Bizi Takip Edin

AVRASYA GÜNLÜĞÜ

Kuşak Yol Girişimi’nin 10. yıldönümüne özel Beyaz Kitap

Yayınlanma

Dünyadaki insan hakları davasını ilerletmek üzere insanlık için ortak bir kader topluluğu oluşturalım.”

2023 yılı, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in “insanlık için ortak bir kader topluluğu oluşturma” kavramıyla duyurduğu Kuşak Yol Girişimi önerisinin ortaya çıkışının 10. yıldönümü. Çin Devlet Konseyi Enformasyon Ofisi 26 Eylül’de “İnsanlık için Ortak bir Kader Topluluğu Oluşturmak için El Ele Verelim: Çin’in Girişimleri ve Eylemleri” başlıklı bir Beyaz Kitap yayınladı. Kitapta, bu kavramın ideolojik içeriği ve somut eylem planının işlendiği kaydedildi. Kitabın, Çin’in küresel insan hakları yönetişimine katılımına ilişkin tarihsel deneyimlerini, temel prensipleri ve perspektiflerini “kapsamlı, sistematik ve derinlemesine” bir şekilde ele aldığı ve Çin’in “insanlık için ortak bir kader topluluğu” kavramına dayalı küresel insan hakları yönetişimini teşvik etme çabasının daha iyi anlaşılmasını sağlayacağı düşünülüyor. Gelecekte küresel insan hakları davasının birlikte daha da ilerletilmesi için referans niteliğinde olduğu ifade edilen, “Tüm İnsanlığın ortak Değerleri ve Onuru için: Çin’in Küresel İnsan Hakları Yönetişimine Katılımına ilişkin Pratikleri ve Katkıları” başlıklı kitabın bundan böyle düşünce kuruluşu “raporu” olarak adlandırılacağı kaydedildi. Kitaptan bazı başlıklar aşağı yer almaktadır:

‘Küresel insan hakları yönetişimi, insanlık için ortak bir kader topluluğu inşası ile örtüşmektedir’

İnsanoğlu, tüm sosyal ilişkilerin toplamıdır. 2013 yılında, Çin insanlık için ortak bir kader topluluğu inşa etme kavramını yaratıcı bir şekilde ortaya koymuştur. Söz konusu kavram, insanlığın uzun vadeli ortak gelişimine odaklanmakta, insanı kararlılıkla ön planda tutmakta ve kalıcı barış, evrensel güvenlik, ortak refah içinde açık, kapsayıcı, temiz ve güzel bir dünya inşa etmeyi amaçlamaktadır. Özünde, küresel insan hakları yönetişimi ve insanlık için ortak bir kader topluluğu inşasıyla örtüşmektedir; küresel insan hakları yönetişiminin üst düzey hedefi insanlık için ortak bir kader topluluğu inşasını teşvik etmektir ve insanlık için ortak bir kader topluluğu kavramı Çin’in küresel insan hakları yönetişimine katılımı için metodolojik rehberlik sağlamaktadır.

İnsanlık bir ortak bir kader topluluğu inşa etmek, uluslararası insan hakları söyleminin önemli bir parçası haline gelmiştir. Bu kavram, BM İnsan Hakları Konseyi kararlarına 10’dan fazla kez dahil edilmiş ve uluslararası insan hakları söyleminin önemli bir parçası haline gelmiştir. Mart 2017’de, BM İnsan Hakları Konseyi’nin 34. oturumunda “ekonomik, sosyal ve kültürel haklar” ve “gıda hakkı” konularında iki karar kabul edilmiş ve bu kararlarda “insanlık için ortak bir kader topluluğu inşa etme” ihtiyacı açıkça ifade edilmiştir.

Uygulamalar, Çin’in dünyada insan hakları davasını ilerletme sürecinde bir yabancı olmadığını, aksine sürekli olarak bu sürece dahil olan bir aktivist olduğunu, insanlık için ortak bir kader topluluğu inşasını teşvik etmede giderek daha önemli bir rol oynadığını ve dünyada insan hakları davasını etkileme ve ilerletmede önemli bir güç haline geldiğini ve dünyada insan hakları davasının gelişimini teşvik etmek için Çin zekaları ve Çin çözümlerini sunduğunu göstermiştir.

