Çevirmenin notu: Pulitzer ödüllü araştırmacı gazeteci Seymour Hersh, geçen ayın başında, 2022’nin eylül ayında Rus boru hatları Kuzey Akım 1 ve 2’yi hedef alan sabotajın kim tarafından planlandığını ve nasıl gerçekleştirildiğini tüm ayrıntılarıyla anlatmıştı. Okur, makalenin Türkçe tercümesine şuradan ulaşılabilir. Hersh’in yazdıkları, öteden beri ismi meçhul kaynaklara dayanarak haber yapan Batı ana akım medyası tarafından şüpheyle karşılandı. Öbür yandan iddialar can alıcı biçimde ciddiydi ve Alman Şansölyesi Olaf Scholz ve “emri veren” ABD Başkanı Joe Biden, kayda değer bir kamuoyu baskısıyla karşı karşıya kaldı. Buna çare olarak New York Times ve Alman Die Zeit gazetelerinde failin “Ukrayna taraftarı bir grup” olduğu hikayeleri servis edildi. NYT’deki haberin tercümesine şuradan erişilebilir. Hersh, Substack’inde yayımladığı yeni haberinde bunun Biden ve Scholz tarafından kararlaştırılan, CIA ve BND tarafından ortaklaşa uydurulan bir safsata olduğunu izah ediyor.
Örtbas
Seymour Hersh — 22 Mart 2023
Biden yönetimi Kuzey Akım boru hatlarının tahrip edilmesindeki mesuliyetini örtbas etmeye devam ediyor
Altı hafta önce isimsiz kaynaklara dayanarak Başkan Joe Biden’ın geçtiğimiz eylül ayında Kuzey Akım-2’nin esrarengiz bir şekilde tahrip edilmesi talimatını veren kişi olduğunu belirten bir haber yayımladım. Bu, Rusya’dan Almanya’ya doğalgaz tedarikini iki katına çıkarması beklenen 11 milyar dolarlık yeni bir boru hattıydı. Hadise, Almanya ve Batı Avrupa’da geniş yankı buldu ama ABD medyası tarafından örtbas edildi. İki hafta önce Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un Washington ziyaretinin ardından ABD ve Alman istihbarat teşkilatları, boru hatlarının tahrip edilmesinden Biden ve Amerikalı yetkililerin sorumlu olduğu haberini yalanlamak için New York Times ve Alman haftalık Die Zeit gazetesine sahte haber yaptırarak örtbas etmeye çalıştı.
Beyaz Saray ve CIA sözcüleri, sürekli olarak Amerika’nın boru hatlarının havaya uçurulmasından sorumlu olmadığını söyledi ve bu göstermelik yalanlamalar, Beyaz Saray’daki basın mensupları için oldukça yeterliydi. Orada çalışan herhangi bir muhabirin Beyaz Saray Sözcüsüne Biden’ın her ciddi devlet başkanının yapması gereken şeyi —ABD Gizli Servisi’nin tüm kaynaklarını kullanarak kapsamlı bir tahkikat yürütmesi ve Baltık Denizi’nde işlenen bu suçun failinin kim olduğunu bulması için resmi olarak “görevlendirmesi”— yapıp yapmadığını sorduğuna dair hiçbir işaret yok. İstihbarat camiasından bir kaynağa göre başkan bunu yapmadı ve yapmayacak. Neden yapmayacak? Zira o sorunun cevabını biliyor.
Enerji uzmanı ve önde gelen ticari dergilerin yayıncısı Energy Intelligence’ın editörü Sarah Miller, boru hattı hikayesinin neden Almanya ve Batı Avrupa’da manşetlere taşındığını bir röportajda bana açıkladı. “Eylül ayında Kuzey Akım boru hatlarının tahrip edilmesi, halihazırda kriz öncesi seviyenin altı ya da daha fazla katına ulaşmış olan doğalgaz fiyatlarının daha da artmasına yol açtı” diyen Miler, şöyle devam etti: “Kuzey Akım eylül ayının sonunda havaya uçuruldu. Alman gaz ithalat fiyatları yükseldi ve hükümetlerin hane halklarını ve işletmeleri bu etkilerden korumak için yaklaşık 800 milyar euro harcama yaptığı tahmin ediliyor. Avrupa’da kış mevsiminin ılıman geçmesi nedeniyle gaz fiyatları ekim ayındaki zirve seviyesinin yaklaşık dörtte birine düşmüş olsa da halen kriz öncesine kıyasla iki ila üç kat, ABD’de ise mevcut fiyatların üç katından daha yüksek. Geçtiğimiz yıl boyunca Alman ve diğer Avrupalı üreticiler, gübre ve cam üretimi gibi enerji yoğun faaliyetlerini durdurdular ve bu fabrikaların tekrar ne zaman faaliyete geçeceği belli değil. Avrupa güneş ve rüzgâr enerjisi kapasitesi inşa etmek için çabalıyor, ancak bu Alman sanayisinin büyük kısmını kurtaracak hızda olmayabilir.” [Miller, ayrıca Medium’da blog yazıyor.]
