ORTADOĞU

“Suriye normalleşmesinin olumlu yönleri”

Yayınlanma

Amerika Birleşik Devletleri Dış İlişkiler Konseyi’nin (CFR) yayın organı olan Foreign Affairs dergisinde Suriye’nin Arap dünyasıyla normalleşmesini ve ABD’nin bu konudaki negatif yaklaşımını konu eden bir makale yayımladı. Makalede, Esad’ın işlediği ileri sürülen suçlara karşın Şam’ı tecrit etme politikasının yanlış olduğu üzerinde duruldu. Amerikan yönetimine Esad’ı tecrit politikasından vazgeçmeye çağıran makale, “Esad son derece suçlu ama Arapların onu tecrit etmesi yarardan çok zarar verdi” tezini savunuyor.

Suriye lideri Beşar Esad’ın 12 yılın ardından Arap Birliği Zirvesine katılmasıyla normalleşme süreci resmileşmiş oldu. Arap ülkelerinin Suriye ile normalleşme çabaları 2018 yılında başlamış o yıl Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Şam’daki büyükelçiliğini yeniden faaliyete geçirmişti. Savaşın başından bu yana Suriye ile ilişkisini koparmayan Cezayir ise arabuluculuk çabalarında ön sırada yer almıştı. Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinde düzenlenen Arap Birliği Zirvesi ise Suriye’nin Orta Doğu diplomasisine geri dönüşünde mihenk taşı oldu. ABD yönetimi ise Suriye’nin Arap devletleriyle normalleşme çabalarına itirazlarını sürdürüyor.

ABD dış politikasında etkin kurumlardan olan CFR’nin yayın organı olan Foreign Affairs dergisinde ise Esad karşıtlığını merkeze alan normalleşme karşıtı görüşlere itirazlar içeren bir makale yayımlandı. Sam Heller imzalı makalede, “Arap normalleşmesinin doğru bir hamle” olduğu değerlendirmesi yapıldı.

Makalede şu görüşlere yer verildi:

“Öfke anlaşılabilir; Esad iktidarda kalmak için iğrenç şeyler yaptı. 2011’de Suriyelilerin çoğunlukla barışçıl bir şekilde yaptığı protesto gösterilerine Esad’ın güvenlik güçleri aşırı şiddetle karşılık verdi. Daha sonra, ardından gelen silahlı isyanı bastırmak için acımasız, ayrım gözetmeyen bir askeri kampanya yürüttü. Hatta halkına karşı kimyasal silah kullandı.

Yine de Arap normalleşmesi doğru hamle. Şam’la bağları yeniden kurmak zararlı görünebilir ancak bölgenin boykotu Esad’ı durdurmak veya Suriye’nin acı çeken halkının hayatını iyileştirmek için hiçbir işe yaramadı. Arap devletleri ilişkileri yeniden kurarak önemli konularda Şam’la angaje olabilir. Bölgeyi tehlikeli amfetaminlerle dolduran uyuşturucu kaçakçılarını dizginlemesi için Esad’ı zorlayabilirler. Suriye’nin tamamen İran’ın kölesi olmamasını sağlayabilirler. En önemlisi, yardıma erişimi genişleterek, temel hizmetleri eski haline getirerek ve genel olarak Suriye’nin halkının gitmekten başka çaresi kalmayacak kadar sefil durumda olmamasını sağlayarak sıradan Suriyelilerin koşullarını iyileştirmek için Şam’la birlikte çalışabilirler.”

2018’de Şam’ın elde ettiği askeri başarılarla sahada durumu lehine çevirdiği belirtilen makalede bu tarihten sonra BAE, Bahreyn ve Ürdün gibi silahlı muhalefeti destekleyen devletlerin Şam’la diplomatik ilişkileri yeniden tesis etmek için çalışmaya başladığı hatırlatıldı. Makalede Arap devletlerinin Şam’la normalleşme siyasetinin doğru bir çizgi olduğu belirtildi:

“Esad, elbette ideal bir ortak olmaktan uzak. Ancak Arap devletleri, ilişki kurmanın kendi çıkarlarına hizmet edebileceğini düşünmekte haksız değiller. Örneğin, yenilenen bağların kurulması gerçeği, Şam’ı Tahran’a daha az bağımlı hale getirecek ve İran’ın Suriye’deki etkisini azaltacaktır. Ayrıca Arap ülkeleri, uyuşturucu kaçakçılığının durdurulması konusunda şimdiden bir miktar Suriye ile işbirliği yapmış görünüyor.”

Makalede Amerikan yönetimine ise şu tavsiyelerde bulunuldu:

“Washington kendi hattında kalmalı. Normalleşmeyi geriletmeye çalışmamalı (ki bu imkansız), ancak Arap ortaklarını Suriyelilerin koşullarını anlamlı bir şekilde iyileştirmek için ellerinden geldiğince çok çalışmaya zorlamalı. Örneğin ABD, Arap devletlerini, yalnızca uyuşturucu kaçakçılığı ve İran’a odaklanmak yerine, yardıma erişim ve tutukluların serbest bırakılması gibi konuları Esad’la ilişkilerinin merkezinde tutmaya teşvik etmelidir. Washington ayrıca Arap ortaklarını, Suriye’deki çatışmayı çözmek için çeşitli tarafların siyasi ve insani jestlerini “adım adım” bir çerçeveye dahil etmeye çalışan BM’nin Suriye özel elçisi Geir Pederson ile koordinasyon sağlamaya teşvik etmelidir. Bu adımların hiçbiri ABD’nin Suriye ile ilişkilerini normalleştirmesini gerektirmeyecek.

İdeal olarak, hiç kimse Suriye’de hesap verebilirlik ile Suriye halkının refahı arasında seçim yapmak zorunda kalmamalıdır. Ancak durumun gerçekliği, dünyanın buna öncelik vermesi gerektiği anlamına gelir. Esad kalıcı olarak burada ve bu nedenle daha geniş Orta Doğu ona yapışmış durumda. Arap dünyasının Şam’ı bu soğukta karşılama kararı bu nedenle mantıklı olduğu kadar kaçınılmazdı da. Sıradan Suriyelilerin fayda sağlamasını sağlamak için Arap devletlerine yardım etmek artık Washington ve müttefiklerine kalmış.”

Çok Okunanlar

Exit mobile version