DÜNYA BASINI

Kapsamı genişleyen “stratejik planlama”

Yayınlanma

Aşağıdaki yazı, Rusya Kamu Ekonomisi ve Amme İdaresi Akademisi (RANHiGS) Hukuk ve Milli Güvenlik Enstitüsü (İPNB) Devlet Yönetimi ve Milli Güvenlik Kürsüsü profesörü D. Afinogenov’un imzasını taşıyor. Yazı, Rusya Dışişleri Bakanlığı Moskova Uluslararası İlişkiler Devlet Enstitüsü (ünlü MGİMO) Askeri ve Siyasi Araştırmalar Merkezi internet sitesinde “Stratejik planlama alanında devlet siyaseti” başlığı altında yayınlandı. Çeviri, özgün metnin yaklaşık üçte ikisini kapsıyor.

Hiç kuşku yok ki fazla akademik bir yazı; üstelik de tıpkı bir önceki çevirim gibi (“Rusya’nın askeri doktrininde yeni bir konsept”) Rusya’da akademik ortamın kurallarına (ağdalı bir üslup, zaten bilindiği varsayılan göndermeler, vb.) uygun, kimi yerlerde anlaşılması zor.

Bu, bir kitap incelemesi; ele alınan kitabın yazarı V.P. Nazarov doktora tezini FSB Akademisi’nde vermiş; akademik kariyerinden başka KGB ve Rusya Dış İstihbarat Hizmetleri’nde görev yapmış, 2005-2006 yıllarında Güvenlik Konseyi Sekreteri Yardımcısı, 2016’dan beri Güvenlik Konseyi Sekreteri Müsteşarı. Burada incelenen kitap, aynı zamanda Nazarov’un MGİMO’da verdiği yüksek doktora tezi.

Kilit kelime, “planlama”. Ama bu planlama sadece siyasi ve güvenlik planlaması, hatta sadece devlet ve savunma sektörünü kapsayan bir planlama değil; bu aynı zamanda “devletin gelişmesini” hedefleyen, “ekonomi ve iş dünyasının gelişmesinin vasıtası olarak” “korporatif” sektörü de kapsayan bir “stratejik planlama”.

Okur kuşkusuz bunun Sovyet geçmişiyle ilgisini kuracaktır. Ancak benim ilişki kurmak istediğim yer başka.

“Rusya…”da Putin’in doktora tezine uzun bir alt bölüm ayırmıştım. “Sosyalist planlamadan planlı devlet kapitalizmine” başlığı altında şöyle demiştim: “… araştırma konusunun güncelliği ‘Rusya Federasyonu’nun ekonomisinin piyasa ilişkilerine geçişine’ bağlanır. Bu, hiç şüphesiz kapitalist bir tercihtir. … [Ama] bu sadece bir kapitalizm tercihi değil, daha da önemlisi… devlet kapitalizmi tercihidir. Devlet kapitalizmi ise geniş bir devlet sektörünün planlanmasına dayanır.” Stratejik planlama, Putin’in doktora tezinin başlık konusudur ve tez boyunca belki en sık geçen kavram budur; ne var ki bu kavramla kastedilen, hiç değilse şimdilik, ekonominin istikametinin devlet sektörünün, yani başta enerji kaynaklarının (petrol ve doğalgaz üretiminin) planlanmasıyla tayin edilmesidir. Dolayısıyla (benim kitaptan alıntılıyorum):

“Bu tez, konusu itibariyle, doğal kaynaklara bağımlı bir büyüme stratejisini seslendiriyor, ancak esas önemli olan, bu stratejinin ayrıntılarından ziyade, bunun bir strateji olarak belirlenmiş olmasıdır.”

24 Şubat sonrasında ortaya çıkan tablo bu eğilimi geride bıraktı, onu derinleştirmek için yeni bir momentum sundu. Şimdi genel eğilim, sadece alabildiğine geniş tutulan bir devlet sektörünün planlanmasından ibaret değil, ama büyük burjuvazinin iktisadi dizginlerinin ele geçirilip planlamaya şu veya bu ölçüde onların da dahil edilmesi eğilimidir.

Nazarov’un “korporatif sektör” ve “iş dünyasını” da stratejik planlama kapsamında ele alma önerisi kendi başına büyük bir yenilik değil. Ama onun doğrudan doğruya siloviki içinden gelen üst düzey bir akademisyen olarak görüşlerinin önemi ve bu görüşlerin MGİMO tarafından bilimsel-devrimci yeni bir kavramsallaştırma sayılması, yeni eğilimin gücünü gösteriyor.

