İngiltere’deki erken seçimlerin ardından yeni Başbakan Keir Starmer liderliğindeki İşçi Partisi’nin ezici zaferi, ülkenin ilk İngiliz-Hint kökenli başbakanı Rishi Sunak liderliğindeki Muhafazakar Parti’nin beş ayrı başbakanla 14 yıllık iktidarını sonlandırdı. Peki bunun Hindistan’daki yankıları nasıl? İngiltere’de Muhafazakarların ve İşçi Partisi’nin iki ülke ilişkilerine etkisi nasıl olmuştur? İkili ilişkilerde kritik gündemler nelerdir? İşçi Partisi’nin dönüşüyle ikili ilişkilerde öngörüler umut vadediyor mu? Gelin, bu soruların yanıtlarının izini sürelim.
***
Üç yıl görevde kalan Muhafazakar Başbakan Boris Johnson’ın ardından görev süresinin yalnızca 50. gününde başbakanlıktan istifasını sunan eski Muhafazakar Dışişleri Bakanı Liz Truss’ın sonrasında yine Muhafazakarların seçtiği eski Maliye Bakanı Sunak’a çoğu İngilizin ülkeyi zorlu ekonomik süreçten çıkaracağına ilişkin inancı zaten yoktu ama hem Hint kökenli olması hem de Hindu inancına derinden bağlı olması nedeniyle onun Ekim 2022’de İngiltere başbakanlık koltuğuna oturması özellikle Hindistan’da büyük heyecan yaratmıştı. Hatta Hint medyasında profesyonel Hint lobiciliği sayesinde o koltuğa oturtulduğuna yönelik sansasyonel iddialara dahi tanık olmuştuk. Ancak bu artık eski bir konu ve ilgililer o tarihte bu konuya ilişkin başka bir platformda yazılmış bir değerlendirmeme bir göz atabilirler.
Doğrusu Sunak’ın görev süreci zor bir başlangıç yaptı. Başbakan olduğunda, selefi Truss’tan kriz içindeki bir ekonomiyi devraldı. İyi bir ekonomik iyileşme planına sahip biri olarak Muhafazakarların tüm parlatma çabalarına karşın Sunak, İngiliz toplumunun pek çoğu tarafından dile getirilen 2024 genel seçimlerine ulaşsa dahi halk tarafından seçilme başarısını elde edemeyeceğine yönelik söylemleri haklı çıkardı. Ancak İşçi Partisi’nin genel seçimlerdeki genel zaferine karşın İngiltere’nin kuzeyindeki Richmond ve Northallerton’daki koltuklarını korumayı başardı. Ayrıca bu kez İngiliz seçimleri, Hint kökenli adayların yüksek bir temsiliyetini gördü ve İşçi Partisi, kazanan Hint kökenli adayların en fazla olduğu parti oldu. Zafer kazanan Hint-İngiliz adayların toplam sayısı -12’si Sih (ve tamamı İşçi Partisi’nden) olmak üzere- 28, bu sayı son Avam Kamarası’nda 15’ti (8’si İşçi, 7’si Muhafazakar); bunlardan büyük çoğunluğu (19) İşçi Partisi’nden geliyor ve 12 Sih milletvekili ile İngiltere, önemli bir Punjab diasporasına ev sahipliği yapan ve 18 Sih milletvekiline sahip olan Kanada’dan sonra ikinci sırada yer alıyor.
