Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Türkiye-Mısır ilişkilerinde formül: “Geçmiş geçmişte kalmalı”

Yayınlanma

Cumhurbaşlığı seçimlerindi geride bırakan Türkiye’nin dış politika gündemi iki gurupta toplanabilir. Batı ile gerilimi azaltmak, Asya’daki yeni girişimlerde yer bulmak. Bu dış politika yönelimini zorunlu kılan ekonomik zorluklar, Türkiye’nin komşuları ve Ortadoğu ülkeleriyle normalleşmesini de teşvik edici en önemli parametre.

Arap Baharı sonrası hasar tespiti yapan Arap devletlerinin girdiği normalleşme treninde Türkiye de kendisine ayrılan bir vagon olduğunu düşünüyor. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan ve Mısır’ı takiben Suriye varılacak nihai bir uzlaşı Ankara’nın seçim sonrası dış politika gündeminin önemli bir bölümünü işgal edecek.

Mısır ile ilişkiler ise daha geniş bir etki alana etki ediyor. Ankara – Kahire ilişkileri, Doğu Akdeniz ve Libya bağlamında Türkiye – Batı ilişkilerine de uzanan geniş bir kapsama alanına sahip. Bu bağlamda Türkiye’deki seçim sürecinin Mısır’da nasıl algılandığını Doğu Akdeniz ve Orta Doğu Araştırmalar Merkezi Başkanı Dalia Ziada’ya sorduk.

  • Mısır Devlet Başkanı CB Erdoğan’ı tebrik etti. İki ülke arasında yeni bir dönem başladı diyebilir miyiz?

Seçimlerin ardından Mısır ve Türkiye cumhurbaşkanlarının telefon görüşmesi, her iki ülkedeki üst düzey politika yapıcılarının ilişkilerinde yeni bir sayfa açma konusundaki samimi niyetlerinin önemli bir göstergesidir. Dürüst olmak gerekirse, iki başkanının önemli bölgesel ve iç politika anlayışı, her birinin algısı arasında bazı büyük farklılıklar var. Buna örneğin Libya’daki durum, Doğu Akdeniz’deki karmaşık deniz çatışmaları ve İslamcıların siyasi katılım hakkı dahildir. Ancak, her iki tarafın da bu farklılıkları aşmak ve ortak ekonomik ve jeopolitik işbirliği zeminine odaklanmak konusunda eşsiz bir kararlılık gösterdiğini görüyoruz.

İronik bir şekilde, pek çok gözlemci Türkiye ile Mısır arasındaki yakınlaşma sürecinin iki devlet başkanı El-Sisi ve Erdoğan iktidarda kaldığı sürece başarılı olma potansiyeline ilişkin karamsarlığını dile getirmişti. Ancak Aralık 2022’de Doha’da bir araya gelen iki devlet başkanı, birbirlerini sıcak bir şekilde selamladı ve ardından ülkelerini çok uzun süre ayrı tutan engelleri aşmak için atmaları gereken sonraki adımlar hakkında 45 dakika konuştu. Türkiye ve Mısır cumhurbaşkanları arasındaki dostane karşılaşma, tesadüfen meydana gelen standart bir nezaket eylemi olarak görülemez. Bu, her iki ülkedeki özel diplomatik misyonlar ve ilgili sivil toplum örgütleri tarafından yapılan bir yıllık kulis ayarlamalarının doruk noktasıydı.

O zamandan beri Türk ve Mısır dışişleri bakanları karşılıklı ziyaretlerde bulunuyorlar ve Türkiye’deki genel seçimler biter bitmez uzlaşma sürecini uygulamaya koyma konusunda kamuoyuna sözler veriyorlar. Türkiye’de seçimler bu hafta başarıyla tamamlanırken, iki ülkenin karşılıklı çıkarları ve tüm bölgenin çıkarları için uzlaşma sürecini tamamlama çalışmalarına devam etmesi gerekiyor.

