Diplomasi

Schiller Enstitüsü konferansında yeni küresel paradigma çağrısı

Yayınlanma

Schiller Enstitüsü Uluslararası Konferansı, 24-25 Mayıs 2025 tarihlerinde, “Büyük Çalkantı Zamanlarında İnsanlık İçin Güzel Vizyon” konusunu tartışmak üzere çeşitli uluslararası konuşmacıyı bir araya getirdi. Schiller Enstitüsü’nden Dennis Speed’in moderatörlüğünü yaptığı etkinlik, dünyanın dört bir yanından uzmanlar arasında yoğun bir tartışma ve yeniden değerlendirme ortamı oluşturmayı amaçlayarak, mevcut çalkantılı jeopolitik ortamda yol almak için yeni bir güvenlik ve kalkınma mimarisi önerdi.

Konferans, müzikal bir girişin ardından Schiller Enstitüsü’nün kurucu ortağı merhum Lyndon LaRouche’un 1982 tarihli konuşmasından bir bölümle başladı. LaRouche’un tarihsel analizi, Amerikan cumhuriyetinin temel ilkelerini ve küresel ilerlemeyi teşvik etmedeki amaçlanan rolünü vurguladı; bu tema, sonraki tartışmalar boyunca yankı buldu.

‘İnsan yaratıcılığının çözemeyeceği sorun yoktur’

Schiller Enstitüsü’nün kurucusu Helga Zepp-LaRouche, açılış konuşmasında insan potansiyeline dair iyimser görüşünü dile getirdi. Helga Zepp-LaRouche, “Biz yaratıcı türüz,” diyerek, “yaratıcı aklımızın her zaman daha üst düzeyde herhangi bir soruna çözüm bulma yeteneğine sahip olduğunu” vurguladı. Zepp-LaRouche, jeopolitik çatışmaların ötesine geçen, uluslararası ilişkilerde yeni bir paradigma çağrısında bulundu.

Mevcut küresel kargaşayı eleştiren Helga Zepp-LaRouche, Gazze ve Ukrayna’daki savaş gibi çatışmalarda görülen barbarlığa gerilemeye dikkat çekti. Rusya’ya yönelik yaptırımlar ve “yeşil ideoloji” kaynaklı olarak Avrupa’da kendi kendine yaratılan ekonomik krizlere işaret eden Zepp-LaRouche, bu durumu Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı sonrası yeniden yapılanmasıyla karşılaştırdı. Helga Zepp-LaRouche, “Almanya’da İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan itibaren moloz yığınları arasından inşa edilen her şey şimdi sökülüyor,” diye hayıflandı.

Helga Zepp-LaRouche, mevcut gerilimlerin Soğuk Savaş sonrası döneme dayandığını belirterek, “Almanya’nın birleşmesiyle ortaya çıkan tarihi fırsatın, neoconların jeopolitik manevralarıyla sabote edildiğini” savundu. NATO genişlemesi ile ilgili tutulmayan sözlere atıfta bulunan Zepp-LaRouche, gizliliği kaldırılmış belgelere ve eski Almanya Dışişleri Bakanı Genscher’in Gorbaçov’a NATO’nun doğuya doğru genişlemeyeceğine dair güvence veren Tutzing formülüne değindi. Helga Zepp-LaRouche, George Kennan’ın 1997’de NATO genişlemesini “trajik hata” olarak eleştirmesine atıfta bulunarak, “Bu, Soğuk Savaş sonrası düzenin ilk günahıydı,” diye ilan etti.

Batı’nın yaklaşımını, milyonlarca insanı yoksulluktan kurtaran Çin’in ekonomik başarısı ve Çin Kuşak ve Yol Girişimi ile karşılaştıran Helga Zepp-LaRouche, “Eğer ABD ve AB, Çin’i sistemik rakip ilan ederse, kolektif Batı bu yarışı zaten kaybetmiştir,” dedi. Jeopolitik çatışmadan işbirliğine geçilmesi çağrısında bulunan Zepp-LaRouche, Nicolaus Cusanus’un her bir ulusun çıkarının diğer tüm ulusların gelişimini içerdiği uyumlu kalkınma kavramına atıfta bulundu. Helga Zepp-LaRouche, “Öyleyse seferber olalım ve insanlık tarihinde yeni bir döneme barışçıl dönüşüm için tutkulu bir çağrı yapalım,” diyerek, füzyon enerjisi, uzay araştırmaları ve Dünya Kara Köprüsü (World Land Bridge) ile Vaha Planı (Oasis Plan) gibi küresel kalkınma girişimleri aracılığıyla gelecekteki ilerleme vizyonunu özetledi.