Muhafazakarların İkili İlişkilere Katkısı
Muhafazakarlar, İngiltere ve Hindistan arasındaki bağların olumlu bir şekilde yeniden yönlendirilmesine başkanlık etti. Parti, İngiltere’nin sömürgeci geçmiş yüklerinin bazılarından kurtularak, İngiliz politikasını Pakistan ve Keşmir faktörlerinden arındırdı ve angajmanı daha geniş bir Hint-Pasifik çerçevesine yerleştirdi. 2020’de resmileşen Brexit’in ardından Hindistan’ın İngiltere’nin dış ve ticaret politikasında ve Küresel İngiltere hedeflerinde oynadığı kilit rol ile karakterize edilen Hint-İngiliz ortaklığı gelişmeye başladı. Bağlar, Johnson’ın görev süresi sırasında 2022’de kapsamlı stratejik ortaklığa yükseltildi ve yeşil dönüşümden savunmaya yeni teknolojilerden deniz güvenliğine kadar ikili ilişkilerin genel dönüşümü için buna 2030 yol haritası eşlik etti. Göç ve Hareketlilik Anlaşması, iki tarafın yasadışı göçün zorluğuyla başa çıkmasına ve Hint yeteneklerin İngiltere’ye akışını kolaylaştırmasına yardımcı oldu. Ancak tüm sorunlar çözülmedi. Özellikle Delhi, Khalistan (Sih ayrılıkçılığı) gündemi başta olmak üzere İngiltere’deki Hindistan karşıtı faaliyetler konusunda kaygılı olmaya devam ediyor. Ayrıca ikili ilişkilerde profesyonel hareketlilik konusu, eski Başbakan Sunak’ın göç karşıtı politikaları nedeniyle henüz hala istenilen düzeyde değil.
Ticaret ve Güvenlik Gündemi
Ticaret açısından ikili ilişkilerde en önemli konu serbest ticaret anlaşması üzerine yıllar boyunca yürütülmekte olan müzakereler. Olumlu nokta: İki partili desteğe sahip ve İşçi Partisi hükümetinde de desteğin sürdürülmesi planlanıyor. İki ülke arasında gerçekleşecek bir serbest ticaret anlaşması 2030’a kadar ikili ticareti ikiye katlamayı hedefliyor; şu anda yaklaşık 40 milyar sterlin olan ikili ticaret Hindistan’ın tekstil, giyim ve mücevher sektörlerine fayda sağlıyor. Yine de Hindistan’ın otomobiller ve İskoç viskilerinde yüzde 100-150’ye kadar çıkabilen yüksek tarifelerinde indirim konusu ve İngiltere’nin, İngiliz ekonomisinin yüzde 80’ini oluşturan hizmet sektörü için Hindistan pazarına daha fazla erişim arzusu gibi anlaşmazlıklar devam ediyor. Ayrıca Hindistan yetenekli profesyonelleri için daha fazla hareketlilik istiyor; bu, göçmen karşıtı bir platformda Brexit’i savunan Muhafazakarlar için esasen politik olarak tartışmalı bir konuydu. Dolayısıyla yeni gelen İşçi Partisi hükümeti, hareketlilik ile ilgili konularda taviz vermek için daha iyi bir konumda olabilir.
Öte yandan, Hint-Pasifik’in gelişen stratejik manzarası İngilizlerin Hint Okyanusu’na yönelmesine yol açtı. Bu, İngiltere’nin Hint-Pasifik eğilimini güçlendiren ve Hindistan gibi benzer düşünen ortaklarla kurallara dayalı bir düzeni desteklemek için işbirliğini vurgulayan ülkenin Entegre İnceleme Yenileme 2023 politika belgesi ile belgelendi. Bu sayede her iki ülkenin ortak askeri tatbikatlar, gelişmiş deniz birlikte çalışabilirliği ve deniz alanı farkındalığı, terörle mücadele ve insani yardım ve afet yardımı faaliyetlerinde işbirliği yoluyla deniz varlığını artırmasına, dolayısıyla iki ülkenin Hint-Pasifik’teki stratejik angajmanının artmasına yol açtı. İngiltere, bölgeye İngiliz Uçak Gemisi Grubu gibi varlıklar konuşlandırmanın yanı sıra, Gurugram’daki Hindistan Donanması Bilgi Füzyon Merkezi’ne de katıldı. Ancak, 2030’a kadar Hint-Pasifik’te en fazla angaje olan Avrupa gücü olma ve savunma harcamalarını GSYİH’nın yüzde 2,5’ine çıkarma planlarına karşın İngiliz kapasitesi ve kaynakları hakkında soru işaretleri çok. İşçi Partisi’nin Muhafazakarlar tarafından başlatılan Hint-Pasifik eğilimini sürdürüp sürdürmeyeceği konusunda da henüz belirsizlik var. Dahası, Avrupa’daki Amerikan angajmanının azalması, İngiltere’nin bir Avrupa-Atlantik güvenlik sağlayıcısı rolüne odaklanmasını gerektirebilir ve bu da Hindistan gibi ortaklarla kolektif bir yaklaşımı Hint-Pasifik istikrarı için daha da önemli hale getirir.
