Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Macaristan’ın eski Çin Büyükelçisi: Alman ekonomisinin harakirisini hayretle izliyorum

Yayınlanma

Macaristan’ın eski Çin Büyükelçisi Sándor Kusai, Alman ekonomisinin mevcut durumunu “harakiri” olarak tanımladı. AB’nin Çin’e yönelik yaptırımları ve Almanya’nın bu konudaki belirsiz tavrı, ekonomik ilişkilerde ciddi sorunlara yol açıyor.

Macaristan’ın eski Çin Büyükelçisi Sándor Kusai, Alman ekonomisinin karşı karşıya olduğu zorlukları ele aldı. Kusai, Avrupa Birliği’nin (AB) Çin’e uyguladığı yaptırımların ve Almanya’nın bu konuda sergilediği belirsiz duruşun, ülkenin ekonomik yapısına zarar verdiğini belirtti. Kusai, “Alman ekonomisinin şu an yaşadığı süreç, adeta bir harakiri niteliğinde,” ifadelerini kullandı.

Alman NachDenkSeiten portalından Éva Péli’ye mülakat veren Kusai, Çin’in son yıllarda gösterdiği ekonomik ve sosyal başarının arkasında yatan nedenleri değerlendirdi.

“Çin’in ekonomik yapısı, 1979’da başlayan reformların bir sonucu olarak şekillendi. Planlı ekonomi araçlarını piyasa mekanizmalarıyla koordine ederek büyük bir rekabet gücü elde etti,” diyen Kusai, bu strateji sayesinde Pekin’in, kısa sürede teknoloji ve üretim alanlarında önemli atılımlar yaptığına işaret etti.

AB’nin Çin’e yönelik uyguladığı yaptırımların Avrupa’nın çıkarlarına pek fayda sağlamadığını belirten Kusai, bu politikaların öncelikle ABD’nin çıkarlarına hizmet ettiğini ifade etti.

Eski büyükelçi, “Bu yaptırımlar, Çin’in gelişimini ve ekonomik büyümesini engellemeyi hedefliyor. Ancak, Avrupa Birliği bu süreçte kendi çıkarlarını yeterince korumuyor,” şeklinde konuştu.

Alman hükümetinin Çin’e yönelik yaptırımlar konusunda net bir duruş sergilememesini eleştiren Kusai, “Almanya, ekonomik gücüne rağmen doğru adımları atmaktan kaçınıyor. Bu durum, Alman ekonomisinin zarar görmesine yol açıyor,” yorumunu yaptı.

Büyükelçi, Alman sanayisinin özellikle otomobil ve kimya sektörlerinde yaşanan sorunların, ülkenin genel ekonomik sağlığına zarar verdiğini vurguladı.

Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’ın ekonomik tarafsızlık ilan etmesini değerlendiren Kusai, “Macaristan’ın bu kararı, ülkenin ekonomik bağımsızlığını koruma çabalarının bir göstergesidir. AB’nin mevcut durumu, Macaristan’ın daha geniş, küresel ekonomik ilişkiler kurma gerekliliğini ortaya koyuyor,” diye konuştu. Kusai, Macaristan’ın Çin ile olan ilişkilerini güçlendirme stratejisini destekledi.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin’e yönelik ticaret politikalarını ele alan Kusai, “ABD’nin Çin’i geri çekmeye yönelik politikaları, iki ülke arasında tam bir karşı karşıya gelmeye yol açabilir. Bu durum, küresel ekonomiyi olumsuz etkileyebilir,” şeklinde değerlendirdi. Ayrıca, Tayvan meselesinin bu gerginlikte oynayabileceği rolü de vurguladı.

Çin’in ABD ile olan ekonomik gerginliklere karşı geliştirdiği alternatif stratejilere dikkat çeken Kusai, “Çin, kendi milli para birimi ile ticaret yapmayı ve blockchain teknolojisini kullanarak yeni ödeme sistemleri oluşturmayı hedefliyor. Bu adımlar, ABD’nin ekonomik baskılarına karşı dayanıklılığını artırmayı amaçlıyor,” diye ekledi.

Bunun yanı sıra Avrupa’nın mevcut ekonomik ve siyasi durumu üzerine değerlendirmelerde bulunan Kusai, “Avrupa Birliği, ekonomik anlamda daha hızlı gelişemediği sürece, üye ülkeler de kendi ekonomik büyüme hedeflerine ulaşmakta zorlanacaklar. Bu nedenle, AB’nin küresel arenada daha aktif ve bağımsız bir rol üstlenmesi gerekiyor,” şeklinde konuştu.

