Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Suriye, savaş, deprem ve normalleşme

Yayınlanma

Türkiye’yi vuran depremlerden Suriye’nin kuzeyi de ağır bir şekilde etkilendi. 11 yıldır savaş, göç ve insanı dramın merkezi olan Suriye’de deprem üzerinden gelişen diplomasi trafiği hız kazandı.  Yardımlarda Arap ülkeleri başı çekerken ABD’nin geçici olarak yaptırım rejimini yumuşatması Şam için bir fırsat olarak değerlendiriliyor.

Kahramanmaraşlı deprem Suriye’deki insanı dramı daha da ağırlaştırdı. Savaşın getirdiği zor koşullarda yaşayan milyonlarca kişi depremin yarattığı ağır hasarla yaşam alanlarını kaybetme riskiyle karşı karşıya. Merkezi yönetimle silahlı grupların kontrolü altındaki bölgeler arasındaki kopukluk ülkedeki yıkımın gerçek boyutlarıyla anlaşılmasını da zorlaştırıyor. Bütün bu kaotik tablo içerisinde Şam’ın diplomatik hazırlıkları ise dikkat çekiyor.

Bölge kaynaklarına göre Şam’ın kontrolündeki bölgelerde ölü sayısı 3.000’e ulaştı. Merkezi hükümetin kontrolü dışındaki alandaki ölü sayısı ise 4’i aştı. Toplamda şimdiye kadar yaklaşık 7.000 kişinin öldüğü tespit edildi. Yıkımın ağır olduğu kimi bölgelerde ise çalışma yapılamadığından Suriye’deki gerçek tabloyu ortaya koymak zorlaşıyor. Dünya Sağlık Örgütü ise ülkenin özellikle kuzey batısındaki durumun çok ağır olduğunu bildirdi. Yaşamını kaybedenlerin sayısının çok daha fazla olabileceği konusunda uyardı.

İnsani yardımlarda ise Rusya ve Çin’in dışında Arap ülkelerinden Suriye’ye yoğun bir trafik sürüyor. Başta Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Cezayir olmak üzere çok sayıda Arap ülkesi Suriye’ye insani destek yolladı. ABD yönetiminin Suriye’ye yapılacak deprem yardımları konusunda yaptırımları gevşeterek 180 gün muafiyet tanıması da Suriye’ye insani yardım akışını hızlandırdı.

Suriye’nin deprem diplomasisi

Bu insani çabalara eşlik eden diplomasi süreçleri de dikkate değer. İngiltere merkezli Chatham House’un Orta Doğu ve Kuzey Afrika programı direktörü Lina Khataib’e göre Esad yönetimi “Uluslararası izolasyondan kurtulmak için insani felaketi kullanmaya çalışıyor.” Yazar, Şam’ın depremi “Esad’ın uluslararası sahnedeki meşruiyeti” için kullanmaya çalıştığı görüşünü öne sürüyor.

Chatham House uzmanı meseleyi Esad’ın meşruiyet arayışı parantezinden görmeye çalışsa da Suriye dosyası uzun süredir çatışmaya katılan taraflar açısından ağır bir yük haline dönüşmüştü. Başta Arap ülkeleri olmak üzere Türkiye ve İran’ın da içinde olduğu Arap dünyasındaki normalleşme turlarının merkezi konularından birisi zaten son iki yıldır Suriye idi.

ABD ve İsrail’in bastırmaya çalıştığı normalleşme gündemi depremin yarattığı yıkımla yeni bir anlama daha kavuştu. Önce savaşın ardından depremin yarattığı yıkımın yeni göç dalgalarını tetiklemesinde bölge ülkeleri endişe ediyor. Nitekim Münih güvenlik Konferansında konuşan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Farhan al Suud’un sözleri de bu yöndeki endişelerden kaynaklanıyordu. Suudi Bakan, Şam’la diyaloğun en azından “insani boyut ve göçmenlerin dönüşü” gibi başlıkları içermesi gerektiğini söyledi.

Şam’ın yavaş geri dönüşü

Suudi Arabistan’ın Arap Ligi’ndeki kalıcı temsilcisi Büyükelçi Aabdul Rahman bin Saeed geçtiğimiz yıl “Suriye’nin Arap dünyasına döndüğünü görmek istiyoruz” demişti. Ancak geçtiğimiz yıl Cezayir’de yapılan Arap ligi toplantısında çok konuşulmasına ve ev sahibi Cezayir’in olağanüstü çabalarına rağmen bu geri dönüş gerçekleşmemişti.