Petrol-doğalgaz ekonomisinin sınırlarına artık gelinmiş olması, yaptırımların yıkıcı etkisi, kaçınılmaz olarak az çok planlı bir ekonomiyi öngerektirir. Krizden başka türlü çıkmak mümkün değildir. Bu durumda şu seçeneklerden söz edilebilir: 1) siyasi bir devrimin tetikleyeceği iktisadi, yahut tepeden gelen doğrudan doğruya iktisadi bir devrimle mülkiyet ilişkilerinin değiştirilmesi. Bu, en imkânsız yoldur, zira devrimin ardından yeniden kuruluşu kimse vaat edemez, 90’ların ilan edilmemiş iç savaşları andıran derin anarşi ortamına dönmeyi de halk kesimlerinin hiçbiri istemez. 2) Mülkiyet ilişkilerine dokunmadan, mülk sahiplerine belli sınırlar içinde kâr payları öngören bir planlı ekonominin geliştirilmesi. 3) Büyük burjuvazinin eylem programı. Bu program, nihai anlamda (Deripaska’nın “manifestosunda” dile getirdiği gibi) aslında devletin fiilen “işadamlarına” devredilmesinden başka bir anlam taşımıyor. Programın temel bir takım maddeleri 24 Şubat’tan beri gündeme getirildiği hemen her defasında Kremlin tarafından geri çevrildi: madencilerin navlun tarifesinin düşürülmesi talebi reddedildi, büyük burjuvaziye sadece idari değil cezai af da getirilmesi talebi reddedildi, büyük burjuvazinin “windfall tax”a karşılık kredi borçlarının silinmesi talebi reddedildi. Ama büyük burjuvazi, temel taleplerinden (ekonominin “liberalizasyonu” ve devletin “küçültülmesi”) vazgeçmemeye devam ediyor.

Bloomberg’in 13 Şubat’ta verdiği “müjde” tam da bunu gösteriyor: habere bakılırsa Putin 16 Mart’ta Rusya Sanayici ve Girişimciler Birliği’ni kabul edecek. Bloomberg kaynaklarına göre (ve Bloomberg’in kaynakları her zaman “korporatif” sektördür) “sanayiciler ve girişimciler” (eğer cesaret edebilirlerse) “devletin ekonomideki rolünün artmasından ötürü endişelerini” dile getirecek ve iş alanının liberalizasyonunu, keza kimi cezaların iptalini (yolsuz burjuvaziye af) isteyecekler.

Her iki talebin de karşılık bulacağını sanmıyorum: ekonomide devletin alanının daraltılması hem ekonomiyi yıkım tehdidiyle karşı karşıya koyar hem de bonapartizmin ayaklarını kopartır, zaten talebin nedeni de budur. Burjuvaziye işlediği suçlarda (vergi vb. idari değil rüşvet vb. cezai suçlar söz konusu) af ilanı ise siyasi gücünü artırır.

Buna karşılık Bloomberg, Putin’in “sanayici ve girişimcilere” ekonomik büyümeyi yeniden tesis etme zaruretinden ve bundan ötürü “girişimcilerin sorumluluklarının arttığından” söz edeceğini ileri sürüyor.

Bu, “iş dünyasını” stratejik planlamaya katmak için tedrici eylemlerde yeni bir adım olacaktır.

* * *

Siyaset bilimi doktoru, Rusya Dışişleri MGİMO (üniversite) siyaset teorisi kürsüsü profesörü, milli güvenlik ve stratejik planlama alanında tanınmış uzman Vladimir Nazarov’un “Stratejik Planlamanın Teorik ve Metodolojik Temellerinin Gelişmesi” başlığıyla yayınlanan monografisine sıradan bir olay gözüyle bakmak mümkün değil.

Son yıllarda, özellikle 172 FZ sayılı “Rusya Federasyonu’nda Stratejik Planlama” kanununun [2014] kabulünden, Rusya Başkanı tarafından uzun vadeli perspektifle ülkenin kalkınması ve milli hedeflerin siyasi-idari yönetime Rusya için yeni olan bu uygulamanın da katılması şeklinde formülasyonuna yönelik bir dizi inisiyatifin geliştirilmesinden sonra stratejik planlamaya ve bütün olarak da stratejik yönetime yönelik ilgi arttı.

Buna uluslararası siyasi ve iktisadi alanlardaki durumun gerginleşmesi de katkıda bulundu. Ülkeye ve Rusya’nın siyasi ve idari sınıfındaki sivil topluma yönelik meydan okuma ve tehditlerin büyük artış gösterdiği bir ortamda, ülkenin milli menfaatlerini gerçekleştirmek ve milli güvenliğini temin etmek için çağdaş dünya düzeni şartlarında en başarılı vasıtanın ancak etkin bir stratejik yönetim olabileceği anlayışı da olgunlaştı.

