DÜNYA BASINI

Kuzey Kutbu’nda rekabet: ABD, Rusya’nın yeni doktrinini nasıl değerlendiriyor?

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Aşağıda çevirisini verdiğimiz makale, Washington merkezli The Arctic Insistute’ta yayınlandı. Son 10 yılda korkutucu bir askerileşme dönemine giren Kuzey Kutbu’na yönelik yeni bir doktrin yayınlayan Rusya’nın siyasetini ele alan makale, NATO’ya da Arktik bölgesine daha fazla müdahil olma çağrısı yapıyor. Birleşik Krallık ve Norveç, Çin ile Rusya’ya karşı Arktik’te hırslı bir politikayı savunsa da, yazara göre ABD dışında Rusya’ya karşı koyabilecek bir güç bulunmuyor. Makalede, Yüksek Kuzey’de Rusya’nın askeri kapasitesi ile yarışabilecek bir gücün henüz bulunmadığı da kabul ediliyor. Buzulların ve denizlerin altında yer alan keşfedilmiş ve henüz keşfedilmemiş enerji kaynakları, büyük güçlerin iştahını kabartıyor. Arktik’in militarizasyonundaki hızlanma, olası bir dünya savaşının işaretlerinden biri olabilir.


2022 Rusya Denizcilik Doktrini: NATO için olası sonuçları ve Kuzey Kutbunda büyük güç rekabetinin geleceği

Gonzalo Vázquez
The Arctic Institute
11 Nisan 2023

Temmuz 2022’de yayınlanan Rusya Federasyonu’nun yeni Denizcilik Doktrini, Moskova’nın denizlerdeki hedeflerinin net bir resmini sunmaktadır. Rus Donanması şu anda zor bir dönemden geçiyor olsa da, Kuzey Kutbu çevresindeki askeri faaliyetleri yine de dikkatle izlenmelidir. Kuzey Kutbu’nun jeostratejik önemi son birkaç on yılda artmıştır ve Rusya, NATO ülkeleri ve diğer dış aktörler arasında stratejik bir rekabet alanı olma potansiyeline sahiptir. Denizin altında yatan enerji kaynakları ve petrol rezervlerinin miktarı, Kuzey Kutbu dışındaki devletleri de oyuna çekmiştir. Çin ve Hindistan uzun zamandır Kuzey Kutbu meselelerinde yer almakla ilgileniyor; her ikisi de Arktik Konseyi’nde gözlemci konumunda ve ilki şu anda Kuzey Kutbu kıyısı boyunca Kutup İpek Yolu’nu geliştirmeye odaklanmış durumda. Böyle bir projeyle Pekin, gelişmekte olan deniz taşımacılığı koridorlarını, yerel ekonomik ortaklıkları ve bölgedeki tüm faaliyetlerini desteklemek için gerekli altyapıyı geliştirmeyi amaçlıyor; bunu Kuşak ve Yol Girişimi’nin (BRI) Kuzey Kutbu kanadı haline getirmek istiyor.

Rusya, Arktik kıyı şeridinin %50’sinden fazlasını elinde tutarak bölgede avantajlı bir konuma sahip ve on yılı aşkın bir süredir Sovyet döneminden kalma askeri altyapısını modernize ediyor. Kuzey Kutbu’nu kuzeydeki arka bahçesi olarak gören Moskova, 50 kadar üssünde faaliyetlerine yeniden başladı ve bu da şu anda varlıklarını tesis etmeyi amaçlayan diğer bölgesel aktörlere karşı önemli bir avantaj sağlıyor. Bölgenin jeostratejik özellikleri ve mevcut durumu, NATO’nun, 2022 Rus Denizcilik Doktrini’nin bu bölge ve Rusya’nın hedefleri konusunda neler geliştirdiğine çok dikkat etmesini zorunlu kılmaktadır; zira bu doktrin diğer Arktik ülkelerinin (Kanada, Amerika Birleşik Devletleri ve Norveç) yanı sıra uzaktaki müttefiklerinin de bölgeye daha fazla siyasi ve askeri katılımına yol açacaktır. Bu makalede yeni doktrinin en baskın özellikleri, özellikle de Kuzey Kutbu ile ilgili olanları gözden geçirilmektedir. Bunu, bölgede yer alan diğer NATO müttefikleri ve Arktik güvenliğinin geleceği açısından en önemli sonuçları takip etmektedir. Görüleceği üzere, Rusya’nın Kuzey Kutbu’nda artan hırsları ve yetenekleri NATO’nun Moskova’ya yönelik siyasi stratejisini yeniden düzenlemesini ve daha yüksek stratejik farkındalığa sahip olmak için caydırıcılık yeteneklerini ve askeri varlıklarını güçlendirmesini gerektirecektir.

