Javier Milei’nin iktidara gelmesiyle birlikte Arjantin Cumhuriyeti’nin dış politikası tamamen yeniden yapılandırılıyor. Arjantin toplumu ve siyasetinde mutlak bir mutabakat olduğuna inanılan konulardan biri olan ülkenin Malvinas Adaları üzerindeki egemenliği konusu, 1982’deki Falkland Savaşı’ndan önce —ya da sonra— hiç olmadığı kadar önemli hale geldi. Söz konusu savaş, Güney Amerika ülkesini Birleşik Krallık ile karşı karşıya getirdi. ABD ve Şili’nin desteğiyle silahlı çatışmanın galibi olan emperyalist güç, 3 Ocak 1833’ten bu yana Malvinas Adaları’nı İngiliz nüfusu ve onların soyundan gelenlerle birlikte gasp etmeyi sürdürüyor.
Son zamanlarda sağcı ve aşırı sağcı Arjantin hükümetlerinin aldığı kararların bizi nasıl etkilediğini öğrenmek için 1982 savaşının gazisi ve şu anda Malvinas İşlerinden Sorumlu Bakan olan Daniel Arias ile söyleşi yapmak üzere Ushuaia’ya gittik. Tüm dünyada dünyanın en güneyindeki şehir ya da Dünyanın Sonundaki Şehir olarak bilinen Ushuaia’nın Malvinas Adalarının başkenti olduğunu ve sokaklarında adaların Arjantin’e ait olduğuna dair hem hafızanın hem de kesinliğin canlı tutulduğunu belirtmek gerekir.
Malvinas’ın başkenti Ushuaia, Foto: Micaela Ovelar
Malvinas İşlerinden Sorumlu Bakan hakkında
Daniel Arias, 1979 yılında Arjantin Donanması Mekanik Okuluna girdi ve 1982 yılında, Birleşik Krallık ile savaş başladığında, 19 yaşındayken, 2 Mayıs 1982 tarihinde İngiliz Donanması tarafından daha önce belirlenen yasak bölgenin dışında saldırıya uğrayan ve batırılan hafif kruvazör ARA Manuel Belgrano’ya refakat eden ARA (Arjantin Cumhuriyeti Donanması) Piedrabuena muhribine atandı. ARA Piedrabuena savaş gemisi de İngiliz donanması tarafından aynı saldırıya maruz kalmış, ancak füzeler tarafından vurulmamıştı. Piedrabuena muhribi, 277 Arjantinli askeri sağ olarak kurtarmayı başarmış ve bu askerler en güneydeki şehre götürülmüştü. 770 kişi, gemide 1093 kişilik mürettebatı bulunan ARA Belgrano’dan sağ kurtulanlar.
Arias 1984 yılında Arjantin Donanması’ndan ayrılmaya (terhis edildi) ve Ushuaia şehrine yerleşmeye karar verdi. Ona göre, “Arjantin topraklarında Ushuaia’yı daimi ikamet yeri olarak seçen çok sayıda son savaş gazisi var.” Birçoğuyla birlikte 40 yıldır Malvinas Eski Muharipler Merkezini ve Malvinas Adaları üzerindeki Arjantin egemenliğinin tarihini ve savunmasını gelecek nesiller adına korumak ve muhafaza etmek amacıyla diğer alanları sağlamlaştırmak için çalışıyor: “Pek çok Arjantinli de dahil olmak üzere pek çok kişi Falkland Adaları’nın tarihinin 1982’de başladığını düşünüyor, oysa durum böyle değil, tarihimiz 1500’den önce, İspanyol sömürgecilerin gelişinden önce başlıyor.”
Arias halen Ushuaia Belediyesinde Malvinas İşlerinden Sorumlu Bakan olarak görev yapıyor.
Foto: Micaela Ovelar
Malvinas sorunu ve Arjantin sağının dış politikası
Arias bize şunları söyledi: “Geçmişte, güney ülkesindeki birkaç sağcı hükümet, Malvinas’ı Arjantin dış politikasından çıkarma amaçlı eylemler gerçekleştirdi, yani topluma bir savaş olduğunu, Arjantin topraklarında Birleşik Krallık’ın bir askeri üssü olduğunu, bunun egemenlikten vazgeçmek ve kapıyı NATO’ya açık bırakmakla eşdeğer olduğunu unutturmaya çalıştılar. Savaş geçmişte kaldı, böyle düşünmemizi istiyorlar ama burada, ülkemizde bir savaş yaşandı ve sonuçları oldu. Hükümet düzeyindeki tüm girişimlere rağmen Malvinas davası, Arjantin kolektif bilincinde, çatışmayı yaşamamış ya da hatırlamayan en gençlerde bile giderek daha fazla pekişiyor.” Gazi, bir futbol tezahüratının son dizesini “Asla unutmayacağım Malvinaslı çocukların (oğlanların) söylediklerini…” gururla hatırlattı.