Mart ayının başında Başkan Biden, Almanya Başbakanı Olaf Scholz’u Washington’da ağırladı. Tur, kamuya açık sadece iki etkinlik içeriyordu: Biden ve Scholz arasında, Beyaz Saray’da basın mensuplarının önünde yapılan ve soru alınmayan kısa bir iltifat teatisi ve Fareed Zakaria’nın Scholz ile yaptığı ve boru hattıyla alakalı iddialara değinmeyen bir CNN röportajı. Şansölye Washington’a Alman basın mensuplarını yanına almadan gelmişti, resmi bir akşam yemeği planlanmamıştı ve iki lider, bu tür üst düzey toplantılarda alışılageldiği şekilde basın toplantısı düzenlemek istemedi. Bunun yerine daha sonra Biden ve Scholz’un 80 dakikalık bir görüşme yaptıkları ve görüşmenin büyük kısmında danışmanlarının bulunmadığı bildirildi. O zamandan bu yana her iki hükümetten de herhangi bir sözlü ya da yazılı bir açıklama yapılmadı ama diplomatik istihbarata erişimi olan birinden boru hattı ifşasıyla ilgili bir tartışma yaşandığını ve bunun sonucunda CIA’deki bazı unsurlardan Alman istihbaratıyla birlikte çalışarak Amerikan ve Alman basınına Kuzey Akım-2’nin imhasına ilişkin alternatif bir senaryo sunacak bir kapak hikayesi hazırlamalarının istendiğini öğrendim. İstihbarat camiasının ifadesiyle, boru hatlarının tahrip edilmesi talimatını verenin Biden olduğu iddiasını çürütmek için teşkilatın “sistemin nabzını tutması” gerekiyordu.
Bu noktada Şansölye Scholz’un —boru hattının imhası konusunda önceden bilgilendirilmiş olsun veya olmasın— Biden yönetiminin Baltık Denizi’nde gerçekleştirdiği operasyonun örtbas edilmesine geçen sonbahardan bu yana açıkça destek verdiğini belirtmek gerek.
CIA vazifesini yerine getirdi ve Alman istihbaratının da yardımıyla boru hatlarının tahrip edilmesiyle sonuçlanan “gayri resmi” geçici bir operasyon hakkında hikayeler uydurdu ve yaydı. Aldatma iki unsurdan oluşuyordu: 7 Mart’ta New York Times gazetesinde yer alan ve ismini vermek istemeyen bir Amerikalı yetkilinin boru hattının tahrip edilmesinde “yeni istihbaratın Ukrayna yanlısı bir grubun” dahli olabileceğini öne sürdüğünü iddia eden haber ve aynı gün Almanya’nın en çok okunan haftalık gazetesi Die Zeit’te yer alan ve Alman soruşturmacıların 6 Eylül’de Danimarka açıklarındaki Bornholm adasından geçen kiralık lüks bir yelkenlinin izini sürdüğünü belirten haber. Haberde Alman soruşturmacıların 6 Eylül’de Almanya’nın Rostock limanından Danimarka açıklarındaki Bornholm adına giden kiralık lüks bir yelkenlinin izini sürdüğü belirtildi. Ada, 26 Eylül’de boru hatlarının tahrip edildiği bölgeden yalnızca birkaç kilometre uzaklıkta. Yat Ukraynalı sahipleri tarafından kiralanmıştı ve altı kişilik bir mürettebatı vardı; bir kaptan, iki dalgıç, iki dalış asistanı ve bir doktor. Bunlardan beşi erkek, biri kadındı. Sahte pasaportlar iş görmüştü.
İki gazete de haberlerinde, Times’ın ifadesiyle “bilmedikleri çok şey” olduğuna dikkat çekti. Fakat yeni bilgiler, yetkililerin failler hakkında net bir sonuca varılacağı konusunda “giderek daha iyimser” olmalarına da yol açtı. Ancak Washington ve Almanya’daki çeşitli üst düzey yetkililer bunun uzun zaman alacağını söylediler. Verilen mesaj, basının ve kamuoyunun soru sormayı bırakması ve gerçeği soruşturmacıların bulmasına olur vermesiydi. Elbette bu hiçbir zaman gün ışığına çıkmayacaktı. Die Zeit gazetesinde haberin yazarı Holger Stark bir adım daha ileri giderek “uluslararası güvenlik teşkilatlarında” yat hikayesinin “sahte bayrak operasyonu” olma ihtimalini göz ardı etmeyenlerin de olduğunu belirtti. Hakikaten de öyleydi.