Savunma bağlamında Hindistan Savunma Bakanı Rajnath Singh’in Ocak 2024’te İngiltere’ye yaptığı ziyaret, 22 yıl sonra bu türde ilk kez gerçekleşen bir ziyaret olması nedeni ile ikili savunma bağları için son derece önemliydi ve ortaklığın 2023’te 2+2 mekanizmasına yükseltilen güvenlik ve savunma ayağına ivme kazandırdı. Bu ziyaret, iki ülke Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin farklı duruşlarını kabul etmiş olsalar dahi ikili savunma bağlarının resetlenmesi anlamına geliyordu. Çünkü Hindistan savunma bakanlarının İngiltere’ye uzun süreli ziyaretinin olmamasının nedenleri vardı: Hindistan’ın güveni, silah ve ekipman anlaşmalarının bozulması, İngiltere’nin Çin ile ilişkilerinin “altın çağı” hakkındaki kaygılar ve Keşmir anlaşmazlığı konusunda Pakistan eğilimi gibi sorunlar vardı. Ve bu son kaygı, İngiltere’deki Keşmir yanlısı bağımsızlık hareketlerinin ve Khalistan yanlısı aşırılıkçılığın faaliyetleri tarafından daha da kötü durumdaydı.
Bu nedenle Hindistan, İngiltere yerine Fransa, İsrail, Rusya ve Amerika ile savunma bağlarını derinleştirme yoluna gitti. İngiltere ile son büyük silah anlaşması, Temmuz 2010’da dönemin Başbakanı David Cameron’ın Hindistan ziyareti sırasında gerçekleşmiş ve BAE Systems’ın Hawk pilot eğitim uçağının ikinci partisi için 1,1 milyar dolar tutarında bir anlaşma imzalanmıştı. Ancak, Hindistan’ın son on yıldaki savunma alımlarının yalnızca yüzde 3’ü İngiltere’den geldi. Bu, özellikle Hindistan’ın savunma üretim sektörünü gelişmiş teknolojiyi paylaşarak güçlendirmek ve ayrıca Hindistan’ın Rus donanımına olan bağımlılığını azaltmasını sağlamak için ihracat lisanslama kurallarını kolaylaştırmak gibi somut endüstriyel işbirliğindeki açığı ortaya koyuyor.
İşçi Partisi’nin Hindistan’daki Yankısı
İşçi Partisi’nin iktidara dönüşü, ikili ilişkiler bağlamında Hindistan’da bazı çevreleri kaygılandırabilecek olsa da aslında iyimser olmak için de nedenler var. 1990’ların sonlarında dönemin İngiliz Dışişleri Bakanı Robin Cook’un İşçi Partisi’nde destek bulan “etik dış politika” söylemi, Keşmir konusunda Pakistan ve Hindistan arasında bir arabuluculuk teklifiyle birleşince iki ülke bağları sarsılmıştı. O dönem Hindistan Başbakanı Inder Kumar Gujral bu teklifi reddederek İngiltere’yi “üçüncü sınıf bir güç” olarak nitelemişti. Dahası, 2010’ların ortalarından itibaren Jeremy Corbyn yönetimindeki İşçi Partisi, parti için önemli bir oy bankası oluşturan İngiltere’nin Müslüman toplumuna hitap etmek için Keşmir’e defalarca atıfta bulunması nedeni ile yaygın olarak Hindistan’a karşı düşmanca algılanıyordu. Ve belki de Hindistan için en kötüsü, Corbyn liderliğindeki İşçi Partisi’nin Eylül 2019’da bölgede insani kriz olduğunu ilan eden ve uluslararası gözlemcilerin Keşmir’e konuşlandırılması ve Keşmir halkının kendi kaderini tayin hakkını talep etmesi çağrısında bulunan bir acil durum önergesi geçirmesiydi.