‘İnsan hakları davasının gelişiminin teşvik edilmesinde hiçbir ülke ya da birey geride bırakılmayacaktır’

“Hiç bir şey insanoğlu kadar değerli değildir.” Çin her zaman insan merkezli kalkınma ideolojisine bağlı kalmış ve Çin tarzı modernleşme sürecini ilerletirken insanın modernleşmesinin gerçekleştirilmesini teşvik etmeye çalışmıştır. 25 Şubat 2021’de Ulusal Yoksulluğun Ortadan Kaldırılması Çalışmalarını Özetleme ve Takdir Töreni’nde Genel Sekreterimiz Xi Jinping, mevcut standartlara göre 98,99 milyon kırsal yoksul halk, 832 yoksul ilçe ve 128 bin yoksul köyün yoksulluktan kurtarıldığını, bölgesel yoksulluk sorununun çözüldüğünü, böylece mutlak yoksulluğun ortadan kaldırılması gibi zorlu bir görevin tamamlandığını ve tarihe altın harflerle yazdıracak bir insanlık mucizesi yaratıldığını ilan etmiştir!

Çin, binlerce yıldır Çin ulusunun başına bela olan mutlak yoksulluk sorununu tarihsel olarak çözmüş ve yoksulluğun kapsamlı bir şekilde ortadan kaldırılması yoluyla,  yoksulluktan kurtulan bölgeler ve insanların içsel kalkınma ivmesini güçlendirmiştir; Böylece insanların gerçekten kalkınmanın temel unsuru olması ve insan hakları davasının gelişiminden gerçekten yararlanmasını sağlamıştır.

Çin, eski çağlardan beri “uyum için olan dünya” ve “herkes tarafından eşit bir şekilde paylaşılan dünya” şeklindeki sosyal idealini benimsemiştir. Çin medeniyeti her zaman insanlığın geleceği ve kaderi konusunda derin endişe duymuştur. Günümüzde Çin, kendi insan hakları gelişimini gerçekleştirme temelinde diğer ülkelerle ekonomik kalkınma ve yoksulluğun azaltılması konularında başarılı deneyimleri sürekli olarak paylaşmakta ve el ele vererek insanlık için ortak bir kader topluluğunun birlikte inşa edilmesini savunmuştur. Örneğin, Kuşak ve Yol Girişimi ortaya konulduktan bu yana, geride bıraktığımız 10 yılda verimli sonuçlar elde etmiş, yaklaşık bir trilyon ABD doları tutarında yatırım ve binlerce işbirliği projesi sağlamış, işbirliği yaptığı ülkelerde çok sayıda istihdam yaratmış ve on milyonlarca yerel halkı yoksulluktan kurtarmıştır. Kuşak ve Yol Girişimi, dünyanın birbirine bağlanması için köprüler kurmuş, Çin ve dünyanın kazan-kazan işbirliği yapmasını ve ortak kalkınmasını teşvik etmiş ve çeşitli alanlarda işbirliğini derinleştirip bir dizi pratik sonuç elde ederek tüm ülkelerin halklarının gerçek anlamda bundan yararlandığını hissetmesini sağlamıştır.

İnsanlık için ortak bir kader topluluğu kavramının öncülüğünde, Çin küresel insan hakları davasının sağlıklı gelişimini teşvik etmek için somut adımlar atmış ve Çin’in insan hakları davasının gelişmesinin meyveleri sadece kendisine fayda sağlamakla kalmamış, aynı zamanda insanlığın ortak refahına da somut bir şekilde katkıda bulunmuştur.

‘Kaderi topluluğu kavramı, dünyada insan haklarının gelişimine rehberlik etmektedir’

Günümüz dünya ekonomisi yüksek enflasyon, zayıflayan talep, jeopolitik çatışmalar, enerji ve gıda güvenliği gibi zorluklarla karşı karşıyadır ve küresel istikrarsızlık ve belirsizlik faktörleri önemli ölçüde artmıştır. Dünya yönetişim, güven, kalkınma ve barış gibi ortak sorunlarla karşı karşıyadır ve daha iyi bir dünya inşa etme görevi zorlu olmaya devam etmektedir. Yeni durum ve yeni görevler karşısında Çin, gerçek anlamda çok taraflılık uygulamakta ve tüm insanlık için barış, kalkınma, adalet, demokrasi ve özgürlük gibi ortak değerleri teşvik etmektedir. Küresel Kalkınma Girişimi’nden Küresel Güvenlik Girişimi’ne ve Küresel Medeniyet Girişimi’ne kadar, insanlık için ortak bir kader topluluğu inşa etmenin ideolojik içerikleri ve pratik yolları sürekli olarak zenginleştirilmekte ve genişletilmektedir.