Almanya Çin yatırımlarına yönelik denetimleri sıkılaştıracak

DİPLOMASİ

Nippon, US Steel teklifinin süresini uzattı

Yayınlanma

Japon Nippon Steel perşembe günü yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Joe Biden’ın açıklandığından bu yana yoğun muhalefetle karşılaşan anlaşmayı engelleyip engellemeyeceğini değerlendirirken, 14,9 milyar dolarlık US Steel satın alımının kapanış tarihini uzattığını duyurdu.

Kapanış tarihi daha önce 2024’ün üçüncü veya dördüncü çeyreği iken 2025’in ilk çeyreği olarak revize edildi.

Nippon geçtiğimiz aralık ayında yapılan açık artırmada anlaşmayı sağlamak için yüksek bir prim ödemiş, fakat anlaşma güçlü United Steelworkers sendikasının (USW) yanı sıra politikacıların muhalefetiyle karşılaşmıştı.

Biden, US Steel’in yurt içinde sahiplenilmesini ve işletilmesini istediğini söylerken, seçilmiş Başkan Donald Trump ocak ayında göreve geldikten sonra anlaşmayı engelleme sözü verdi.

Pazartesi günü, ABD’deki yabancı anlaşmaları güvenlik endişeleri açısından inceleyen komite, anlaşmayı onaylama ya da engelleme kararını Biden’a havale etmişti. Biden’ın karar vermek için 15 günü var ve herhangi bir adım atmazsa birleşme beklenmedik bir şekilde yeşil ışık almış olacak.

Japon şirketten yapılan açıklamada, “Nippon Steel, Başkanın bu süreyi satın alma konusunda adil ve gerçeklere dayalı bir değerlendirme yapmak için kullanacağını umuyor. Satın alma işleminin US Steel’i koruyacağına ve büyüteceğine olan inancımızı koruyoruz,” dedi.

US Steel hisseleri %1,7 artış gösterdi. Hisse başına 55 dolarlık teklif fiyatına hiçbir zaman ulaşamayan hisseler, yatırımcıların anlaşmanın tamamlanmasına ilişkin zaman çizelgesi konusundaki endişelerine işaret ediyor.

Kasım ayında Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba, ülkeler arasındaki bağları güçlendirmeye yönelik son çabalara gölge düşürmemek için Biden’ı birleşmeyi onaylamaya çağırmıştı.

Nippon ayrıca perşembe günü yaptığı açıklamada, ABD Adalet Bakanlığının antitröst bölümünün inceleme sürecinin de devam ettiğini, fakat ne zaman sona ereceğini belirtmediğini söyledi.

Muhalefete rağmen US Steel hissedarları nisan ayında ezici bir çoğunlukla satın alma işlemini onaylamıştı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

ABD’nin Rusya’nın ‘gölge filosuna’ yeni yaptırımları yolda

Yayınlanma

ABD Başkanı Joe Biden, görev süresinin son günlerinde Rusya’nın enerji sektörüne yönelik yeni yaptırımlar planlıyor. Bu yaptırımlar, Rus petrolünün taşınmasında kullanılan “gölge filo”yu ve bazı ihracatçı şirketleri hedef alıyor. Amaç, Ukrayna’ya müzakere masasında avantaj sağlamak ve ülkenin savunma kapasitesini artırmak.

ABD Başkanı Joe Biden, görev süresinin son haftalarında, Rusya ekonomisinin enerji sektörüne yönelik yeni ve kapsamlı yaptırımlar uygulamayı değerlendiriyor.

The Washington Post‘un dört yetkiliye dayandırdığı haberine göre, bu “veda” niteliğindeki yaptırımlar, Rus petrolünün mevcut yaptırımları delerek taşınmasını sağlayan yüzlerce tankerlik “gölge filo”yu ve şu ana kadar kara listeye alınmamış bazı ihracatçı şirketleri hedef alabilir.

Ayrıca, Beyaz Saray, Sberbank, VTB ve Alfa Bank gibi yaptırımlar altında bulunan Rus bankalarına verilmiş olan petrol ve doğalgaz ticaretiyle ilgili lisansların geri çekilmesini de değerlendiriyor.

Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, küresel petrol piyasasında günlük yaklaşık 1 milyon varillik bir arz fazlası mevcut. Bu durum, yeni yaptırımlar için elverişli bir ortam yaratıyor. Gazetenin bir kaynağına göre, Rusya’nın petrol tedarikinin bir kısmı küresel ticaretten çıkarılırsa, fiyatlar üzerinde yalnızca sınırlı bir etkisi olacak.

Bir yetkili, bu yeni yaptırımların Ukrayna’ya “adil” bir barış anlaşması için müzakere masasında “en iyi konumu sağlamak” ve ülkenin kendisini savunma kapasitesini artırmak için gerekli olduğunu belirtti.

