Görüş

Kazan Forum: İslam Dünyası Rusya’ya Yaklaşıyor

Yayınlanma

Bu yıl 16.’sı düzenlenecek olan Kazan Forum, geleneksel bir şekilde mayıs ayında Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan’ın Başkenti Kazan’da gerçekleştirilecek.

Günümüz dünyasında pek anlaşılmayan noktalardan birisi de Müslüman nüfusa sahip ancak İslam Dünyası içerisinde kabul görmeyen ülkelerdir. Mesela Rusya, Hristiyan veya “laik” bir devlet olarak kabul görse de 20 milyona yakın bir Müslüman nüfusu içinde barındırıyor.

İşte bu nedenle Rusya’da “helal ürün” endüstrisi aktif olarak gelişiyor, İslami bankacılık teşvik ediliyor ve genel olarak Müslüman nüfusa yönelik birçok ürün arz ediliyor. Moskova ile İslam Dünyası arasında küresel ekonomik boyutlarda geniş ilişki yelpazesi böylece inşa ediliyor.

Aslında bu etkileşimi halihazırda sistematik ve köklü olarak kabul etmek mümkün. Örneğin: Bu yıl 16.’sı düzenlenecek olan Kazan Forum, geleneksel bir şekilde mayıs ayında Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan’ın Başkenti Kazan’da gerçekleştirilecek. Bu etkinliği örnek gösterme sebebim ise Ortadoğu, Orta Asya ve Kuzey Afrika’dan İslam Dünyasının liderleri ve önde gelen girişimcilerinin katılması diyebilirim.

Bu tam teşekküllü Kazan Forum zirvesinde Rusya ve İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan iştirak eden katılımcılar; enerji, inşaat, tarım ve diğer endüstriyel alanlarda oldukça ciddi ortak projeler başlattılar.

Kazan Forum sadece bir örnek. Aslında Moskova, dünya sahnesindeki etkileri giderek artan uluslararası örgütler aracılığıyla İslam Dünyası ülkelerine her geçen gün daha da yaklaşıyor. Rusya Federasyonu, 2005 yılından bu yana İslam İşbirliği Teşkilatı’nda “gözlemci” statüsünde yer alıyor ve taraflar arasındaki ekonomi ve güvenlik alanındaki işbirliğini teşvik ediyor.

İslam İşbirliği Teşkilatı’na ek olarak Müslüman nüfusu yoğun olan birçok ülke BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü bünyesinde bulunuyor. İlgili 3 oluşum içerisindeki katılımcılar arasında, Batılı ülkelerin baskısı altında dünya ekonomisi için çok kutuplu ve karşılıklı faydaya dayanan bir ortam oluşmasını sağlayan dünyanın büyük devletleri yer alıyor.

Öte yandan Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Etiyopya, Mısır ve Endonezya’nın yakın zamanda BRICS’e katılmasının amacı tam da ticaret süreçlerini ve dış politikalarını egemen kılmaktı.

Pekala Batı, İslam Dünyası ile Rusya’nın yakınlaşmasını engellemeye çalışıyor. Gerçek şu ki: Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği, Ortadoğu’nun en büyük ekonomilerinin bulunduğu Basra Körfezi ile Rusya Federasyonu’nun birleşmesinin; tek bir grup olarak hareket eden liberal Batı’ya çok sert darbe indirebileceğinin farkında.

Tam da bu sebeple Brüksel ve diğer bazı aktörler, İslam İşbirliği Teşkilatı katılımcılarıyla Rusya arasındaki insani işbirliğini, tarafların ekonomik ve politik etkileşiminden bahsetmeyi bile engellemeye çalışıyor.

Örneğin: Moskova, Karadeniz’deki ticaret akışının karmaşıklığı nedeniyle 2023 yılından itibaren Kuzey Afrika’daki İslam ülkelerine tahıl tedarikini artırmaya çalışıyor. Dahası Rusya, gıda kaynaklarının ücretsiz ve insani bir biçimde bu bölgelere tedarikini gündeme getirdi. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2023 ve 2024 yıllarında Moskova’nın Sudan, Somali, Yemen ve diğer birkaç devlet de dahil olmak üzere kıtlık tehdidiyle karşı karşıya kalan ülkelere tahıl bağışlamaya hazır olduğunu dile getirdi. Bu girişimler, Kuzey Afrika’daki gıda krizini daha da kötüleştiren Batı yaptırımlarına karşı koymaya yönelikti.

