DÜNYA BASINI

Rusya’da “Liberal yurtseverler” ülkeye ne söylüyorlar?

Yayınlanma

Yuriy Granin, Rusya Bilimler Akademisi Felsefe Enstitüsü’nden; ayrıca Medya Sanayisi Akademisi Tarih ve Felsefe Kürsüsü Başkanı, felsefe doktoru. Aşağıdaki yazısı, Svobodnaya Mısl’ın ocak ayı sayısında yayınlandı.

Granin yazısında hiç de Türkiye’de bilinmeyen şeyleri söylemiyor aslında. Ama gene de anlattıkları çarpıcı; zira liberal muhalefetin gerçekte düpedüz yıkıcı bir güç olduğunu, arkasında kaçınılmaz olarak yıkımdan menfaat umanların beklentileri ve desteği bulunduğunu Rusya örneğinde yeterince açıklıkla anlatıyor. Bu yıkım, Rusya’nın muazzam kaynaklarını yağmalamayı amaçlıyor. Böyle bir durumda çağdaşlık mücadelesi anlatısı yeniden formüle edilmeli; çağdaşlık, bağımsızlık ve egemenlikle çelişemez.

Bu çok uzun yazıyı mümkün olduğunca kısaltarak çeviriyorum.

* * *

“Rusya’nın muhteşem geleceği…” “Liberal yurtseverler” ülkeye ne söylüyorlar?

Yuriy Granin

Rusya’dan 2013’te ayrılan, zamanında (Boris Nemtsov ile birlikte) “sistem-dışı muhalefetin” liberal kanadının lideri olarak tanınan Garri Kasparov, Rusya’da ve yurtdışında çoktandır New York’taki “İnsan Haklarını Savunma Vakfı” Uluslararası Konseyi Başkanı sıfatıyla meşhur. Çok daha genç olan Leonid Volkov ise uzun zaman şefi Aleksey Navalnıy’ın gölgesinde kaldı. Bu yetenekli bilişim uzmanı, Navalnıy’ın Yolsuzlukla Mücadele Vakfı’nda (FBK) başrole, “akıllı oy” sitesindeki çalışmalarından sonra yükseldi. … Volkov, 2019 yazında FBK’ya karşı ceza kanununun “para aklamayla” ilgili maddesinden ceza davası açılmasından sonra Rusya’dan ayrıldı; BDT ülkelerinde aranır duruma düştü, şu anda da yurtdışında yaşıyor. Fiilen, Navalnıy’ın FBK’sının yurtdışındaki gayriresmi yöneticisi.

“Sistem-dışı muhalefetin” liberal kanadının büyük kısmı göç etti. Ama bu kanat kendini hiçbir zaman tek bir bütün olarak sunmamıştı; Rusya’nın bugünü ve geleceğiyle ilgili pek çok ilkesel meselede kendi içinde ayrılıyor. Fiilen, (B. Nemtsov’un ölümünden sonra) kalan en önde gelen iki liberal olan Kasparov ve Navalnıy arasında amansız bir mücadele oldu; mücadelenin konusu “en aziz şey”, yani batılı sponsorların mali ve diğer kaynaklarına öncelikli erişimdi. “Sponsorlar” her ikisini de gayet iyi beslemelerine rağmen 2017’ye kadar yabancı pastasının kırıntılarının büyük bölümü “büyük ustaya” düşüyordu. 2018’deki başkanlık seçimlerinden ve 2019-2020’deki yerel seçimlerden sonra durum değişti. Bu sırada Navalnıy ve Volkov youtube kanalı, birkaç telegram kanalı ve “Navalnıy” adlı mobil uygulamalarını oluşturdular, 81 bölgesel karargâh kurdular ve en önemlisi de yaklaşık 200 bin gönüllü toplamayı başardılar. …

Bugün, Volkov açıkça Rusya’da çok sayıda “uyuyan hücresi” olduğunu söylese bile Navalnıy’ın siyasi örgütlenmesi kısmen yıkılmış durumda, siyasi aktivistler de batıya göçtüler. Böyle bir durumda sürgündeki liberal muhalefetin birleşmesi meselesi yeni bir güncellik kazandı. Ortak eylem planı meselesi de tekrar ortaya çıktı; bu program bağlamında gelecekteki (muhaliflerin beklediği, Rusya’nın Ukrayna’da yenilgisinden sonraki) “yeni Rusya”ya dair görüş kilit bir yer tutuyor. FBK’nın inisiyatifiyle 26 Haziran 2022’de Kasparov ve Volkov arasında kamuoyuna açık yapılan tartışma da bununla ilgiliydi. …

