Çevirmenin Notu: Akademik feminizmin yıldız ismi Judith Butler. Butler, Harris’in Mart 2018-Şubat 2019 arası yürüttüğü senatörlük ve başkanlık kampanyalarına toplamda 1,050 dolarlık bağış yapmış. Federal Seçim Komisyonu’nun internet sitesinden teyit edilebildiği kadarıyla, Haziran 2019’da da, Elizabeth Warren’ın başkanlık kampanyasına 100 dolar kadar bir bağışta bulunmuş. Warren, Trump’ın Venezuela’ya açtığı ekonomik ambargoya cesaretle destek veren ve “iliklerime kadar kapitalistim ben” sözleriyle bilinen bir isim. Butler yalnız değil, Martha Nussbaum gibi Butler’ı yazdıklarıyla yerden yere vuran post-modern feminizm eleştirmenlerinden, bilinç tarihi alanındaki çalışmalarıyla bilinen feminist teorisyen Donna Haraway’e hatta feminist camiadan aforoz edilen Camille Paglia’ya kadar siyasal spektrumun solunda olduğu iddia edilen pek çok isim ABD’deki seçim kampanyalarında sağcı kimlikleriyle bilinen kişilere birçok kez ve farklı miktarlarda bağışlar yapmış.
Onlar, sözcüklerin yıkıcı bir şekilde kullanımının mümkün olduğu fikrinde huzur bulan “radikal” akademisyenler. Peki bize parodik performanslar sergilememizi salık vermenin ötesinde ne söylüyorlar? Amerikalı gazeteci Liza Featherstone, 2019 yılının son günlerinde kaleme aldığı ve aşağıda çevirisini verdiğimiz yazısında, sağcı adaylara dağıtılan çekleri sorguluyor ve tanıdık bir soru soruyor: “Yoksa ‘huysuz’ eski tüfek Marksistler haklı mıydı?”
Statüko için Radikal Akademisyenler
Liza Featherstone
Jacobin
24 Aralık 2019
Çev. Leman Meral Ünal
Judith Butler’ın Kamala Harris’e bağış yapması, Martha Nussbaum’un John Hickenlooper’ı desteklemesi… Radikal bir akademisyen hakkında kitaplarını okuyarak olduğu gibi kampanya bağışlarını eşeleyerek de pekâlâ fikir edinebilirsiniz.
Para teori üretmez ama kesinlikle söyleyecek daha çok şeyi vardır. Sol entelektüel Twitter alemi ünlü feminist teorisyen Judith Butler’ın Kamala Harris’in sabık başkanlık kampanyasına para verdiği haberiyle çalkalandı – yani kimi kullanıcılar bununla eğlenirken kimileri ise fazlasıyla öfkelendi. Elbette bu biraz aptalca bir dedikodu, ama kim bu türden küçük zevklerden azade kalabilir ki? Hem zaten ultra zenginlerin ya da fosil yakıt endüstrisinin kampanya bağışlarıyla kıyaslandığında, Berkeley profesörlerinin yazdığı yanlış çeklerin nasıl bir önemi olabilir ki? Fakat siyasi bağışlar, fikir dünyasının kendisine dair açıklayıcı bir penceredir; entelektüeller çoğu kez radikal teoriler ortaya atarlar, ancak iş hayat memat meselelere geldiğinde, göründüğünden çok daha az radikal olurlar.
1990’lı yıllarda Butler öylesine ikonikti ki ona adanmış bir fanzin bile vardı (Judy!). O dönemde pek çok Marksist entelektüel, postmodern eleştirel teoriyi, maddi olandan uzaklaşarak “kültürel” alana bir kaçış olarak görüyordu. Yine de diğerleri –bendeniz de onlarla aynı fikirdeydim– Butler’ın cinsiyet meselesinin performatifliği konusundaki çıkarımlarının değerli olduğunu ve Marksist ya da Gramsciyan analizle çok da uyumsuz olmadığını düşünüyordu. Aslında hâlâ bu görüşteyim, Butler akademik özgürlüğün ve Filistinlilerin haklarının takdire şayan bir savunucusu. Ancak Kamala Harris’e yaptığı bağış, eski kafalı mızmız Marksistlerin Butler siyasetinin materyalizm eksikliğine dayandığını öne sürmekte –muhtemel ki– haklı olduklarını gösteriyor. Heyhat!
Butler’a benzer şekilde en çok 1990’larda tanınan ancak bugün hâlâ çok okunan bir diğer postmodern feminist teorisyen Donna Haraway de bu yıl Harris’e bağışta bulunmuş. Haraway, sibernetiklerin(1) bizi nasıl daha sosyalist, cinsiyetsiz, ırksız, barışçıl bir dünyaya yaklaştıracağı hakkında yazmıştı – ancak sibernetik varlıklar henüz ortada olmadıklarından, görünüşe göre ırkçı, neoliberal ve karseral bir feminist rejim de şimdilik kabul edilebilir. Galiba postmodern akademisyenler anti-entelektüellerin ve eski kafalı Marksistlerin haklı olduğunu kanıtlamaya kararlılar.
Ancak çalışma masalarından kalktıkları anda sıradan liberallere dönüşen tek teorik isyancılar postmodernistler değil. Bir zamanlar Weekly Standard(2) tarafından “Amerika’nın en zeki ve en korkusuz yazarlarından biri” olarak adlandırılan ve 1990’larda feministlerin baş belası olan Camille Paglia, 2016’da “Make America Great Again”e(3) değil, 2008 sonbaharında Barack Obama’ya binlerce dolarlık bağış yaptı (Paglia 2016’da Bernie Sanders ve Jill Stein’a oy verdiğini, bu seçim döneminde ise Harris’e oy vermeyi umduğunu söylemişti. Buyur, buradan yak!).