Rusya 2022 Denizcilik Doktrini

Yeni Denizcilik Doktrini, Rusya’nın denizdeki çıkarlarını ve hedeflerini ele alırken açık ve nettir; bunların hepsi de ‘büyük bir deniz gücü’ olma ana arzusuna bağlıdır. En azından hedef budur. Doktrin aynı zamanda Moskova’nın denizcilik faaliyetlerine yönelik tehdit, zorluk ve risklerden ne anladığının da net bir tanımını sunuyor. 2022 yazının başlarında NATO’nun son Stratejik Konseptinde Rusya’yı başlıca varoluşsal tehdit olarak tanımlamasının ardından, İttifak ve ABD’nin şimdi Rusya’nın güvenliğine yönelik başlıca tehditler olarak sunulması bu anlamda hiç de şaşırtıcı değildir. Dolayısıyla, şu anda Yüksek Kuzey’de askeri faaliyetlerin arttığı ve denizlerdeki büyük güç rekabetinin genişlediği bir dönemin ilk aşamalarında olduğumuz söylenebilir. Yeni doktrin bu son unsurun ve bunun Rusya tarafından kabulünün açık bir yansımasıdır: “Denizcilik faaliyetlerinin ve denizcilik potansiyelinin geliştirilmesi, XXI. yüzyılda Rusya Federasyonu’nun sürdürülebilir sosyo-ekonomik kalkınması için belirleyici koşullardan biridir.”

Belgede devletin faaliyetlerini geliştirmeyi hedeflediği beş ‘işlevsel alan’ belirlenmiştir: deniz taşımacılığının geliştirilmesi, dünya okyanuslarındaki kaynakların geliştirilmesi ve korunması, açık deniz boru hattı sistemlerinin geliştirilmesi, bilimsel deniz araştırmaları ve donanma faaliyetleri. Bunların ardından, denizcilik politikasının ‘bölgesel yönlerini’ tanımlayarak, Atlantik (Akdeniz, Baltık, Karadeniz ve Azak Denizlerini de kapsar), Pasifik, Hazar Denizi, Hint, Kuzey Kutbu ve Antarktika’yı içeren her bölge için en temel hedefleri ortaya koymaktadır.

Belgede belirtilen tüm önemli bölgeler arasında Kuzey Kutbu, ‘Kuzey ve Pasifik Filolarının kuvvetlerinin muharebe kabiliyetlerini güçlendirerek Rusya Federasyonu’nun Arktik Bölgesinde belirli bir operasyonel rejim’ kurma arzusuyla Moskova için en önemli bölge olarak görünmektedir. “Rusya Federasyonu’nun münhasır ekonomik bölgesinde ve kıta sahanlığında bol miktarda bulunan önemli mineral ve hidrokarbon kaynakları”ndan hareketle, bölgenin “ekonomik ve askeri alanlarda küresel rekabetin yaşandığı bir bölgeye dönüşürken” yaşamakta olduğu değişimin de farkındadır. Denizin altında yatan (ancak henüz tam olarak incelenmemiş ve keşfedilmemiş olan) doğal kaynakların bolluğu Çin, ABD ve birçok NATO müttefiki de dâhil olmak üzere birçok ülke tarafından kabul edilmiştir. Dolayısıyla Rusya da önümüzdeki on yıllarda Arktik bölgesinin ‘stratejik bir kaynak üssü olarak geliştirilmesini ve sürdürülebilir kullanımını’ bir öncelik olarak vurgulamaktadır.

