Bizi Takip Edin

ASYA

Modi’nin seçim manifestosu ekonomi politikalarına dair çok az şey söylüyor

Yayınlanma

14 Nisan’da Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin Bharatiya Janata Partisi (BJP), ülkenin 970 milyon seçmeninin dünyanın en büyük ve en uzun seçiminde oylarını kullanmaya başlamasından sadece dört gün önce seçim manifestosunu açıkladı.

Eleştirmenlere göre belgede, BJP’nin beklendiği gibi bir dönem daha iktidarda kalması halinde ne tür ekonomi politikaları izleyeceği konusunda, yıllık gayrisafi yurtiçi hasılası 3,7 trilyon dolar olan Hindistan’ı dünyanın üçüncü büyük ekonomisi haline getirme vaadinin dışında, “şaşırtıcı derecede az şey” söyleniyor.

Hindistan’ın bu hedef için 4.2 trilyon dolarlık GSYİH’ye sahip Japonya ve 4.5 trilyon dolarlık Almanya’yı geride bırakması gerekecek. Ancak ekonomistlere göre, Hindistan’ın son yıllarda İngiltere, Fransa, İtalya ve Brezilya’yı geride bıraktığı göz önüne alındığında bu çok da zor bir hedef olmayabilir. Öte yandan BJP manifestosu, Modi’nin bunu nasıl gerçekleştireceği ya da ülkenin 2047 yılına kadar Hindistan’ı gelişmiş bir ulus haline getirme hedefine ulaşmasını nasıl sağlayacağı konusunda hiçbir ayrıntı sunmuyor.

Hindistan ekonomisi ekim-aralık çeyreğinde %8,4 oranında büyüdü ve mart ayında sona eren mali yılın tamamında %7,6 oranında büyüme kaydetti. Bu, herhangi bir standarda göre etkileyici bir büyüme oranı olarak görülüyor.

BJP manifestosu, Modi hükümetinin Hindistan’ı ekonomik kırılganlığın eşiğinden küresel öneme kavuşturmadaki başarısını vurgularken, bir sonraki kabinenin mali konsolidasyon yoluna sadık kalacağını ve bunun yatırımcılar için güven verici olması gerektiğini belirtiyor.

Ancak belge, Modi hükümetinin geçmişteki ekonomik başarılarına dair pembe bir tablo çizerken, bir sonraki kabinenin ekonominin karşı karşıya olduğu tehlikeli makroekonomik zorlukları nasıl aşacağına dair ayrıntılardan kaçınıyor. Bunlar arasında kötüleşen genç işsizliği, yapışkan enflasyon, genişleyen gelir ve servet eşitsizliği ve ülkedeki işgücünün beşte dördünden fazlasını istihdam eden kayıt dışı işletmeler üzerindeki baskı yer alıyor.

Düşen doğurganlık oranlarına ve dünyanın en düşük işgücüne katılım oranlarından birine rağmen, genç işsizliği istikrarlı bir şekilde artmaya devam ediyor. En az orta öğrenim görmüş gençler arasında bile neredeyse beşte biri işsiz. Aynı zamanda, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Hindistan İnsani Gelişim Enstitüsü tarafından yapılan araştırmaya göre, eğitimli gençler tüm işsiz gençlerin üçte ikisini temsil etmektedir.

Uzmanlara göre, eenişletilmiş üretim bu sorunu çözmek için yeterli olmayacak. Modi’nin iktidarda olduğu son 10 yılda istihdamın %12 ila %14’ünü oluşturan sektör, ithalat engellerinin artırılmasına ve yerel üretimi genişleten seçilmiş büyük şirketlere cömert sübvansiyonlar ödenmesine rağmen çok az artış gösterdi.

Geçtiğimiz mali yılda hane halkı tüketiminin %3 civarında arttığı tahmin ediliyor ki bu doğru çıkarsa 2002’den bu yana COVID salgını dışında en küçük artışa işaret edecek.

BJP manifestosu, partinin durgun talebi nasıl ele alacağı konusunda bir şey söylemiyor. Daha hızlı bir talep artışı olmadan, özel sermaye yatırımlarında bir toparlanma olmayacağı ve bunun da GSYİH büyümesini sınırlayacağı düşünülüyor.

