Bugünlerde Hindistan yine Kanada ile gerilim yaşıyor. Nedeni Kanada vatandaşı olan ancak Hindistan hükümeti tarafından terörist olarak aranan Sih ayrılıkçı lider Hardeep Singh Nijjar’ın haziran ayında Kanada eyaleti İngiliz Kolumbiyası Surrey’de suikasta uğraması. Ve bugün Kanada hükümetinin bundan Hindistan hükümetini sorumlu tutması.
Hindistan’a karşı terör eylemleri düzenlemek ve Punjab’ın Jalandhar şehrinde bir Hindu rahibi öldürmek için komplo kurmakla suçlanan Nijjar, şubat ayında Hindistan’ın terör örgütü olarak tanımladığı Khalistan Kaplan Gücü’nün şefiydi.
İki ülke arasında devam eden çekişme, bir zamanlar Hindistan’ın kuzey devleti Punjab’da kalesi bulunan ve şimdi kilometrelerce uzakta Kanada’da yeniden alevlenen Khalistan ayrılıkçı hareketi yüzünden kaynaklanıyor. Khalistan hareketi, Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun 2015 federal seçimlerinde Liberal Parti’yi destekleyen birkaç Khalistan yanlısı grupla iktidara gelmesi ile yeniden gerçek bir canlanma kazandı. Kanada’nın ifade özgürlüğü ve açıklık konusundaki duruşu, hareketi daha da ileri götürdü ve Adalet için Sihler gibi grupları sözde Khalistan Referandumu için güçlendirdi.
İki ülke arasında esen soğuk rüzgâr Hindistan’ın ev sahipliğinde gerçekleşen G20 zirvesinde de Narendra Modi ile Justin Trudeau etkileşiminde de hissedilmişti. Modi, Trudeau ile resmi bir ikili toplantı yapmayı reddetmişti. Ancak ne var ki uçağının arıza yapması nedeni ile G20 sonrası Delhi’den en son ayrılan lider de Trudeau olmuştu. Daha sonra Hindistan Başbakanlık Ofisi’nden Kanada hükümetinin ayrılıkçılığı teşvik etmekle beraber Hint diplomatlara karşı şiddeti teşvik ettiğini ve dolayısıyla diplomatik binalara zarar verilmesine ve Kanada’daki Hint toplumunun ve ibadet yerlerinin tehdit edilmesine yol açtığına ilişkin Hindistan hükümetinin güçlü kaygılarını dile getiren bir bildiri yayımlanmıştı.
G20 öncesinde de iki şey olmuştu. İlk olarak Kanada Hindistan ile bu yıl imzalanması beklenen ticaret anlaşmasına ilişkin müzakereleri askıya aldı. Bu arada Kanada Hindistan’daki en önemli yatırımcılardan biri iken Hindistan Kanada’nın onuncu en büyük ticaret ortağı konumunda. G20 öncesinde yaşanan bir diğer gelişme ise Kanadalı bir yargıcın yabancıların müdahalesi iddiası ile ilgili kamu soruşturması başlatmasıydı. Ve Trudeau hükümeti Hindistan’ın eylemlerinin soruşturmanın yetkisi dâhilinde olduğunu söylemişti.
Anımsanacağı üzere Hindistan yakın zamanda Sih aşırılıkçılarının Kanada’daki varlığı nedeni ile ciddi protestolar yapmıştı. Indira Gandhi’nin suikastını gösteren tablo da böyle bir olaydı; bu yılın başında Hindistan, Kanada’nın Indira Gandhi suikastını tasvir eden bir geçit törenine izin vermesine tepki göstermiş ve bunu Sih ayrılıkçı şiddetinin yüceltilmesi olarak algılamıştı. Bu zaten ikili ilişkilerde tansiyonu yükseltmişti.
Nisan ayında ise Delhi hükümeti Punjab’da şiddeti teşvik edici Khalistan çağrılarını yeniden canlandırdığı iddiasıyla Sih ayrılıkçı vaiz Amritpal Singh’i tutuklamıştı. Sih protestocular ise öfke gösterisi olarak ülkenin Londra’daki yüksek komisyonunda Hindistan bayrağını indirmiş, binanın penceresini kırmış ve ayrıca San Francisco’daki Hindistan konsolosluğunun camlarını kırarak elçilik çalışanlarıyla da çatışmıştı. Ayrıca geçtiğimiz yıl Sih militan lideri ve Khalistan Komando Gücü’nün başkanı Paramjit Singh Panjwar Pakistan’da vurularak öldürülmüştü.
Bu arada, Hindistan hükümeti sürekli olarak Sih ayrılıkçıları ile destekçilerinin Kanada, İngiltere, ABD ve Avustralya’daki Hint diplomatik misyonlarında sık sık yaptığı gösterilerden ve vandalizmden rahatsız oluyor ve yerel yönetimlerden daha iyi güvenlik talep ediyor.