Bu amaçla, belgede tanımlanan diğer bölgelerin hepsinden daha fazla olmak üzere, bu bölge için 21 hedef belirlenmiştir. Bunlar arasında en ilginç olanlardan biri olan ve uzun süredir kendilerini endişelendiren ‘Kuzey Deniz Rotası sularındaki yabancı donanmaların faaliyetlerinin kontrol altına alınması’, Rusya’nın bölgedeki konumuna ilişkin zihniyetini açıkça yansıtıyor. Kuzey Kutbu kıyılarının tamamından geçtiği ve gelecekte buradaki petrol ve doğalgaz çıkarımı için kritik önem taşıyacağı için bu rotanın Rusya için önemi büyüktür ve bunun kanıtı stratejide sıralanan sekizinci tehditte bulunabilir: “Bazı devletlerin Rusya’nın Kuzey Deniz Rotası üzerindeki kontrolünü zayıflatma çabaları [ve] Kuzey Kutbu’ndaki yabancı donanma varlığının genişlemesi.”

Yine de yeni doktrinin üzerindeki asıl gölge, Rusya’nın hedeflerini gerçekleştirme kapasitesine sahip olup olmadığıdır. Esasen Flanagan’ın 2018’de Kuzey Atlantik güvenliğinin Avrupa için önemini tartışırken belirttiği gibi, “Rusya’nın bu hedefleri gerçekleştirme kapasitesi Batılı askeri uzmanlar arasında önemli bir tartışma ve belirsizlik konusu olmaya devam ediyor.” Moskova’nın Ukrayna’daki savaş nedeniyle halihazırda karşı karşıya olduğu ekonomik zorluklar ve sıkıntılar göz önüne alındığında, yeni belgede yer alan ‘savaş gemileri, donanma yardımcı gemileri, nakliye, balıkçılık, araştırma ve diğer sivil gemilerin geliştirilmesi ve inşasının sağlanması’ ve küresel bir deniz gücü olma hedefleri gerçekçi görünmemekte ve orta vadede gerçekleştirilmesi zor görünmektedir. 

Genel olarak bu doktrin Rusya’nın NATO’yu ulusal güvenliğine yönelik büyük bir tehdit olarak algıladığını yansıtmaktadır ve bu da bölgesel istikrarı etkileyerek NATO’yu (ve özellikle Arktik üyelerini) Moskova’nın olası saldırganlığını caydırmak için bölgesel farkındalıklarını ve askeri varlıklarını arttırmaya itebilir. Yakın zamanda Kuzey Filo Komutanlığı’nı modernize ederek Kuzey Ortak Stratejik Komutanlığı’na dönüştüren ve daha sonra beş askeri bölgesinden biri olarak geliştirecek Rus devletinin hareket tarzını takiben, önümüzdeki yıllarda askeri varlığın artması için yüksek bir potansiyel bulunmaktadır.

Severomorsk merkezli Kuzey Filosu’nun son üç yılda varlıklarını arttırması da bunun bir kanıtıdır. Dördüncü nesil Borei sınıfı denizaltıların (SSBN) ilk birimleri, önceki tasarımlardan daha gizli bir kapasiteye sahip olarak Haziran 2020’de hizmete girmiştir. Dünyanın açık ara en büyük ve büyümeye devam eden buzkıran filosu, özellikle Kanada, Norveç veya ABD tarafından işletilen daha küçük ve daha az sayıda gemiye karşı Rusya’ya bölgede daha fazla kapasite ve stratejik özerklik sağlıyor. İkisi halihazırda konuşlandırılmış olan yeni Arktika sınıfının (dünyanın en büyük buzkıranları) kalan üç gemisinin 2024 yılına kadar tamamlanması bekleniyor.

NATO için olası sonuçlar

Rusya’nın faaliyetlerinin doğası ve ordusunun artan varlığı, söylendiği gibi, NATO ve müttefiklerinin harekete geçmesini zorunlu kılmaktadır. Rusya’nın yayılmasına karşı caydırıcı bir rol oynamak üzere bölgedeki mevcut askeri varlık düzeyinin arttırılması, Rusya’nın bölgedeki faaliyetlerinin genişlemesini ilk elden tecrübe etmiş olan Norveç gibi ülkeler tarafından memnuniyetle karşılanacaktır.