Bazı yerel medya organları, BJP’nin arkaik toprak ve işgücü düzenlemelerine ilişkin büyük reform planlarını açıklamasını bekliyordu. Ancak daha fazla hızlı tren hattı vaadi de dahil olmak üzere altyapı projeleri duyuruldu.

Dolayısıyla belgede BJP’nin, Hindistan’ın uzun vadeli ekonomik zorluklarıyla yüzleşme konusunda bir plan ortaya koymadığı görülüyor.

Muhalefet ‘yoksuldan yana’ bir propaganda yürüttü

En büyük muhalefet partisi olan Hindistan Ulusal Kongresi, seçim bildirgesinde ülkenin en yoksul hanelerine yılda 100.000 rupi (1.200 dolar) vermeyi ve çiftçiler için ürün fiyat garantilerini genişletmeyi vaat ederek “yoksullardan yana” bir propaganda yürüttü.

Kongre ayrıca servetin yeniden dağıtımına yönelik tedbirlere hazırlık amacıyla anketler yapılmasını da öneriyor.

Dünya Eşitsizlik Laboratuvarı’na göre Hintlilerin en tepedeki %1’lik kesimi ülkenin yıllık milli gelirinin yaklaşık %23’ünü alıyor ve ülke servetinin %40’ına sahip. Eski Hindistan Merkez Bankası Başkanı Duvvuri Subbarao gibi hükümeti eleştirenler, Hindistan’ın dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi olsa bile yoksul bir ülke olarak kalacağını söylüyor.

Kişi başına düşen gelir açısından Hindistan dünyada 143. sırada yer almaktadır. Bu durum, artan eşitsizlik gerçeğinin altını çizmekte ve sadece GSYİH’yi daha da yükseltme arzusunun ülkenin ekonomik sağlığını güvence altına almak için yeterli olmayacağını gösteriyor.

Benzer şekilde, temel altyapının onarımı ve iyileştirilmesi için daha fazla harcama yapılması, sağlık hizmetleri ve kamu eğitiminin iyileştirilmesi ve genişletilmesi için daha az harcama yapılması anlamına geliyor. Yeterli kamu hizmetlerinin olmaması, tüm Hintli haneleri pahalı özel sektör seçeneklerine itiyor. Sonuç olarak, pek çok kişi için isteğe bağlı mal ve hizmetlere harcayacak çok az para kalıyor.

Yine de iktidar partisi seçmenler arasındaki popülaritesini koruyor ve anket sonuçlarına bakılırsa Modi’nin üçüncü bir dönem için destek kazanacağından pek şüphe yok gibi görünüyor. Uzmanlara göre ise, yeniden seçilmesi beklenen Modi hükümetinin ülkenin temel makroekonomik sorunlarının üstesinden gelmek için tutarlı bir ekonomik stratejinin olmaması endişe verici.

ASYA

Trump’ın ticari tutumu Asya ülkelerini bölgesel ittifaklara itiyor

Yayınlanma

Analistlere göre Asya ülkeleri, ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın korumacı söylemine, ABD’nin katılımı olmadan uluslar ötesi ekonomik işbirliğini teşvik etmeyi amaçlayan bölgesel ve ikili ticaret anlaşmalarına daha fazla önem vererek karşılık veriyor.

Trump, 20 Ocak’ta ikinci dönem için yemin ettikten sonra ABD ithalatına %20’ye varan genel vergilerin yanı sıra Çin mallarına %60 oranında gümrük vergisi uygulama sözü vererek gümrük tarifelerini 2024 başkanlık kampanyasının temel taşı haline getirdi.

Peru’da düzenlenen son Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) forumunda, 21 üyenin birçoğunun liderleri jeopolitik gerilimler artarken ve tedarik zincirleri yıpranırken bölgesel ekonomik entegrasyonun güçlendirilmesi çağrısında bulundu.

Çin Peru ile daha güçlü bir ticaret anlaşması imzalarken, Endonezya Kanada ile bir ticaret anlaşması üzerinde mutabık kaldı.

Singapur Başbakanı Lawrence Wong, APEC ülkelerini kapsayan ve halen üzerinde çalışılan bir anlaşma olan Asya Pasifik Serbest Ticaret Bölgesi’nin yeniden canlandırılmasının önemini vurguladı.

Wong, “APEC şimdi eskisinden daha önemli” dedi.

