Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Rusya-İsrail ilişkileri: Ukrayna, Suriye, krizler ve engeller

Yayınlanma

Rusya ile İsrail arasındaki ilişkiler, 2011’den bu yana Suriye’ye yönelik müdahalede İsrail’in aldığı rol ve Ukrayna’ya dönük askeri harekatın başladığı 24 Şubat’tan sonra Batılı ülkelerin Tel Aviv’i Moskova’ya karşı net bir tavır almaya zorlaması nedeniyle bir dizi stres testine maruz kaldı.

İki ülke arasındaki iktisadi ilişkiler, son 10 yılda diplomatik ve siyasi düzeydeki restleşmeleri hafif sıyrıklarla atlatmayı başardı.

Sovyet dönemi

SSCB, 14 Mayıs 1948’de kurulduğunu ilan etmesinden birkaç gün sonra İsrail devleti ile diplomatik ilişkiler kurdu. Daha sonra, ilişkiler iki kez tökezledi; 1953’ün şubat ayında SSCB’nin İsrail’deki diplomatik misyonunun bulunduğu arazide bombalı saldırı gerçekleşti ve 1967’nin haziran ayında, İsrail’in Filistin toprakları olan Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi’ni işgal etmesiyle başlayan Altı Gün Savaşı, iki ülkenin pragmatik birlikteliğini bozdu.

1987’de ilişkiler konsolosluk düzeyinde yeniden başlarken 18 Ekim 1991’de diplomatik ilişkiler tam manasıyla yeniden tesis edildi. Aralık 1991’de İsrail, Rusya’yı SSCB’nin yasal halefi olarak tanıdı. 

Filistin sorunu

Filistin-İsrail ihtilafı, 1990’lı ve 2000’li yıllarda Moskova ile Tel Aviv arasında kayda değer bir gerilim unsuru olmadı. Rusya Federasyonu, sorunun çözümü için yasal çerçeveyi, yani 242, 338, 1397, 1515 sayılı Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kararlarını ve 2002 tarihli Arap Barış Girişimi’ni ve 2003 tarihli yol haritasını dikkate alıyor.

Moskova, bu karar ve mutabakatlar doğrultusunda 1967 sınırları içinde bir arada var olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasından yana. Filistin halkının meşru haklarına verilen desteğe rağmen Rusya Dışişleri Bakanlığı, Filistinlilerin 2015’in ekim ayından bu yana Filistinli grupların eylemleri kınıyor.

Öte yandan Rusya, Ortadoğu Dörtlüsü’nün bir üyesi olarak BM kararları uyarınca yasa dışı olan İsrail yerleşimleri, Filistinli sığınmacılar ve Kudüs’ün statüsü başta olmak üzere kilit konuların çözülmesine yönelik doğrudan müzakerelerin hızlı bir şekilde yeniden başlatılmasını talep ediyor.

Suriye ve İran

Rus kuvvetlerinin Suriye’deki operasyonunun başlamasından kısa bir süre önce (30 Eylül 2015), Tel Aviv ile Moskova arasında etkileşimi sağlamak üzere özel bir koordinasyon merkezi oluşturuldu.

Fakat İsrail, özellikle 2014’ten bu yana Rusya’nın müttefiki Suriye’nin hava sahasını sayısız kez ihlal ederek “cerrahi” hava saldırıları gerçekleştirdi. Tel Aviv, saldırılarda çoğunlukla “İranlı milisler” ve Lübnan Hizbullahını hedef aldığını iddia ediyor.

Bununla birlikte Rusya ile kurduğu ortaklık, İsrail’e S-300 engeline takılmadan Suriye topraklarında çekince göstermeden saldırılarını sürdürmesine imkan tanıyor ve bu durum, ayrıca Tel Aviv’in Ukrayna ihtilafında aldığı pasif tutumunun gerekçelerinden biri olarak öne çıkıyor. 

İlişkilerin iktisadi boyutu 

Geçen yıllarda Rusya ve İsrail arasında serbest ticaret anlaşması imzalandı. Ayrıca son yıllarda İsrail ile Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) arasında da aynı anlaşmanın imzalanması gündemde.

Ekonomik ilişkilere dair konular, 1994’te kurulan Rusya-İsrail Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Ortak Komisyonu ve 2010’da kurulan Rusya-İsrail İş Konseyi nezaretinde gerçekleşiyor.

