Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Polonya İçişleri Bakanı: Ukrayna NATO’ya giremeyeceğini anladı

Yayınlanma

Polonya İçişleri ve İdare Bakanı Tomasz Siemoniak, Ukraynalı yetkililerin savaş halindeki bir ülkenin NATO üyesi olamayacağını anladığını belirtti.

Daha önce Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Bloomberg‘e verdiği mülakatta Kiev’in şu anda NATO’ya davet edilmeyeceğini kabul etmiş, ancak davete ‘benzer’ bir şey almasını beklediğini ifade etmişti.

Polskie Radio‘ya konuşan Siemoniak, “Belgeler ve deklarasyonlar Ukrayna’yı korumayacak, bu nedenle temmuz zirvesinin Ukrayna için NATO üyeliğine dair şansı ortaya koyacağını düşünüyorum,” ifadesini kullandı.

Bu arada Politico, 60’tan fazla ABD’li dış politika uzmanının imzaladığı ve NATO üyelerini Ukrayna’nın üyeliğe doğru ilerlemesine izin verecek her türlü kararı reddetmeye çağıran bir dilekçeye yer verdi.

Washington’daki NATO zirvesi 9-11 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilecek. NATO üyelerinin Ukrayna’ya ittifaka katılmasını teklif etmeyecekleri, ancak uzun vadeli mali yardım sözü vermeleri bekleniyor.

Özellikle NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, ittifakın Kiev’e yıllık 40 milyar avro tahsis etmesi gerektiğini öne sürdü.

Telegraph gazetesinin kaynaklarından aktardığına göre müttefikler bu sürece desteklerinin bir işareti olarak zirvede Ukrayna’nın NATO’ya katılımı için bir yol haritasını onaylamayı planlıyor.

30 Eylül 2022’de Zelenskiy, Ukrayna’nın hızlandırılmış NATO üyeliği için başvuracağını açıklamıştı. Temmuz 2023’te Vilnius’ta düzenlenen NATO zirvesinde ittifak üyeleri Ukrayna’nın üyeliğini kolaylaştırma konusunda anlaşmıştı.

‘NATO zirvesinde Ukrayna’ya üyelik için fazla yozlaşmış olduğu söylenecek’

DİPLOMASİ

Lavrov: Suriye’de Türkiye’nin meşru güvenlik çıkarları güvence altına alınmalı

Yayınlanma

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Türkiye’nin Suriye’den kaynaklanan meşru güvenlik kaygılarının Suriye’nin toprak bütünlüğüne zarar vermeden korunması gerektiğini söyledi. Ayrıca, Suriye’nin doğusunda ABD’nin yasa dışı faaliyetlerine dikkat çekerek, bu durumun bölgedeki ayrılıkçı yapıların desteklenmesine yol açtığını belirtti.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Suriye’den kaynaklanan tehditlere ilişkin Türkiye’nin meşru güvenlik çıkarlarının korunması gerektiğini belirtti.

Lavrov, bugün Moskova’da düzenlediği basın toplantısında, bu konunun Türkiye’nin sınır güvenliği açısından kritik önem taşıdığını dile getirdi.

Lavrov, Rusya’nın Şam Büyükelçiliği’nin faaliyetlerine devam ettiğini ve Moskova’nın diplomatik misyon aracılığıyla yeni Suriye yönetimiyle temaslarını sürdürdüğünü ifade etti.

Bakan, “Öncelikli olarak, Rusya vatandaşlarının güvenliği ve büyükelçiliğimizin güvenli bir şekilde faaliyet göstermesiyle ilgili pratik konuları tartışıyoruz,” dedi.

Rusya’nın, Suriye’deki tüm aktif sosyo-politik güçlerle diyalog kurmaya açık olduğunu yineleyen Lavrov, yeni Suriye yönetiminin Rusya ile ilişkileri “uzun vadeli ve stratejik” olarak değerlendirdiğini belirtti.

Ayrıca Lavrov, geçiş sürecindeki zorluklara rağmen, Suriye’deki tüm süreçlerin birleştirilmesine ve seçimlerin herkes tarafından tanınacak şekilde düzenlenmesine destek vermeye hazır olduklarını ifade etti.

Dışişleri Bakanı, Suriye’nin komşuları olan Suudi Arabistan, Irak, Ürdün, Mısır, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Lübnan ile temaslarının sürdüğünü, bu ülkelerin Suriye’nin NATO müdahalesi sonrası Libya’nın yaşadığı yıkımı yaşamamasını sağlamaya çalıştığını söyledi.

Türkiye’nin Suriye sınırında yaşanan terör olaylarına ilişkin meşru güvenlik endişelerine dikkat çeken Lavrov, bu endişelerin Suriye’nin egemenliği, toprak bütünlüğü ve birliği korunarak giderilmesi gerektiğini vurguladı. “Türk liderliği bu ilkelere destek veriyor ve biz de bunu destekliyoruz,” diye konuştu.