Çok taraflı bölgesel ekonomik ortaklıklar

Ekonomistler, Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP) ve Trans-Pasifik Ortaklığı için Kapsamlı ve Aşamalı Anlaşma gibi Washington’u içermeyen ticaret anlaşmalarının önümüzdeki yıllarda Asya ülkeleri için daha önemli hale geleceğini söylüyor.

Sürdürülebilir ticareti teşvik eden Asya merkezli bir grup olan Hinrich Vakfı’nın ticaret politikası başkanı Deborah Elms, Nikkei Asia’ya yaptığı değerlendirmede, “Bu, çöken küresel sistemden kaynaklanan kaos ve hasarın bir kısmını yönetmemize yardımcı olacak” dedi.

Çin, Japonya, Güney Kore ve ASEAN üyeleri dahil olmak üzere 15 Asya-Pasifik ülkesi arasında bir ticaret anlaşması olan RCEP, ABD-Çin ticaret savaşının arka planında sekiz yıl süren müzakerelerin ardından Kasım 2020’de imzalandı. Bu ülkeler dünya gayrisafi yurtiçi hasılasının yaklaşık %30’unu temsil ediyor.

Trump 2017 yılında ABD’yi Trans-Pasifik Ortaklığı’ndan çekerek Tokyo’yu anlaşmanın liderliğini üstlenmek durumunda bıraktı. Şu anda CPTPP olarak bilinen ve Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Singapur ve Vietnam’ın da aralarında bulunduğu 11 ülkeden oluşan grup altıncı yılına girmek üzere. Üyeler arasındaki ticaret 2018’den 2021’e kadar %5,5 arttı. Birleşik Krallık aralık ayında katılıyor, Çin de üye olmak istiyor.

Trump’ın küreselleşme karşıtı tutumu karşısında bazı analistler Japonya’yı CPTPP’yi geliştirmeye, üye eklemeye ve Avrupa Birliği ile işbirliğini ilerletmeye çağırıyor.

APEC’teki Çinli bir delege şunları söyledi: “Günün sonunda çok sayıda ticaret ortağımız var.”

Ancak Çin’in ekonomi politikası bölgesel ticari işbirliğinin önünde engel teşkil edebilir. Pekin

Asia Decoded danışmanlık şirketinin kurucusu Priyanka Kishore ise, bölgesel ticareti teşvik etmek için Çin’in iç tüketimi canlandırması ve daha fazla ithalat yapması gerektiğini söyledi.

Nikkei’ye konuşan Kishore, “Çin, bölgenin dış talebini desteklemede çok önemli bir role sahip” dedi ve ekledi: “Bölge içi ticaretin şampiyonu olmak istiyorsa daha fazlasını yapmalı.”

Yeni ticaret ortakları bulmaları 5 yıl sürebilir

Daha yüksek ABD tarifeleri, ticaretin GSYH’ye oranı %100’ün üzerinde olan Singapur, Hong Kong, Vietnam gibi Asya ekonomileri için özellikle zor olabilir. Singapur ve Güney Kore şu anda ABD ile serbest ticaret anlaşması olan tek Asya ülkeleridir.

Gümrük vergileri ABD’deki ithalatçılar tarafından ödenmekte ve ABD Gümrük ve Sınır Koruması tarafından tahsil edilmektedir. Daha yüksek maliyetler müşterilere yansıtılabilse de tarifeler, ürünlerinin satışını zorlaştırarak yabancı ülkelere zarar verebilir.

Fudan Üniversitesi’nde ekonomist olan Yang Zhou’nun araştırmasına göre, 2018’deki ticaret savaşı Çin’e 35 milyar dolara, ABD’ye ise 15 milyar dolara mal oldu.

Kendisini dünya ticaretini etkileyen politikaların bağımsız bir gözlemcisi olarak tanımlayan Global Trade Alert, Asya ülkelerinin ABD pazarına erişimlerinin engellendiği en kötü durum senaryosuyla nasıl başa çıkacaklarını ölçmeye çalıştı. Analiz, bu ülkelerin yeni ticaret ortakları bulmalarının ortalama beş yıl alacağını ortaya koydu.

Çalışmaya göre, ABD’nin yerini Çin, AB, Vietnam ve Japonya’daki ticaret ortaklarıyla doldurmak için 24 yıla ihtiyaç duyacak olan Tayland gibi ülkeler için bu görev daha zor olacaktır. Güney Kore için bu süre 2038 yılına kadar uzayacaktır.