Ancak parti, Keir Starmer liderliğinde kendisini yeniden oluşturdu. Starmer, Hindistan diasporası ile yaptığı görüşmelerde ve kamuoyuna yaptığı konuşmada, Keşmir’in bir iç sorun olduğunu ve yalnızca Hindistan ile Pakistan arasında çözülebileceğini belirtti. Dahası, İşçi Partisi’nin Hindistan ile ve 2021 nüfus sayımına göre sayıları 1,8 milyon olan (bunların yaklaşık bir milyonu Hindu) ve İngiliz ekonomisine yüzde 6’dan fazla katkıda bulunan İngiliz-Hint topluluğu ile daha yakın bir ilişki arayışında olacağını, iki ülke ilişkilerini Muhafazakarlar tarafından atılan temeller üzerine inşa etme niyetini belirtti. Seçim öncesinde Kingsbury’deki Swaminarayan Tapınağı’nda İngiliz Hindularının çıkarlarını koruma sözü ile bulunuyordu. Burada, “Hindufobiye kesinlikle yer yok” diyen Starmer, İşçi Partisi’nin Hindistan ile yeni bir stratejik ortaklık kuracağını ifade etti. Ancak yenilenen İşçi Partisi 1,2 milyonluk Pakistan diasporası dahil diğer azınlıkları da göz ardı edemez. Ayrıca İngiltere merkezli Khalistan grupları, Hindistan karşıtı bir gündemi zorlamak için yeni hükümete lobi yapmaya devam edecektir.
Son Sözler
Dönemin Hindistan Başbakanı Gujral’ın İngiltere’yi “üçüncü sınıf bir güç” olarak tanımladığını söylemiştik; ancak yanılıyordu. Gujral’ın bu nitelemeyi yaptığı 1990’ların ortalarında, İngiltere’nin GSYİH’sı Çin ve Hindistan’ın toplamından daha yüksekti. Ve bugün, Hindistan İngiltere’den biraz daha büyük bir ekonomiye sahip olabilir ama kişi başına düşen gelire bakılırsa, makasın çok açık olduğu görülecektir; 3,5 trilyon dolarlık ekonomide bu sayı Hindistan’da 3 bin dolardan az iken İngiltere’de 50 bin dolar. Doğrusu Delhi, İngiltere’nin Hindistan için “göreceli önemini” hala hafife alıyor ama aslında yine yanılıyor. Bugün Hindistan Rusya’ya yaptığı ihracatın neredeyse altı katını İngiltere’ye yapıyor; yaklaşık 30 milyar dolar. İngiltere Amerika ve Çin’in çok gerisinde olmasına karşın önde gelen bir orta güç. P5, G7 ve Five Eyes üyesi olan İngiltere küresel çapta büyük bir etkiye sahip. Finansal nüfuzu, teknolojik derinliği ve küresel erişimi, sıkı bir Hint-İngiliz ortaklığında öncelikle Hindistan için avantaj sağlar.
İngiltere’nin Ukrayna’ya verdiği güçlü desteğe karşın Hindistan’ın Rusya ile olan bağları Hint-İngiliz ilişkilerinde zaten önemli bir sürtüşme yaratmadı ve bunun aksi yönde değişmesine ilişkin bir öngörü de yok. Bir zamanlar ikili ilişkileri gölgeleyen Pakistan ve Khalistan sorunları gibi tarihi sorunlar da giderek marjinalleştiriliyor. Özellikle korumacı Amerikan ve Çin eğilimindeki küresel bağlamda, Avustralya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Avrupa Serbest Ticaret Birliği bloğu ile ticaret anlaşmalarına yeni bir yaklaşım izleyen Modi hükümetinin üçüncü görev süresi ve seçim sonrası İngiltere’de daha fazla siyasi istikrar olasılığı ile serbest ticaret anlaşması müzakerelerinin artık meyve vereceği beklentisi de oldukça yüksek.