‘Dünya bugün uçurumun kenarında’

Güney Afrika eski Uluslararası İlişkiler ve İşbirliği Bakanı H.E. Naledi Pandor, mevcut “zehirli jeopolitik ortamın” insanlığın ilerlemesini olumsuz etkilediğini belirtti. Sağ popülizmin ve şovenist milliyetçiliğin yükselişine dikkat çeken Pandor, “Bu gerilemeler, kırk yıllık genel anlamda barış içinde bir arada yaşamamızı tehdit ediyor,” dedi. Pandor, ilerici örgütleri birleşmeye ve yoksulluk, azgelişmişlik ve iklim değişikliği gibi küresel zorluklara odaklanarak çok kutupluluğu yeniden tesis etmeye çağırdı. Güney Afrika’nın Filistin krizini Uluslararası Adalet Divanı’na taşıma çabalarını övdü. Pandor, “Filistin halkının 18 aydan fazla süredir katledilmesine izin vermemiz trajik,” diyerek, aklıselimi yeniden tesis etmek ve daha güvenli bir dünya yaratmak için güçlü adımlar atılması çağrısında bulundu. Pandor, BRICS ülkelerinin dünya düzenini değiştirmede ve insanlığa odaklanmada artan önemini vurguladı.

‘Bu çok kutuplu dünya düzeni henüz gelmedi’

Çin Fudan Üniversitesi’nden Profesör Zhang Weiwei, dünyanın GSYİH açısından (BRICS’in G7’yi geçmesiyle) zaten çok kutuplu olmasına rağmen, “çok kutuplu dünya düzeninin henüz gelmediğini,” gözlemledi. Rusya’yı tek kutuplu düzeni baltalamaya çalışan “devrimci” güç, Çin’i mevcut sistemi iyileştirmeyi amaçlayan “reformcu” ve Trump yönetimindeki ABD’yi ise geriye bakan “terk eden” olarak nitelendirdi. Profesör Zhang, Asya’dan üç olumlu vaka çalışması sundu: Çin ve ASEAN’ın “kazan-kazan” kalkınma modeli, Çin’in “birlikte müzakere etme, birlikte inşa etme, birlikte faydalanma” esasına dayanan Çin Kuşak ve Yol Girişimi ve Vaha Planı gibi girişimler için model sunan Taklamakan Çölü Projesi de dahil olmak üzere Çin’in başarılı Yeşil Anlaşması.

‘Tüm insanlığın küresel çıkarları, herhangi bir ülkenin ulusal çıkarından daha önemlidir’

Guyana eski Devlet Başkanı H.E. Donald Ramotar, özellikle “soykırım” olarak adlandırdığı Gazze çatışmasında belirginleşen “uluslararası sosyoekonomik sistemin insanlık dışılığını” kınadı. Küresel krizlerin temelinde emperyalist devletlerin egemenliklerini ve sömürülerini sürdürme girişimlerinin yattığını savundu. Ramotar, Küresel Güney’in kalkınmasını engelleyen ulusların üzerindeki felç edici borç yüküne ve ulusötesi şirketlerin sömürücü uygulamalarına dikkat çekti. BRICS’i, karşılıklı faydaya dayalı uluslararası ilişkileri teşvik eden alternatif yol olarak gösterdi. Nükleer silahsızlanma için yenilenmiş kampanya ve demokratik, barışsever güçler arasında daha fazla örgütlenme çağrısında bulundu.