2011 yılında, Rus inovasyon merkezi Skolkovo ile İsrailli şirket Ariel R&D arasındaki anlaşma kapsamında, amacı inovasyonun ticarileştirilmesi alanında işbirliğini teşvik etmek olan “İsrail Skolkovo Ağ Geçidi” projesi başlatıldı. Bunun yanı sıra Şubat 2012’de Rus şirketi Rusalox, patentli bir İsrail teknolojisini kullanarak elektronik cihazlar için pano üretimine başladı. Proje, Rusya devlet inovasyon şirketi Rosnano ve İsrail şirketi Micro Components Ltd. tarafından oluşturuldu ve toplam bütçesi yaklaşık 870 milyon ruble’ydi.

İsrail’in bilişim teknolojileri pazarında bir dizi Rus şirketi faaliyet gösteriyor. Örneğin Yandex, 2010’da İsrail merkezli Face.com’a 4,5 milyon dolar yatırım yaptı; ancak bu daha sonra Facebook tarafından 100 milyon dolara satın alındı.

18 Mart 2014 Yandex, GPS teknolojisi üzerinde çalışan İsrailli startup KitLocate’i satın aldı. Diğer yandan Rus şirketi YotaDevices ve İsrailli Cellrox ortaklaşa mobil teknolojiler geliştiriyor.

Temmuz 2015’te Rusnano Altyapı ve Eğitim Programları Vakfı ile İsrail Ekonomi Bakanlığı, endüstriyel araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) alanında bir dizi ortak projeye imza atıldığını açıkladı. Bu program, Mart 2010’da imzalanan endüstriyel Ar-Ge alanında işbirliğine ilişkin bir anlaşma kapsamında uygulanıyor.

Askeri işbirliği

6 Eylül 2010’da, dönemin İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’ın Moskova ziyaretinde iki ülke, tarihindeki ilk askeri işbirliği anlaşmasını imzaladı. Aynı zamanda dönemin Rusya Savunma Bakanı Anatoliy Serdyukov, Rusya’nın İsrail’den 12 insansız hava aracı (İHA) satın aldığını bildirdi.

Dünya Silah Ticareti Analiz Merkezi’ne (TSAMTO) göre, ilgili sözleşme Nisan 2009’da imzalandı ve İsrail şirketi Israel Aerospace Industries tarafından Rusya’ya iki Bird-Eye 400, sekiz I-View Mk150 ve iki Searcher Mk II İHA tedarik edildi. Hacmi yaklaşık 53 milyon dolar olan anlaşmanın ardından İsrail’den Rusya’ya 36 adet İHA tedarikine yönelik 100 milyon dolarlık değerinde bir sözleşme daha yapıldı.

27 Mart 2011’de Rusya ve İsrail, uzayın barışçıl amaçlarla araştırılması ve kullanılması alanında işbirliğine ilişkin bir çerçeve anlaşma imzaladı. 1995–2014’te Rus uçak gemileri, dokuz İsrail uydusunu alçak yörüngeye fırlattı. 

Ukrayna ve Sohnut ajansının tasfiyesi

Bunun yanında ABD ve diğer müttefiklerinin İsrail’e, Rusya’nın Ukrayna’ya dönük askeri müdahalesi konusunda net tavır alma konusunda yaptığı baskı neticesinde Tel Aviv’den gelen tereddütlü açıklamalar ve İsrailli paralı askerlerin Ukrayna ordusu saflarında savaşması Rusya ile iplerin son derece gerilmesine neden oldu.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un “Hitler Yahudi asıllıydı” ve “En büyük Yahudi karşıtları Yahudilerin kendisiydi” şeklindeki sözleri tartışma yarattı ve temmuz ayında Rusya, İsrail’in Yahudi Ajansı Sohnut’u tasfiye etme kararı aldı.

İsrail merkezli ve Rusya’ya giden veya ülkeden İsrail’e dönenlere yardımla ilgilenen uluslararası ölçekli bir kurum olan ve Rusya’da “özerk kar amacı gütmeyen kuruluş” statüsüne sahip Sohnut’un tasfiye edilmesindeki gerekçe mevzuat ihlalleriyle açıklandı.

Ajans, veri depolama yasalarını ihlal ettiği gerekçesiyle tasfiye edilmişti.