Türkiye ile Mısır arasında kopan bağların düzeltilmesi sadece iki devletin siyasi refahı için faydalı değildir. İki cumhurbaşkanının her birinin kendi halkları ve ayrıca uluslararası topluluktan gözlemciler nezdindeki kişisel imajının güçlendirilmesi aynı derecede önemlidir. Mısır’da bir yıldan az bir süre sonra cumhurbaşkanlığı seçimi var. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilişkisini geliştirmek, Cumhurbaşkanı El-Sisi’nin devasa İslami tandanslı seçmen tabanındaki desteğini önemli ölçüde artıracaktır.

  • Türkiye seçimleri Mısır’da nasıl yankılandı. Mısır basınında öne çıkan değerlendirmeler neler?

Genel olarak Mısır halkı, Türkiye’deki demokratik süreçten ve parlamento seçimlerinde ve iki turlu cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oylamaya kitlesel olarak katılan Türk halkının siyasi olgunluğundan çok etkileniyor ve ilham alıyor. 2024 yılının ortalarında gerçekleşmesi beklenen cumhurbaşkanlığı (Mısır’da) seçimlerinde benzer bir demokratik süreç görmeyi diliyoruz ve bunu hayal ediyoruz. Bir diğer deyişle, Türkiye’deki başarılı demokrasi pratiği, genelde Ortadoğu ülkelerinde, özelde ise insanların demokratikleşme özlemi duyduğu Mısır ve birçok Kuzey Afrika ülkesinde seçim süreçlerine ilişkin çıtayı yükseltmiştir.

Başka bir düzeyde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zaferine sokak tepkisi bir vatandaş grubundan diğerine büyük farklılıklar gösteriyor. Temel olarak dindarlıkları ile karakterize edilen Mısır tabanda vatandaşlarının çoğunluğu çok heyecanlı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zaferini, Müslümanlara ve Araplara karşı nefret besleyen muhalefet partisi liderlerine karşı bir Müslüman idolün zaferi şeklinde algılayarak kutluyorlar.

Bu arada, çoğunluğu laik olan Mısırlı entelektüel elit kesim beklenildiği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zaferinden pek memnun değil. Bazıları, O’nun (Erdoğan) Müslüman Kardeşler gibi siyasi İslamcı grupları Mısır’da bir kez daha siyasi yarışa girmeye ve siyasi istikrarsızlığı geri getirmeye teşvik edeceği konusunda uyardı. Ancak bence bu görüş özellikle Mısır ve Türkiye cumhurbaşkanları arasında son birkaç ayda gelişen ilişkiler ışığında bakıldığında fazla abartılı.

Siyasi sahnede, hükümet üyelerinin, siyasi partilerin ve medyanın çoğu, Mısır’ın Türkiye ve seçilmiş cumhurbaşkanı ile uzlaşma zamanının geldiği konusunda hemfikir. “Geçmiş geçmişte kalmalı” diyorlar. Bu bence sağlıklı bir tutum çünkü gelecekte Mısır ve Türkiye’nin karşılıklı menfaatlerinin önünü açacak ve aynı zamanda Ortadoğu ve Doğu Akdeniz bölgeleri için de yararlı olacaktır.

  • Seçim sonrasında iki ülke arasındaki normalleşme sürecinin nasıl ilerlemesini bekliyorsunuz? Atılacak adımlar neler olabilir?

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin başarıyla tamamlanmasının ardından yaptıkları ilk telefon görüşmesinde, cumhurbaşkanları Erdoğan ve El-Sisi, diplomatik bağlarını büyükelçilik düzeyine çıkararak uzlaşma sürecini hızla sürdürme konusunda anlaştılar. Bu, iki nedenden dolayı çok önemli bir ilk adımdır:

Birincisi, 2013’te iki devlet arasında kopan ve iki ülkeyi on yıldır birbirinden uzaklaştıran ihtilafı tamir ediyor. O zamanlar Mısır ile Türkiye arasındaki dramatik ayrılık sırasında katledilen ilk günah keçileri büyükelçiler oldu. İki ülke de derhal karşılıklı büyükelçilerini istenmeyen adam ilan etti. Dolayısıyla bugün büyükelçilerin dönüşü, on yıllık çatışmanın sona erdiğinin ve müzakere aşamasının başladığının resmi bir beyanı gibidir.