Son yıllarda, yazarlarının stratejik planlamanın pek çok özgül veçhesini mülahaza ettikleri makale ve malzemelerle epey büyük bir külliyat ortaya çıktı. Bunlar arasında yeni meydan okuyuşlar ve tehditler bağlamında genel milli güvenlik teorisinin geliştirilmesi problemleri, stratejik planlama metodolojisinin geliştirilmesine (bu bağlamda bu problemim bölgesel tebarüzüne) yönelik genel meseleler, milli iktisadi kalkınmanın stratejik planlaması meseleleri, şartlara uygun bir stratejik planlama dokümantasyon sistemi kurma ve bunların normatif-hukuki formülasyonu meseleleri, stratejik planlama ve stratejik milli önceliklerin hayata geçirilmesi metodolojisinin iyileştirilmesine yönelik bilimsel-pratik konular, 172 FZ sayılı “Rusya Federasyonu’nda Stratejik Planlama” kanununun temel tezlerinin hayata geçirilmesine yönelik vasıtaların geliştirilmesi ve başka bir dizi alan daha var.

Ne var ki stratejik planlama alanında, genel ilkeler ve kalıplara yaslanan tek bir metodolojik yaklaşıma dayanarak ekonominin, sosyal alanın, sivil toplumun, dinlerin, ülkenin mali sisteminin olanaklarının, ülkenin demografik, besin, entelektüel ve kaynak potansiyellerinin geliştirilmesi meselelerini Rusya Federasyonu’nun milli güvenliğini güçlendirme göreviyle ilişkilendiren araştırmalar yoktu.

Vladimir Nazarov’un, stratejik planlama ve milli güvenliğin sağlanması alanında tek bir devlet siyasetine dair kompleks bir kavrayış getiren “Stratejik Planlamanın Teorik ve Metodolojik Temellerinin Gelişmesi” başlıklı monografisi bu boşluğu tam anlamıyla dolduruyor.

Bunun, yerli siyaset biliminde, genel bir milli güvenlik teorisiyle devlet yönetiminin kilit unsuru olarak stratejik planlamanın teorik, bilimsel-pratik ve uygulamalı veçhelerinin teşkil ettiği geniş bir alanı ilişkilendiren ilk çalışmalardan biri olduğunu söylemek abartma olmaz. Bu yaklaşım, Nazarov’un monografisini, ekonomi ve iş dünyasının gelişmesinin vasıtası olarak stratejik planlama problemlerinin mülahazasına yönelik mevcut çok sayı ve çeşitlilikteki incelemelerden ayırıyor.

Bu konunun açımlanmasındaki sistemli yaklaşım, monografinin bütün kısım ve bölümlerine nüfuz ediyor. Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolay Patruşev’in, çalışmanın önsözünde şöyle demesi tesadüf değildir: “V. Nazarov’un monografisi Rusya’da bilim dünyasında stratejik planlama alanında, üstelik de Rusya’nın milli menfaatlerinin korunmasına yönelik devlet siyasetinin şekillendirilmesi ve hayata geçirilmesi için uygulamalı bir önem taşıyan pek az olan kompleks ve sistemli bilimsel-pratik incelemelerden biri sayılabilir.” …

Söz konusu monografinin bütüncül işlevi üzerinde de durmaya değer.

Bir yandan, ele alınan inceleme, “stratejik planlama” ve bunun hayata geçirilmesi (sosyal-iktisadi kalkınma ve Rusya Federasyonu’nun milli güvenliğinin temin edilmesi sahasında devlet siyaseti) konusunun mülahazasına ayrılmış kompleks bir bilimsel-teorik ve bilimsel-pratik inceleme ortaya koyuyor.

Diğer bir yandan ise çalışmada devlet yönetiminin pratiğinde stratejik planlamanın vasıtalarının kullanılması, keza yönetim organlarının ve siyasi kararları alan ve hayata geçiren mekanizmaların mümkün ve belki de zaruri iyileştirilmesi, stratejik planlama bağlamında stratejik analiz ve tahminlerin ve milli güvenliğin durumundaki değerlendirmelerin mükemmelleştirilmesi hususlarında çok sayıda pratik öneri de sunuluyor. Çalışmada sunulan öneriler milli güvenliğin ve sosyal-iktisadi kalkınmanın sağlanmasına yönelik pratik ödevlerin çözülmesinde devlet yönetiminin muhtelif seviyelerinde kullanılabilir.