Raporda Çin’in şu girişimlerindeki yer almaktadır: güvenlik sağlanması yoluyla insan hakları korunmalı, tüm ülkelerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmeli, barışçıl kalkınma yolu aynı şekilde izlenmeli ve Küresel Güvenlik Girişimi uygulanmalı; kalkınma yoluyla insan hakları teşvik edilmeli, Küresel Kalkınma Girişimi uygulanmalı, kalkınma daha kapsayıcı, evrensel ve sürdürülebilir hale getirilmeli ve kendine has özellikleri olan modernleşme yollarıyla tüm halkların insan haklarından adil bir şekilde yararlanmasın garanti altına alınmalı; işbirliğiyle insan hakları teşvik edilmeli, birbirimize saygı duyulmalı, birbirimize eşit muamele edilmeli, Küresel Medeniyet Girişimi uygulanmalı, medeniyetler arasındaki alışverişi ve karşılıklı anlayış güçlendirilmeli ve insan hakları medeniyetinin gelişimini ve ilerlemesini ortaklaşa teşvik etmek için diyalog yoluyla fikir birliği çoğaltılmalıdır.

Çin’in uluslararası işbirliği yoluyla küresel insan hakları yönetişimini teşvik etme konseptinin aksine, çok az sayıda ülke hala büyük güçler arasındaki çatışmalara ve jeopolitik mücadelelere takıntılıdır, ısrarla karalama, tek taraflılık, korumacılık ve hegemonya uygulamakta ve uluslararası barış ve kalkınma ortamını baltalayan ve dünyada insan hakları davasının gelişimini engelleyen en önemli faktörler haline gelmiştir. Ancak, tarih nehri ileriye doğru akmaktadır ve insanlık gelişiminin karşı tarafında durmak peygamberdevesinin kollarıyla arabayı durdurması ile eşdeğerdir. Buna karşın, Çin tarafından önerilen küresel insan hakları yönetişimi çözümü giderek daha fazla ülke ve insan tarafından desteklenmekte ve benimsenmektedir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres, Küresel Kalkınma Girişimi’ni “tam zamanında” olarak nitelendirerek, Birleşmiş Milletler’in bu konuda Çin ile işbirliği yapmaya ve uygulanmasını teşvik etmek için diğer ülkelerle birlikte çalışmaya istekli olduğunu belirtmiştir.

“En yüksek siyasi hedef, dünyanın insanlık tarafından eşit bir şekilde paylaşılmasıdır.” 2023 yılı, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin (İHEB) kabulünün 75. yıldönümüdür. 1940’larda zamanın Çin’in BM İnsan Hakları Komisyonu’ndaki (UNCHR) temsilcisi olan Zhang Pengchun, “iyilikseverlik” kavramını İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne dahil etmiştir. Aradan 75 yıl geçtikten sonra, Çin halkının insan hakları alanındaki tarihi ve çağdaş uygulamalarına dayanarak insanlık için ortak bir kader topluluğu inşası ışığında, Çin, deneyimlerini Çin mantığıyla özetlemiş, Çin teorilerine yükseltmiş ve dünyaya taşımış, böylelikle küresel insan hakları yönetişiminin geliştirilmesine canlı pratikler ve yeni katkılar sağlamıştır.

Okumaya Devam Et

AVRASYA GÜNLÜĞÜ

Fazla olan Çin’in üretim kapasitesi değil, Batı’nın kaygısıdır

Yayınlanma

Son zamanlarda, Amerika Birleşik Devletleri ve Batı’daki bazı politikacılar ve medya, “Çin’in kapasite fazlası üretimi teorisi” üzerine spekülasyon yaparak, Çin’in kendi gelişimiyle biriktirdiği karşılaştırmalı avantajları “haksız rekabet” olarak çarpıtarak ve Çin’in dünyaya fayda sağlayan yüksek kaliteli üretim kapasitesini “dünya ekonomisine darbe vurmak” olarak itibarsızlaştırarak birbirlerini tekrarlıyorlar. Açıkçası bu, Çin’in yükselişi karşısında bazı ülkelerin bir başka kolektif kaygı saldırısı ve Çin ekonomisine karşı yeni bir bilişsel savaş turu. Çin’in kendi yoluna güveni tamdır ve spekülatif gürültü Çin tarzı modernleşmenin endüstriyel dönüşüm ve iyileştirme yolundan sapmayacaktır ve Çin’in üst düzey açılımı ve yüksek kaliteli kalkınmayı teşvik etme konusundaki kesin kararlılığını sarsması daha da olası değildir.

