DÜNYA BASINI

Seymour Hersh yazdı: Kuzey Akım sabotajında yalanlarla geçen bir yıl

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Pulitzer ödüllü araştırmacı gazeteci Seymour Hersh, geçen hafta Kuzey Akım sabotajının kim tarafından planlandığını ve nasıl gerçekleştirildiğini tüm ayrıntılarıyla anlatmıştı. Okur, makalenin Türkçe tercümesine şuradan ulaşılabilir. Hersh’in anlattıkları, öteden beri ismi meçhul kaynaklara dayanarak haber yapan Batı ana akım medyası tarafından şüpheyle karşılandı. Çoğu açısından anlatılanlar “komplo teorisi”ydi.

Alman Şansölyesi Olaf Scholz, Hersh’in ilk haberinden bir ay sonra Washington DC’ye ziyaret düzenledi ve burada, ana akım basına Hersh’i yalancı çıkaracak alternatif bir senaryo sunulması kararlaştırıldı.

Devamında New York Times ve Die Zeit’in “boru hatlarını Ukrayna yanlısı bir grubun sabote ettiğini” iddia eden haberleri yayımlandı. Bu senaryonun baştan savmalığı ilk göze çarpan şey oldu, zira sadece ikisi dalgıç olan beş kişinin iki ton patlayıcıyı küçük bir yelkenli yatla taşıyarak 80 metre derinlikte fark edilmeden boru hatlarına bağlamaları hiç gerçekçi değildi.

Ve her biri yaklaşık 500 kilogram ağırlığındaki patlayıcıları deniz dibine indirmek vinç olmadan mümkün değildi. Ayrıca bu işlem birden fazla dalış gerektiriyor ve iki dalgıcın 500 kilogramlık patlayıcıları yardım almadan o kadar derinliğe taşımaları — Hulk değillerse — imkânsız.

Batı basını, operasyon için kiralanan Andromeda yatının masasında patlayıcı kalıntılarının bulunduğundan söz ediyor, sanki yarım tonluk patlayıcılar yatın mutfak masasında hazır edilmiş gibi. Hatta failler, yatta sahte pasaportlarını bırakmışlar.

Nihayetinde Berlin soruşturmayı ağır aksak yürütüyor, Washington’un soruşturmaya katılmaya niyeti bile yok. Nitekim Rusya’nın BM’de uluslararası bir soruşturma komisyonu kurulması talebi de Batı tarafından oy çokluğuyla engellendi. Aradan geçen bir yılın ardından ilerleme yok.


Kuzey Akım hakkında yalanlarla geçen bir yıl

Seymour Hersh

26 Eylül 2023

Biden yönetimi ne boru hattının bombalanmasındaki mesuliyetini ne de sabotajın maksadını kabul etti

CIA’in gizli operasyonları hakkında fazla bir şey bilmiyorum —ki dışarıdan bakan hiç kimse bilemez— ama tüm başarılı görevlerin temel bileşeninin tamamen inkâr edilebilirlik olduğunu biliyorum. Bir yıl önce Baltık Denizi’ndeki dört Kuzey Akım boru hattından üçünün imha edilmesini planlamak ve gerçekleştirmek amacıyla aylar boyunca Norveç’e gizlice girip çıkan Amerikalı kadın ve erkekler, görevlerinin başarısı dışında hiçbir iz —ekibin varlığına dair en ufak bir ipucu bile— bırakmadılar.

Başkan Joe Biden ve dış politika danışmanları için bir alternatif olarak inkâr edilebilirlik son derece önemliydi. Görevle ilgili önemli hiçbir bilgi bilgisayara girilmedi, bunun yerine sanki internet ve çevrim içi dünyanın geri kalanı henüz icat edilmemiş gibi bir Royal ya da belki bir iki karbon kopyalı Smith Corona daktiloda yazıldı. Beyaz Saray, Oslo civarında olup bitenlerden uzaktaydı; sahadan gelen çeşitli raporlar ve güncellemeler doğrudan CIA Direktörü Bill Burns’e iletiliyordu ki Burns, planlamacılar ile 26 Eylül 2022’de görevin gerçekleşmesine izin veren Başkan arasındaki tek bağlantıydı. Görev tamamlandığında, daktilo edilmiş kağıtlar ve karbonlar imha edildi, böylece hiçbir fiziksel iz bırakılmadı; yani daha sonra özel yetkili bir savcı ya da başkanlık tarihçisi tarafından ortaya çıkarılacak hiçbir kanıt kalmadı. Buna kusursuz bir suç da diyebiliriz.

