Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Stoltenberg: Ukrayna asker sıkıntısını kendi başına çözmeli

Yayınlanma

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Ukrayna’nın askerlerin seferber edilmesi için gerekli kararları kendi başına alabileceğini söyledi.

Stoltenberg, G7 dışişleri bakanları toplantısı öncesinde düzenlediği basın toplantısında müttefiklerin Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin mevcudunu yenilemesine nasıl yardımcı olmayı planladıklarına ilişkin soruya yanıt verdi.

Stoltenberg, “NATO müttefikleri şu anda verdiklerinden daha fazla destek sağlayarak bu araçları temin edebilirler. Askerlere gelince, Ukrayna bunu kendisi çözmeli. Zorunlu askerlik yaşını uzatan yeni bir yasayı kabul ettiler. Ukrayna’nın gerekli sayıda insanı seferber etme konusunda gerekli kararları alacağından eminim,” dedi.

Ayrıca Stoltenberg, NATO ülkelerinin Ukrayna’ya hava savunma teçhizatı tedarikini artırmaya odaklandığını, üye ülkelerin özellikle Ukraynalı yetkililerin talep ettiği Patriot hava savunma sistemlerinin gönderilmesi üzerinde çalıştıklarına işaret etti.

NATO Genel Sekreteri, “Müttefiklerimizle bazı sistemlerini Ukrayna’ya yeniden konuşlandırmalarını sağlamak için çalışıyoruz, Almanya halihazırda bir karar verdi ve Ukrayna’da bu hava savunma sistemlerinin konuşlandırılmasını finanse etmek için fonları harekete geçirmenin bir yolunu bulmaya çalışıyoruz,” ifadelerini kullandı.

DİPLOMASİ

Reuters: Xi’nin Avrupa gezisi Batı’nın Çin stratejisindeki bölünmüşlüğünü gözler önüne serebilir

Yayınlanma

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping önümüzdeki hafta beş yıl aradan sonra ilk kez Avrupa’ya gidecek. Analistlere göre ziyaret, Avrupa’nın Pekin’le ticaret konusundaki bölünmüşlüğünü ve kıtanın kendisini ABD ile Çin arasında bir kutup olarak nasıl konumlandırdığını vurgulayacak.

Xi, Avrupa Birliği’nin Çin’in elektrikli araç ve yeşil enerji endüstrilerini, bloğun Çin’deki üreticilere haksız bir avantaj sağladığını söylediği büyük sübvansiyonlar nedeniyle gümrük vergileriyle vurmakla tehdit ettiği bir zamanda Fransa, Sırbistan ve Macaristan’a seyahat ediyor. Çin lideri 5-10 Mayıs tarihleri arasında Avrupa’da olacak.

Uzmanlara göre, Çin ekonomisinin rüzgarlarla karşı karşıya olduğu ve ABD’nin yaptırımlarla Çinli firmaları hedef aldığı bir dönemde, Avrupa Birliği’nin Pekin’e karşı bazı “kozları” olabilir. Ancak analistler, bloğun 27 üyesinin “aynı hizada olmamasının” Çin’in eylemlerini etkileme kabiliyetlerini zayıflattığını söylüyor.

Ziyaretle ilgili tartışılacak bir diğer husus ise Avrupa’nın, Çin’in Rusya ekonomisine verdiği desteğe ilişkin endişeleri.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Lin Jian, Xi’nin ziyaretinin “Çin-Avrupa ilişkilerinin gelişimine istikrar katacağını ve dünyada barış ve istikrara yeni katkılar sağlayacağını” söyledi.

‘Xi iç farklılıklara oynayacak’

Institut Montaigne’de kıdemli araştırmacı olan Mathieu Duchatel, Reuters’a verdiği demeçte, Xi’nin amacının AB’nin ekonomik güvenlik gündemini, tarife tehditleri de dahil olmak üzere, iç farklılıkları kullanarak etkisiz hale getirmek olacağını söyledi.

Duchatel, Çin’in Avrupa’ya yönelik stratejisi için “Çok güçlü bir böl ve yönet unsuru var” dedi ve ekledi: “Bu gizli değil, açık bir şekilde görülüyor.”