Gelgelelim bugün Kanada hükümeti Sih aktivistin öldürülmesinin ardında Hindistan hükümetinin olduğunu düşünüyor. Geçtiğimiz hafta Başbakan Trudeau Kanada Parlamentosu’nda doğrudan Hindistan’ı Khalistanlı lideri öldürmekle suçladı. Ardından Kanada hükümeti ülkedeki Hint istihbarat şefini sınır dışı etti. Şu anda Hindistan ve Kanada iki ülke arasında artan gerilim nedeniyle birbirlerinin üst düzey yabancı diplomatlarını sınır dışı ediyor. Ve Hindistan hükümeti Kanada vizelerini askıya alıyor. Dolayısıyla oldukça alışılmadık olan bu durum aynı zamanda ikili bağların mevcut durumunu da gösteriyor.
Trudeau’nun iddialarını reddeden Hindistan ise Kanada hükümetinin Khalistanlı teröristi desteklediğini düşünüyor. Modi’nin G20 Zirvesi’nde de Trudeau’ya ilettiği üzere Yeni Delhi Kanada’da aşırılıkçı unsurlar tarafından yürütülen Hindistan karşıtı faaliyetler hakkında derin kaygı duyuyor. Ayrıca aşırılık yanlısı güçlerin organize suç, uyuşturucu sendikaları ve insan kaçakçılığıyla ilişkilendirilmesinin de Kanada için kaygı konusu olması gerektiğini düşünüyor. Net olarak Kanada, Avustralya ve İngiltere gibi ülkelerden Sih aktivistlerine karşı yasal işlem başlatmalarını isteyen Yeni Delhi bu kaygılarını özellikle Sihlerin ülke nüfusunun kabaca %2’sini oluşturan Kanada ile ilgili olarak dile getiriyor.
Peki nedir bu Khalistan ve Sih ayrılıkçılığı?
Khalistan, Sih aşırılıkçıların gönüllerinde yatan bağımsız bir Sih vatanının ismi. Khalistan hareketi Hindistan’dan bağımsız bir Sih devleti kurulmasını istiyor ve kökleri Sihleri ve Hinduları bölmeye çalışan 1800’lerin sonu ve 1900’lerin başındaki İngiliz sömürge politikalarına uzanıyor. Sihler o dönemlerde İngiliz yönetimine isyan eden Hindu yöneticilere karşı kullanılmak üzere çok sayıda İngiliz Ordusu’na alınmıştı.
Bu arada, Khalistan’ın önerilen sınırları farklı gruplar arasında farklılık gösteriyor. Bazıları Hindistan’ın Punjab devletinin tamamını talep ederken diğerleri Pakistan Punjab’ını ve Kuzey Hindistan’ın Chandigarh, Haryana ve Himachal Pradesh gibi diğer bölgelerini talep ediyor.
Khalistan’ın temeli gerçekte 15. yüzyılın sonlarında Hindistan’ın kuzeyindeki bir bölge olan Punjab’dan doğan Sihizm’e dayanıyor. 1600’lerin sonu ile 1700’lerin başlarında Müslüman Babür yönetimi altındaki yaşama ve Sih rahipleri arasındaki yolsuzluğa karşı Sihizm’in lideri Guru Gobind Singh dinde reform yapmış ve başlattığı khalsa (saf) geleneği Sihizmin uygulanma ve örgütlenme biçimini kökten değiştirmişti. Bu aynı zamanda Punjab’da Sih dininin yönetime yön verdiği, Sih kültürünün hâkim olduğu ve Punjab dilinin konuşulduğu bağımsız, egemen, teokratik bir Sih devleti Khalistan yaratmak temelinde politik bir vizyonu da beraberinde getirdi.
Bağımsızlık sırasında bazı Sihler bu vizyonu ayrı bir ülke oluşturarak gerçekleştirmeye çalıştı. Ancak söz konusu Sih topluluğu küçüktü; 1941 nüfus sayımında Sihler Britanya Hindistanı’ndaki Punjab devletinin %15’ini oluşturuyordu. İngilizler Punjab’ı Hindistan ve Pakistan arasında paylaştırmış ve Pakistan tarafında yaşayan Sihlerin çoğu Hindistan’a taşınmayı seçmişti.
Sihlerin Kanada’ya göçü ise 20. yüzyılın ilk on yılında başladı. Britanya Kolumbiyası’ndan geçen, gördükleri verimli topraklardan etkilenen İngiliz Ordusu’ndaki askerler ile beraber 1970’lere gelindiğinde Sihler Kanada toplumunun görünür bir kesimini oluşturuyordu.
