GÖRÜŞ

Rusya’da kalkınma: Liberal amentüye karşı işlenen büyük günah – 3

Yayınlanma

KÜÇÜK VE ORTA BURJUVAZİ

Yaptırımlar küçük ve orta ölçekli işletmeler üzerinde bir dizi yeni yük yarattı. Rusya’ya ihracat yasakları yabancı ekipman ve yedek parçaya erişimi zorlaştırdı; buna karşılık paralel ithalat listeleri sürekli yenileniyor. Rusya’nın SWIFT’ten ve diğer batılı ödeme sistemlerinden çıkarılmasının yarattığı ödeme güçlüğü Mir kartlarının kullanımını yaygınlaştırarak çözülmeye çalışıldı; ancak ikincil yaptırım tehdidi giderek Mir’le ödemeleri de güçleştiriyor. Batılı ve uydusu limanların Rusya gemilerine yasaklanması lojistik problemini derinleştirdi; bu problem “tarafsız” ve “dost” ülkelerle sınır ulaştırma altyapısının geliştirilmesiyle çözülmeye çalışılıyor ama ikincil yaptırımlar bu çabayı da güçleştiriyor. Facebook ve Instagram’ın Rusya’da yasaklanması küçük ve orta ölçekli işletmelerin reklam ve satış işlemlerini neredeyse hiç etkilemedi; bunlar hızla diğer (yerli) online satış platformlarına kaydı; dolayısıyla bu reklam ve online ticaret alanlarında beklenmedik bir genişleme yarattı. 

Bütün bunlar nesnel sorunlar. Ama bir de öznellik var. Bu öznellik, “mali bloğun”, özel olarak da Merkez Bankası’nın dogmatizmi ve faiz siyaseti. Çatışmanın ilk haftasında MB faizleri yüzde 9,5’ten 20’ye yükseltti. Kaçınılmaz bir tedbirdi bu. Ancak aynı yılın eylül ayına kadar 7,5’e kadar düşürdü. Bu da kaçınılmazdı, aksi takdirde şok, krizi derinleştirecekti. Uzun süre böyle kaldı; ama geçen temmuzdan yıl sonuna kadar gene yüzde 16’ya tırmandı. Politika faizi halen bu seviyede; ancak bankanın yüzde 17-18’e kadar yükseltmeyi amaçladığı biliniyor. Yüksek faiz kredi miktarını, dolayısıyla özellikle küçük ve orta işletmelerde yatırımı düşürüyor, vergi ve harç ödemeleri genellikle gecikiyor, iflaslar artıyor, fiyatlar yükseliyor ve böylece faiz siyaseti sözümona amaçladığının tam tersi bir sonuca yol açıyor: enflasyonu tetikliyor. Ama liberal dogmatizm, tıpkı dini dogmatizm gibi, amentüsünün yanlış olduğunu kabul etmek yerine ona daha sıkı sarılıyor. Başka deyişle, bu siyaset sadece genel kalkınma rakamlarına değil kalkınma stratejisine de zarar veriyor.

Küçük ve orta ölçekli işletmelerde bireysel girişimciler ile tüzel kişiliklerin sayısı arasında genileyen açı, kısmen bunun sonucu. Son 7 yılın eğrileri şöyle:

Bu grafik kredi başvuru sayısına ve miktarına da yansıyor; 2020’de pandemiyle birlikte tüzel kişilikli orta ve küçük işletmelerin kredi talebi ve miktarında ani bir artış, daha yıl bitmeden daha şiddetli bir düşüşle sonuçlandı; ancak bireysel girişimcilerin kredi talep ve miktarında tedrici bir artış var. Durum, küçük ve orta burjuvazinin imalat değil hizmet ve ticaret alanına yoğunlaştığını gösteriyor. Oysa teşvik siyasetinin öncelikli hedefi imalat ve startup.

“Mali bloğun” hükümete baskısı küçük ve orta burjuvaziyi geliştirme siyasetine zarar veriyor ve bu anlamda risk büyük; ancak savunma sanayisinin özellikle de yoğun olduğu federal bölgelerde bu kesimlerin gelişme dinamikleri gene de çok güçlü. Yani sermaye yatırımları büyüme grafiklerinde görülmeyen savunma sanayisi aslında son derece kritik bir rol oynuyor. Küçük ve orta ölçekli işletmeler devletin savunma işletmelerinden sipariş aldıkları için değil — bu da var ama tali bir faktör; esas neden, savunma sanayisinin istihdam ve ücret artışına neden olması; bu da özellikle hizmet sektöründeki küçük ve orta ölçekli işletmelerin sayısını ve gelirini artırıyor.

Rusya’da kalkınma: Liberal amentüye karşı işlenen büyük günah – 2

İSTİHDAM VE ÜCRETLER

İstihdamın hızla genişlediği, dolayısıyla işsizliğin rekor seviyede azaldığı biliniyor. Her ikisinde de yukarıda özetlediğim sabit sermaye yatırımlarındaki artış belirleyici önem taşıyor. Ancak tıpkı orada olduğu gibi burada da grafiklerde görülmeyen savunma sanayisinin rolünün altını çizmek gerek.