Arjantin futbol kamuoyu İngilizlere pek çok kışkırtıcı tezahürat ithaf etti ve bu rekabetin kökeni Malvinas’a dayanıyor.
Alfonsín-Menem: Birinci ve İkinci Madrid Anlaşmaları
Dış politika konularına dönecek olursak, demokrasiye dönüşün ilk başkanı Raúl Alfonsín hükümeti döneminde başlatılan ve Carlos Menem’in neoliberal hükümeti döneminde sonuçlandırılan Birinci ve İkinci Madrid Anlaşmalarına işaret etmemiz gerekir. Bu anlaşmalar, 24184 sayılı İngiliz Yatırım Garanti Yasasının onaylanmasının ardından Arjantin’in, Birleşik Krallık’ın Patagonya bölgesi (Arjantin ve Şili) üzerindeki iktisadi çıkarlarına ve Malvinas ve İngilizlerin komşu adaların doğal kaynakları üzerindeki kontrolüne tamamen boyun eğmesi anlamına geliyordu. Arias, Madrid anlaşmalarının özellikle iktisadi konularda, balıkçılık ve petrol alanlarında, her ikisi açısından da zengin bir bölge olan Arjantin için getirdiği korkunç sonuçlardan üzüntü duyuyor.
Macri: Foradori-Duncan Anlaşması
2016 yılında Mauricio Macri hükümeti döneminde sadece Birinci ve İkinci Madrid Antlaşmalarını onaylanmakla kalmadı, aynı zamanda Arjantin için daha da zararlı olan ittifaklarda da ilerleme kaydedildi. Anlaşma —yasal geleneklere göre— her iki devletin dış ilişkilerinden sorumlu kişilerin soyadını aldı. Bu anlamda ilk olarak Malcorra (Arjantin) ve Duncan (Birleşik Krallık) olarak biliniyordu ve Malcorra, Macri hükümetinden ayrıldığında Foradori-Duncan olarak yeniden adlandırıldı. Alberto Fernández hükümetinin güney ülkesi için zararlı olan bu yasal belgeleri yürürlükten kaldırdığını belirtmek gerekir.
Bu bağlamda, Malvinas İşlerinden Sorumlu Bakan kategorik olarak şunları söylüyor: “Bu anlaşmalar Arjantin için felaket oldu ve Malvinas’ın Arjantin dış politikasından çıkarılmasını devam ettirdi. Malvinas davası, hükümetlerin siyasi yönelimleri ne olursa olsun, bir devlet meselesi olmaya devam etmelidir.”
Foradori-Duncan anlaşmasının maddeleri, hemen hemen tümüyle dönemin Birleşik Krallık Başbakanı Theresa May’in Arjantinli mevkidaşı Mauricio Macri’ye gönderdiği bir mektuptan doğdu. O dönem basında çıkan haberlere göre Macri, “May’in tüm taleplerini kabul etti ve böylece sömürgeci işgale boyun eğdiğini teyit etti.” Söz konusu belgenin imzalanması, Birleşik Krallık’ın Malvinas, adalar ve komşu deniz alanlarından iktisadi, askeri, jeopolitik ve jeostratejik olarak faydalanması anlamına geliyordu.
Milei, sömürgeci güçlere boyun eğme ve hayranlık duyma ile eşanlamlı
Son devlet başkanlığı münazarasında Javier Milei, yasak bölge dışında bulunan ARA askeri kruvazörü Manuel Belgrano’nun batırılması emrini veren Margaret Thatcher’a olan hayranlığını bir kez daha dile getirdi. Arjantin’in şimdiki Devlet Başkanı, ayrıca Winston Churchill ve Ronald Reagan ile kendisini fazlaca özdeşleştirdiğini çeşitli vesilelerle ifade etti. Milei’nin ABD ve Avrupa güçlerine olan yakınlığı tam, hatta liberteryen lider ilk uluslararası gezisini ABD’ye yaptı, bir diğer emperyal ve sömürgeci güç olan İsrail devletine olan hayranlığı da biliniyor, öyle ki şu anki Arjantin Devlet Başkanı Yahudi dinine geçmeyi planlıyor.
Arias, Falkland Savaşı çatışmasında ABD’nin, bir Amerikan ulusuna yapılan saldırının Amerika kıtasını oluşturan tüm ülkelere yapılmış bir saldırı anlamına geldiği Amerikalılar Arası Karşılıklı Yardım Anlaşmasına (TIAR) saygı göstermediğini hatırlatıyor. ABD, yalnızca saldırıya uğradığını hissetmemekle, Arjantin’i savunmamakla kalmadı, aynı zamanda Birleşik Krallık’ın yanında yer aldı. O zamandan beri, Amerikan Devletleri Örgütü (OAS) tarafından onaylanan TIAR geçersiz hale geldi.