Bu kez ABD ve Batı, ekonomik bir mesele gibi görünen ancak aslında karmaşık bir çağdaş arka plana ve siyasi motivasyona sahip olan “Çin’in kapasite fazlası üretim teorisi” üzerine spekülasyon yapıyor. Bu çağdaş arka plan işte şudur, yüzyılda görülmemiş büyük değişimlerin daha hızlı bir şekilde yaşandığı dönemde, gelişmekte olan ülkeler küreselleşmeyle derinlemesine kaynaşmış, işbölümüne katılım sürecinde yeni karşılaştırmalı avantajlar geliştirmiş, giderek dünyanın yeni üretim, inovasyon ve kalkınma merkezlerine dönüşüyor. ABD ve Batı’ya göre, kendi yüzlerce yıldır bilimsel ve teknolojik, finansal, askeri, sömürgeci ve diğer yollarla inşa ettiği ve sağlamlaştırdığı”merkez-çevre” endüstriyel işbölümü sistemi zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Bu siyasi motivasyon işte şudur: ilk kalkınmış olan ülkeler, finans ve sermayenin küresel düzenlenmesini sağladığı süreçte, reel ekonomi daha da finansallaşmış, endüstrinin içi daha da boşaltılmış, imalat sanayinin karşılaştırmalı avantajı daha da zayıflamış, bu nedenle küresel işbölümü sistemindeki tekel statüsünü korumak için sonrada gelişen ülkelerin teknolojik ve endüstriyel gelişmesini bastırmaya ve kontrol altına almaya çalışıyor. Bu, katılaşmış çıkarlarla eski düzenin “kalesine” tutunan gelişmiş ülkeler ile “tavanı” kırmaya çalışan ve adil kalkınma hakkı için mücadele eden gelişmekte olan ülkeler arasındaki bir savaştır. Bu nedenle, sözde “kapasite fazlası üretim” yalandır, “kaygı fazlası” gerçektir.

Çin’in otomobil markası Hongqi’nin yeni bir enerji aracı, 13 Nisan 2024’te Çin’in Hainan eyaletinin başkenti Haikou’da düzenlenen dördüncü Çin Uluslararası Tüketici Ürünleri Fuarı’nda (CICPE) sergilendi. (Xinhua/Yang Guanyu)

Günümüz dünyasının zenginliği ve maddi başarıları büyük ölçüde ekonomik küreselleşmenin derinlemesine gelişiminden ve ülkelerin piyasa mekanizması altında karşılaştırmalı avantajlara dayanarak oluşan küresel iş bölümünden kaynaklanmaktadır. Bu tür karşılaştırmalı avantajlar, geçmişte daha çok doğal kaynak gibi doğal farklılıklara bağlıydı. Bilimsel ve teknolojik başarıların küresel olarak yaygınlaşması ve ülkelerin bağımsız kalkınma kabiliyetlerinin artmasıyla birlikte karşılaştırmalı avantajların oluşumu, sanayi politikası, stratejik planlama ve bilimsel ve teknolojik inovasyon kabiliyetleri gibi edinilmiş faktörlere daha fazla dayanmaya başlamıştır, ülkeler makul faktör kombinasyonu yoluyla kendi karşılaştırmalı avantajlarını geliştirmekte ve küresel rekabete katılmakta, endüstriyel zincirin ve değer zincirinin sıçramaya devam etmesini sağlamakta ve küresel iş bölümü sisteminin daha verimli bir yöne doğru ayarlanmasını teşvik etmektedir, bu da genellikle küresel üretim kaynaklarının tahsisinin verimliliğine ve küresel iş bölümü sisteminin gelişimine yardımcı olmaktadır. Bu genel olarak küresel üretim kaynaklarının dağılımının verimliliği ve insanlığın genel refahının arttırılması için elverişlidir. Ancak tarihsel olarak, ekonomi kurallarına bazen yapay siyasi faktörler müdahale etmiştir ve bu tür ayarlamalar doğal olarak gerçekleşmez.