İşgücü talebinde artışın 2024 başındaki gerilemesinde bir mevsimsellik etkisi var; ancak esas neden sermaye yatırımlarının daralması. Bu daralma istihdam üzerinde hızla etkide bulunuyor. Ancak işgücü açığı gene de devam ediyor; Moskova saldırısından sonra yasadışı göçmen işçilerin gönderilmesi de artış eğilimini kısmen perçinleyebilir. Talebi perçinleyecek esas faktörler ise, yukarıda değindiğim “mali bloğun” sermaye yatırımlarına ve küçük ve orta burjuvaziye karşı dogmatik tutumunun olumsuz etkisine rağmen savunma sanayisinin durumu. Bu sektörle ilgili net veriler gizli tutuluyor (aslında 2022 nisanından beri birçok istatistik verisi daha önce olduğu gibi ayrıntılı değil genellemelerle sunuluyor); ancak Putin’in açıklamalarından sektörde 3,5 milyon kişinin çalıştığını biliyoruz. Bu, toplam istihdamın yaklaşık yüzde 5’i yapar; üstelik bu sayı artma eğilimi gösteriyor.

İşgücü kıtlığı ve ücret artışı arasındaki ilişki konusuna geçmeden şunu da belirtmek gerek: burada sorun daha ziyade kalifiye işçi sorunu. Niteliksiz işgücü her halükarda bulunabilir, Orta Asya ülkelerinin emekçileri de bir işgücü ordusu yaratıyor zaten; ama nitellikli işgücü bulmak güç. 

Bilim ve Yüksek Eğitim Bakanı Olga Petrova geçen yıl 915 bin üniversite mezununun yüzde 30’unun sivil ve askeri sanayi alanında çalışmaya başladığını söylemişti. Bunların 50 binden çoğu da doğrudan savunma sanayisine girmişti. Nitelikli işgücü ihtiyacının yakıcılığını anlamak için yeni mezunların ne kadarının istihdam edildiğine bakmak yardımcı olabilir. 2021 verilerine göre üniversite ve yüksekokullarda öğrencilerin sadece yüzde 19’u mühendislik ve teknik bilimler alanında eğitim görüyordu. Demek ki bunların tamamı veya neredeyse tamamından başka diğer öğrenim gruplarından da çok sayıda yeni mezun hızla sivil ve askeri sanayide görev aldı. 

Bütün bunlar aynı zamanda emek yoğun yatırımlardan sermaye yoğun yatırımlara doğru kaymanın boyutunu da gösteriyor; dolayısıyla emek üretkenliğinin artması Rusya’nın devrim sonrası tarihinde hep olduğu gibi en yakıcı sorunlardan biri. Teknolojik egemenlik denilen şey de aslında esas itibariyle bundan ibarettir.

Reel ücretler 2022’de bir önceki yıla göre yüzde 3, 2023’te ise yüzde 7,8 yükseldi. 2020 şubat ayından 2024 şubatına kadar dinamik şöyle:

 

Ukrayna harekatı başladıktan sonra yaşanan ani düşüş görülüyor hemen; ama bunu hızlı bir yükseliş takip ediyor. Yükselme dinamiğinin devam ettiği ve dahası, hiç değilse şimdilik, 2022 baharı sonrasında yükselişin mevsimsel dalgalanmalardan uzak bir süreklilik niteliği kazandığı da anlaşılıyor.

Bunun en önemli nedenlerinden biri, bir kez daha, savunma sanayisi. Manturov aynı konuşmasında sadece savunma sanayisinde 2023’te ücretlerin yüzde 30-60 arasında, genel olarak imalat sektöründe ise yüzde 20 arttığını söylemişti. Demek ki devletin savunma sanayisi ücretlerde artış eğiliminde üç noktada kritik rol oynuyor. Birincisi, sektördeki yüksek ücretler genel ücret ortalamasını yükseltiyor. İkincisi, sektörün güçlü olduğu federal bölgelerde özellikle hizmet sektörünü tetikleyerek küçük ve orta burjuvazinin yükselişine neden oluyor. Üçüncüsü de özellikle uzman işgücü savunma sanayisine yöneldikçe diğer sektörler işgücü açığını kapatmak için ücretleri yükseltmek zorunda kalıyor. 

Not olarak düşelim: Rusya’da emekçilerin yarısı özel sektörde, yüzde 43-45 kadarı devlet ve belediyelerde, yüzde 5-7 kadarı ise yabancı şirketler veya bunların iştiraklerinde çalışır. 2022 öncesi on yıl boyunca neredeyse sabit oranlardır bunlar. 2022’den itibaren ise yabancı şirketler ve iştiraklerindeki istihdam hızla düşüyor, doğan farkı çoğu devlet olmak üzere geri kalan işletmeler paylaşıyor.