Avrupalı şirketler ve hükümetler uzun zamandır Çin pazarına erişimin kısıtlanmasından ve haksız rekabetten şikayet ediyor. Avrupa Komisyonu tüm AB için ticaret politikası yürütme yetkisine sahip ancak üye devletler ticaret dengesizliğinin nasıl giderileceği konusunda anlaşmakta zorlanıyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, AB’nin sübvansiyonlar konusunda daha agresif bir tutum sergilemesini istiyor ve Çin ve ABD’nin ‘aşırı sübvansiyonları’ karşısında kendi rekabet kurallarında muafiyetlere izin vermezse bloğun geride kalma riskiyle karşı karşıya kalacağı uyarısında bulunuyor.

Macron perşembe günü yayınlanan bir röportajında The Economist’e “Çok fazla düzenleme yapıyoruz, yeterince yatırım yapmıyoruz, yeterince korumuyoruz” dedi.

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz nisan ayında Xi’ye Alman firmalarına daha iyi pazar erişimi için baskı yaptı. Ancak AB’nin sübvansiyon karşıtı soruşturmaları konusunda Pekin’i kızdırmaktan kaçınmak isteyen Scholz, rekabetin adil olması gerekse de bloğun korumacı kişisel çıkarlarla hareket etmemesi gerektiğini söyledi.

Planlamayla ilgili iki kaynağın verdiği bilgiye göre Scholz perşembe günü Paris’te Macron ve iki liderin eşleriyle birlikte yemek yiyecek.

Rhodium Group’un kıdemli danışmanı ve AB-Çin ilişkilerinin yakın takipçisi Noah Barkin, Reuters’a yaptıpı açıklamada, Macron’un Scholz’u kendisine ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’e katılması için teşvik edeceğini, Paris’in birleşik bir cephe sunmaya çalışırken Xi ile Fransa’nın başkentinde dörtlü görüşmeler yapacağını söyledi. Elysee Sarayı yorum yapmayı reddetti.

Rusya endişeleri

Barkin, “Avrupa’nın elinde epeyce koz var ama Avrupalı kreditörler Xi’ye farklı mesajlar gönderirse bu koz da uçup gider” dedi.

Sırbistan ve Macaristan’da Xi’nin Rusya’ya ilişkin yapacağı her türlü kamuoyu açıklaması yakından izlenecek.

Xi’nin mayıs ayı sonunda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Çin’de ağırlaması bekleniyor.

Analistler, Xi’nin Sırbistan ve Macaristan’ı seçmesinin, Rusya yanlısı olan ve başkentlerini birbirine bağlayan gecikmiş bir demiryolu projesi için mali yardım da dahil olmak üzere Çin yatırımlarının büyük alıcıları olan iki Avrupa ülkesini yakınlaştırmak için tasarlandığı görüşünde.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, Xi’nin ziyaretinden onur duyduğunu ve iki ülke arasında geçen ekim ayında imzalanan serbest ticaret anlaşmasının 1 Temmuz’da yürürlüğe girmesini beklediğini söyledi.

Çinli analistler ise, Xi’nin NATO’nun Çin Büyükelçiliğini bombalamasının 20. yıldönümüne denk gelen Belgrad ziyaretini Çin’in NATO karşıtı gündemini öne çıkarmak için kullanabileceğini belirtti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Tahran ve İslamabad yakınlaşmasının ardından John Bass Pakistan’a gitti

Yayınlanma

Analistlere göre ABD Siyasi İşlerden Sorumlu Müsteşar Vekili John Bass’ın Pakistan’a yaptığı son ziyaret, ikili ilişkilerde önemli bir değişime işaret edebilir.

ABD’nin eski Afganistan büyükelçisinin ziyaretinin ABD-Pakistan ilişkilerinde kritik bir dönemece girildiğinin altını çizen analistler, İslamabad’ın İran-İsrail gerilimindeki konumundan enerji anlaşmasına ve Afgan mülteciler meselesine kadar pek çok konuda Washington’un dikkatini çekmeye hazırlandığını belirtiyor.

Devlete ait Karaçi Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler akademisyeni olan Nausheen Wasi, Bass’ın salı gününden itibaren yaptığı iki günlük ziyaret için “ABD müsteşarının bu ziyareti birçok açıdan çok önemli” dedi.

Pakistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada Bass’ın ziyareti sırasında “ikili ilişkilerin tüm yönleriyle ilgili verimli bir görüşme gerçekleştirildiği” ifade edilirken, ziyaretin İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin bir hafta önce İslamabad’a yaptığı ziyaretin ardından gelmedi dikkat çekti.

Reisi’nin ziyareti, İran’ın Şam’daki konsolosluğuna yapılan saldırının üzerine 15 Nisan’da İsrail’e balistik füzeler ve insansız hava araçlarıyla düzenlediği ilk doğrudan saldırının ardından gerçekleşmişti.