Bu yıl ise Arap Ligi toplantısına Suudi Arabistan ev sahipliği yapacak. Zirvesinin toplanma tarihi henüz netlik kazanmadı ancak en önemli gündem maddesi Suriye’nin olası geri dönüşü olacak. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır, Cezayir ve Tunus Şam’ın geri dönüşü konusunda öncülük yaparken Suudi Arabistan iç dengeleri dolayısıyla “biraz daha zaman” isteyen taraf konumunda. Katar’ın tavizsiz Şam boykotunun da sürdüğünü etmek gerekiyor.

Bunlara karşın yakın vadede Şam’daki diplomatik hareketlilik daha da artacak. Tunus’un yakın zamanda Şam büyükelçisini yeniden ataması bekleniyor. Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said büyükelçi atama kararını duyururken “Büyükelçi Suriye devletine akredite olacak rejime değil” demişti.

12 yıl sonra Esad Umman’da 

Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, 12 yıl aradan sonra Umman’ı ziyaret etti. Suriye Cumhurbaşkanı Esad, Umman Sultanı Haysem Bin Tarık ile Maskat’ta bir araya geldi. Suriye devlet ajansı SANA’da yer alan habere göre; taraflar, “bölgedeki güvenlik ve istikrarı destekleme ve artırma çabalarını” ele aldı.

Görüşmede Umman Sultanı Haysem Bin Tarık, “Suriye’nin kardeş bir Arap ülkesi olduğunu ve tüm Arap ülkeleriyle ilişkilerini normal bağlamına döndürmeyi dört gözle beklediğni” kaydetti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail’in hedefi Refah sınır kapısı mı?

Yayınlanma

İsrail ordusu, abluka altında 1 milyon 800 bin insanın yerinden edildiği Gazze’deki kara işgalini genişletmeye devam ettiğini açıklayarak güneydeki Han Yunus’un doğusuna saldırılarını başlattı. INSS Genel Müdürü, Han Yunus’tan sonra Refah sınır kapısının ele geçirilmesi gerektiğini yazdı.

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, Gazze’deki kara işgalini genişletmeye devam edeceklerini belirterek “İsrail ordusu, Hamas’ın her yerleşkesine doğru hareket ediyor” dedi. İsrail’in şehir alanlarında ilerleyen “kara birliklerine destek olmak için yoğun biçimde hava desteğinin kullanıldığını” aktaran Hagari, Gazze Şeridi’nde hâlâ 137 esirin bulunduğunu ifade ederek “esirlerin sürekli akıllarında olduğunu, sürekli buna yönelik istihbarat ve harekât değerlendirmeleri yaptıklarını, güç uygularken esirlerin hayatını riske atmamak için sürekli istihbarat topladıklarını” savundu.

İsrail ordusu, abluka altındaki Gazze Şeridi’nde kara işgalinde güneyde ilerlemeye çalışırken zırhlı ve tank birlikleri şehir merkezinde yerleşimin yoğun olduğu Han Yunus kentinin doğusuna aydınlatma fişekleri attı, burayı bombardımana tuttu.

AA’nın aktardığına göre İsrail ordusunun tank ve zırhlı birlikleri Han Yunus’un doğusuna konuşlandı. Bölgede İsrail ordusuna ait çok sayıda gözlem ve saldırı insansız hava araçları (İHA) uçuyor. İsrail tankları ve zırhlı araçlarının önce ilerlediği daha sonra çekildiği bölgelerden “şiddetli çatışma sesleri” geliyor. Han Yunus’ta çatışmaların şiddetlendiği bölgelerden onlarca aile, bombardıman altında Han Yunus’un merkezindeki bölgelere göç etmeye çalışıyor. Han Yunus’un kuzeydoğusundaki Deyr el-Belah bölgesi de yoğun tank ve topçu atışı altında bulunuyor.

İsrail’in önde gelen ve askeri bürokrasinin görüşlerini yansıtan Tel Aviv Merkezli Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nün Genel Müdürü, emekli Tümgeneral Tamir Hayman, İsrail’in Gazze operasyonlarıyla ilgili yazdığı kısa değerlendirmede, “İsrail, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki çalışmaları tamamlamak, Han Yunus Tugayı’na saldırmak ve Refah sınır kapısını ele geçirmek zorunda” diye yazdı. Refah sınır kapısı, işgal ve abluka altındaki Gazze’nin dışarıya yani Mısır’a açılan tek kapısı konumda. Gazze’den yaralıların tahliyesi ve insani yardımlar bu kapıdan yapılıyor.

Gazze’nin güneyinde denizden 4 kilometre içerideki Han Yunus kenti savaş öncesinde 54 kilometrekare alanda yaklaşık 207 bin nüfusuyla Şerit’teki şehir merkezinden sonra en yoğun nüfusa sahip bölge olarak biliniyor.