Birbirine de muhalif bu iki “demokrat”, moderatör Aleksandr Puşçayev’in dediğine göre “Putin’e karşı birleşebilmek için” toplandılar ve Rusya’da mevcut siyasi sistemin ve Rusya’nın Ukrayna’daki özel askeri harekâtının değerlendirmesinde kayıtsız şartsız karşılıklı mutabık kaldılar. Onlara göre bu, “Putin’in tek adam iktidarının faşist rejimidir”; bu rejim onların hayalinde Kırım ve Donbass’ın geri verileceği “Ukrayna’nın haklı savaştaki zaferinden” sonra yıkılacak. Batının Ukrayna’ya askeri ve ekonomik yardımındaki, keza Rusya’ya karşı uluslararası yaptırımların ölçeğindeki katlanan artış, Kasparov ve Volkov’un düşüncesine göre, bu süreci geri dönülmez kılacak; onların temsil ettiği muhalefetin “enformasyon cephesindeki” zaferinin neticesinde kamuoyunun görüşündeki değişiklik Rusya Federasyonu’nun yaklaşan dezentegrasyonu meşrulaştırıyor. …

Volkov: “Barış görüşmelerine kadar Rusya kamuoyu Putin’den yüzünü çevirecek, Putin iktidarda muazzam problemler yaşamaya başlayacak. İktidar değişikliğinden sonra her şey daha basit hale gelecek. Kırım ve Donbass Ukrayna toprakları olarak geçiş dönemi sürecinde geri verilecek. …”

Kasparov: “Tamamen hemfikirim, Sivastopol da öyle; orada gelecekte Rusya’nın donanma üssü olmamalı, çünkü 24 Şubat her şeyi değiştirdi. Teknik bir geçiş dönemi olmalı, ama Rusya’nın yeni hükümeti Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü muhakkak tanımalı ve bu toprakların geri verilmesini örgütlemeli.

“Uluslararası teşkilatlar tarafından yapılan hesaplara göre devasa olacak savaş tazminatlarını da unutmamalıyız. Ben ayrıca, Ukrayna’da gerçekleştirilen canavarlıkların sorumlusu savaş suçlularını da iade etmek zorunda olacağımızı düşünüyorum. Ukrayna ile yeni ilişkilerin kurulması çok zorlu olacak. Almanya’da 1945’te yapılanlara benzer temizliklerden geçmemiz gerekecek; bizim için başka bir yol yok.”

Bu son nokta Volkov ve Kasparov için ilkesel, zira bu “liberal yurtseverler”… programlarını ve tahminlerini, “sistem-dışı muhalefetin” iktidar yürüyüşünün önündeki problemleri net şekilde gören yabancı analiz merkezlerinin talimatları üzerinde kuruyorlar. … Halkın olgunlaşması için Rusya’ya karşı en geniş yaptırımlar getirilmesi şart ki, Kasparov’un ısrarla söylediği gibi, “Bütün Rusyalılar bunların etkisini hissetsinler.”

İlk aşamada bunların etkisini, çağdaş Rusya’nın sosyal hayatında askeri ve kolluk (FSB, İçişleri Bakanlığı vb.), idari (federal, bölgesel, beledi), ekonomik, medya ve bilimsel-eğitsel kurumlarında önemli mevkileri işgal edenler hissetmeli. Bunlar için (sayıca 6 binden çok; bunlar da 33 kategoriye bölünmüş) kişisel yaptırımlar getiriliyor. “Navalnıy ekibinin” bu listesi AB, ABD ve Britanya parlamentolarına verildi bile. …

Bu, her ikisinin izahatına göre, “Putin elitini bölmek” ve eşzamanlı olarak geleceğe, bugünden onların tarafına geçecek olanlarla birlikte bir pencere açmak için yapılmış. “En önemlisi,” diyor Volkov, “bu insanlar Putin’den herhangi bir şekilde koptukları takdirde ve bu suretle Putin’in askeri ve idari makinesini zayıflatıp yaptırımlardan kurtulabilmeliler.” Bunu da “aktif pişmanlık” gösterdiklerinde yapabilecekler. …

İmkânsızı varsayalım: diyelim ki Rusya Ukrayna’da kaybetmiş, ülkede iktidarı da liberaller almışlar. Ne olacak? Hürriyet ve demokratik bir cennet mi gelecek? Hiç alakası yok.