21 Temmuz’da Moskova’daki Basmanniy Mahkemesi, Rusya Adalet Bakanlığı’ndan ülkede Sohnut ajansının tasfiyesini talep eden bir dosya aldığını duyurdu. Eski İsrail Başbakanı Yair Lapid, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Tel Aviv’in Moskova ile olan bağlarına değer verdiğini ve Moskova ile sorunun çözümüne yönelik diyalog yürütmeye hazır olduklarını duyurdu.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov ise Sohnut hakkındaki hukuki sürecin “siyasileştirilmemesi gerektiğini” ve bunu tüm Rus-İsrail ilişkilerine yansıtmamaya çağırdı ve Rusya’daki tüm kuruluşların ülke mevzuatına uyması gerektiğini vurguladı.

Konu, Tel Aviv’de Ukrayna meselesinde Batı’ya tam entegrasyonu savunan kesimlerin Sohnut yetkililerini mevzuat ihlaline sevk ederek krizi tırmandırmayı amaçladığı şeklinde yorumlandı.

İsrail, şimdiye dek Ukrayna yönetimine insani yardım ve söylem düzeyindeki destek dışında bir yardım sunmadı. 10 Ekim’den bu yana Rus kuvvetlerinin gerçekleştirdiği saldırılar, Kiev’in Tel Aviv’den hava savunma sistemi tedarik etme talebi götürmesine neden olsa da istek henüz karşılık bulmadı. 

İsrail özel kuvvetleri Ukrayna saflarında

Ukrayna’daki askeri müdahalenin ardından Moskova ile Tel Aviv’in arasında gerilime neden olan asıl konu, eski İsrail özel kuvvetleri askerlerinin Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin saflarında savaştığının ortaya çıkmasıydı.

Nisan ayında Yedioth Ahronot gazetesi, İsrail ordusunun seçkin birimlerinden askerlerin Ukrayna’da olduğu bilgisini paylaştı. Kaynaklar, bunun bir grup “gönüllü” olduğunu öne sürdü.

Gazeteye göre, bunlar İsrail ordusundaki “Golani” özel birliğinden askerlerdi. Gerçeğin ortaya çıkmasıyla bunun İsrail devletinin nezaretinde mi yoksa bahsi geçen komandoların İsrail hükümetinin bilgisi dışında sahiden de kendi hür iradesiyle mi savaşmaya geldiği tartışması başladı.

Moskova, bunun İsrail yönetiminin zımni onayı ve desteği olmadan mümkün olamayacağı kanısındaydı. Golani birliğinde görev yapan askerler, çoğunlukla Rusya’dan göç eden ve Rusça bilen Yahudilerden oluşuyordu.

Aralarından Grigoriy Fibobrov, daha önce Golani birliğindeydi ve yedi yıl önce Ukrayna Ulusal Muhafızlarına bağlı neo-Nazi Aydar Taburu’na katılmıştı. Fibobrov, Ukrayna’ya geldikten sonra İsrail vatandaşlığını korudu.

Rus TKR kanalı da Ukrayna’da İsrail’den gelen paralı askerlerin askeri eğitmenlik yaptığını ve Ukrayna Silahlı Kuvvetleri safında muharebelere katıldığına dikkat çekti.

Rus-İsrail birlikteliği, bölgesel çatışmalar ve ABD’nin baskıları nedeniyle son dönemde zorlu sınavlardan geçiyor. Öte yandan Moskova’nın, Tel Aviv’in baş düşmanı Tahran ile geliştirdiği ilişkiler, iplerin kopma riskini canlı tutmaya devam ediyor. 

Netanyahu’nun dönüşünün Rusya’ya yansımaları

Geçen haftalarda İsrail’de düzenlenen parlamento seçimlerinden sonra eski Başbakan Binyamin Netanyahu yeniden zaferini ilan etti. Seçimlere dair Moskova’dan ilk açıklama, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Rusya Devlet Başkanı’nın Ortadoğu ve Afrika Özel Temsilcisi Mihail Bogdanov’dan geldi. Bogdanov, “Rusya, İsrail’deki her hükümetle çalışmaya hazır ve tüm ortaklarla ilişkiler konusunda iyimser” ifadelerini kullandı.

Washington Post gazetesi, Netanyahu’nun dönüş ihtimali hakkında Washington’un temkinli olması gerektiği telkinini vererek Netanyahu’yu Macaristan Başbakanı Viktor Orban’a benzetti.

Gazeteye demeç veren İsrailli siyaset bilimci Gayil Talşir, yeni Netanyahu döneminin “İsrail’in ikinci Macaristan’a dönüşmesine katkıda bulunacağını” ve “bunun ülkenin demokratik sistemine onarılamaz zararlar vereceğini” iddia etti.