İsrail ordusu, daha önce Han Yunus’taki bazı bölgelere attığı broşürlerde bölge sakinlerine Refah’a gitme çağrısı yapmıştı. INSS Genel Müdürü’nün Han Yunus’tan sonra Refah’a işaret etmesi, Han Yunus’taki saldırılardan kaçıp Refah’a sığınan ya da sığınacak olan Filistinlilerin bir sonraki aşamada nereye sürülecekleri sorusunu akıllara getirdi.

Mısır, İsrail’in gündeme getirdiği Filistinlilerin Sina’ya sürülmesine kesinlikle karşı olduğunu ve böyle bir girişimi savaş suçu sayacağını açıklamıştı. İsrail’in Han Yunus saldırıları arttıkça bu bölgeye sığınan insanların Refah’a yığılması kaçınılmaz gözüküyor. Gelişmelere Mısır’ın nasıl tepki vereceği merak ediliyor.

BM: Halk bölgeden ayrılmadı

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), son bölge raporunda, İsrail ordusunun Han Yunus’un doğusundaki halka “güneye göç etmesi” için 1 Aralık’ta havadan uyarı ilanları attığını ancak cumartesi akşamına kadar büyük oranda bir sivil nüfus göçü gözlemlenmediğini ekledi. OCHA, uluslararası insancıl hukuka göre savaşan tarafların “sivillerin güvenli tahliyesinden sorumlu” olduğunun altını çizdi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail’in Hamas liderliğine suikast planı

Yayınlanma

Wall Street Journal’ın haberine göre İsrailli yetkililer, İsrail istihbarat servislerinin, Gazze’deki savaş sona erdiğinde dünyanın dört bir yanındaki Hamas liderlerini öldürmeye hazırlandığını ve 7 Ekim’den sorumlu militanlara suikast için yıllarca sürecek bir mücadeleye hazırladığını söyledi. Yetkililer, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun talimatıyla İsrail’in üst düzey istihbarat kurumlarının Lübnan, Türkiye ve Katar’da yaşayan Hamas liderlerini “avlama” planları üzerinde çalıştığını söyledi.

Haberde Katar, Lübnan, İran, Rusya ve Türkiye gibi ülkelerin yıllardır ABD’nin terör örgütü olarak tanımladığı Hamas’a koruma sağladığı belirtildi ve İsrail’in de diplomatik krizler yaratmamak için Filistinli militanları hedef almaktan kaçındığı ileri sürüldü.

“Yeni planlar, Hamas lideri Halid Meşal’i Ürdün’de zehirlemek için 1997’de başarısız bir girişimde bulunan Netanyahu için ikinci bir şans anlamına geliyor” denilen haberde Netanyahu’nun 22 Kasım’da İsrail’in dış istihbarat servisini kastederek “Mossad’a nerede olurlarsa olsunlar Hamas liderlerine karşı harekete geçme talimatı verdim” açıklamasına atıf yapıldı. Savunma Bakanı Yoav Gallant da Hamas liderlerinin “sayılı günleri” kaldığını söyledi.  “Ölüm emri verildi” dedi: “Mücadele dünya çapında hem Gazze’deki teröristler hem de pahalı uçaklarla uçanlarla.” Bu açıklamalar söz konusu suikast planlarının gizli tutulmasını isteyen İsrailli yetkilileri şaşırttığı belirtildi.

Haberde, “İsrail genellikle bu tür çabaları gizli tutmaya çalışsa da ülkenin liderleri tıpkı 1972’de Münih Olimpiyatları’nda 11 İsrailli sporcu ve antrenörün ölümüne neden saldırının sorumlularına yaptıkları gibi, 7 Ekim saldırısından sorumlu olan herkesi de ‘avlama’ niyetlerini açıklamaktan çekinmediklerini gösterdiler” denildi.

Geliştirilen planların temel hedefinin Hamas’ın bir daha İsrail için ciddi bir tehdit oluşturmamasını sağlamak olduğunu iddia eden haberde hem bu hedefin bir parçası hem de Gazze’deki savaşı kısaltmanın bir yolu olarak İsrail’in binlerce alt düzey Hamas savaşçısını Gazze’den zorla nasıl sürebileceğini araştırdığı belirtildi.

Haberde İsrail’in olası suikastlarının uluslararası hukuku ihlal edebileceğini ve suikastın gerçekleştiği ülkenin tepkisine yol açabileceği hatırlatıldı, ancak uygulamada İsrail’in daha önce de tepkilere rağmen bu tür eylemler gerçekleştirdiği ifade edildi.