İşgücünün yüksek ücret talebine katkıda bulunan bir başka faktör daha var: Ukrayna harekatına katılanlara aylık 200 bin ruble ve daha fazla ücret ödeniyor. Harekata katılmış olmanın getirdiği saygınlık, bunlar sivil hayata döndükten sonra düşük ücretler teklif edilmesini güçleştiriyor, onların da 50-60 bin rubleye çalışmayı kabul etmesi mümkün değil. Bu durum ücretlerdeki genel yükselme eğrisini tırmandırıyor.

Bu tempo devam ederse (her şey devam edeceğini gösteriyor) reel ücretlerin bu yıl da yüzde 5’e yakın artması beklenebilir. 

Emek üretkenliği de artıyor: 2022’de yüzde 3,7 artış tespit edilmişti, 2023 verileri ise yayınlanmadı ve hesaplaması güç olduğu için hiç girişmeyeceğim bu işe; ancak özellikle nitelikli işgücünün istihdamındaki artış ve pek çok teşvik, emek verimliliğinde daha önceki yılları aşan bir artışa yol açmış olmalı.

Ama yukarıdaki iki yıllık ücret grafiği siyasi eğilimleri gözlemek açısından yetersiz. Aşağıdaki grafik uzun dönemli eğilimleri gösteriyor. Şimdilik sadece bir not olarak, eğrideki eğimlerin Putin’in reytinginin yükselişiyle eşyönlü olduğunu belirtmek gerek. Bununla birlikte ücretlerdeki düşüşün GSYH’da ani daralmaları epey yumuşatarak yansıttığına dikkat çekmeli; bu Kremlin yönetiminin siyasi tercihidir. Nitekim ücretlerde yükselme eğrisi dönemsel düşüşlere rağmen krizden pek az etkilenecek şekilde devam ediyor.

Ücretler doğal ki sadece emekçileri ilgilendiriyor. Toplam reel gelir ve ücretler arasındaki açı ise 2016’dan sonra görece açıldı; reel gelir 2022 başına kadar aşağı yukarı sabit kalırken ücretler tedricen yükselmeye devam etti. 2022 ortalarından itibaren bu eğilim zayıflasa da devam etti. Demek ki ücretlerin ücret dışı gelirlerden daha hızlı arttığı kabul edilebilir.

TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI

İktisadi kriz doğrudan doğruya tüketici davranışlarında yansımasını bulur; emekçilerin öncelikleri değişir, lokantada yemek yerine evinde karbonhidrata talim eder.

Tüketici harcamaları eğrisi genel eğilimleri ve kriz beklentisini eksiksiz yansıtıyor. 

Reel ücretlerde değişimi gösteren eğriye yakın bir eğri bu da, gayet anlaşılır bir şey üstelik: ücretlerde azalma tüketici harcamalarının azaltılmasına yol açar, ücret artışı ise harcamaları artırır. 

Ancak bu sürece biraz daha yakından bakmaya değer. Hangi türden harcamalarda ne tür değişiklikler gözleniyor?

 

Emekçilerin kriz ortamında ekmeğe giyecekten daha çok harcama yapması eşyanın tabiatına uygun; ancak burada daha çok dikkat çeken şey hizmet sektörüne yapılan harcamaların bundan pek az etkilenerek neredeyse doğrudan yükselmekte olması. Sektörün esas itibariyle küçük ve orta burjuvazinin faaliyet gösterdiği bir alan olduğunu dikkate alırsak, bu, küçük mülk sahiplerinin siyasi dalgalanmalara rağmen ayakta kalmayı başarmakta olduğu anlamına gelir. Yaptırımlar yüzünden (daha doğrusu sayesinde — daha Ukrayna krizinden önce Peskov bir brifingi sırasında Türkiye’nin turistik altyapısını örnek alan turistik tesisler kurmayı amaçladıklarını söylemişti) iç turizmin gelişmesinin de bunda payı var; ancak öyle bile olsa devlet desteği olmasa hizmet sektörünün böyle istikrarlı gelişmesi mümkün değil.

Öte yandan grafik başka bir şeye daha işaret ediyor: ücret artışı aynı zamanda pazarı canlı tutarak kalkınmaya da doğrudan etkide bulunuyor. Ancak Merkez Bankası’nın dogmatizmi tüketici harcamalarına da olumsuz etkide bulunuyor; tüketici talebindeki artış eğilimi yüksek faizler yüzünden tasarruf eğiliminin gerisinde kalıyor. Tüketici harcamalarında 2023 sonlarından beri yaşanan düşüş de buna işaret ediyor; Merkez Bankası’nın tüketici kredisini zorlaştıran adımları talebi daraltıyor.

Rusya’da kalkınma: Liberal amentüye karşı işlenen büyük günah – 1

Çok Okunanlar

Exit mobile version