Amerikan istihbarat camiasından bir kaynak, bana “Bu tamamen Amerikan istihbaratının uydurmasıydı, Almanlara aktarıldı ve sizin hikayenizi itibarsızlaştırmayı amaçlıyordu” dedi. CIA’in dezenformasyon uzmanları, bir propaganda taktiğinin ancak hazzedilmeyen bir hakikati alıcılar nezdinde küçültecek ya da ikame edecek bir hikâyeye ihtiyaç duyduklarında işe yarayacağını bilirler. Söz konusu hakikat ise Başkan Joe Biden’ın boru hatlarının tahrip edilmesi talimatını verdiği ve Almanya ile Batı Avrupalı komşularını, yüksek günlük enerji maliyetlerinden muzdarip iken işletmelerin kapanması nedeniyle bu eylemi açıklamakta zorlanacağıydı.
İronik bir şekilde New York Times haberinin zayıflığına dair en önemli delil, haberde ismi geçen üç Times muhabirinin birinden geldi. Haberin yayımlanmasından birkaç gün sonra muhabir Julian Barnes, Times’un popüler podcast’i The Daily’de sunucu Michael Barboro ile bir söyleşi yaptı. Metin şöyle:
Sunucu: Bu saldırıdan tam olarak kim sorumluydu? Ve siz ve meslektaşlarımız bunu nasıl öğrendiniz?
Muhabir: Araştırmanın büyük bölümünde doğru soruları sorduğumuz kanaatinde değilim.
Sunucu: Hmm. Peki doğru sorular nelerdi?
Muhabir: Mantıksal olarak devletlere odaklanmıştık. Az evvel üzerinden geçtiğimiz tüm bu devletler dururken fail Rusya mıydı? Ukrayna devleti miydi? Ve bu da birbiri ardına gelen çıkmaz sokaklardı. Bize bir devleti işaret eden güvenilir deliller olduğunu söyleyen herhangi bir yetkili bulamadık. Bu yüzden meslektaşlarım Adam Entous, Adam Goldman ve ben, farklı bir soru sormaya başladık. Bu devlet dışı aktörler tarafından yapılmış olabilir mi?
Sunucu: Hmm.
Muhabir: Bu, devlet için çalışmayan bir grup insan tarafından yapılmış olabilir mi?
Sunucu: Serbest çalışan sabotajcılar gibi bir şey. Bu yeni soru nasıl sence?
Muhabir: Bu sabotajcıların kim olabileceğini sormaya başladık. Ya da buna cevap veremiyorsak, kiminle müttefik olabilirler? Rusya yanlısı sabotajcılar olabilirler mi? Başka sabotajcılar olabilir mi? İstihbarata erişimi olan yetkililerle konuştukça bu teorinin giderek daha fazla ilgi çektiğini gördük. Rusya yanlısı sabotajcılar olabileceklerine dair ilk düşüncemin yanlış olduğu ortaya çıktı. Büyük ihtimalle Ukrayna yanlısı bir grup olduğunu öğrendik.
Sunucu: Hmm. Başka bir deyişle bunu Ukrayna adına yapan bir grup insan. Böyle olduğunu düşünmenize sebep olan ne öğrendiniz?
Muhabir: Michael, açıkça söylemeliyim ki gerçekten çok az şey biliyoruz, değil mi? Bu grup gizemini koruyor. Sadece bizim için değil, konuştuğumuz ABD yönetimi yetkilileri için de gizemini koruyor. Bu işe karışanların ya Ukraynalı ya Rus ya da her ikisinin karışımı olduğunu biliyorlar. Ukrayna hükümetiyle bağlantıları olmadığını biliyorlar. Ama aynı zamanda Putin karşıtı ve Ukrayna yanlısı olduklarını da biliyorlar.
Sunucu: Yani tüm bu araştırma raporlarından sonra, faillerin Ukrayna ile aynı şeyi isteyen ancak resmi olarak Ukrayna hükümetiyle bağlantılı olmayan bir grup insan olduğu sonucuna varıyorsunuz. Fakat bu şahısların Ukrayna hükümetiyle bağlantılı olmadığından ne kadar emin olduğunuzu merak ediyorum?
Muhabir: Mevcut istihbarat öyle olmadığını söylüyor. Her ne kadar yetkililer bize Ukrayna Devlet Başkanı ve kilit danışmanlarının bundan haberdar olmadığını söylese de bunun doğru olup olmadığından ya da başka birinin haberdar olup olmadığından emin olamıyoruz.
Washington’daki Times muhabirleri, “istihbarat bilgilerine erişimi olan” Beyaz Saray yetkililerinin insafına kalmıştı. Fakat aldıkları bilgiler, işleri gazeteye manşetlik bir haber vermek ve akılsızca bir karar veren ve şimdi bu konuda yalan söyleyen bir başkanı korumak olan CIA’in bir grup aldatma ve propaganda uzmanından geliyordu.