DÜNYA BASINI

Politico ‘Jake Sullivan ve Bidenizm’i yazdı

Yayınlanma

Politico’da yer alan bir değerlendirmede, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın çerçevesini çizdiği yeni iktisadi politikalar masaya yatırılıyor ve ‘küreselleşme ve serbest piyasa’ çağının adından ‘Bidenizm’ çağının başlayabileceği öne sürülüyor.

Alexander Ward imzalı yazdıda, geçen sene Brookings Enstitüsü’nde Sullivan’ın yaptığı konuşmanın yarattığı sarsıntıya dikkat çekiliyor. Bunun ‘sessiz bir devrim’ olduğunu öne süren Ward, “Haftalarca, Jake Sullivan ve ekibi, sözümona yönetimin ekonomi hakkındaki görüşleri üzerine bir konuşma hazırlamıştı. Ama bu gerçekte Amerika’nın başkentindeki ortodoksluğun bir eleştirisi, Brookings’in yaldızlı salonlarında ve Washington’un varlıklı kesimleri arasında çok belirgin olan ABD dış politika düşüncesine bir sopa çekme işlevi görecekti,” diye yazıyor.

Ulusal Güvenlik Danışmanı ‘Bidenizm’i yaratırken

Ward’a göre Sullivan’ın son altı yıllık macerası bu konuşmada yankısını bulmuştu. Donald Trump’ın Hillary Clinton’a karşı zafer kazanması ile birlikte Sullivan, modern çağdaki Amerikan dış politika geleneklerinin, ‘neden Minnesota’da birlikte büyüdüğü insanlar arasında bir etki yaratmadığını’ düşünmeye başlamıştı. Böylece Sullivan, Demokratlar arasında kök salan ve 6 Ocak 2021 Kongre baskınından sonra Biden yönetiminin dünya hakkındaki düşüncesinin bel kemiğini oluşturan yeni bir vizyonun oluşturulmasına yardımcı oldu.

Yazıda, Ulusal Güvenlik Danışmanının, Washington’un Kiev’e verdiği desteğin başarısından cesaret alarak, artık ABD politikası için yurtiçinde ve yurtdışında farklı bir vizyon sunma konusunda kendine güvendiği vurgulanıyor. Yazar bunun, Biden tarafından da tamamen benimsendiği şekliyle ‘Bidenizm’ olduğunu söylüyor.

Ward’a göre Sullivan’ın tanımlanmasına yardımcı olduğu şekliyle Bidenizm, bu yönetimin dış politikasının her köşesini etkiledi. Biden’ın Afganistan’dan çekilmeyi seçmesinin bir nedeni de iç cepheye odaklanmaktı. ABD güçlerini Rusya-Ukrayna çatışmasının dışında tutmaya yönelik sarsıcı bir inanç, Amerika’nın tepkisini şekillendirmeye yardımcı oldu.

Trumpizm ile Bidenizm arasındaki halka olarak Sullivan

Bunun yanı sıra Çin’in küresel ekonomide oynadığı rol, Biden ekibinin Donald Trump’ın ticaret savaşının bazı unsurlarını benimsemesine yol açtı. Yazara göre Biden ve Sullivan’ın benimsediği ‘Trumpizm’ unsurları, Biden’ın 2024 seçimlerine giderken Trump’ın dış politikasına yönelik ideolojik meydan okumalarını savuşturmasına yardımcı olabilir.

Politico yazarının aktardığına göre, bu ‘yeni’ bakış açısına ulaşmak için, Sullivan’ın önce kendi içindeki düzen ortodoksluklarını ortadan kaldırması gerekiyordu. Bu ortodoksluklar arasında küreselleşme ve serbest ticaret, ekonomileri büyüten ve bu süreçte insanların yaşamlarını iyileştiren ‘katıksız bir iyilik’ olarak görülüyordu. Borsa için iyi olan şey, aslında, herkes için harikaydı.