South China Morning Post’a konuşan Nausheen Wasi, bölgede tansiyonun yükseldiği bir dönemde, Washington’ın bölgede “güvenilir bir ortak” arayışında olduğunu ve Pakistan’a yöneldiğini söyledi.

Wasi, “Pakistan’ın stratejik önemi [son derece] artmış durumda… Bölgede ABD’nin üzerinde düşünebileceği bu tür pek çok gelişme var ve Pakistan’ın rolünü anlıyor” yorumunu yaptı.

İran’la boru hattı projesi ve ABD’nin karşı hamlesi

Reisi’nin ziyareti sırasında Pakistan ve İran, ilk olarak 1990’ların başında iki ülke tarafından gündeme getirilen ve 2013 yılında resmen imzalanan sınır ötesi doğalgaz boru hattının tamamlanması konusunu ele aldı. İran kendi bölümünü tamamlarken, Pakistan tarafından inşa edilecek 80 km’lik bölümün inşaatı ABD yaptırımlarından korkulduğu için askıya alındı.

Enerji açığı olan Pakistan, azalan döviz rezervleri nedeniyle ağır petrol ithalat faturaları ödemekten kaçınmak için daha ucuz kaynaklardan yararlanmayı umuyor. İslamabad ve Tahran ayrıca geçen yıl 1,5 milyar dolar olan ikili ticareti önümüzdeki yıllarda 10 milyar dolara çıkarma konusunda anlaştı.

Bölgesel Çalışmalar Enstitüsü’nde araştırma analisti olan Nabila Jaffer, South China Morning Post’a yaptığı değerlendirmede, “Pakistan boru hattı projesini daha fazla geciktirecek durumda değil zira bunun da sonuçları olacaktır” dedi.

Pakistan’ın projenin kendi payına düşen kısmını tamamlayamaması halinde İran tarafından talep edilen 18 milyar ABD doları tutarındaki cezanın ciddi sonuçları olacağının altını çizdi.

Gözlemcilere göre, ABD yaptırımlarının İran’dan ithal edilen doğalgazı da hedef alması ihtimali, büyük ölçüde Batı’nın mali yardımına bağımlı olan Pakistan için bir kabus senaryosu olabilir.

Karaçi Üniversitesi Pakistan Çalışma Merkezi Başkanı Jaffer Ahmed, “İran Pakistan’a baskı yapıyor ve ABD yaptırımlarının korkusu da büyük” dedi ve İslamabad için “dengeleyici bir hareket” yönetmenin zor olacağı uyarısında bulundu.

Gözlemcilere göre Bass’ın ziyareti ABD’nin İran yerine Pakistan için alternatif bir enerji kaynağı bulmak istediğinin de bir işareti olabilir.

Wasi şunları söyledi: “İran Cumhurbaşkanı’nın ziyaretinin ardından [ABD ile] görüşmeler artık ekonomik işbirliğini de kapsayacak… Bu da ABD’nin Pakistan’ın İran ile ticaret ve enerji konularında ilişki kurmasını istemediğini açıkça gösteriyor.”

Pakistan Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaptı: “İki taraf [ABD ve Pakistan] ticaret, yatırım ve bölgesel güvenlik alanlarında işbirliğini geliştirme kararlılığını bir kez daha teyit etti.”

Afgan mülteciler meselesi

Bass’ın İslamabad ziyareti sırasında ele alındığı söylenen konulardan biri de Afgan mültecilerin uzun süredir devam eden kötü durumuydu.

Geçtiğimiz kasım ayında Pakistan mültecilerin ilk tur geri dönüşünü başlatarak ülkede yaşayan yaklaşık 1.7 milyon mültecinin yaklaşık yarım milyonunu geri gönderdi.

Ancak İslamabad’a sınır dışı işlemlerinin durdurulması için uluslararası çağrılar geldi.

Wasi, “Pakistan’daki Afgan mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesi konusu [Washington ve İslamabad arasında] görüşülecek konulardan biri olmaya devam edebilir,” dedi.

Pakistan’ın Afgan mültecileri ülkelerine geri gönderme kararı, Çin çıkarlarının başlıca hedef olduğu, hükümet ve yabancı tesislere yönelik bir dizi terör saldırısının ardından geldi. Bu saldırıları Pakistan Talibanı ve Afganistan’da barındığına inanılan ve Afgan mültecilerin arasına kolayca karışabilen diğer terörist grupların yaptığı düşünülüyor.