Bu  fotoğraf 17 Mayıs 2023’te çekildi, Çin’in kuzeybatısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin Hotan Eyaleti, Lop İlçesindeki bir elektrik santralindeki fotovoltaik (PV) panelleri gösteriyor. (Xinhua/Du Çetesi)

Birleşik Krallık Sanayi Devrimi’ne öncülük etmişti ve imalat alanındaki karşılaştırmalı üstünlüğü bir zamanlar rakipsizdi. Ancak diğer ülkelerin yükselişiyle birlikte, Birleşik Krallık’ı merkeze taşıyan küresel sanayi düzeni tarihi bir değişim geçirmiş ve Birleşik Krallık küresel sanayideki merkezi konumunu korumak için siyasi, ekonomik ve askeri gücünü kullanarak diğer ülkelerin gelişimini engellemeye çalışmıştır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Avrupa ve Japonya, yüksek teknolojili endüstriler alanında yükselip ABD’nin ekonomik alandaki merkezi konumuna meydan okuyunca, ABD, küresel işbölümü sistemindeki tekel konumunu korumak için askeri, siyasi ve mali avantajlarını kullanarak Avrupa ve Japonya’nın gelişme eğilimini engellemeye çalışmıştır. Bugün, küreselleşmeye entegrasyonun derinleştiğin süreçte Çin, bariz sistem avantajları, doğru stratejik planlaması ve güçlü öğrenme ve inovasyon yeteneği sayesinde, karşılaştırmalı avantajlar biriktirmekte ve giderek daha fazla alanda ABD ve Batı’nın küresel endüstriler üzerindeki tekelini kırmaktadır. Çin’in endüstriyel teknolojisi güncellenmesi tüm insanlığın refahına katkı sağlarken aynı zamanda ABD ve diğer ülkelerin tekel çıkarlarının peynirine dokunulduğunu hissetmesine neden olmuş, sonuç olarak ABD Çin’in endüstriyel gelişimi yolunu kesmek için ya korumacılığa başvuruyor ya da baskı yapıyor ve engel oluyor. Günümüzde sözde “kapasite fazlası üretim” piyasa tarafından tanımlanmış bir sonuç değil, yapay olarak yaratılmış yanlış bir anlatıdan ibarettir.

Elektrikli binek araçlar, lityum iyon piller ve güneş pillerinden oluşan “yeni üçlü” tarafından temsil edilen Çin’in avantajlı endüstrilerinin yükselişi, tüketicilere küresel pazarın taleplerini karşılayan yüksek kaliteli ürünler sağlamış, ekonomik büyümeyi ve fiyat istikrarını teşvik etmiş ve iklim değişikliğine karşı küresel tepkiye büyük katkıda bulunmuştur. Çin’in yeni enerji endüstrisindeki karşılaştırmalı avantajların oluşumu, Çin’in ekonomik kurallara uygun doğru stratejik seçimlerinin sonucudur ve gelişmekte olan ülkelerin piyasa mekanizması altında endüstriyel zincir sıçramasını gerçekleştirmesinin ve küresel endüstriyel işbölümünün rasyonel bir şekilde ayarlanmasını teşvik etmesinin başarılı bir örneğidir. Ancak, merkezi tekelini korumak için ABD ve diğer ülkeler Çin’in gelişimini engellemek için her türlü yola başvurmakta ve hatta özünde dünya işbölümü sisteminin rasyonel bir şekilde ayarlanmasını engellemek olan “zinciri ayırmaya ve kırmaya” kadar ileri gitmektedir. Bu durum, küresel endüstriyel işbölümü sisteminin yapısının görünüşte ekonomik ama aslında siyasi olduğunu bir kez daha kanıtlamaktadır. Eşitsiz ekonomik durumun ortaya çıkmasının ardında, bazı ülkelerin askeri, siyasi, mali ve kültürel tekel güçlerini kullanarak, “merkez ve çevre” arasındaki eşitsiz ilişkiyi ekonomikleştirmek, sabitlemek ve hatta ebedileştirmeye çalışmak amacıyla, küresel ekonomik yapı ve düzenin serbestçe ayarlanmasına sürekli olarak hükmetmeleri ve çarpıtmaları yatmaktadır.