Okumaya Devam Et

ASYA

Çin, Japon vatandaşları için vizesiz seyahati yeniden başlatıyor

Yayınlanma

Çin Dışişleri Bakanlığı cuma günü yaptığı açıklamada, hükümetin 30 Kasım’dan itibaren ülkeye seyahat edecek Japon vatandaşları için vize şartlarından feragat edeceğini duyurdu.

Japonya, vize muafiyeti listesine eklenen Bulgaristan, Romanya ve Hırvatistan’ın da aralarında bulunduğu bir grup Avrupa ülkesinin yanında yer aldı. Bu uygulama önümüzdeki yılın sonuna kadar sürecek.

Son muafiyetlerle birlikte uygun ülkeler listesi 38’e yükseldi. Pekin ayrıca vizesiz kalış süresini de 15 günden 30 güne çıkardı.

Japonya’nın listeye dahil edilmesi kararı, Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba ile Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in geçen hafta Peru’da düzenlenen Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Forumu çerçevesinde bir araya gelerek “ortak stratejik çıkarlar” doğrultusunda işbirliği yapma konusunda mutabık kalmalarının ardından geldi.

Çin, COVID-19 salgını sırasında Japon ve diğer yolcular için vize muafiyetlerini askıya almıştı. Pekin, 2023 yılında sıfır COVID politikasını kaldırdığından beri Avrupa ve Güneydoğu Asya’daki düzinelerce ülke için vizelerden feragat etti. Ancak Japon vatandaşlarının 15 gün veya daha kısa süreli kalışlar için bile vize almaları gerekiyor.

Japon yetkililer Çin’i vize politikasını hafifletmeye zorluyor.

Bu önlem iş ya da tatil amaçlı seyahatleri daha kolay hale getirecek, ancak Çin’e giden Japon ziyaretçilerde önemli bir artışa yol açıp açmayacağı belirsiz.

Japonya’dan yurt dışına seyahatler zayıf yen nedeniyle durgun seyrediyor.

Öte yandan, Japonya’ya seyahat eden Çin vatandaşlarının hala vize almaları gerekiyor ve bu politika pandemi öncesinden beri uygulanıyor. Japon medya kuruluşları Tokyo’nun Çin’e karşılıklı vizesiz seyahat sunmayı planlamadığını, ancak uygulamayı basitleştirmeyi düşündüğünü bildirdi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD, Filipinler’e Pekin’e karşı kullanması için insansız deniz aracı veriyor

Yayınlanma

Analistler, Washington’ın Manila’ya gelişmiş insansız hava araçları sağlamasının Filipin Donanması için bir “güç çarpanı” görevi göreceğini ve ABD’nin müttefikinin Güney Çin Denizi’nde Çin’e karşı gözetleme ve operasyonel kabiliyetlerini artıracağını söylüyor.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin salı günü Filipinler’e yaptığı iki günlük ziyaret sırasında ABD hükümetinin Filipin Donanmasına Batı Filipin Denizi’ndeki operasyonları için açıklanmayan sayıda insansız deniz aracı (USV) verdiğini açıkladı.

Biden yönetimi sona ermeden önce “çok daha fazlasının” teslim edileceği sözünü verdi.

Austin, Filipinler Savunma Bakanı Gilberto Teodoro Jnr ile birlikte Batı Filipin Denizi’ne bakan ve ABD-Filipin ortak askeri tesisine ev sahipliği yapan Puerto Princesa, Palawan’da düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: “Temmuz ayındaki ziyaretim sırasında açıkladığım 500 milyon ABD doları tutarındaki yabancı askeri finansmanla, Filipinler’in münhasır ekonomik bölgesi (MEB) boyunca haklarını ve egemenliğini savunacak yetenek ve araçlara sahip olmasını sağlamaya yardımcı olmak için bunun gibi daha birçok platformun teslim edilmesini bekliyoruz.”

Austin, ABD’nin “Filipinler’in savunmasına derinden bağlı olduğunu” ve Manila ile olan Karşılıklı Savunma Anlaşmasının “Güney Çin Denizi’nin herhangi bir yerinde, sahil güvenlik güçlerimiz de dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerimize, uçaklarımıza veya kamu gemilerimize yönelik silahlı saldırılar için geçerli olduğunu” yineledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English