Öte yandan, analistlere göre ABD ve diğer ülkeler kendi güvenliklerini de sağlamak için Pakistan’ı ticaret, eğitim ve diğer alanlarda Afganistan’la ilişki kurmaya teşvik edebilir.

Wasi, “ABD’nin Pakistan’la ilişkilerin vazgeçilmezliği görüşünü pekiştiren pek çok bölgesel gelişme var” dedi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Bloomberg: ABD ve Suudi Arabistan, Ortadoğu’yu yeniden şekillendirecek savunma anlaşmasına yakın

Yayınlanma

Bloomberg’in konuyla ilgili bilgi sahibi kişilerden aktardığına göre, ABD ve Suudi Arabistan, Riyad’a güvenlik garantileri sunacak ve Gazze’deki savaşı sona erdirmesi halinde Tel Aviv ile diplomatik ilişkilere giden yolu açacak tarihi bir anlaşmaya yaklaştı.

Çarşamba günü The Guardian, ABD ve Suudi Arabistan’ın daha geniş kapsamlı bir Filistin barış anlaşmasıyla bağlantılı bir dizi anlaşma taslağı hazırladığını bildirmişti.

Anlaşmanın önünde pek çok engel var ve 7 Ekim ile başlayan savaş nedeniyle bir kenara bırakılan çerçevenin yeni bir versiyonu gerekiyor.

Washington ve Riyad arasındaki müzakereler son zamanlarda hızlandı ve isimlerinin açıklanmasını istemeyen kişilere göre birçok yetkili haftalar içinde bir anlaşmaya varabilecekleri konusunda iyimser.

Bloomberg’e göre böyle bir anlaşma “potansiyel olarak Ortadoğu’yu yeniden şekillendirecek” ve İsrail ve Suudi Arabistan’ın güvenliğini desteklemenin ötesinde, ABD’nin bölgedeki konumunu “İran ve hatta Çin’in aleyhine güçlendirecek.”

Anlaşma Suudi Arabistan’a ABD Senatosunun onayını gerektirecek kadar güçlü bir plan sunabilir ve hatta dünyanın en büyük petrol ihracatçısına daha önce yasak olan gelişmiş ABD silahlarına erişim sağlayabilir.

İsrail’e “havuç”, Hamas’a “sopa”

Veliaht Prens Muhammed bin Selman, ABD’nin yapay zeka ve kuantum bilişim alanındaki büyük yatırımları karşılığında Çin teknolojisini ülkesinin en hassas ağlarından sınırlamayı kabul edecek ve karşılığında ‘sivil nükleer programını’ geliştirmek için Amerikan yardımı alacak.

ABD ve Suudi Arabistan anlaşmaya vardıklarında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya iki seçenek sunacaklar: Ya Suudi Arabistan’la ilk kez resmi diplomatik bağlar kurulmasını, daha fazla yatırım yapılmasını ve bölgesel entegrasyonu gerektirecek bu anlaşmaya katılacak ya da ‘arkada bırakılacak.’ 

Öte yandan bu önerinin ‘kuşkularla dolu’ olduğunu planlamadan haberdar olanlar da kabul ediyor. Netanyahu’nun plandaki önerileri kabul etmesi pek mümkün görünmüyor.

Bloomberg’e göre son görüşmeler Biden ve Prens Muhammed için bir yaklaşım değişikliği anlamına geliyor. Başlangıçta tasarlandığı şekliyle anlaşma, Suudi-İsrail diplomatik ilişkilerinin yanı sıra bölgede daha fazla yatırım ve entegrasyon sağlayan üç yönlü bir anlaşma olacaktı.

Şimdi ise ABD ve Suudi Arabistan, Ortadoğu’da gerilimi tırmandıran ve Batıda büyük protestolara yol açan Gazze savaşını sona erdirmek için birbirleriyle anlaşmanın merkezi önemde olduğunu düşünüyor. Örneğin Suudi Arabistan kendi ülkesinde, savaşla ilgili sosyal medya paylaşımları nedeniyle vatandaşlarına yönelik baskıları artırdı.

ABD ve Suudi Arabistan, 1 milyondan fazla Filistinlinin sığındığı güney Gazze kenti Refah’ı işgal planlarını geri çekmesi ve Hamas’la savaşını hızla sonuçlandırması halinde İsrail’e bir dizi ekonomik, güvenlik ve diplomatik teşvik sunacak.

Netanyahu açısından bir diğer avantaj da anlaşmanın İran’a karşı koymaya yardımcı olacak olması.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English