Bunun yanı sıra İsrail Uluslararası Seçim Sistemleri Uzman Merkezi (ICES) başkanı Aleksander Tsinker da Netanyahu’nu geri gelmesiyle birlikte Tel Aviv’in Ukrayna konusundaki rotasını tümüyle değiştirebileceğini söyledi.

Ayrıca Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü araştırmacılarından Simon Tsipis, Netanyahu’nun seçim öncesinde Putin ile olan dostluğuna sık sık atıf yaptığını anımsatarak “Belki de Netanyahu, İsrail siyasetinde Rusya liderinin güven çemberine deyim yerindeyse girebilen tek kişi” değerlendirmesini yaptı.

Tsipis, ilişkilerdeki İran faktörüne de değinerek, “Rusya’nın Ortadoğu’da önemli bir etkiye sahip olması nedeniyle, örneğin İran’la ortaya çıkan çatışma çerçevesinde Kudüs için Moskova ile dostluk şart” dedi.

Tsipis, İsrail’in Kiev’e silah sağlamayı reddetme politikasının her halükarda devam edeceğinden emin: “Savunma Bakanı Benny Gantz, İsrail’in yakın gelecekte Kiev’e silah tedarik etmeyeceğini, kendisini insani yardımla sınırlayacağını söyledi. Bu karar ordumuzdan geliyor. İsrail, Ortadoğu’da meydana gelmeyen çatışmalarda yer almamaya çalışıyor, bu da Ukrayna’nın bizim çıkar alanımızın dışında olduğu anlamına geliyor.”

DİPLOMASİ

Hindistan ve Birleşik Krallık serbest ticaret anlaşması imzalamak için çalışıyor

Yayınlanma

Hindistan ve Birleşik Krallık yakında bir serbest ticaret anlaşması (STA) imzalamak için çalışıyor. Yeni İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy devam eden müzakereleri ikili potansiyellerini ortaya çıkarmak ve büyüme sağlamak için ortak hedeflerin “tavanı değil tabanı” olarak tanımladı.

Lammy, Başbakan Narendra Modi’yi ziyaret ettiği ve Dışişleri Bakanı S. Jaishankar ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Ajit Doval ile görüşmelerde bulunduğu iki günlük ilk Yeni Delhi ziyaretini perşembe günü tamamladı.

Çarşamba günü geç saatlerde iki taraf bir teknoloji güvenlik girişimi imzaladı. Lammy’nin ofisinden yapılan açıklamaya göre anlaşmanın amacı “her iki ülkede de ekonomik büyümeyi artırmaya odaklanarak kapsamlı stratejik ortaklığı yenilemek ve derinleştirmek”.

Anlaşmanın, telekom, kritik mineraller, yapay zeka ve yarı iletkenler gibi “bu on yılın belirleyici teknolojilerinde” işbirliğini mümkün kılacağı; ticaret, teknoloji, eğitim ve iklim gibi kilit konularda işbirliğini derinleştireceği kaydedildi.

Yeni Delhi ziyareti öncesinde yeni hükümet Lammy’nin, ülkenin her iki ekonomiye de fayda sağlayacak bir STA’yı güvence altına alma taahhüdünü güçlendirmek de dahil olmak üzere İngiltere-Hindistan ortaklığının “yeniden başlatılması” için bastıracağını söyledi.

Keir Starmer başkanlığındaki İşçi Partisi bu ayın başlarında yapılan genel seçimlerde ezici bir zafer kazandı. Analistler Lammy’nin ziyaretinin yeni hükümetin kurulmasından bir ay sonra gerçekleşmesinin Starmer yönetiminin Hindistan ile ilişkilere verdiği önemi yansıttığını belirtiyor.

Lammy, Hindistan’ın başkentindeki temasları öncesinde yaptığı açıklamada “Hindistan 21. yüzyılın yükselen süper gücü, 1,4 milyar nüfusuyla dünyanın en büyük ülkesi ve dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri” dedi.

“Serbest ticaret anlaşması müzakerelerimiz, Bengaluru’dan Birmingham’a kadar ortak potansiyelimizi ortaya çıkarma ve büyüme sağlama hedeflerimizin tavanı değil tabanıdır” dedi ve “Yeşil dönüşüm, yeni teknolojiler, ekonomik güvenlik ve küresel güvenlik konularında ortak çıkarlarımız var” diye ekledi.