Görevi yürütenler ile Başkan Biden arasında, boru hatlarının imha edilmesi emrini neden verdiğine dair bir anlayış boşluğu vardı. Şubat ayı başında yayımlanan 5 bin 200 kelimelik ilk haberim, görev hakkında bilgi sahibi olan bir yetkilinin bana söylediklerini aktararak şifreli bir şekilde sona erdi: “Bu çok güzel bir örtbas hikayesiydi.” Yetkili sözlerine şunları da ekledi: “Tek kusur bunu yapmakta karar kılınmasıydı.”

Bu, patlamaların birinci yıldönümünde bu kusurun ilk izahı ve Başkan Biden ile ulusal güvenlik ekibinin hoşuna gitmeyecek bir izah.

Kaçınılmaz olarak, ilk haberim sansasyon yarattı ama ana akım medya Beyaz Saray’ın yalanlamalarını vurguladı ve Joe Biden’ın bu bir saldırıyla herhangi bir ilgisi olabileceği fikrini çürütmede yönetime katılmak için demode bir saçmalığa —isimsiz bir kaynağa güvenmeme— dayandı. Burada belirtmeliyim ki kariyerim boyunca New York Times ve New Yorker’da tek bir isimsiz kaynağa dayanan haberlerimle çok sayıda ödül kazandım. Geçtiğimiz yıl, Ukraynalı muhalif bir grubun Baltık Denizi’ndeki teknik dalış operasyonu saldırısını Andromeda adlı 49 metrelik kiralık bir yatla gerçekleştirdiğini iddia eden, birinci elden kaynak belirtilmeyen bir dizi aykırı gazete haberine şahit olduk.

İsmi açıklanmayan yetkilinin bahsettiği açıklanamayan kusur hakkında artık yazabiliyorum. Bu konu bir kez daha Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın neyle haşır neşir olduğuna dair klasik meseleye —çalkantılı Vietnam Savaşı yıllarında teşkilatın başında bulunan Richard Helms tarafından gündeme getirilen ve CIA’in Başkan Lyndon Johnson tarafından talimatlandırılan ve Richard Nixon tarafından sürdürülen Amerikalılara dönük gizli casusluk faaliyetlerine— dönüyor. Aralık 1974’te Times’ta bu casuslukla ilgili bir ifşaat yayımladım ve bu da Senato’nun, teşkilatın Başkan John F. Kennedy tarafından yetkilendirilen Küba lideri Fidel Castro’ya yönelik başarısız suikast teşebbüslerindeki rolüne ilişkin benzeri görülmemiş oturumlar düzenlemesine yol açtı. Helms, senatörlere CIA direktörü olarak kendisinin anayasa adına mı yoksa başkanlar Johnson ve Nixon’ın şahsında Kraliyet adına mı çalıştığının önemli olduğunu sordu. Kilise Komisyonu meseleyi çözümsüz bıraktı, fakat Helms, kendisinin ve teşkilatının Beyaz Saray’daki en tepedeki adam için çalıştığını açıkça belirtti.