Geçtiğimiz birkaç yüzyıl boyunca Batı, sanayileşme ve küreselleşme sürecine öncülük etmiş ve aynı zamanda dünyaya Batı’nın egemen olduğu küresel endüstriyel iş bölümü sisteminin ve uluslararası ekonomik düzenin değişmeden kalacağı yanılsamasını vermiştir. Günümüzde Çin, ekonomik kuralların ve tarihin gelişiminin kaçınılmaz bir sonucu olan imalat sanayindeki avantajları sayesinde küreselleşmeye öncülük etmektedir. Çin’in endüstriyel “atılımı” sadece Batımerkezciliğinin kaderci algısını değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda dünya ekonomisinin tekeli kırması için yeni bir canlılık yaratıyor ve bağımsız kalkınma arayışında olan daha fazla ülke için yeni anlayışlar getiriyor. Bu anlamda, Çin’in yüksek kaliteli kalkınmayı kararlılıkla sürdürmesi ve kalkınma hakkını savunması, uluslararası ekonomik düzenin daha adil ve makul bir yönde evrilmesini teşvik etmek açısından büyük bir küresel öneme sahiptir.

Okumaya Devam Et

AVRASYA GÜNLÜĞÜ

Yundang Gölü’nde Yeni Hayat: Yeşil ve Altının Ahengi

Yayınlanma

William Brown, Xiamen Üniversitesi İşletme Fakültesi profesörü

Geçen hafta Yundang Gölü kıyısında ay ışığında dans eden emeklileri izlerken, onu ilk gördüğümden bu yana ne kadar değiştiğine hayret ettim. 1988’de Yundang o kadar kötü kokuyordu ki, oradan geçerken her geçişimde burnuma nemli bir bez bastırıyordum; ancak mümkün olduğunda yanına yaklaşmaktan kaçınıyordum.

19. yüzyılda İngiliz Xiamen Konsolosu Robert Swinhoe, Xiamen’in “Bahçe Adası”nda 174 kuş türünün bulunduğunu, ancak 1980’lerde Yundang’ın balıklarının ve karideslerinin öldüğünü ve hatta kuşların bile kaçtığını hayretle karşıladı. 1992 yılında Yundang Gölü’nde bir dragon tekne yarışı düzenleneceğini ve 1994 yılında bu temizleme programının, “Deniz Kirliliğinin Önlenmesi ve Yönetimi Bölgesel Programı”nın BM Kalkınma Programı tanıtım alanı haline geleceğini hiç hayal edemezdim.

Daha da şaşırtıcı olanı, 2002 yılında Almanya’nın Stuttgart kentinde Xiamen’i temsil etmekten onur duydum ve burada yaşanabilir topluluklar için düzenlenen uluslararası yarışmada altın madalya kazandı. 30 dakikalık sunumumun ardından altı uluslararası jüriden biri bana şunları söyledi: “Çin’in böyle şehirleri olduğunu bilmiyorduk.

Xiamen sadece bir numara değil, iki numarayı da çok geride bıraktı!

Ve Xiamen başarılarıyla yetinmedi. İki yıl sonra Xiamen, Birleşmiş Milletler’in 2004 Habitat Onur Listesi Ödülü’nü alan tek şehir oldu ve o zamandan beri büyümenin yeşillendirmeyi feda etmesine gerek olmadığını kanıtlamaya devam etti.

Bugün Yundang, Xiamen’in kültürel ve ticari kalbi olan Xiamen’in “Yeşil Akciğeri”dir ve birçok şirket merkezinin ve diplomatlar ve iş insanları için en pahalı dairelerin bulunduğu yerdir. Çinliler ve yabancılar, tatilleri kutlamak veya uluslararası tekne yarışları gibi su etkinliklerinin tadını çıkarmak veya Yundang’ın yeşil yollarını keşfetmek ve pitoresk mekanlarda Minnan çayını yudumlamak için Yundang’a akın ediyor. Ve geceleri Yundang Gölü, müzikli çeşmelerin klasik müzikle dans etmesiyle hayat buluyor, neon Aurora Borealis gibi renkli ışıklardan oluşan bir silueti yansıtıyor.

Yundang Gölü, büyümenin ve yeşillendirmenin sürdürülebilir bir şekilde dengelenebileceğinin kanıtıdır, ancak aynı zamanda bize, bir şehirde insanlara hayalleri gerçeğe dönüştürme konusunda ilham verebilecek ve onları güçlendirebilecek liderler olmadığı sürece en iyi hedef ve planların ölü doğduğunu da hatırlatır. Xiamen, 15 Haziran 1985’te genç Xi Jinping’in gelişiyle böyle bir lidere sahip oldu.