Lammy’nin ziyareti üzerine Hindistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, her iki tarafın da “Hindistan-İngiltere STA müzakerelerinde kaydedilen önemli ilerlemeyi takdir ettiği ve erken sonuçlanmasını dört gözle beklediği” belirtildi.

Başbakan Rishi Sunak yönetimindeki önceki İngiliz hükümeti Hindistan ile bir STA imzalamaya hevesliydi ancak Londra’da Delhi yönetiminin Birleşik Krallık seçimlerinden önce bu konuda isteksiz olduğu yönünde spekülasyonlar vardı.

Lammy’nin ziyareti sırasında ayrıca Hint-Pasifik bölgesinde ve ötesinde savunma ve güvenlik işbirliğini derinleştirme ve “devlet dışı aktörlerden kaynaklanan artan tehditleri ele alma kapasitelerini geliştirme” konusunda anlaştılar.

Jaishankar ve Lammy, Rusya-Ukrayna çatışması ve Orta Doğu ve Kızıldeniz’deki durumlar da dahil olmak üzere, ortak ilgi alanlarına giren bölgesel ve küresel meseleler hakkında da görüş alışverişinde bulundular.

Yeni Birleşik Krallık hükümeti Yeni Delhi ile ilişkilerini daha da güçlendirmeye kararlı olduğunu ifade ettiği. Uzmanlara göre, her iki taraf da STA’yı erken sonuçlandırmak istiyor ve yeni Birleşik Krallık hükümetinin parlamentoda “daha güçlü” çoğunluğa sahip olması nedeniyle bu olası görünüyor.

Daha önce Boris Johnson’dan Liz Truss’a ve Rishi Sunak’a kadar başbakanların değişmesi nedeniyle anlaşmanın geciktiği ancak şimdi bunun daha kolay olacağı düşünülüyor.

Bu arada Modi, Hindistan’daki son genel seçimlerde beklenenden çok daha az bir çoğunlukla da olsa nadir görülen bir üçüncü dönem elde etti.

Her iki ülkede de seçimlerden önce, Ocak 2022’den bu yana 14 tur STA müzakeresi yürütülmüş ve görüşmelerin aynı yılın ekim ayına kadar sonuçlandırılabileceği umulmuştu.

Lammy ile görüştükten sonra Modi, X’te Starmer’in Hindistan-İngiltere kapsamlı stratejik ortaklığını genişletme ve derinleştirmeye verdiği önceliği takdir ettiğini paylaştı.

İlişkileri geliştirme konusundaki kararlılığını ifade eden Lammy de ikili teknoloji güvenliği girişimini ve karşılıklı fayda sağlayacak bir STA imzalama arzusunu memnuniyetle karşıladı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Ukrayna’daki Baykar fabrikası çatışmaların sona ermesinin ardından faaliyete geçecek

Yayınlanma

Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasil Bodnar, Baykar’ın insansız hava aracı üretim tesisinin Rusya ile çatışmaların sona ermesinin ardından faaliyete geçeceği bilgisini verdi.

Euronews‘e mülakat veren Bodnar, Ukrayna tarafının aynı zamanda TUSAŞ ile de işbirliği yaptığına işaret etti.

Büyükelçi, güvenlik gerekçesiyle Türkiye’nin Baykar ile yaptığı anlaşma hakkında daha fazla yorum yapmaktan kaçındı ve Türkiye’nin Moskova ile tahıl anlaşması ve esir takası konusundaki müzakerelerde arabuluculuk yapmasının ‘Türk diplomasisinin başarısı’ anlamına geldiğini belirtti.

Bu yılın şubat ayında Baykar, Kiev yakınlarında bir insansız hava aracı fabrikası kurmaya bildirilmişti.

O dönemde şirketin CEO’su Haluk Bayraktar, fabrikanın inşasının bir yıl süreceğini ve ancak o zaman şirketin kendi içinde üretim tesisleriyle donatılmaya başlanacağını belirtmişti.

2022’nin ağustos ayında Bayraktar, şirketin silahlı insansız hava araçlarını Rusya’ya tedarik etmeyeceğini açıklamıştı.

Baykar, Ukrayna’daki İHA fabrikasının inşaatına başladı

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Reuters: Çin’in İran’dan ithal ettiği ham petrol kuzeydoğuda yeni pazar buluyor

Yayınlanma

Tanker takip firmaları ve ticaret kaynakları, İran’dan ham petrol ithalatının geçen yılın sonlarından bu yana Çin’in Dalian limanına ve rafineri şehrine aktığını ve ülkenin petrol alımlarının neredeyse rekor seviyelerde kalmasına yardımcı olduğunu söyledi.