İkincisi, diplomatik misyonların büyükelçilik düzeyine yükseltilmesi, iki devlet arasında bir çıkar çatışmasını temsil eden kritik ikili ve bölgesel meseleler hakkındaki tartışmaları hızlandırmak ve kolaylaştırmak için çok önemlidir. Şu anda, her iki ülkedeki karşılıklı diplomatik misyonlar boyut ve kapsam olarak maslahatgüzar düzeyinde sınırlıdır. Bu nedenle, iki ülke arasındaki müzakerelerin çoğu, diplomatik misyonlar arasında olduğundan daha sık güvenlik kanalları ve istihbarat büroları aracılığıyla yapılmak zorundaydı. Bu da 2021’de uzlaşma sürecinin çok yavaş ilerlemesine neden oldu.

Yakınlaşma süreci ancak 2022’nin ikinci yarısında Türkiye Büyükelçisi Salih Mutlu Şen’in Kahire’de maslahatgüzar olarak göreve gelmesiyle sıçrama yaşadı.  Salih Mutlu Şen, Mısır sokaklarındaki vatandaşlara, medya personeline, sivil toplum kuruluşlarına ve siyasi gruplara ulaşmak için büyük çaba sarf etti. Bu, Kasım 2022’de Doha’da iki cumhurbaşkanı El-Sisi ve Erdoğan arasındaki başarılı bir görüşmenin yolunu açtı. Cumhurbaşkanlığı toplantısının ardından uzlaşma süreci yepyeni bir boyut kazandı.

Bu nedenle, diplomatik temsilin büyükelçilik düzeyine yükseltilmesinin, diplomatik kanalların müzakere sürecinde başı çekmesine, böylece yakınlaşma sürecini hızlandıracağına ve bundan sonraki müzakerelerin sonuçlarının kalitesini artıracağına inanıyorum.

Uzlaşma Erdoğan – Sisi görüşmesiyle mümkün

Ancak bu yeterli değil. Mümkün olan en yakın zamanda, cumhurbaşkanları Erdoğan ve El-Sisi arasında doğrudan ve kişisel görüşmeler yapılmalı. İki liderin farklı hatta çelişen siyasi ideolojiler benimsediği bir sır değil. Örneğin, El-Sisi’nin siyasi imajı büyük ölçüde Müslüman Kardeşler’i 2013’te iktidardan uzaklaştırmadaki rolü üzerine inşa edilmiştir. Buna karşılık, Erdoğan’ın mirası laik demokratik yönetim sistemi içinde tamamen siyasi İslamcı bir partiden gelen başarılı bir Müslüman lider imajına dayanmaktadır. İki başkanın ideolojik farklılıklarından nasıl taviz verecekleri, Mısır ile Türkiye arasındaki uzlaşma sürecinin başarısı ve uzun vadede sürdürülebilirliğini sağlaması açısından çok önemlidir. Böyle bir uzlaşma ancak önümüzdeki haftalarda veya aylarda iki başkan arasında doğrudan yüz yüze ve samimi görüşmeler yoluyla gerçekleşebilir.

Buna paralel olarak, Mısır ve Türkiye’den üst düzey politika yapıcılar ve hükümet yetkilileri, işbirliği alanlarını genişletme ve çatışma alanlarını sınırlama konusunda uzun tartışmalara girmelidir. Örneğin, Mısır ve Türkiye halihazırda daha da geliştirilebilecek başarılı bir ekonomik işbirliği geçmişine sahiptir. Bu arada, iki ülke arasındaki savunma sanayi sektöründeki işbirliği geçmişine dayanarak, iki ülkenin ordusu arasında birçok potansiyel işbirliği alanı bulunmaktadır. Ayrıca Levant bölgesi ve Doğu Akdeniz bölgesindeki çelişkili dış politikalarını, bu bölgelerdeki Libya, Suriye, Yunanistan ve İsrail gibi diğer kilit oyuncuların endişelerini ve çıkarlarını dikkate alarak tartışmaları gerekecek.

ORTADOĞU

“ABD, İsrail’e silah sevkiyatını erteledi” iddiası

Yayınlanma

İsrail’in en yakın müttefiki ve başlıca silah tedarikçisi olan ABD’nin Refah saldırısı nedeniyle İsrail’e bazı silah ve bombaların sevkiyatlarını durdurduğu veya ertelediği ileri sürüldü.