Rusya’nın petrol ve petrol ürünleri ihracatı, savaş öncesindeki seviyelere yakın bir düzeyde devam ediyor. Kasım ayında bu ihracat, günlük 7,33 milyon varil olarak gerçekleşti. Bunun 4,88 milyon varili ham petrol, 2,45 milyon varili ise petrol ürünlerinden oluşuyordu.

Ancak hidrokarbon ihracatından elde edilen gelirler azalma eğiliminde. Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi’ne (CREA) göre, geçen ay bu gelirler günlük 600 milyon avroya gerileyerek savaşın başlangıcından bu yana en düşük seviyesine ulaştı. 2024’ün başında bu rakam günlük 750 milyon avro civarındaydı. Savaşın ilk aylarında ise petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki yükselişle birlikte gelirler günlük 1 milyar avroyu aşmıştı.

CREA’ya göre Rusya, kasım ayında deniz yoluyla yapılan petrol ihracatından günlük 200 milyon avro, boru hattıyla yapılan petrol ihracatından 64 milyon avro, boru hattıyla doğalgaz ihracatından 78 milyon avro ve kömür ihracatından ise 44 milyon avro kazandı.

10 milyar dolarlık plan: Rusya’nın ‘gölge filosu’ yaptırımları nasıl atlatıyor?

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Lavrov: Suriye’de Türkiye’nin meşru güvenlik çıkarları güvence altına alınmalı

Yayınlanma

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Türkiye’nin Suriye’den kaynaklanan meşru güvenlik kaygılarının Suriye’nin toprak bütünlüğüne zarar vermeden korunması gerektiğini söyledi. Ayrıca, Suriye’nin doğusunda ABD’nin yasa dışı faaliyetlerine dikkat çekerek, bu durumun bölgedeki ayrılıkçı yapıların desteklenmesine yol açtığını belirtti.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Suriye’den kaynaklanan tehditlere ilişkin Türkiye’nin meşru güvenlik çıkarlarının korunması gerektiğini belirtti.

Lavrov, bugün Moskova’da düzenlediği basın toplantısında, bu konunun Türkiye’nin sınır güvenliği açısından kritik önem taşıdığını dile getirdi.

Lavrov, Rusya’nın Şam Büyükelçiliği’nin faaliyetlerine devam ettiğini ve Moskova’nın diplomatik misyon aracılığıyla yeni Suriye yönetimiyle temaslarını sürdürdüğünü ifade etti.

Bakan, “Öncelikli olarak, Rusya vatandaşlarının güvenliği ve büyükelçiliğimizin güvenli bir şekilde faaliyet göstermesiyle ilgili pratik konuları tartışıyoruz,” dedi.

Rusya’nın, Suriye’deki tüm aktif sosyo-politik güçlerle diyalog kurmaya açık olduğunu yineleyen Lavrov, yeni Suriye yönetiminin Rusya ile ilişkileri “uzun vadeli ve stratejik” olarak değerlendirdiğini belirtti.

Ayrıca Lavrov, geçiş sürecindeki zorluklara rağmen, Suriye’deki tüm süreçlerin birleştirilmesine ve seçimlerin herkes tarafından tanınacak şekilde düzenlenmesine destek vermeye hazır olduklarını ifade etti.

Dışişleri Bakanı, Suriye’nin komşuları olan Suudi Arabistan, Irak, Ürdün, Mısır, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Lübnan ile temaslarının sürdüğünü, bu ülkelerin Suriye’nin NATO müdahalesi sonrası Libya’nın yaşadığı yıkımı yaşamamasını sağlamaya çalıştığını söyledi.

Türkiye’nin Suriye sınırında yaşanan terör olaylarına ilişkin meşru güvenlik endişelerine dikkat çeken Lavrov, bu endişelerin Suriye’nin egemenliği, toprak bütünlüğü ve birliği korunarak giderilmesi gerektiğini vurguladı. “Türk liderliği bu ilkelere destek veriyor ve biz de bunu destekliyoruz,” diye konuştu.

Lavrov, ABD’nin Suriye’nin doğusundaki “yasa dışı işgaline” de değinerek, bu bölgenin Suriye’nin en zengin petrol sahalarına ve en verimli tarım arazilerine sahip olduğunu hatırlattı.

Bu kaynakların ABD tarafından çıkarılıp ihracatının yapıldığını ve elde edilen gelirin ayrılıkçı yapıların desteklenmesine harcandığını söyleyen Lavrov, “Bu durum dikkate alınmalı,” diye ekledi.

Rusya, yeni Suriye yönetimi BRICS’e başvurursa değerlendireceklerini söyledi

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English