Kuzey Akım boru hatlarına geri dönelim: Joe Biden, geçen 26 Eylül’de boru hatlarının havaya uçurulması emrini verdiğinde Kuzey Akım boru hatları üzerinden Almanya’ya Rus doğalgazı akmadığını anlamak önemli. Kuzey Akım-1, 2011’den bu yana Almanya’ya büyük miktarlarda düşük maliyetli doğalgaz tedarik ediyordu ve Almanya’nın bir üretim ve sanayi devi olarak statüsünü güçlendirmesine yardımcı oldu. Fakat Ukrayna savaşı en iyi ihtimalle bir çıkmaza girdiği için Ağustos 2022 sonunda Putin tarafından kapatıldı. Kuzey Akım-2 2021’in eylül ayında tamamlandı, ancak doğalgaz sevkiyatı, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinden iki gün önce Şansölye Olaf Scholz başkanlığındaki Alman hükümeti tarafından engellendi.

Rusya’nın geniş doğalgaz ve petrol rezervleri göz önüne alındığında, John F. Kennedy’den bu yana Amerikan başkanları bu doğal kaynakların siyasi amaçlarla silah olarak kullanılabileceği konusunda tetikte olmuştu. Bu görüş, Biden ve şahin dış politika danışmanları, Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ve şu anda Blinken’in yardımcısı olan Victoria Nuland tarafında baskınlığını koruyor.

Sullivan, Rusya’nın Ukrayna sınırı boyunca kuvvetlerini artırdığı ve bir işgalin neredeyse kaçınılmaz olarak görüldüğü 2021 yılının sonlarında bir dizi üst düzey ulusal güvenlik toplantısı düzenledi. Aralarında CIA temsilcilerinin de bulunduğu gruptan Putin’e karşı caydırıcı olabilecek bir eylem önerisi getirmeleri istendi. Boru hatlarını imha etme görevinin motivasyonu, Beyaz Saray’ın Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’i destekleme kararlılığıydı. Sullivan’ın hedefi net görünüyordu. Yetkili, bana “Beyaz Saray’ın politikası, Rusya’yı bir saldırıdan caydırmaktı. İstihbarat camiasına verilen görev, bunu yapabilecek kadar güçlü bir yol bulmak ve ABD’nin kapasitesini güçlü bir şekilde ifade etmekti,” dedi.

Rusya’dan Avrupa’ya uzanan başlıca gaz boru hatları / Harita: Samuel Bailey / Wikimedia Commons

Şu anda o zaman bilmediğim bir şeyi biliyorum: Biden yönetiminin “Kuzey Akım boru hattını devre dışı bırakmayı gündeme getirmesinin” gerçek nedenini. Yetkili, kısa süre önce bana, o dönemde Rusya’nın ondan fazla boru hattıyla dünyanın dört bir yanına doğalgaz ve petrol tedarik ettiğini, fakat Kuzey Akım 1 ve 2’nin doğrudan Rusya’dan Baltık Denizi üzerinden Almanya’ya uzandığını açıklamıştı. Yetkili, “Yönetim Kuzey Akım’ı masaya koydu, zira erişebileceğimiz tek boru hattı buydu ve yapılacaklar tamamen inkâr edilebilirdi. Sorunu birkaç hafta içinde, ocak ayının başında çözdük ve Beyaz Saray’a bildirdik. Varsayımımız Başkan’ın Kuzey Akım’a dönük tehdidi savaştan kaçınmak için caydırıcı bir unsur olarak kullanacağı yönündeydi,” ifadelerini kullandı.

O dönemde siyasi işlerden sorumlu dışişleri bakanlığı müsteşarı olan kendinden emin Nuland’ın 27 Ocak 2022’de Putin’i, açıkça planladığı gibi Ukrayna’yı işgal etmesi halinde “öyle ya da böyle Kuzey Akım-2’nin ilerlemeyeceği” konusunda sert bir şekilde uyarması, teşkilatın gizli planlama ekibi açısından sürpriz olmadı. Bu cümle büyük ilgi çekti ama tehditten önceki sözler ilgi çekmedi. Dışişleri Bakanlığı’nın resmi transkriptinde, Nuland’ın tehdidinden önce boru hattıyla ilgili olarak şunları söylediği görülüyor: “Alman müttefiklerimizle son derece şiddetli ve net temaslarda bulunmaya devam ediyoruz.”