ABD basınında yer alan haberlere göre, gizlilik endişesi nedeniyle ismini vermek istemeyen üst düzey bir yetkili, sevkiyata ilişkin açıklamalarda bulundu.

Yetkili, İsrail’e sevkiyatın 900 kilogramlık 1800 ve 225 kilogramlık 1700 bombadan oluştuğunu iddia ederek, bu bombaların yoğun yerleşim bölgelerinde nasıl kullanılacağından endişeli olduklarını ileri sürdü.

İsrail’in Refah’a karadan saldırmaya karar vermesinin ardından ABD’nin geçen hafta sevkiyatı durdurma kararı aldığını öne süren yetkili, sevkiyatın daha sonra yapılıp yapılmaması konusunun belirsiz olduğunu ifade etti.

Reuters ise silah sevkiyatların iki hafta süreyle ertelediğini yazdı.

Konuyla ilgili Beyaz Saray ve Pentagon’un yorum yapmaktan kaçındığını belirten Reuters bu ertelemenin 7 Ekim’den sonra ABD’nin İsrail’e silah sevkiyatındaki ilk gecikme olacak.

İsrail ordusu, dün sabah Refah bölgesine kara saldırısı başlatarak Gazze’nin Mısır’a açılan Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafını ele geçirdiğini duyurmuştu.

The Wall Street Journal gazetesi de dün ABD’de Joe Biden yönetiminin, İsrail’in Gazze’de kullandığı belirtilen yaklaşık 6 bin 500 Müşterek Doğrudan Saldırı Mühimmatı (JDAM) satışını ertelediğini öne sürmüştü.

Öte yandan The Times of Israel’in haberine göre İsrail ordusu, ABD yönetiminin silah sevkiyatını durdurmasını önemsizmiş gibi göstermeye çalışıyor ve müttefiklerin her türlü anlaşmazlığı “kapalı kapılar ardında” çözdüğünü söylüyor. Habere göre Yedioth Ahronoth gazetesinin ev sahipliğinde düzenlenen bir konferansta konuyla ilgili bir soru üzerine askeri sözcü Tuğamiral Daniel Hagari, İsrail ve ABD arasındaki koordinasyonun “tarihte emsali olmayan bir kapsama” ulaştığını söyleyerek yanıt verdi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Refah’ın doğusunda şiddetli çatışmalar yaşanıyor

Yayınlanma

İsrail ordusunun dün sabah Refah bölgesine kara saldırısı başlatarak Gazze’nin Mısır’a açılan Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafını ele geçirmesi sonrası İsrail güçleri ile Filistinli direniş grupları arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyor.

Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları tarafından yapılan açıklamada, Refah’ın doğusuna giren İsrail askerleri ile Kassam birlikleri arasında şiddetli çatışmaların yaşandığını belirtildi. İslami Cihad’ın askeri kanadı Kudüs Seriyyeleri de birliklerinin Refah kentinin doğusuna sızan İsrail güçleriyle çatıştığını kaydetti.

18 roket atıldı

İsrail ordusu, Refah’tan güneydeki Kerem Ebu Salim ve Raim bölgelerine yaklaşık 18 roket atıldığını ve sirenlerin çaldığını açıkladı. Yedioth Ahronoth gazetesinin haberinde de Raim, Kissufim ve Ein HaShlosha isimli Yahudi yerleşim yerlerinde sirenlerin çaldığı ifade edildi.

Roketlerin atılması sonucu maddi hasar ve can kaybı olup olmadığına dair bilgi verilmedi.

İsrail’in Refah’a havadan ve topçu atışlarıyla düzenlediği saldırılarında ise son 24 saatte 35 kişi hayatını kaybetti, 129 kişi yaralandı.

Kuveyt Hastanesi sağlık kaynaklarından alınan bilgiye göre, hayatını kaybeden 35 kişinin naaşı ve saldırılarda yaralanan 129 kişi hastaneye ulaştırıldı. İsrail savaş uçaklarının sivillere ait evleri hedef aldığı saldırılarda hayatını kaybeden kişilerin çoğunun çocuk ve kadınlardan oluştuğu, cesetlerinin büyük kısmının parçalanmış olduğu bilgisi paylaşıldı.