Monografinin ele aldığı bilimsel problem, Rusya Federasyonu’nun milli güvenliğinin sağlanmasında devlet siyasetinin hayata geçirilmesinin işler bir vasıtası olarak stratejik planlama sisteminin kurulmasının metodoloji ve uygulaması. …

Monografinin ilk bölümünde stratejik planlamada yerli ve yabancı tecrübelerin analizine dayanarak “milli güvenlik”, “stratejik planlama”, “stratejik planlama sahasında devlet planlaması” gibi temel kavramların yeni bir okuması yapılıyor. Monografi, bugün stratejik planlamanın esasen, devlet yönetimi organlarının, sivil toplumun ve ülke ekonomisinde korporatif sektörün, devletin gelişmesine yönelik stratejik ödevlerin çözülmesinde siyasi olduğu kadar iktisadi pratik açısından da zaruri biricik etkin vasıta olduğu düşüncesi ileri sürülüyor.

Bu görüş, bizatihi “stratejik planlama” terimine önerilen formülasyonda da yansımasını buluyor; kavram, devletin (teşkilatın) uzun vadeli faaliyetlerinin temininde en önemli vasıta, karmaşık bir sistemin stratejik yönetim döngüsünde ilk aşama olarak anlaşılıyor; bu aşama, tutarlı eylemler (stratejik analiz, stratejik tahmin, stratejik hedef tayini, monitoring ve durum değerlendirmesi) temelinde risklerin azaltılmasını ve milli stratejik önceliklere rasyonel yoldan erişilmesini temin ediyor.

Bu mantığa bağlı kalınırsa milli menfaatlerin korunmasına ilişkin stratejik planlama, Rusya Federasyonu’nun kalkınma ve milli güvenliği temin stratejisinin geliştirilmesi, yani stratejik hedeflerin tespiti, bunlara en rasyonel şekilde ulaşmayı temin edecek eylemlerin sırasının seçilmesi, stratejik eylem planının kabul edilmesi olarak, keza stratejik yönetim de bu stratejinin hayata geçirilmesine yönelik eylemler sistematiği olarak mülahaza edilebilir. …

Monografinin ikinci kısmı milli güvenliğin temini sahasında bir devlet siyasetinin teorik ve metodolojik temellerini ele alıyor. Yazar, hem batılı hem de yerli siyaset biliminin geliştirdiği konseptüalist yaklaşımlar temelinde, milli menfaatlerin teminine yönelik bir devlet siyasetinin metodolojisinin özünü incelerken bir dizi tamamen yeni tez de ileri sürüyor. Bilhassa da, “milli güvenlik” kavramında, meydan okuyuş ve tehditlere karşı “savunulabilirlik” postülasına dayanan modern yaklaşımın stratejik milli önceliklerin hayata geçirilmesine yönelik gereklere cevap vermediğini ve (modern devletin ulusal güvenliğini sağlama alanındaki politikasının temelini oluşturan) “istikrarlı bir kalkınma yoluyla güvenlik” ilkesine denk düşmediğini düşünüyor. Monografide, savunulabilirlik siyasetinden devletin, sivil toplumun, bireyin stratejik kalkınma stratejisini anlamlı ve açık stratejik hedefler belirlemek suretiyle şekillendirme siyasetine geçmenin neden zaruri olduğuna dair açıklamada da bulunuluyor. …

Yazarın bu kavramsallaştırması, milli güvenliğin temini sürecini meydana çıkan tehdit ve meydan okuyuşlara karşı sadece reaksiyonda bulunma yoluyla değil, stratejik analiz, stratejik tahmin ve stratejik hedef tespiti temelinde tayin etmek imkânı da veriyor; bu, karmaşık bir ortamda önleyici eylemleri ve milli güvenliğin geliştirilmesi ve sağlanmasına yönelik uzun vadeli hedeflerin hayata geçirilmesi yolunda tutarlı bir izleği temin ediyor. Bu anlamda Nazarov’un monografisi, bugün bir dizi uzmanın görüşüne göre resesyon durumunda olan genel milli güvenlik teorisinin yaratıcı bir şekilde geliştirilmesine momentum kazandırabilir.

Çalışmanın aynı kısmında stratejik planlamada hedef tespitinin mükemmelleştirilmesi meselelerinin de mülahaza edilmesi aynı ölçüde önem taşıyor. …

Monografinin üçüncü kısmı Rusya Federasyonu’nun milli güvenliğinin gözlem ve değerlendirilmesi meselelerine ayrılmış. Milli güvenliğin temini sahasında devlet siyasetinin hayata geçirilmesinde edinilen tecrübeleri, bu problemin mevcut uluslararası siyasi ve iktisadi durumda, devletler arasındaki çelişkilerin, siyasi ve iktisadi çalkantıların büyümesi şartlarında kilit önem taşıyacağını gösteriyor. …

Çok Okunanlar

Exit mobile version