Bir muhabirin “Almanların kamuoyu önünde söyledikleri ile sizin söyledikleriniz birbirini tutmuyor,” diyerek Almanların aynı fikirde olduğunu nasıl bu kadar net söyleyebildiği sorusuna Nuland, şaşırtıcı bir ikiyüzlülükle yanıt verdi: “Geri dönüp temmuz ayında (2021’de) imzaladığımız ve Rusya’nın Ukrayna’ya daha fazla saldırmasının boru hattı açısından ne gibi sonuçlar doğuracağını açıkça ortaya koyan belgeyi okuyun derim.” Ancak Times, Washington Post ve Reuters’ta yer alan haberlere göre, gazetecilere brifing verilen bu anlaşmada tehditler ya da sonuçlar belirtilmiyordu. Anlaşmanın yapıldığı 21 Temmuz 2021’de Biden, basın mensuplarına boru hattının yüzde 99’u tamamlandığı için “söylenecek ya da yapılacak herhangi bir şeyin bunu durduracağı fikrinin makul olmadığını” söyledi. O dönemde Teksas Senatörü Ted Cruz’un başını çektiği Cumhuriyetçiler, Biden’ın Rus doğalgazının akışına izin verme kararını Putin açısından “nesiller boyu sürecek bir jeopolitik zafer”, ABD ve müttefikleri açısından da “felaket” olarak nitelendirmişti.

Fakat Nuland’ın açıklamasından iki hafta sonra, 7 Şubat 2022’de, Beyaz Saray’ı ziyaret eden Scholz ile ortak basın toplantısı düzenleyen Biden, fikrini değiştirdiğinden ve boru hattını durdurmaktan bahsederek Nuland ve aynı derecede şahin olan diğer dış politika yardımcılarına katıldığının sinyalini verdi: “Eğer Rusya [Ukrayna’yı] işgal ederse, bu tankların ve askerlerin Ukrayna sınırını tekrar geçmesi anlamına geliyor, bu durumda Kuzey Akım-2 artık olmayacak. Buna bir son vereceğiz.” Boru hattı Almanya’nın kontrolü altında olduğu için bunu nasıl yapabileceği sorulduğunda ise şunları söyledi “Yapacağız, size söz veriyorum, bunu yapabiliriz.”

Scholz, aynı soru üzerine şunları söyledi: “Birlikte hareket ediyoruz. Kesinlikle birlik içindeyiz ve birbirimizden farklı adımlar atmayacağız. Aynı adımları atacağız, bunlar Rusya için çok çok zor olacak ve bunu anlamalılar.” Almanya lideri o zaman da şimdi de CIA ekibinin bazı mensupları tarafından boru hatlarını imha etmek üzere yapılan gizli planlamadan tamamen haberdar olarak görülüyordu.

Bu noktada CIA ekibi, donanma ve özel kuvvetler komutanlıklarının gizli operasyon görevlerini teşkilatla paylaşma konusunda uzun bir maziye sahip olduğu Norveç’te gerekli temasları kurmuştu. Norveçli denizciler ve Nasty sınıfı devriye botları, 1960’ların başında Amerika’nın hem Kennedy hem de Johnson yönetimleri döneminde ilan edilmemiş bir savaş yürüttüğü dönemde Amerikalı sabotaj casuslarının Kuzey Vietnam’a kaçırılmasına yardımcı olmuştu. CIA, Norveç’in yardımıyla işini halletti ve Biden Beyaz Sarayının boru hatlarına yapılmasını istediği şeyi yapmanın bir yolunu buldu.