Fakat, Yüksek Kuzey’de daha fazla deniz varlığına ulaşmanın önünde iki ana engel bulunmaktadır. Bunlardan ilki Rusya’nın bölgedeki askeri üstünlüğüdür. Bir yandan, Donanma içindeki en büyük ve en güçlü filolardan biri olan Kuzey Filosu, nükleer güçle çalışan füze ve torpido denizaltıları, füze taşıyan ve denizaltı karşıtı havacılık, füze, uçak taşıyan ve denizaltı karşıtı gemilerden oluşmaktadır. Rusya’nın stratejik nükleer caydırıcılık güçlerine ev sahipliği yapmakta ve Kuzey kanadının bölgedeki güvenliğini sağlamaktadır; ayrıca belirtildiği gibi Donanmanın devasa buzkıran filosuna da ev sahipliği yapmaktadır. Esasen, Moskova’nın bölgedeki stratejik hedeflerini ve ekonomik çıkarlarını sürdürmek için dayandığı ana araçtır. Öte yandan, bu güçlere karşı mücadele etmek için müttefik ülkeler Moskova’nın sahip olduğu buzkıran gemilerinin sayısına yaklaşamamaktadır. Dahası, ABD ve bazı ortakları Rusya’yı caydırmak için Kuzey Kutbu’na yeterli sayıda gemi konuşlandırmaya alışkın değil.

Buna ek olarak, ABD, Kanada ve Norveç donanmalarının sınırlı varlığı ve Rus birliklerini tespit ve takip etmek için gereken sensörlerin düşük seviyesi de önemli bir engeldir. Ayrıca Breitenbauch, Soby ve Groemeyer’in de belirttiği gibi, “Rusya’nın erişim engelleme stratejisinin yeni gücü ve genişliği, Moskova’nın geleneksel güç projeksiyonu kullanmadan uzaktaki hedefleri tehdit etmesini giderek daha fazla mümkün kılmaktadır.” Daha önce de belirtildiği gibi, Kuzey Denizi Rotası’nın geliştirilmesi ve güvenliğinin sağlanması Moskova için bir önceliktir ve Mathieu Boulege’nin de belirttiği gibi, “operasyonlar, kısmen arama ve kurtarma (SAR) yeteneklerini arttırmak ve kısmen de Rusya’nın buradaki hedeflerini karşılamak için AZRF’deki [Rusya Federasyonu Arktik Bölgesi] ileri üslerin ve karakolların tamamen yeniden yapılandırılmasına yol açmıştır.” Böylece müttefik donanmalar, Moskova’nın Arktik sulara gemi konuşlandırma ve destekleme kapasitesine yaklaşamadan kendilerini önemli bir dezavantajlı durumda bulmaktadır.

İttifakın bölgeye daha fazla müdahil olmasını uzun süredir savunan Norveç’in bölgeye yönelik güvenlik politikasının ‘caydırıcılık ve caydırıcılığın bir bileşimi’ olarak kalması bekleniyor. Andreas Østhagen, Norveç’in Arktik meselelerinin nükleer güvenlik ya da balıkçılık gibi belirli yönlerinde Rusya ile işbirliğini sürdürmek için çaba göstermesi gerektiğini savunuyor. Bu şekilde Rusya’nın bölgesel güvenliğe yaklaşımını değiştirmesi daha olasıdır. Ancak Rolf Folland’ın da işaret ettiği gibi, Rusya’nın yararlanmaya çalışabileceği temel zayıflık, her iki ülkenin askeri güçleri arasındaki büyük eşitsizliktir. Hem ABD hem de Birleşik Krallık ile tatbikatların ve ortak eğitimlerin artmasıyla birlikte, Rusya 2020’de olası olumsuz sonuçlar konusunda uyarıda bulunmuştu. Dolayısıyla, müttefik güçlerin Barents Denizi ve GIUK Boşluğu’ndaki (NATO’nun Kuzey Atlantik savunması için kritik öneme sahip ama operasyonel kaynaklar açısından oldukça tüketici) varlıklarını arttırmaları, İttifak’ın Yüksek Kuzey’deki savunma ve caydırıcılığının temel bir unsuru olacaktır.