Haberde Halit Meşal ve İsmail Haniye’nin ilk hedef alınacak isimler olduğuna dikkat çekildi. İsrailli yetkililerin söylediğine göre İsrail, bu suikast planını hemen hayata geçirmek istedi ancak Hamas’ın elindeki İsrailli rehinelerle ilgili müzakereleri baltalayabileceği gerekçesiyle erteledi. İsrail’in hedef almak istediği Hamas’ın bazı üst düzey yetkilileri Katar da bulunuyor ve Katar rehine görüşmelerinde arabuluculuk yapıyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İnsani ara sona erdi: Gazze’ye bomba yağmuru

Yayınlanma

İsrail ile Hamas arasındaki uzlaşma kapsamında 24 Kasım Cuma günü saat 08.00’de uygulamaya giren “insani ara” bu sabah itibarıyla son buldu. İsrail ordusu, Gazze Şeridi’ne saldırılarına yeniden başladı.

İsrail savaş ucakları, Gazze Şeridi’nin farklı farklı noktalarını bombaladı. Hava saldırılarında ilk belirlemelere göre 5 kişi hayatını kaybetti.

İsrail güçleri ile Filistinli gruplar arasında Gazze’nin kuzey bölgeleri ve orta kesimlerinde çatışmalar da yeniden başladı. Gazze’deki İçişleri Bakanlığı, İsrail’e ait askeri araçların Gazze’nin kuzeyine ateş açtığını belirtti.

İsrail ordusu’ndan yapılan açıklamada Gazze Şeridi sınırında bulunan yerleşim birimlerinde uyarı sirenlerinin çaldığı ve Gazze’den fırlatılan bir roketin havada imha edildiği ileri sürüldü.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada, Gazze’ye yeniden başlatılan saldırılarla ilgili Hamas suçlandı. Hamas’ın taraflar arasındaki mutabakata uygun biçimde İsrailli kadın esirleri bırakmadığı, İsrail’e doğru roket fırlattığı kaydedilen açıklamada, Netanyahu’nun şu ifadelerine yer verildi: “Savaşmaya dönerek İsrail hükümetinin savaşın amaçlarına bağlı kaldığını vurgulayacağız. Amaçlar, İsrailli esirlerin serbest kalması, Hamas’ı ortadan kaldırmak, Gazze’nin İsrail’e yeniden tehdit oluşturmamasını sağlamak.”

Hamas Siyasi Büro Üyesi İzzet er-Rişk ise yaptığı yazılı açıklamada “Halkımızın kararlılığı ve direnişimizin kahramanlığıyla, düşmanın suçlarına, Nazi saldırganlığının yeniden başlamasına ve sivilleri hedef almasına karşı koyuyoruz” ifadesini kullandı. İsrail saldırılarına karşı direnişin devam edeceğini vurgulayan Rişk, “İsrail, ateşkesten önceki 50 günde başaramadığını, ateşkesten sonra da saldırılarını sürdürerek başaramayacak” dedi.

İsrail ordusu Gazze Şeridi’nde bir haftadır devam eden “insani aranın” bittiğini ve saldırılarına İsrail ordusunun Refah kentindeki bir binaya düzenlediği saldırı sonucu ölü ve yaralıların olduğu bildirildi. FOTO: Abed Rahim Khatib / AA

“İsrail’in savaş suçlarından uluslararası toplum sorumlu”

Gazze’deki hükümet de saldırıların yeniden başlamasıyla ilgili “İşgalci İsrail ordusu Gazze Şeridi’nde Filistin halkına karşı vahşi savaşını sürdürmeye başladı” ifadesi kullanıldı. İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nde birçok ev ve sivil bölgeyi hedef aldığı belirtilen açıklamada, “Uluslararası toplum, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik savaşının sürdürülmesinin sorumluluğunu taşıyor” ifadesine yer verildi. Başta ABD, ABD Başkanı Joe Biden ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken olmak üzere uluslararası toplumun, “İsrail işgalinin suçlarından ve Gazze’de sivillere, çocuklara ve kadınlara yönelik vahşi savaşından” sorumlu olduğu kaydedildi.

Savaş hukuku ve uluslararası insancıl hukukun ihlal edildiğine vurgu yapan Gazze’deki hükümet, uluslararası toplumun İsrail’e Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını sürdürmesi için yeşil ışık yaktığını ifade etti. Açıklamada, “Filistin halkı kendini her şekilde savunma, özgürlüğünü ve bağımsızlığını kazanma, uluslararası yasalar uyarınca başkenti Kudüs olan bir Filistin devletini kurma ve işgali tamamen topraklarından arındırma hakkına sahiptir” ifadesi kullanıldı.

Gazze’deki Sağlık Bakanlığı da 7 gün uygulanan ve bu sabah sona eren “insani ara”nın sağlık sistemine faydası olmadığını duyurdu. Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref el-Kudra, “İşgalci İsrail, insani aranın sona ermesinin hemen ardından Gazze Şeridi’nde yeni katliamlar gerçekleştiriyor. Bu katliamlar geride çok sayıda şehit ve yaralı bırakıyor” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English