O dönemde istihbarat camiasına düşen görev, Putin’i Ukrayna’ya saldırmaktan caydıracak kadar güçlü bir plan ortaya koymaktı. Yetkili bana şöyle dedi: “Başardık. Rusya üzerindeki iktisadi etkisi nedeniyle olağanüstü bir caydırıcılık bulduk. Putin de tehdide rağmen bunu yaptı.” Bu görev için tutulan iki uzman ABD Donanması derin deniz dalgıcının Baltık Denizi’nin çalkantılı sularında aylarca araştırma ve pratik yapması gerekti. Norveç’in mükemmel denizcileri boru hatlarını havaya uçuracak bombaları yerleştirmek için doğru noktayı buldular. Ortak karasularında neler olup bittiği hakkında hiçbir fikirleri olmadığında ısrar eden İsveç ve Danimarkalı üst düzey yetkililer, Amerikalı ve Norveçli casusların faaliyetlerini görmezden geldi. Görevin ana gemisi olan Norveç mayın tarama gemisindeki dalgıç ve destek personelinden oluşan Amerikan ekibinin, dalgıçlar işlerini yaparken saklanması zor olacaktı. Ekip, Kuzey Akım-2’nin içindeki 750 mile yayılmış doğalgazla birlikte kapatıldığını bombalamadan sonra öğrenecekti.

O zamanlar bilmediğim ama yakın zamanda öğrendiğime göre, Biden’ın Scholz’un yanındayken dile getirdiği Kuzey Akım-2’yi havaya uçurma tehdidinin ardından, CIA planlama ekibine Beyaz Saray tarafından iki boru hattına hemen saldırı yapılmayacağı ama ekibin gerekli patlayıcıları yerleştirmek için hazırlık yapması ve “talep üzerine” —savaş başladıktan sonra— bunları tetiklemeye hazır olması gerektiği söylenmiş. Oslo’da Norveç Kraliyet Donanması ve istihbarat teşkilatlarıyla birlikte proje üzerinde çalışan küçük planlama ekibi, “İşte o zaman boru hatlarına saldırının caydırıcı olmadığını anladık, zira savaş devam ederken hiçbir zaman emir alamadık,” dedi.

Biden’ın boru hatlarına yerleştirilen patlayıcıları tetikleme emrinden sonra, bunu yapmak için sadece bir Norveç savaş uçağıyla kısa bir uçuş ve Baltık Denizi’nde doğru noktaya değiştirilmiş bir hazır sonar cihazının bırakılması gerekti. O zamana dek CIA ekibi çoktan dağılmıştı. Yetkilinin bana söylediğine göre: “İki Rus boru hattının tahrip edilmesinin Ukrayna savaşıyla ilgili olmadığını anladık —Putin istediği dört Ukrayna bölgesini ilhak etme sürecindeydi— fakat kış yaklaşırken ve boru hatları kapalıyken Scholz ve Almanya’nın ürkmesini ve kapatılan Kuzey Akım-2’yi açmasını engellemek neocon siyasi ajandanın bir parçasıydı. Beyaz Saray’ın korkusu, Putin’in Almanya’yı kontrolü altına alması ve ardından Polonya’yı ele geçirmesiydi.”

Dünya sabotajı kimin yaptığını merak ederken Beyaz Saray hiçbir şey söylemedi. Yetkili bana, “Başkan böylece Almanya ve Batı Avrupa ekonomisine darbe vurdu. Bunu haziran ayında da yapabilir ve Putin’e şöyle diyebilirdi: Size ne yapacağımızı söylemiştik. Beyaz Saray’ın sükuneti ve inkârı ise yaptığımız şeye ihanetti. Eğer bunu yapacaksanız, bir fark yaratacağı zaman yapın,” diye konuştu.

Yetkilinin bana söylediğine göre CIA ekibinin liderleri, Biden’ın boru hatlarını imha etme emrine yönelik yanıltıcı yönlendirmesini, “Üçüncü Dünya Savaşı’na doğru stratejik bir adım atmak olarak” görüyordu: “Ya Rusya şöyle karşılık verseydi? Siz bizim boru hatlarımızı havaya uçurdunuz, biz de sizin boru hatlarınızı ve iletişim kablolarınızı havaya uçuracağız. Kuzey Akım Putin için stratejik değil, iktisadi bir meseleydi. Gaz satmak istiyordu. Ukrayna savaşı başlamadan önce Kuzey Akım 1 ve 2 kapatıldığında halihazırda boru hatlarını kaybetmişti.”