Kanada da bölgesel güvenliğin korunmasındaki rolünü güçlendirme niyetiyle Kuzey Kutbu’na yöneliyor. Trudeau hükümeti NATO’nun bölgede daha fazla varlık göstermesine ilgi gösterse de, Harper hükümetinin 2007 yılında NATO’nun Kuzey Kutbu’nu ittifak düzeyinde bir stratejik metne dahil etme girişimini engellediği unutulmamalıdır. NATO’nun Arktik meselelerine müdahil olmasını kısıtlama arzusu Kanada’nın o zamanki resmi tutumuyla uyumlu olsa da, uzun vadede Rusya’nın hırslarını caydırmak için yeterli NATO varlığının olmaması anlamına geldi. MacDonald-Laurier Enstitüsü’nden Charles Burton’ın sözleriyle, “Kanada uzun zamandır Kuzey Kutbu’ndaki egemenliğinin önemine vurgu yapıyor, fakat Kuzey Kutbu’nun savunulması Kanada’nın askeri harcamaları için uzun zamandır düşük bir öncelik teşkil ediyor.” Bu amaçla, Harry DeWolf sınıfı Arktik/Kıyı Devriye Gemilerinin (AOPV) geliştirilmesi, NATO’nun yanı sıra kendi bölgesel farkındalıklarını ve deniz kontrollerini güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Halihazırda üç adet inşa edilmiş olan bu gemilerden sonuncusu Eylül 2022 başında Kanada Kraliyet Donanmasına teslim edildi ve üç tanesi de yolda. Yine de, program güçlü eleştirilerle karşı karşıya kaldı; muhalifler bu gemilerin görevlerini yerine getirmek için uygun olmadıklarını ve Kanada’nın Kuzey Kutbu için buz kırıcılarla ve diğer bölgeler için AOPV’lerle daha iyi olacağını savundular. Elbette bu gemiler Rusya’nın Arktika sınıfı nükleer enerjili ağır buzkıran gemileriyle kıyaslanamaz; bu gemiler şu anda dünyanın en yetenekli kesicileri konumunda.

Mevcut durumun farkında olan İttifak’ın diğer üyeleri de giderek daha fazla yatırım yapıyor ve Birleşik Krallık ve Almanya da dahil olmak üzere gözlerini Kuzey Kutbu’na çeviriyor. Birleşik Krallık en son yayınladığı Yüksek Kuzey’e Savunma Katkısı’nda, “Arktik’te ve Arktik’ten eğitim, ortaklık ve operasyonlar da dâhil olmak üzere bölgede tutarlı bir savunma duruşu, varlığı ve profili sürdürme’ niyetini ifade etmiştir. Arktik Politikası Kılavuz İlkelerini de 2018 yılında yayınlayan Almanya, barışın korunması ve doğal kaynakların güvenli bir şekilde kullanılmasının sağlanmasının önemi konusundaki endişelerini dile getirmiştir. Özetle, NATO müttefiklerinin ulusal Arktik stratejilerinin çoğu bölgedeki deniz yollarının ve doğal kaynakların önemini kabul etmekte ve müttefik çıkarlarını korumak için askeri varlığı desteklemektedir.

Gelgelelim bunlardan herhangi birinin bölgedeki askeri varlığın genişlemesine öncülük etmesi olası değildir; bu rol kesinlikle ABD’ye ait olacaktır. ABD’nin Kuzey Kutup Bölgesi’ne yönelik son Ulusal Stratejisi, Arktik faaliyetlerinde dört ana çalışma ayağı tanımlamaktadır: Güvenlik, İklim Değişikliği ve Çevrenin Korunması, Sürdürülebilir İktisadi Kalkınma ve Uluslararası İşbirliği ve Yönetişim. Güvenlik boyutuyla ilgili olarak strateji, “tehditleri caydırmak için gerektiği şekilde Kuzey Kutbu’nda hem askeri hem de sivil kabiliyetlerimizi geliştirme ve kullanma…” niyetlerini açıkça belirtmektedir. Jeopolitik gerilimlere yapılan vurgu, 2013 tarihli bir önceki stratejide neredeyse hiç yer almamıştı; bu da bölgenin geçirdiği evrimi göstermektedir.