Şili de TIAR’a saygı göstermedi, bu durumda dar And ötesi ülke toprak bütünlüğünden korkuyordu, eğer Arjantin çatışmayı kazansaydı, bu Şili’nin Patagonya bölgesindeki çıkarlarını hassas bir yere koyacaktı.
Milei’nin aksine Arjantin toplumunun çoğunluğunun, özellikle de Malvinaslı eski savaşçıların, Thatcher’ı güney ulusunun düşmanı ve çatışma sırasındaki insan kayıplarının doğrudan sorumlusu olarak gördüğünü belirtmek önemli. Milei, Dünyanın Sonundaki şehirde her zaman mevcut olan bir şeyi unutmuş görünüyor: 1982’de Ushuaia limanı askeri amaçlarla kullanıldı, rıhtımlarında ARA Manuel Belgrano kruvazörü, ARA Bouchard destroyeri ve ARA Piedrabuena destroyeri vardı, bu son iki askeri gemi düşen kruvazörün mürettebatını kurtardı. Bu şehir, Falkland Savaşı’nın eski muharipleri için güçlü bir duygusal ve tarihi bağa sahip. Milei’nin sözlerinin gözden kaçması mümkün değil.
Ushuaia ve Malvinas’ın jeostratejik önemi
Ushuaia Malvinas’ın başkentidir, bu durum Arjantin Cumhuriyeti Anayasasına da yansımış ve dünyanın en güneyindeki şehrin Tierra del Fuego eyaletinin, Antarktika’nın ve Güney Atlantik Adalarının başkenti olması kararlaştırılmıştı. Malvinas, Güney Atlantik’teki adalardan biri. Ayrıca Ushuaia, Antarktika’ya açılan kapı, limanlarından beyaz kıtaya ziyaretler ve keşif gezileri düzenleyen gemiler kalkıyor.
Malvinas’ın gaspını sürdüren Britanya İmparatorluğu, doğal kaynakları elde etmenin yanı sıra Atlantik-Pasifik iki okyanuslu geçidinin (Macellan Boğazı) kontrolünü sağlamayı ve aynı zamanda jeostratejik olarak yeni bir emperyalist yayılma girişiminde bulunmayı amaçlıyor. Arjantin Cumhuriyeti’ne ait olan Malvinas ve komşu adaların işgali yoluyla Antarktika topraklarının bir kısmı üzerindeki gelecekteki haklarını güçlendirmeye çalışıyor. Bu konuda, gelecekte savaşların Antarktika’da bol miktarda bulunan bir kaynak olan su etrafında döneceği biliniyor.
Çatışmanın çözümüne giden diplomatik yol
3 Ocak 1833’ten bu yana Arjantin, Malvinas ve komşu adaların İngilizler tarafından gasp edildiğini uluslararası forumlarda diplomatik olarak iddia etmekten hiç vazgeçmedi. Bir diğer önemli kilometre taşı da Malvinas Adalarının sömürge işgali altında olduğunu kabul eden 2065 sayılı Birleşmiş Milletler kararı olmuştur. Malvinas Savaşında savaşmış eski bir askerin oğlu ve Malvinas’ı Düşünmek Müzesi üyesi Jonatan Bonetti’nin de belirttiği gibi BM, adaların bir ülkeye mi yoksa başka bir ülkeye mi ait olduğu konusunda bir açıklama yapmak yerine Arjantin Cumhuriyeti ile Birleşik Krallık arasında bir egemenlik ihtilafı olduğunu kabul ediyor ve tarafları bu ihtilafı diyalog ve barışçıl bir anlaşma yoluyla çözmeye davet ediyor. Bu karar aynı zamanda “Ruda iddiası” olarak da biliniyor ve Arjantin’in BM Daimî Temsilcisi José María Ruda’nın soyadını taşıyor.
Son düşünceler
Ushuaia’nın Malvinas İşlerinden Sorumlu Bakanı Daniel Arias, Devlet Başkanı Javier Milei ve Arjantin Dışişleri Bakanı Diana Mondino’ya bir çağrıda bulundu: “Sizden Malvinas Adaları üzerindeki egemenlik haklarımızdan geri adım atmamanızı rica ediyorum. Bilakis, bu konunun diplomatik yollarla çözülebilmesi için ilerlemeliyiz.” Arias, her savaş gazisinin arzusunun Malvinas Adalarında Arjantin bayrağının dalgalandığını görmek olduğunu sözlerine ekledi.
Arjantin hükümeti ve devletinin mevcut yönetimi —70/2023 sayılı Devlet Bakanlığı Zorunluluk ve Aciliyet Kararnamesi (DNU) ve “torba yasa” ile— ülkenin Malvinas Adaları, Patagonya ve Arjantin Antarktika’sı ve Arjantin’in diğer toprakları üzerindeki egemenliğini tehlikeye atıyor. Milei’nin Patagonya ve Antarktika’ya olan ilgisi, serbest piyasa yatırımları için yollar açmak ve bu stratejik bölgeleri ulus ötesi yabancı sermayeye sunmaktır.