Yeterli zaman verildiğinde, şişen cüzdanlar, hükümetinden siyasi ve insan haklarını talep eden istikrarlı bir orta sınıf üretecekti. Bu düşünceye göre, en baskıcı rejimler bile, eninde sonunda içeri akan sermayenin ağırlığı altında parçalanacaktı. Dolar yoluyla tutarlı baskı, çoğu insan için en iyi sonucu veriyordu.

Bir dönemin bitişini ilan etmek ona düştü

Sullivan, Brookings’teki konuşmasında, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’nin başı çektiği küresel kapitalist düzenin, küreselleşme ve serbest piyasanın damgasını vurduğu bu düzenin bir zamanlar çok iyi işlediğini ama artık yeni şeyler söylemek gerektiğini ilan ediyordu.

Sullivan, “Değişen bir küresel ekonomi, birçok çalışan Amerikalıyı ve topluluklarını geride bıraktı. Finansal kriz orta sınıfı sarstı. Pandemi, tedarik zincirlerimizin kırılganlığını ortaya çıkardı. Değişen iklim, yaşamları ve geçim kaynaklarını tehdit etti. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, aşırı bağımlılığın risklerinin altını çizdi,” diyordu.

Peki çözüm neydi? Sullivan’ın konuşması, yaygın küreselleşme yerine, yeniden canlanan bir Amerikan ekonomisinin ülkeyi daha güçlü hale getirmesiydi. Pas Kuşağını bir Kobalt Koridoruna dönüştürmenin, sadece mavi yakalı işlere değil, aynı zamanda ‘masmavi yakalı’ kariyerlere de yol açan endüstriler kurmanın zamanı gelmişti. Bu doğru yapılırsa, güçlendirilmiş bir Amerika dünya çapında daha yetenekli hareket edebilirdi.

‘Biden Doktrini’: İçerisi ile dışarısı için yeni konsensüs

Sullivan, bu ‘iç mesele’yi halletmek için, dışarıda da Amerika’nın ortak ve müttefikleri ile ‘yeni bir konsensüs’ oluşturulması çağrısında bulunuyordu. Sullivan, dolaylı olarak, Amerika’nın dış ve ekonomik politikasını destekleyen temel varsayımların on yıllardır yanlış olduğunu söylüyordu. Çin ve ABD’nin liberalleşmiş pazarlarının sonunda ‘Pekin’deki iktidar salonlarında demokrasiye yol açacağına’ ilişkin inanç en göze çarpan örnekti.

Ward, “Saygın izleyicilerin önünde duran Sullivan, küresel ekonomi etraflarında yeniden şekillenirken düz ayak yakalanmak istemediğini söylüyordu. ABD hükümeti, Amerikan gücünü desteklemek için endüstriyel bir strateji arayışında proaktif, hazırlıklı ve gururlu olacaktır. Bu kelimelerle söylemeden, Amerika’yı yeniden büyük yapmak için bir plan sunuyordu,” diyerek, Trumpizm ile Bidenizm arasındaki ‘Sullivan’ halkasına dikkat çekiyor.

Ward’a göre Biden yönetiminde kendini ‘A Takımı’ ilan eden ve Sullivan’ın da içinde yer aldığı bir grup, Trump döneminin ötesine geçmek için bir araya geldi, fakat bazı yönlerden onun unsurlarını benimsediler.

Bunlar, Trump’a atfettikleri ‘yerlici (nativist) demagojiyi’ değil, temellere geri dönme ihtiyacını kabul ediyorlardı: canlı bir sanayi temeli tarafından desteklenen sağlıklı bir orta sınıf, ABD ordusunun tek başına neler başarabileceğine dair bir alçakgönüllülük, sağlam bir müttefik kadrosu, en varoluşsal tehditlere dikkat ve Amerikan demokrasisini ayakta tutan ilkelerin yenilenmesi. “Sullivan,” diyor Politico yazar, “yeni bir gelecek için eski bir yol haritası önerdi.”

Çok Okunanlar

Exit mobile version