Bombalamadan birkaç gün sonra Danimarka ve İsveç’teki yetkililer soruşturma yürüteceklerini açıkladılar. İki ay sonra hakikaten de bir patlama olduğunu bildirdiler ve daha fazla soruşturma yapılacağını söylediler. Ortaya hiçbir şey çıkmadı. Alman hükümeti bir soruşturma yürüttü ama bulgularının önemli bir kısmının gizli tutulacağını duyurdu. Geçtiğimiz kış Almanya makamları, işlerini yürütmek ve evlerini ısıtmak için daha yüksek enerji faturalarıyla karşılaşan büyük şirketlere ve ev sahiplerine 286 milyar dolar teşvik tahsis etti. Bunun etkileri, Avrupa’da daha soğuk bir kış beklendiği için bugün hala hissediliyor.

Başkan Biden boru hattı bombalamasını “kasıtlı bir sabotaj eylemi” olarak nitelendirmeden önce dört gün bekledi. Şunu söyledi: “Şimdi Ruslar bu konuda dezenformasyon pompalıyor.” Boru hatlarının gizlice imha edilmesi önerisine yol açan toplantılara başkanlık eden Sullivan’a daha sonra düzenlenen bir basın toplantısında Biden yönetiminin “şimdi sabotaj eyleminden Rusya’nın sorumlu olduğuna inanıp inanmadığı” soruldu.

Sullivan’ın yanıtı, hiç şüphesiz pratikti: “Öncelikle, Rusya bir şeyden sorumlu olduğu zaman sıklıkla yaptığı şeyi yaptı, yani bunu gerçekten başkasının yaptığına dair suçlamalarda bulundu. Buna zaman içinde defalarca şahit olduk. Fakat Başkan bugün ayrıca, ABD hükümetinin bu meselede bir suçlamada bulunmaya hazır olmadan önce soruşturmada yapılması gereken daha çok iş olduğu konusunda da netti.” Şöyle devam etti: “Tüm gerçekleri toplamak için müttefiklerimiz ve ortaklarımızla birlikte çalışmaya devam edeceğiz ve daha sonra buradan nereye gideceğimiz konusunda bir karar vereceğiz.”

Sullivan’a daha sonra Amerikan basınından birileri tarafından “tespitinin” sonuçlarının sorulduğuna dair herhangi bir örnek bulamadım. Sullivan’ın ya da Başkan’ın o tarihten bu yana nereye gidileceğine ilişkin “tespitin” sonuçları hakkında sorgulandığına dair herhangi bir kanıt da bulamadım.

Başkan Biden’ın Amerikan istihbarat camiasından boru hattının bombalamasıyla ilgili olarak geniş kapsamlı bir soruşturma yürütmesini talep ettiğine dair bir kanıt da bulunmuyor. Bu tür talepler “görevlendirme” olarak bilinir ve hükümet içinde ciddiye alınır.

Tüm bunlar, bombalamalardan bir ay kadar sonra Amerikan istihbarat camiasında uzun yıllar çalışmış birine yönelttiğim rutin bir sorunun beni neden Amerika’da ya da Almanya’da kimsenin peşine düşmek istemediği bir gerçeğe götürdüğünü açıklıyor. Sorum basitti: “Kim yaptı bunu?”

Biden yönetimi boru hatlarını havaya uçurdu ama bu eylemin Ukrayna’daki savaşı kazanmak ya da durdurmakla pek ilgisi yoktu. Beyaz Saray’ın, Almanya’nın tereddüt edip Rusya’dan doğalgaz akışını durduracağı ve Almanya’nın ve ardından NATO’nun ekonomik gerekçelerle Rusya’nın ve onun geniş ve ucuz doğal kaynaklarının egemenliği altına gireceği korkusundan kaynaklanıyordu. Ve böylece nihai korku —Amerika’nın Batı Avrupa’da uzun süredir sahip olduğu üstünlüğü kaybetmesi— ortaya çıktı.

Çok Okunanlar

Exit mobile version