Lavrov, ABD’nin Suriye’nin doğusundaki “yasa dışı işgaline” de değinerek, bu bölgenin Suriye’nin en zengin petrol sahalarına ve en verimli tarım arazilerine sahip olduğunu hatırlattı.

Bu kaynakların ABD tarafından çıkarılıp ihracatının yapıldığını ve elde edilen gelirin ayrılıkçı yapıların desteklenmesine harcandığını söyleyen Lavrov, “Bu durum dikkate alınmalı,” diye ekledi.

Rusya, yeni Suriye yönetimi BRICS’e başvurursa değerlendireceklerini söyledi

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Brezilya-Britanya ilişkileri gelişiyor

Yayınlanma

POLITICO’da yer alan habere göre, Donald Trump’ın ikinci dönemi yaklaşırken ve Fransa ve Almanya gibi Avrupalı müttefikleri siyasi istikrarsızlıkla boğuşurken, Birleşik Krallık dünya sahnesinde yeni dostlar arayışında.

Bu kapsamda Keir Starmer hükümeti Brezilya ve Lula yönetimi ile iyi ilişkiler geliştiriyor. 

Haberde aktarıldığına göre Starmer’ın temmuz ayında başbakan olmasından bu yana en az 12 İngiliz bakan Londra’dan Brezilya’ya ziyaretler yaptı.

Bunun nedeni kısmen Güney Amerika ülkesinin bu yılki G20 dünya liderleri zirvesine ev sahipliği yapması. Ama aynı zamanda küresel iklim kriziyle mücadele konusunda iki hükümet arasında giderek artan bir yakınlığı da yansıtıyor.

Kasım ayından bu yana Londra ve Brasília, çok devletli bir temiz enerji anlaşması başlatmak üzere güçlerini birleştirdi, önemli yeni iklim hedeflerinin duyurulmasını koordine etti ve 2025 yılında Brezilya’nın liman kenti Belém’de yapılacak bir sonraki büyük Birleşmiş Milletler iklim zirvesi öncesinde işbirliğinden söz etti.

İngiliz Chatham House düşünce kuruluşunun eski genel müdürü Robin Niblett’e göre bunlar, küresel belirsizlik ortamında, iklim diplomasisi konusunda “yeşil bilince” sahip liderlerin kurması gereken “istekli koalisyonlar.”

Bununla birlikte iki ülke, en büyük dış politika sorunlarından biri olan Rusya ve Ukrayna konusundaki anlaşmazlıkları da aşmak zorunda.

İttifakı pekiştirmek amacıyla Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva Starmer’ı önümüzdeki yıl bir ziyarete daha davet etti.

Brezilya’dan yapılan açıklamada bu ziyaretin “iki ülkenin birlikte çalışabileceği fırsatların ve ekonomik alanların haritasını çıkarmak” için bir şans olacağı belirtildi.

Lula’nın müttefiklerinden birine göre G20’de futbol merkezli bir dostluk da sergilendi. POLITICO’ya konuşan Brezilya’nın Londra Büyükelçisi Antonio Patriota, “Her ikisinin de futbol meraklısı olması önemli ölçüde yardımcı oluyor. İkili görüşmenin ilk dakikaları futbola ayrılmıştı,” dedi.

İşçi Partisi döneminde iklimin İngiliz dış politikasının “merkezinde” yer alacağını söyleyen Dışişleri Bakanı David Lammy, genel seçimlerden önce geçen yaz Brezilya’yı ziyaret etmişti.

Bir İngiliz yetkiliye göre, o dönemde muhalefet lideri olan Starmer, Lula ile ilk olarak 2023’teki COP28’de bir araya geldi ve geçen ay, 2030 yılına kadar yenilenebilir enerjiyi üç katına çıkarma konusunda birlikte çalışma sözü veren 11 ülkeli bir blok (artı Afrika Birliği) olan Temiz Güç İttifakı enerji anlaşmasıyla sonuçlanan görüşmeyi başlattı.

POLITICO’ya göre, ABD’nin Trump döneminde güvenilir bir ortak olma ihtimali düşükken ve yeni başkanın enerji bakanı olarak seçtiği iş insanı Chris Wright, Birleşik Krallık’ı yeşil politikalarıyla “insanları yoksullaştırmakla” suçlarken, Brexit sonrası Britanya’nın yeni dostlara ihtiyacı var.

Starmer Brezilya’da, Birleşik Krallık’ın G7 ya da NATO’daki olağan müttefikleri olan gelişmiş ülkeler ile G20 ve ötesindeki gelişmekte olan ülkeler arasında köprü kurabilecek bir müttefik görüyor.