Reuters’a konuşan tüccarlar, Shandong eyaletinin bağımsız rafinaj merkezindeki küçük alıcıların İran ham petrolüne olan talebinin, yüksek ham petrol fiyatları ve beklenenden daha zayıf yakıt talebi nedeniyle kötüleşen rafinaj marjları karşısında azaldığını belirtti. Bu ülkeler 2019’dan bu yana İran’ın Çin’deki ana alıcıları konumunda.

İran, petrolü de dahil olmak üzere 2018’de yeniden yürürlüğe konan ABD yaptırımlarına tabi. Ancak Reuters’ın haberine göre, Çin İran petrolü alımını durdurmadı ve yaptırımlardan çekinen devlet şirketlerinin bıraktığı boşluğu marj odaklı bağımsız tesisler doldurdu.

Tanker akışlarını takip eden bir danışmanlık şirketi olan Vortexa, Ekim 2023 ile Haziran 2024 arasında Dalian’da 23 kargo veya toplam 45 milyon varil İran petrolünün boşaltıldığını söyledi.

Buna Dalian’ın merkezinin yaklaşık 85 km (53 mil) kuzeybatısındaki Changxing adasında boşaltılan 28 milyon varilin de dahil olduğunu söyledi.

Bir başka danışmanlık şirketi Kpler ise aynı dönemde Çin’in Dalian’a 34 milyon varil ithal ettiğini tahmin ediyor.

Bu rakamlar günde 124.000-164.000 varile denk geliyor ki bu da 2024’ün ilk yarısında Çin’in İran’dan ithal ettiği toplam petrolün yaklaşık %13’üne tekabül ediyor.

Analistler Çin’in söz konusu dönemde 1,2-1,4 milyon varil/gün İran ham petrolü ithal ettiğini tahmin ediyor. Vortexa, ithalatın geçtiğimiz Ekim ayında 1,52 milyon varile ulaşarak rekor kırdığını söyledi.

Dalian’ın ithalatı sorulduğunda Çin dışişleri bakanlığı Reuters’e Çin ve İran’ın “uluslararası yasal çerçeve altında her zaman normal ve meşru ticareti sürdürdüğünü” söyledi.

Çin tek taraflı yaptırımlara karşı olduğunu söylüyor. Yine de tanker takipçileri ve tüccarlar, tüccarların Çin’e gönderilen İran petrolünü Malezya, Umman veya Birleşik Arap Emirlikleri gibi başka bir yerden geliyormuş gibi gösterdiklerini iddia etti.

Resmi olarak, Çin gümrükleri Haziran 2022’den bu yana herhangi bir İran petrolü ithalatı bildirmedi.

Dalian sevkiyatları için dört olası varış noktası var: Hengli Petrochemical’ın 400.000 varillik rafineri kompleksi ve 44 milyon varillik depolama çiftliği, devlet devi PetroChina tarafından işletilen iki rafineri,  ve Changxing adasında Liaoning Liman İdaresi tarafından işletilen 30 milyon varillik bir depolama üssü.

Tüccarlar, depolama tesisini Dalian dışındaki rafinerilere bağlayan bir boru hattı olmadığını söyledi.

Hengli’ye yakın üç üst düzey ticaret kaynağı, şirketin sevkiyatların en azından bir kısmını satın aldığını kaydetti.

Kaynaklardan biri Hengli’nin, 2024 yılının ilk birkaç ayında ayda 4 milyon varil satın aldığını tahmin ediyor. Bir diğeri ise alımların ayda 4-6 milyon varil olduğunu söyledi.

Vortexa, tanker takip bilgileri ve analizlerine dayanarak Hengli’nin İran ham petrol sevkiyatlarının alıcısı olduğunu öne sürdü.

Bir Hengli sözcüsü ise şirketin İran petrolü satın almadığını söyledi.

Tüccarlar ve diğer sektör uzmanları, Çin’in diğer büyük devlet ham petrol alıcıları gibi PetroChina’nın da 2018/2019 civarında İran petrolü alımını durdurduğunu kaydetti.

Asya’nın en büyük petrol ve gaz üreticisi olan PetroChina, yorum talebine yanıt vermedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English