Kasparov emin: ülkenin bir “temizlik” döneminden geçmesi gerekiyor ki “bütün bu yozlaşmış yatay ve dikeylerden” kurtulsun. Bütün yargı mekanizması değiştirilmeli, bütün devlet memurları (öncelikle de FSB, İçişleri Bakanlığı), keza öğretmenler, yüksek okulların öğretim üyeleri bir lustratio prosedüründen geçmeli. (Lustratio, Latince bir kelime: “kurban vererek arınma”.) …

Kasparov, lustratio sürecinin çok zorlu olacağını ifade ederken belirtiyor: “Lustratio ile temizlenenleri ikame edecek pek çok Rusyalı bugün yurtdışında yaşıyor. Bunlar yeni Rusya’nın çekirdeğini teşkil ediyorlar; tıpkı Putin’in inşa etmekte olduğu Kuzey Kore ile karşılaştırıldığında Güney Kore gibi.” …

Volkov: “Bunlar [lustratio’ya tabi olacaklar] herhangi bir makul hesap yapıldığında katiyen çoğunluğu oluşturmuyorlar. Kimi araştırmalara bakılırsa, bizim araştırmalarımız da böyle, Ağzında köpükle seçim sonuçlarını manipüle etmeye, suç oluşturan emirleri yerine getirmeye ve bütün olarak da bütün bunları desteklemeye hazır olanların rejiminin sosyal temelini oluşturan yaklaşık yüzde 8-10. Bunların işini görmek, toplama kamplarına veya idam mangasına göndermek söz konusu değilse bile çok acılı olacak. Bu insanlar ahlaken itibarsızlaşmış ve geleceğin Rusya’sısın inşasında kilit kararlar almalarına engel olmak gerek.”

Kasparov: “Gene aynı fikirdeyim; bunlar çoğunluk değil. Elimde kesin rakamlar yok, ama aileler dahil 10-12 milyon makul görünüyor. İktidar yapısına baktığımızda, bunların milyonlar olduğunu da sanmıyorum, belki birkaç yüz bin. Yeni Rusya’nın temeline konulması gerekenlerle ikame edilmesi gereken işte tam da bu çekirdek.” …

Gerçekten de yetkililerin yıllarca (2017-2021) liberal muhalefetin Rusya’nın siyasi ve enformasyon çevrelerinde yasal çalışmasına göz yummasıyla bunlar belediye, bölge ve federal seçimlerde birkaç yüz bin genç “aktivist” ve “gönüllü” kullanmayı başardılar. Ama onların birçoğunun “liberal” olarak kaldıklarını düşünmek yanlış olur. Navalnıy’ın (keza “sistem-dışı muhalefetin” diğer temsilcilerinin) seçim kampanyalarına katılan orta ve yüksek öğrenim öğrencilerinin çoğu bu yapılarda, Navalnıy’ın aparatına batılı sponsorlarının yatırdığı para için çalıştılar. Dolayısıyla bu çocukları “gönüllü” diye anmak hakikatin yerine arzu edileni geçirmek demek. …

Volkov ile Kasparov’un tartışmasının gösterdiği gibi, “rejime karşı çıkmayan herkesin kolektif sorumluluğu” şeklinde vazettikleri ilke, milyonlarca Rusya vatandaşı için cezai ve siyasi baskılar, hak yoksunluğu ve mesleki yasaklama anlamına gelecek. Rusya devleti için de Rusya Federasyonu’nun yaklaşık 8 milyon nüfuslu dört yeni bölgesinin geri verilmesinden başka Ukrayna’ya ödenecek muazzam tazminatlar. Rusya Federasyonu ise dezentegrasyona uğrayacak ve “yumuşak konfederatif bir yapıya” dönüşecek.

2022 güzünde Vilnius’ta yapılan “Hür Rusya Kongresi”nde bu açıkça söylenmişti. Kongre, Rusça konuşan liberal muhalefetin temsil yeteneği yüksek bir kesimini toplamıştı. Rusyalı ünlü iktisatçı V. İnozemtsev, eski maliye bakan yardımcısı S. Aleksaşenko, kötü şöhretli M. Hodorkovskiy ile L. Nevzlinıy ve tabii ki Kasparov şeref vermişlerdi. Bu sonuncusu Polonya’nın Belsat TV’sine bir mülakat vermiş ve orada, “Rusya imparatorluğuna” rejimin liberalizasyonunun değil ancak Ukrayna’nın zaferinin (bundan kuşkusu yok) son vereceğini beyan etmiş, böylece imparatorluğun yerine “yumuşak konfederal bir yapının” geleceğini söylemişti: “Marcus Porcius Cato’nun dediği gibi, Kartaca yok edilmeli! Rusya imparatorluğu meşum tarihine son vermeli.”

Ama siyasi tarihini meşum bir şekilde sona erdirecek birileri varsa bunların kendi ülkesinin yenilgisini vazedenler, ülkesine notunu “çağdaşlaşma” skalasında verenler, “despotik Moskova’ya” çöküş kaderi biçenler olduğundan emin olabiliriz. Gerçekte bunların hiçbiri doğru değildir. Rusya’nın tarihi, defalarca belirttiğim gibi, Rusya’nın batının siyasi yaşam biçimlerini ve teknolojik başarılarını sonu gelmezcesine almakta olduğu şeklindeki hipotezlerle yorumlamanın yanlış olduğu bir uygarlık ülkesinin tarihidir.

