu resmen yaptı. İsveç bazı tavizler vermiş olsa da Türkiye’nin onay süreci, Ankara’nın Washington’dan yeni F-16’lar ve envanterindeki mevcut F-16’lar için modernizasyon kitleri satın almasına izin vermesi talebinin gölgesinde kaldı.”
Biden yönetiminin Türkiye’nin talebine verdiği desteğin ise ABD Kongresi’nde sert bir dirençle karşılaştığını söyleyen Barkey, İsrail-Hamas savaşı nedeniyle artan gerilim sonrasında, “Erdoğan’ın perde arkasından yönlendirdiği Türk parlamentosunun İsveç’in üyeliğini onaylamayı geciktirmesi mümkündür” yorumunu yapıyor.
Gazze’deki çatışmanın Erdoğan’ı Washington’dan daha da uzaklaştırdığını yazan Barkey, “Erdoğan’ın dış politika söylemi Batı’ya ve ABD’ye karşı giderek artan güvensizliği yansıtıyor” ifadelerini kullanıyor.
Barkey, Erdoğan’ın şu sözlerini örnek gösteriyor: “ABD’nin Doğu Akdeniz’e iki uçak gemisi saldırı grubu konuşlandırmasına öfkeyle tepki gösterdi ve ABD’nin bu gemileri göndermeye ya da bu çatışmada rol oynamaya hakkı olmadığını öne sürdü. Ayrıca uçak gemilerinin varlığının Türkiye’nin krizi çözme çabalarına engel olduğunu iddia etti.”
Ayrıca Erdoğan’ın Washington’u suçladığı 2016 darbe girişiminden başlayarak, Türkiye’nin kötü ekonomik performansının Batılı (yani Amerikan) müdahale ve sabotajlardan kaynaklandığından da şikayet ettiğini kaydediyor.
Barkey şöyle devam ediyor: “Oysa Türkiye’nin ticaret istatistikleri incelendiğinde en önemli ticaret ortaklarının Batılı ülkeler olduğu görülecektir. 2022 yılında Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Birleşik Krallık (İngiltere) ve on Avrupa Birliği ülkesi Türkiye’nin ihracatının yaklaşık yüzde 43’ünü oluşturdu. 2021 yılında beş ülke (ABD, Almanya, Hollanda, İsviçre ve İngiltere) Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırımların neredeyse üçte ikisini oluşturmuştur.”
Hamas’a Destek
Erdoğan’ın uzun zamandır Hamas’ı desteklediğini, liderlerinin Türkiye’de ikamet etmesine ve liderleriyle görüşmesine izin verdiğini ve örgütün eylemlerini terörizm olarak nitelendirmeyi reddettiğini kaydeden Barkey, Türk halkının Gazze’deki mevcut çatışmaya olan tepkisinin ise bu ilişkiyi daha da güçlendireceği yorumunu yapıyor. Barkey, buna rağmen Erdoğan’ın bölgede yaşanacak büyük bir yangının Türkiye dahil herkese zarar vereceğinin farkında olduğunu ve bu yüzden de İranlı mevkidaşı İbrahim Reisi’yi gerilimi artıracak adımlar atmaması konusunda uyardığını yazıyor.
Çatışmanın sona ermesi ihtimalinin mümkün görünmediğini belirten Barkey, Erdoğan’ın İsrail ve ABD ile ilişkilerinin daha da kötüleşmesi ihtimaliyle karşı karşıya olduğunu vurguluyor: “Türkiye’deki gösteriler ABD tesislerini, en önemlisi de Türkiye’nin güneydoğusundaki Malatya’da bulunan Kürecik radar üssünü hedef aldı. Türkiye’nin güneyindeki Adana’da bulunan Amerikan konsolosluğu da kapatılmak zorunda kaldı. Erdoğan’ın ABD’ye yönelik söylemi bu olaylardan kısmen sorumludur. Bazı yorumcular Erdoğan’ın Hamas’la arasına mesafe koymaya çalıştığını öne sürse de, 25 Ekim’de yaptığı bir konuşmada Hamas’ın bir terör örgütü değil, özgürlük savaşçıları ve ‘mücahitler’ ya da inançları için savaşan insanlardan oluşan bir grup olduğunu belirtti. Ayrıca tüm Türk vatandaşlarını 28 Ekim’de İstanbul’da düzenleyeceği ‘Büyük Filistin’ mitingine davet etti.”
Erdoğan’ın başlangıçtaki uzlaşma arayışından uzaklaştığını belirten Barkey, yazısını şu ifadelerle bitiriyor: “Amerikan karşıtı dilinin sertliğiyle Washington’un kendisine duymuş olabileceği az miktardaki güveni de boşa çıkardı. Kendisini ABD öncülüğündeki müzakerelerin dışında bırakmış gibi görünüyor.”