Bazı entelektüellerin siyasi katkıları daha da tuhaf. Martha Nussbaum, ana akım feministlerin daha küresel düşünmeleri ve yoksul ülkelerdeki kadınların karşılaştıkları sorunlara daha fazla odaklanmaları gerektiğini yazan, etik felsefesi alanında dev bir isim. Zaman zaman ise Marksist geleneğe eleştirel yaklaşan bir liberal. Yani, böyle bakınca Liz Warren gibi duruyor, değil mi? Yanlış! Nussbaum, John Hickenlooper’a hem valilik yarışlarında hem de 2020 başkanlık seçimlerinin ön seçim kampanyasında binlerce dolar verdi. Böyle bir haber karşısında insanın aklından pek çok soru geçiyor. Bunlardan en önemlisi herhalde “John Hickenlooper da kim?” olsa gerek. Hickenlooper, kendisini “mali muhafazakâr” olarak tanımlayan, hidrolik kırma(4) yanlısı eski Colorado Valisi.
Bununla birlikte, aynı derecede dikkat çekici olan, bazı entelektüellerin siyasi katkılarının yazılarındaki fikirlerle neredeyse tamamen tutarlı olmasıdır. Noam Chomsky sadece bir avuç siyasi adaya açık çek vermiştir: Bernie Sanders ve Ralph Nader bunların en önemlileri. Keza Marksist feminist Nancy Fraser Bernie’ye bağış yapıyor. Adolph L. Reed Jr., Bernie’ye öylesine sık bağış yapıyor ki bu neredeyse vergi ödemesine denk. Reed, yaşamı boyunca kaleme aldığı yazılarında solun güçlü sosyal demokrat örgütlenmeleri desteklemesi gerektiğini ve gerekirse Demokrat Parti ile de yakın çalışması gerektiği fikrini savunmuştur; bu doğrultuda Jesus “Chuy” Garcia gibi solcu adaylara, Paul Wellstone gibi ilericilere ya da Jan Schakowsky ve Alan Grayson gibi liberal demokratlara bağış yapması aslında tutarlıdır.
Bunu söylemek belki biraz kaba kaçabilir, ama akademik yazıları okuyarak materyalist politikalar hakkında daha az şey öğrendiğimiz doğru olabilir – ki bu yazıların bazıları son derece anlaşılmaz olabiliyor malum; Butler 1998’de bir “Kötü Yazarlık Yarışması”nın birincisiydi mesela.(5) Sanırım Federal Seçim Komisyonu kayıtlarında yazarın adını aratarak çok daha fazla bilgi edinebiliyoruz.
(1) Türkçeye “güdümbilim” olarak tercüme edilen sibernetik, yönetimde makinenin insan yerini alabileceği düşüncesinden yola çıkarak hem canlı hem de cansız amaçlı sistemleri inceleyen bir bilim dalı. Ayrıca insan beyninin yapay zeka ve robotlarla olan benzer yönlerini de irdeliyor. (ç.n.)
(2) ABD’de, 1995-2018 yılları arası neocon’lar tarafından haftalık olarak yayımlanan bir siyasi dergi. (ç.n.)
(3) İlk olarak 1980 yılında Ronald Reagan’ın kullandığı bu siyasal slogan, bu makalede Donald J. Trump’ın 2016 başkanlık kampanyasından itibaren tutturduğu programa atfen kullanılıyor. Trump, 2016 seçim kampanyası için bu sloganın tüm marka haklarını satin almış, kampanya süreci boyunca da sloganın yazılı olduğu şapka ve çeşitli kıyafetler giyerek popülerleşmesini sağlamıştı. (ç.n.)
(4) Bir tür kaya gazı çıkarma yöntemi. ABD Enerji Bakanlığı’nın 2013 verilerine göre, ABD’deki en az iki milyon petrol ve gaz kuyusu hidrolik olarak kırıldı. Bu kuyulardan elde edilenler, ABD’deki petrol üretiminin yüzde 43’ünü, doğal gaz üretiminin ise yüzde 67’sini oluşturuyor. Ancak, ilk olarak 1980’lerde ortaya çıkan hidrolik kırılmanın yarattığı sağlıklı bir çevrede yaşama ve sağlık hakkına dönük endişeler son yıllarda tavan yapmış durumda. (ç.n.)
(5) Butler, Felsefe ve Edebiyat dergisi sponsorluğunda verilen Kötü Yazarlık Yarışması ödülünü şu cümleyle kazanmıştı: “Toplumsal ilişkileri görece benzeş şekillerde sermayenin yapılandırdığı anlaşılan ve yapısalcı bir izahattan, iktidar ilişkilerinin tekrara, yakınsamaya ve yeniden artikülasyona tabi olduğu bir hegemonya görüşüne göre, yapı düşüncesine geçicilik sorusunu getirmiş ve yapısal totaliteleri teorik nesneler olarak ele alan bir Althusserci teori biçiminden, yapının zorunsuz olasılığına dair içgörülerin, iktidarın yeniden artikülasyonunun zorunsuz mahallerine ve stratejilerine bağlı yenilenmiş bir hegemonya mefhumunu başlattığı bir teori biçimine geçişi işaretlemiştir.” (Martha Nussbaum, “Parodi Profesörü: Judith Butler’ın Havalı Bozgunculuğu”, Devrimci Marksizm (Kasım, 2022) s. 145.) (ç.n.)