Rusya tarihini kültürel hayat ve teknolojik başarıların dışarıdan alındığı görüşüyle yorumlamak, ülkenin etrafını saran, muhtelif uygarlık aidiyetlerine sahip devletlerden oluşan dünyayla gerçek karşılıklı ilişkisini sosyolojik olarak basitleştirmektir. Pratikte bu ilişki, yerli siyasi ve sosyokültürel geleneklerin yabancı yaşam biçimleri örnekleriyle karşılıklı etkileşimindeki karmaşık süreci göstermektedir. Bu süreç gerçekleşirken her iki taraf da epey derinden değişmektedir. Bu yüzden çarlık, Sovyet ve günümüz Rusya’sının tarihi, kültürel ve sosyopolitik bir bağımlılığa kesinlikle indirgenemez. Dahası Rusya, “çağdaşlık gemisinden” dışarı atılamaz.

Çağdaşlık hiçbir zaman tek ve homojen olmaz. Batılı anlamda pek çok “modernizasyonumuzun” başarısızlıkları ve kusurları, emperyal siyasi biçimin kusurlu oluşuyla değil, daha ziyade, batılı analistlerin, aslında bu biçimle ilgili (beceriksizliğin veya tartışmalı sosyolojik kavramları ideolojik dayatmalarının sonucu olan) tasavvurlarının kusurlu oluşuyla açıklanabilir. Bu sonuncular, eleştirel tefekkür alanından sapan “Aklın putları” tarafından, daha bilimsel incelemeden önce, peşinen kabul edilir.

Bu putlardan biri, “kendinde” siyasi biçimlerin ve sosyal kurumların etkililiğine olan geniş şekilde yaygın inanç, bilhassa da, mesela, ülkede ne kadar çok “demokrasi” ve “liberalizm” olursa o kadar büyük iktisadi büyüme olacağı kanısıdır. Oysa tarih tam tersi olduğuna birçok defa tanıklık etmiştir. Hindistan’ın, Çin’in, Singapur’un, hatta Rusya Federasyonu’nun tecrübeleri, iktisadi başarıların kalın çizgilerle determinantının siyasi hayatın biçimleri olmadığını gösterir, kaldı ki bu biçimler, herkes için yegâne (bütün insanlığı kapsayan ve homojen) bir geleceğin tek kapısını açan evrensel “anahtarlar” da değildir.

Anahtarlar potansiyel olarak muhtelif niteliklerde, ama son yıllarda dünyadaki dinamikler hiç de iyimserlik vermiyor. ABD, Ukrayna’yı savunma bahanesiyle Rusya’ya karşı tam kapsamlı bir hibrit savaş başlattı. Bunu “uygarlıklar çatışması” paradigmasıyla yorumlamak mümkün; ama bu, en çok göçmen çevrelerde aktif olan rusofobideki kütlesel tırmanışı ancak kısmen açıklıyor. Gerçekten de, “ötekiler” olduğumuz için, Rusya’nın (Bulgakov’un kahramanını alıntılayarak söylersek) Avrupa “şapkasına” sığmamasından ötürü sevmiyorlar. Bu şapka, “evrensel” standartlar uyduran Avrupalıların ve Amerikalıların pragmatizmle buruşmuş şapkası. Ama en çok, gezegenin bütün kaynaklarının aslan payının bizim “geri kalmış” ülkemize düşmüş olmasından rahatsızlar. Bu, son yıllarda daha da açık hale geldi.

İnsanlık, yönetilemez bir “kıtlıklar dünyası” dönemine girdi; bu dünyanın sınırları başlamış bulunuyor. Birçok insan bu problemi görüyor. Ama pek azı bunun jeopolitik veçhelerini kavrıyor. Mesele şu: batıyla son derece keskin bir karşı karşıya geliş ve topraklarımızda yoğunlaşmış kaynaklar uğruna (ama sadece bu da değil) onunla kaçınılmaz bir mücadele şartlarında ülkenin modernizasyonu problemi, ülkenin kendi kültürel-tarihi özgüllükleriyle bağımsız egemen bir devlet olarak korunması problemi haline geliyor.

Bu şartlarda Rusya’nın “çağdaşlık dışında kalmışlığının” kaynağı olarak onun “uygarlık matrisinin” parçalanması, ülkemizin, güya aydınlık geleceğe bir pencere açacak yenilgisi çağrıları, kategorik olarak kabul edilemez.

Çok Okunanlar

Exit mobile version