ABD’nin eski Sovyetler Birliği Büyükelçisi Jack Matlock ise, Soğuk Savaş’ın sona ermesini değerlendirirken, bunun zaferle değil, müzakereyle başarıldığını vurguladı. Doğu Avrupa ülkelerinin talepleriyle yönlendirilen ancak nihayetinde savunma ittifakını potansiyel saldırı ittifakına dönüştüren NATO genişlemesini eleştirdi. Matlock, “Asıl hassas olan NATO’nun genişlemesi değildi… Asıl hassas olan, bu ülkelere yabancı askeri üsler kurulmasıydı,” dedi. Ukrayna’daki savaşı “olmak zorunda olmayan” “trajedi” olarak nitelendiren Matlock, istikrarın, Rusya ile yabancı üsleri tehdit etmeden barış içinde yaşamaya istekli Ukrayna hükümeti gerektirdiğini belirtti.

‘Barış, savaş sonrası statükonun kısıtlı hoşgörüsüdür’

Eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı Chas Freeman, Batı’nın “sonsuz savaşlarını” ve “hayal ürünü dış politikasını” eleştirdi. Ukrayna barışının sağlanamadığı savaşı kastederek, Ukrayna savaşının Rusya’yı zayıflatmadan Ukrayna’yı harap ettiğini ve Batı’nın uygulanabilir barış planından yoksun olduğunu savundu. Freeman, “Boyun eğmemiş düşman, tahmin edilebileceği gibi kendi çıkarlarına hizmet eden şartlarda ısrar edecektir,” diyerek, Batı’yı Avrupa’da barışı sağlamak için Rusya’nın uzun süredir devam eden güvenlik endişelerini gidermeye çağırdı.

Bunun yanı sıra eski ABD Deniz Piyadeleri İstihbarat subayı ve BM Silah Denetçisi Scott Ritter, tutkulu bir diyalog çağrısı yaptı. Silahların kontrolü ve denetimleriyle ilgili deneyimlerini anlatarak, “Çözüm diyalogdu,” dedi. Gazze ile ilgili olarak Ritter, kışkırtıcı bir şekilde, “Hamas’ın yaptığını alkışlayan bizler, bombaları sağlayanlar kadar soykırımdan sorumluyuz, zira buna zemin hazırlıyoruz,” ifadesini kullandı. Hayat kurtarmak için hasımlarla bile ortak zemin bulmaya çağıran Ritter, “Cevap diyalogdur,” diye vurguladı.

Eski CIA analisti Ray McGovern, Piskopos Desmond Tutu’dan alıntı yaparak, “Tarafsız kalmak, zalimin yanında yer almaktır,” diye konuştu. Gazze’deki soykırımı kınayan McGovern, Alman teolog Albrecht Haushofer’in kötülüğe karşı daha erken ses çıkarmadığı için yaptığı dokunaklı özeleştirisine atıfta bulunarak eylem çağrısında bulundu.

Rusya Federasyonu BM Daimi Temsilci Yardımcısı Büyükelçi Dmitriy Çumakov da, “sağduyulu insanları” duymaktan mutluluk duyduğunu ifade etti. Ekonomik çalkantıya ve zengin ülkelerin yoksul uluslara yardım etmeyi reddetmesine dikkat çeken Çumakov, çok kutuplu dünya ve “vahşi kapitalizmin” sona ermesi çağrısında bulundu. BRICS ülkelerinin şu anda dünya GSYİH’sinin %37’sini temsil ederek G7’nin yüzde 29’unu geçtiğini belirtti.

Konferansta ayrıca Çağdaş Çin ve Dünya Çalışmaları Akademisi’nden Doçent Araştırmac Ju Juti’nin video mesajı da yer aldı. Ju Juti, barış açığı, kalkınma açığı, güvenlik açığı ve yönetişim açığı olmak üzere dört büyük stratejik zorluğu sıralayarak çok taraflılık ve küresel yönetişimin reformu çağrısında bulundu.

Panel, Helga Zepp-LaRouche’un yeni bir küresel güvenlik ve ekonomik kalkınma mimarisine duyulan ihtiyacı yinelemesiyle sona erdi. Zepp-LaRouche, Dünya Kara Köprüsü gibi somut projeleri ve gelişmekte olan ülkelerde 3 milyar yeni üretken iş yaratılmasını barış ve istikrara giden yollar olarak vurguladı.

Çok Okunanlar

Exit mobile version