Adının açıklanmasını istemeyen bir Birleşik Krallık hükümet yetkilisi, dostluğun “Küresel Kuzey ve Güney arasındaki işbirliğine örnek teşkil ettiğini” söyledi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Macaristan’ın eski Çin Büyükelçisi: Alman ekonomisinin harakirisini hayretle izliyorum

Yayınlanma

Macaristan’ın eski Çin Büyükelçisi Sándor Kusai, Alman ekonomisinin mevcut durumunu “harakiri” olarak tanımladı. AB’nin Çin’e yönelik yaptırımları ve Almanya’nın bu konudaki belirsiz tavrı, ekonomik ilişkilerde ciddi sorunlara yol açıyor.

Macaristan’ın eski Çin Büyükelçisi Sándor Kusai, Alman ekonomisinin karşı karşıya olduğu zorlukları ele aldı. Kusai, Avrupa Birliği’nin (AB) Çin’e uyguladığı yaptırımların ve Almanya’nın bu konuda sergilediği belirsiz duruşun, ülkenin ekonomik yapısına zarar verdiğini belirtti. Kusai, “Alman ekonomisinin şu an yaşadığı süreç, adeta bir harakiri niteliğinde,” ifadelerini kullandı.

Alman NachDenkSeiten portalından Éva Péli’ye mülakat veren Kusai, Çin’in son yıllarda gösterdiği ekonomik ve sosyal başarının arkasında yatan nedenleri değerlendirdi.

“Çin’in ekonomik yapısı, 1979’da başlayan reformların bir sonucu olarak şekillendi. Planlı ekonomi araçlarını piyasa mekanizmalarıyla koordine ederek büyük bir rekabet gücü elde etti,” diyen Kusai, bu strateji sayesinde Pekin’in, kısa sürede teknoloji ve üretim alanlarında önemli atılımlar yaptığına işaret etti.

AB’nin Çin’e yönelik uyguladığı yaptırımların Avrupa’nın çıkarlarına pek fayda sağlamadığını belirten Kusai, bu politikaların öncelikle ABD’nin çıkarlarına hizmet ettiğini ifade etti.

Eski büyükelçi, “Bu yaptırımlar, Çin’in gelişimini ve ekonomik büyümesini engellemeyi hedefliyor. Ancak, Avrupa Birliği bu süreçte kendi çıkarlarını yeterince korumuyor,” şeklinde konuştu.

Alman hükümetinin Çin’e yönelik yaptırımlar konusunda net bir duruş sergilememesini eleştiren Kusai, “Almanya, ekonomik gücüne rağmen doğru adımları atmaktan kaçınıyor. Bu durum, Alman ekonomisinin zarar görmesine yol açıyor,” yorumunu yaptı.

Büyükelçi, Alman sanayisinin özellikle otomobil ve kimya sektörlerinde yaşanan sorunların, ülkenin genel ekonomik sağlığına zarar verdiğini vurguladı.

Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’ın ekonomik tarafsızlık ilan etmesini değerlendiren Kusai, “Macaristan’ın bu kararı, ülkenin ekonomik bağımsızlığını koruma çabalarının bir göstergesidir. AB’nin mevcut durumu, Macaristan’ın daha geniş, küresel ekonomik ilişkiler kurma gerekliliğini ortaya koyuyor,” diye konuştu. Kusai, Macaristan’ın Çin ile olan ilişkilerini güçlendirme stratejisini destekledi.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin’e yönelik ticaret politikalarını ele alan Kusai, “ABD’nin Çin’i geri çekmeye yönelik politikaları, iki ülke arasında tam bir karşı karşıya gelmeye yol açabilir. Bu durum, küresel ekonomiyi olumsuz etkileyebilir,” şeklinde değerlendirdi. Ayrıca, Tayvan meselesinin bu gerginlikte oynayabileceği rolü de vurguladı.

Çin’in ABD ile olan ekonomik gerginliklere karşı geliştirdiği alternatif stratejilere dikkat çeken Kusai, “Çin, kendi milli para birimi ile ticaret yapmayı ve blockchain teknolojisini kullanarak yeni ödeme sistemleri oluşturmayı hedefliyor. Bu adımlar, ABD’nin ekonomik baskılarına karşı dayanıklılığını artırmayı amaçlıyor,” diye ekledi.

Bunun yanı sıra Avrupa’nın mevcut ekonomik ve siyasi durumu üzerine değerlendirmelerde bulunan Kusai, “Avrupa Birliği, ekonomik anlamda daha hızlı gelişemediği sürece, üye ülkeler de kendi ekonomik büyüme hedeflerine ulaşmakta zorlanacaklar. Bu nedenle, AB’nin küresel arenada daha aktif ve bağımsız bir rol üstlenmesi gerekiyor,” şeklinde konuştu.

Almanya Çin yatırımlarına yönelik denetimleri sıkılaştıracak

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English