İsrail topçu atışlarıyla hedef aldığı Refah belediye binasında da yangın çıktı. Bina ve çevresindeki yapılarda ciddi hasar meydana geldi.

Hamas Hareketi Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye, 6 Mayıs’ta Katar ve Mısır’a, Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasına ilişkin önerilerini onayladığını bildirmişti. Hamas’ın Katar ve Mısır tarafından iletilen “ateşkes önerilerine” onay verdiğini duyurmasının ardından, İsrail Savaş Kabinesi, Refah’ta saldırılara devam kararı almıştı.

İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda en az 14 bin 944’ü çocuk, 9 bin 849’u kadın olmak üzere 34 bin 789 Filistinli öldürüldü, 78 bin 204 kişi yaralandı.

Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Bölge ülkelerinden Refah saldırısına tepki

Yayınlanma

Mısır Refah sınır kapısını ele geçirmesine tepki gösterirken Suudi Arabistan, uluslararası topluma Filistin halkına yönelik soykırımı durdurma çağrısı yaptı.

Mısır Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, “Mısır, İsrail’in Filistin’in Refah kentindeki askeri operasyonlarını ve bunun sonucunda Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafı üzerindeki kontrolü ele geçirmesini en güçlü şekilde kınıyor” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada, Refah Sınır Kapısı’nın Gazze Şeridi’nin “hayat damarı” olduğuna dikkat çekilerek, bu saldırının ve sınır kapısına hakimiyetin 2 milyondan fazla Filistinlinin hayatını çok ciddi şekilde tehdit ettiğine vurgu yapıldı.

“Gazze Şeridi’nde daimi ateşkes anlaşmasına ulaşmak üzere ortaya konulan çabaları korumak için İsrail’e azami itidal” çağrısı yapılan açıklamada, uluslararası tüm etkili taraflara mevcut krizi sonlandırmak için müdahale çağrısında bulunuldu.

Soykırımı durdurma çağrısı

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada ise İsrail’in, Gazze’nin tüm bölgelerine girmek ve halkını “bilinmeze” doğru sürüklemek için yürüttüğü sistematik ve kanlı saldırı kapsamında Refah kentinin hedef alınmak istendiği kaydedildi.

Savaşın neden olduğu büyük yıkım nedeniyle güvenli hiçbir yerin kalmadığı Gazze’de Refah’a saldırı düzenlenmesinin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarı yapıldı. Açıklamada, İsrail’in, Gazze’deki katliamlarının durması için alınan uluslararası kararları hiçe sayarak insani krizin daha da kötüleşmesine ve uluslararası barış çabalarının baltalanmasına sebebiyet vermesinin kati suretle reddedildiği dile getirildi.

Açıklamada, uluslararası topluma, İsrail’in, işgal altındaki Filistin topraklarında savunmasız sivillere karşı yürüttüğü soykırımı durdurması için derhal müdahale etme çağrısında bulunuldu.

“Batılılar İsrail’e baskı yapmalı”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada Hamas’ın Türkiye’nin telkinleriyle ateşkesi kabul ettiğini söyledi.  “Şimdi aynı adım İsrail tarafından da atılmalıdır” diyen Erdoğan “Tüm Batılı aktörleri İsrail yönetimine baskı yapmaya çağırıyorum” diye konuştu.

“Abluka kaldırılmalı”

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani de Katar ve Mısır’ın Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasına ilişkin önerilerini Hamas’ın onaylamasını memnuniyetle karşıladıklarını söyledi.

İran Dışişleri Bakanlığının resmi internet sitesine göre Kenani, “İran, Siyonist rejimin saldırı ve cinayetlerinin derhal ve kalıcı olarak durdurulması, Gazze Şeridi’ne yönelik zalim ablukanın kaldırılması, Filistinlilerin serbest bırakılması, İsrail işgal güçlerinin Gazze Şeridi’nden tamamen ve koşulsuz olarak çekilmesi ve savaşın yıkıntılarının yeniden inşasını destekliyor” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English