Bundan önce Yundang Gölü, Yundang Limanı olarak biliniyordu. Ancak 1970’lerdeki arazi ıslah projeleri burayı denizden izole etmişti. Su durgunlaştı ve 100’den fazla fabrikadan gelen atık suların yanı sıra kanalizasyon da tarihi limanı zehirli bir çukura dönüştürdü.

1980 yılında Xiamen Özel Ekonomik Bölgesi’nin kurulmasının ardından şehir ekonomik kalkınmaya odaklandı ancak çevresel yönetim için çok az şey kaldı.

O zamanlar Xiamen’in idari belediye başkan yardımcısı olarak görev yapan Xi Jinping, 1988’de Xiamen’in 1985’ten 2000’e kadar ekonomik ve sosyal kalkınmasına yönelik, çevre koruma önlemlerini de içeren bir stratejinin oluşturulmasına öncülük etti. Ve 30 Mart 1988’de, Yundang Gölü’nün kapsamlı tedavisinin güçlendirilmesi konusunda ayrıntılı adımların planlandığı özel bir toplantı düzenlendi:

Bir: Yasaları çıkarmak ve uygulamak. Xiamen, çevreyi kirleten 100’den fazla işletmeyi kapatmak veya başka yere taşımak ve daha iyi kanalizasyon arıtma tesisleri inşa etmek için göllere kirletici madde boşaltılmasını yasakladı.

İki: kirli alüvyonu araştırın. Tarama, kırılgan ekosistemleri yok edebileceğinden genellikle son çaredir, ancak Yundang zaten ölmüştü; Ona yeni bir hayat umudu vermek için zehrin çıkarılmasına ihtiyacı vardı.

Üç: Sular yükseldiğinde suyu alıp, çekildiğinde suyu boşaltarak nehre hayat vermek için setlerin üzerine bent kapakları inşa edin. 1987’de Yundang Gölü’ndeki amonyak nitrojen konsantrasyonu litre başına 39,4 mg’dı; bu, deniz yaşamı için toksik olduğuna inanılan litre başına 3 veya 4 mg’dan 10 kat daha yüksekti. 2022 yılına gelindiğinde litre başına 0,076 mg’a düştü.

Dört: mangrovları yeniden dikin. 1999’dan bu yana binlerce insan, bir zamanlar Yundang’da gelişen ve sağlıklı bir deniz ekosistemi için çok önemli olan “okyanusun yeşil akciğerleri” olan çeşitli mangrov türlerini yeniden dikmek için çalıştı.

Beş: Çevreyi güzelleştirin. Yundang Gölü’nün ve Xiamen’in geri kalanının güzelleştirilmesi, gerçek bir “Bahçe Adası” ortamının tadını çıkarırken zenginleşme fırsatı arayan Çin’in geri kalanından ve yurt dışından gelen insan ve şirketlerin akınıyla, karşılığını fazlasıyla aldı. Avustralyalı bir iş kadınının bana söylediği gibi, “Eskiden işimin çoğunu Şanghay ve Guangzhou’da yapıyordum, ancak modern ulaşım ve iletişim sayesinde böylesine bozulmamış bir ortamda yaşarken Xiamen’de de aynı derecede başarılı olabiliyorum.”

1990’ların ortasında, eski Xiamen belediye başkanı ve parti sekreteri Hong Yongshi bana şunları söyledi: “Xiamen, hızla büyümek için çevrelerini feda eden ve sonra zenginliklerini ekosistemi yeniden canlandırmak için kullanan ülkeler gibi olmayacak. Biz yeşererek büyüyeceğiz.”

Belediye Başkanı Hong, Xiamen’in günlük hava kalitesi raporları yayınlayan ilk şehir olması ve şehri güzelleştiren ve daha fazla yeşillendirme için gelir sağlayan binlerce mango ağacı dikmesi gibi girişimlere öncülük etti. Xiamen, GSYİH’sının minimum %2’sini çevreye ayırdı ve tüm yeni projelerin çevresel etki değerlendirmesi yapması gerekiyordu; sadece bir muhalif oy bunu durdurmak için yeterliydi. Xiamen botanik bahçesi Çin’in ilk ISO onaylı bahçesiydi; Gulangyu Adacığı, Çin’in ISO onaylı ilk idari bölgesiydi. Ve Xiamen, anaokulundan üniversiteye kadar yeşil eğitim kursları ve yeşil yaz kampları düzenleyerek yeşil bir gelecek planlıyor.