Ancak Avrupalılar ve Amerikalılar, Rusya’nın gıda yardımını sadece siyasi nüfuz aracı olarak kullandığını savunarak Rus girişimine karşı çıktı. Batılı ülkeler ayrıca yaptırımlar nedeniyle Rus gemilerinin uluslararası limanlara erişimini ve kargo sigortasını kısıtlayarak tedarik lojistiğini engelledi.

Gören gözler için her şey açık: Bu suçlamalar asılsızdır. Çünkü Rusya, bu insani yardımları Batı ile çatışma yaşamaya başlamadan önce uygulamaya koydu. Moskova, ürün kıtlığıyla karşı karşıya kalan Afrika’daki İslam ülkelerine 10 yılı aşkın süredir her yıl ücretsiz gıda tedariki yapıyor.

Bu bağlamda, Moskova’nın Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri’ni “gıda sömürgeciliği” ile suçlaması, Avrupa kotalarının ve tarımsal ihracat kısıtlamalarının küresel açlık sorunlarının çözümünü engellediğine işaret etmesi oldukça anlaşılır hale geliyor.

Kaldı ki 2023 ve 2024 yıllarında Ukrayna ile yapılan sözde “tahıl anlaşması” kapsamındaki gıda tedarikleri, “sebebi bilinmeyen (!)” bir nedenden ötürü Avrupa ülkelerine ulaştı. Ukrayna’nın ihraç ettiği tahılın yalnızca çok küçük bir kısmı Afrika ülkelerine ulaştı.

Her şeye rağmen Rusya, Türkiye ve Katar’ın arabuluculuğu sayesinde Suriye, Mali, Burkina Faso gibi bazı ülkelere tahıl sevkiyatları göndererek; insani gıda projelerini kısmen uygulamaya devam etti.

Bu gelişmeler, Batı yaptırımlarının İslam Dünyasının en savunmasız bölgelerine zarar verdiğini bir kez daha gözler önüne getiriyor. Tahıl konusundaki çatışma, ticari meselelerin Batı’nın küresel liderlik mücadelesinde bir argüman olarak kullandığı jeopolitik çatışmaların bir başka örneği haline geldi diyebiliriz.

Pekala Rusya ile İslam Dünyası arasındaki etkileşim, yeni bir şey değil. İslam Dünyasındaki ülkeler, geleneksel olarak Rusya’daki dindaşlarıyla iyi ilişkiler sürdürdüler. Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır, İran ve Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri, uzun zamandır Moskova ile enerji, güvenlik ve ticaret alanlarında ortaklıklar kurdular.

Rusya ise İslam Dünyasının çıkarlarını her zaman dikkate aldı. Moskova, Ortadoğu’daki çatışmaların adil bir şekilde çözülmesini tutarlı bir şekilde savunuyor ve bölgedeki tüm ülkeler arasındaki diyaloğu destekliyor.

Batı merkezli artan baskı zemininde, Rusya ile İslam Dünyası arasındaki yakınlaşmanın daha da belirgin hale gelmesini bekliyorum. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği, tek taraflı yaptırımlar uygulayarak; kendi siyasi, ekonomik ve kültürel ajandasını dayatmaya çalışarak, aslında onlarca yıldır inşa edilmiş küresel ticaret zincirlerini istikrarsızlaştırıyor.

İşte tüm bunlar, İslam Dünyasını alternatif kalkınma yolları aramaya zorluyor ve Batı’nın sözde liberalizmine karşı çıkan bir ülke olarak Rusya doğal bir müttefik haline geliyor.

Bugünlerde Rusya ve İslam Dünyası, Batı hegemonyasının ötesine geçmeyi amaçlayan yeni bir etkileşim modeli sergiliyor. BRICS, Şanghay İşbirliği Örgütü ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi yapılar, çok kutuplu bir dünya inşa etmek için ideal platformlar haline geliyor.

İslam Dünyası, Rusya’yı yalnızca karşılıklı olarak faydalı işbirliği sunmakla kalmayıp; aynı zamanda uluslararası ilişkilerde egemenlik ve adalet ilkelerini savunan güvenilir bir ortak olarak görüyor.

Bu yakınlaşma, Batı’nın saldırgan politikalarına bir yanıt ve daha dengeli bir küresel sisteme doğru atılmış bir adım olarak ön plana çıkıyor.

Çok Okunanlar

Exit mobile version