Günümüzde hâlâ başta Kanada merkezli olmak üzere Sih ayrılıkçıları Punjab’ın anavatanları olarak safların ülkesi anlamına gelen Khalistan ismi ile bağımsızlaşmasını talep ediyor. Khalistan hareketi 1970’lerin sonlarında ve 1980’lerin başlarında Britanya ve Kanada gibi yerlerde artan Sih diasporalarının etkisiyle yeniden ortaya çıktı. 1980 yılında Londra’da doktor olan Jagjit Singh Chauhan kendisini Khalistan Cumhuriyeti’nin başkanı ilan etti.
Ancak bu gelişme o sıralarda Punjab politikası ile ilgilenmekte olan Hindistan hükümetini pek rahatsız etmedi. 1970’ler boyunca Hindistan’ın Punjab devleti içinde daha fazla özerklik ve Sihlerin lehine politikalar yönünde istekler yüksek sesle duyulmaya başladı. O dönemde Hindistan’ın iktidar partisi olan Kongre, bu tür taleplerin ayrılık anlamına geldiğine inanıyordu. 1980’lerde özerklik hareketi şiddete dönüştü. Bunun bir kısmı Sihlerin bağımsız Hindistan’daki köleler olduğunu iddia eden ve onlardan inancın temellerine dönmelerini isteyen aşırılıkçı vaiz Sant Jarnail Singh Bhindranwale’in artan popülaritesinden kaynaklanıyordu. Bhindranwale, Khalistan’ın bağımsızlığını istemediğini ancak teklif edilmesi durumunda reddetmeyeceğini söylemişti. Onun retoriği yaygın toplumsal şiddeti körüklemeye yardımcı oldu.
Tarihte Hindistan hükümeti ile Sih ayrılıkçıları arasındaki çatışmanın en kanlı olayı 1984’te yaşanmıştı. Bhindranwale ve bir grup destekçisi, Sihizm’in en kutsal bölgesi olan Punjab şehri Amritsar’daki Altın Tapınak’ta bir üs kurmuş ve buradan isyanı yönetmeye çalışmışlardı.
Dönemin Başbakanı Indira Gandhi’nin haziran ayında başlattığı Mavi Yıldız Operasyonu ile silahlı ayrılıkçı lider Bhindranwale ve destekçilerini tahliye etmek için Altın Tapınak’a orduyu göndermesi ve mâsum Sihler de dâhil olmak üzere binlerce Sih’in öldürülmesi Sihlerin ruhunda kolektif bir yara bırakmış ve beş ay sonra ekim sonunda Başbakan Gandhi Sih korumaları tarafından suikasta uğramıştı.
Bu daha fazla şiddeti tetiklemiş ve daha fazla Khalistan hareketini güçlendirmişti. Sih militanları, 1985 yılında Kanada’dan Hindistan’a uçan ve uçaktaki 329 kişinin tamamının İrlanda kıyısı açıklarında öldürüldüğü Air India Boeing 747 uçağının bombalanmasından da sorumlu tutulmuş ve Hindistan ordusu Sih militanlarını Punjab’dan temizlemek için 1986 ve 1988 yıllarında operasyonlar başlatmıştı.
Günümüzde Hindistan’da Khalistan hareketi çok az desteğe sahip. Bunun nedeni kısmen hükümetin uyguladığı baskı ve ekonomik büyüme. Pek çok Sih hâlâ Bhindranwale’i şehit olarak görüyor ancak çok azı onu taklit etmeye çalışıyor ve bunu yapanlar da hemen durduruluyor. Ancak Punjab dışında en büyük Sih nüfusuna sahip olan Kanada’da ve İngiltere, Avustralya ve ABD’de Sih diasporasının bazı kesimleri arasında küçük bir destek kitlesi var.
Hindistan dışındaki dünyada en kalabalık Sih topluluğuna ev sahipliği yapmak konusunda Kanada başı çekiyor; Kanada’daki yaklaşık 1,5 milyon Hint diasporasının kabaca 800 binini Sih topluluğu oluşturuyor. Ve bu Sih topluluğunun içinde Kanada’nın ana muhalefet lideri ile ülkenin önemli bakanları da yer alıyor.
Sih dininin günümüzde 23 milyonu Hindistan’da olmak üzere dünya çapında 26 milyon takipçisi var. Sihler Punjab nüfusunun çoğunluğunu oluşturuyor ancak Hindistan’da 1.4 milyarlık nüfusun %1.7’lik azınlığı konumundalar. Khalistan hareketi artık her ne kadar Hindistan’ın birliğine yönelik ciddi bir tehdit olmasa da Hindistan hükümeti tarafından ciddi bir güvenlik tehdidi olarak görülüyor.