Xiamen diğer şehirlere de ilham kaynağı oldu. Xiamen’in sponsor olduğu 2001 Yeşil Fuarı’nda, Çin’in dört bir yanından 100’den fazla belediye başkanı bir “Yeşil Bildirge” imzaladı ve Fujian’ın Changtai’si gibi şehirler, Xiamen’in örneğini taklit ederek zenginleşti.

Changtai bugün “Çin’in kano başkenti” olarak ünlü ama onu 1990’larda ilk gördüğümde nehir Yundang Gölü kadar siyah ve pis kokuyordu. Nispeten fakir olan ülkenin ekonomik zorluklarına rağmen, son derece karlı taşocakçılığını durdurarak ve kirletici fabrikaları kapatarak Xiamen’in liderliğini takip ettiler. İlçe lideri bana, “Zaten bu kadar zayıfken kemerinizi sıkmak kolay değil ama uzun vadeli bakmalıyız” dedi. Şirketler artık bozulmamış bir ortamda gelişebilecekleri Changtai’ye akın ediyor.

Bugün, Çin’den ve yurt dışından gelen turistler, zengin kültürünün ve güzel ortamının tadını çıkarmak için Xiamen’e seyahat ediyor, ancak benim Bahçe Adası’ndaki evimi takdir etmek için kapımdan dışarı adım atmam yeterli. Ve Xiamen benim için turistlerden çok daha özel çünkü 1980’lerin nasıl olduğunu çok iyi hatırlıyorum ve değişimlerine ilk elden tanık oldum. Ancak doğayla böylesine bir denge ve uyum ruhu Çin’de yeni bir şey değil.

Laozi’nin 2000 yıl önce “İnsanlık doğayı takip eder” dediğinden bu yana Çinliler sadece birbirleriyle değil, aynı zamanda yaşamı mümkün kılan çevreyle de uyum arayışına girdiler. Ve Büyük Yu’nun yaklaşık 4000 yıl önce güçlü Sarı Nehir’e baraj yapmak yerine yönünü değiştirdiğinde öğrendiği gibi, sürdürülebilir başarının anahtarı doğaya karşı değil, doğayla birlikte çalışmaktır.

Umarım Çin’de ve yurt dışında daha fazla şehir Çin tarihinden ve Xiamen örneğinden ders alır. Ve umarım dünya, “gerçek hazinenin” çevreye zarar verebilecek başka “sahte hazinelerle” asla değiştirilmemesi gerektiği yönündeki uyarıyı dikkate alır.

24 Ocak 2024’te çekilen hava fotoğrafı, Çin’in Fujian Eyaletindeki Xiamen’deki Yundang Gölü’nü ve çevresini gösteriyor. (Fotoğraf/Xinhua)

Okumaya Devam Et

AVRASYA GÜNLÜĞÜ

Wang Yi: Kuşak ve Yol ülkelerin ortak kalkınması için itici güç olacak

Yayınlanma

Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Siyasi Bürosu Üyesi ve Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, 14. Çin Ulusal Halk Meclisi 2. Toplantısı kapsamında bu sabah düzenlenen basın toplantısında  Kuşak ve Yol inisiyatifinin nitelikli bir şekilde ortaklaşa inşasının ülkelerin ortak kalkınması için itici güç olmasını umduklarını belirtti.

Wang Yi, Çin Devlet Balkanı Xi Jinping’in ortaya koyduğu Kuşak ve Yol inisiyatifinin yıllar boyunca verimli sonuçlar doğurduğunu, Çin’in tüm paydaşlarla birlikte İpek Yolu ruhunu sürdürerek inisiyatifin ikinci altın on yılını başlatmaya hazır olduğunu ifade etti.

Kuşak ve Yol çerçevesinde, küresel altyapı tesisleri arasında geniş bir bağlantı ağı kurmayı hızlandıracaklarını vurgulayan Wang Yi, inisiyatifin tüm dünya ülkelerinin kalkınma stratejileriyle entegrasyonunu güçlendireceklerini, ülkeler arası kültürel diyaloğu yoğun bir şekilde teşvik edeceklerini söyledi.

Wang, Çin’in sadece kendi kalkınmasına dayalı bir modernleşmeyi hedeflemediğini, Kuşak ve Yol’un nitelikli ortak inşasıyla ülkelerin ortak kalkınmasına katkıda bulunacak bir itici güç ve küresel modernleşmeye hız kazandıracak bir araç olmasını umduklarını açıkladı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English