İleriye Giden Yol. İstisnacılığın Sonu mu?

Tyler Cross’un ifadesiyle, “kutuplardaki buzullar küçüldükçe Arktik Okyanusu’ndaki güvenliğin önemi de artacaktır. Bu nedenle Amerika Birleşik Devletleri, NATO müttefikleriyle birlikte, genellikle ihmal edilen bu sahada seyrüsefer özgürlüğü sağlamak için Yüksek Kuzey’in tehlikelerine ve Rus militarizasyonuna karşı koyacak uygun güvenlik doktrini ve tedbirleri geliştirmelidir.” Kuzey Kutbu için 2022 Ulusal Stratejisi’nin yayınlanmasıyla birlikte, ABD’nin askeri varlığının artacağı görülüyor. Dahası, ‘tehditleri caydırmak ve hem doğal hem de insan kaynaklı olayları öngörmek, önlemek ve bunlara yanıt vermek için Kuzey Kutbu’nda hem askeri hem de sivil yeteneklerimizi gerektiği şekilde geliştirme ve kullanma’ niyetinin ifade edilmesi, Arktik istisnacılığının sona ermekte olduğunu göstermektedir.

Rusya’nın yeni Denizcilik Doktrini, Arktik bölgesi ve doğal kaynaklarına yönelik açık niyetlerinin bir başka ifadesini oluşturmaktadır. Kuzey Kutbu, Rusya’nın denizcilik çıkarları arasında merkezi bir konuma sahiptir ve şüphesiz hem Rusya hem de NATO tarafından artan bir varlık görecektir. Doktrin, Ukrayna’daki performansları göz önüne alındığında bazı hırslarını ve hedeflerini biraz yüksek tutmuş gibi görünse de, Rusya’nın Arktik kıyıları ve ötesindeki askeri duruşu ve faaliyetleri hafife alınmamalıdır. Müttefikler de bölgedeki etkinliklerini arttırmışlardır; Norveç İttifak’ın bölgedeki önde gelen temsilcisidir ve üsler ve askeri tatbikatlarla varlıklarını arttırmaları beklenmelidir.

Fakat Pekin’in Moskova ile birlikte bölgedeki konumunu güçlendirmesi ve her iki tarafın da askeri faaliyetlerini arttırmasıyla birlikte, yeterli düzeyde stratejik farkındalığa ulaşmak çok önemli bir hedef haline gelecektir. Kola Yarımadası’na ve Severomorsk’taki Kuzey Filosu üssüne yakınlıkları göz önüne alındığında Finlandiya ve İsveç bu farkındalığı arttırabilir. Rusya’nın yeni doktrinde belirlenen hedeflere ulaşma kapasitesine sahip olması pek olası olmasa bile, hırsları ve mevcut faaliyetleri müttefikleri uyarmalı ve çıkarlarını güvence altına almak için Yüksek Kuzey çevresindeki varlıklarını arttırmaya ve altyapılarını güçlendirmeye itmelidir.

Dolayısıyla, NATO müttefiklerinin Arktik bölgesine daha fazla müdahil olması, Rusya’nın hırslarına karşı koymak ve bölgede stratejik farkındalığı arttırmak için gerekli olacaktır, ama bu müdahale jeostratejik gerilimlerin artmasına yol açmayacak şekilde artmalıdır. Yeni Rus Denizcilik Doktrini, Moskova’nın hedeflerini ve kontrol arzularını net bir şekilde ortaya koymaktadır ve Çin’in ‘Kutup İpek Yolu’ üzerinden ticari gelir arayışına girme olasılığı ile birlikte, sadece genel anlamda değil, özellikle her birinin karasularını güvence altına almak için askeri varlıklar açısından da varlık artacaktır. Şimdilik Rusya’nın yeni doktrininin ne kadar gerçekçi olduğunu ve NATO’nun Yüksek Kuzey’in istikrarı için ne kadar enerji harcamaya istekli olduğunu izleyeceğiz.

Çok Okunanlar

Exit mobile version