Rusya- Ukrayna savaşının birinci yılında Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Harici’nin sorularını yanıtladı. 3 soru yönelttiğimiz Erol, Ukrayna’daki mücadelenin bir “yıpratma savaşına” dönüştüğünü düşünüyor. Erol’a göre barış girişimleri geri planda kalmaya devam ederken çatışmalar uzun süre devame edecek.
1-Savaşın birinci yıl geride kaldı. Sizce taraflar hedeflerine ulaşabildi mi?
Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşa bakıldığında, çatışmaların devam ettiği görülmektedir. Bununla birlikte taraflar arasında herhangi bir ateşkes ya da barış anlaşması imzalanmamıştır. Hatta Ukrayna, toprak bütünlüğünü sağlamak için mücadelesini sürdüreceğini açıklamaktadır. Bu durum, çatışmanın taraflarının hedeflerine ulaşmadığının net bir göstergesidir. Ayrıca Ukrayna’nın hedefi, toprak bütünlüğünü sağlamaktır. Rusya’nın amacı ise yeni sınırları dünyaya kabul ettirmektedir. Ancak iki tarafın da hedeflediği noktaya yaklaştığından bahsetmek mümkün değildir.
Çatışmanın ikincil tarafı olan ABD’ye bakıldığında ise bu ülkenin önemli bir kazanım elde ettiği söylenebilir. Zira ABD, Ukrayna Savaşı gerekçesiyle Rusya’ya yaptırım uygulamaktadır. Ayrıca Ukrayna Ordusu’na destek vererek Rus Ordusu’nu yıpratmaktadır. Dahası 1990 yılından, özelliklede 2000’li yılların başından itibaren Avrupa ve NATO üzerinde zayıflayan etkisini pekiştirme fırsatı yakalamıştır. Bu bağlamda Rusya ve Ukrayna’nın hedeflerine ulaşamadığı; ancak ABD’nin amaçlarına ulaşma konusunda önemli bir mesafe kat ettiği öne sürülebilir.
2-Yakın vadede barış çabaları öne çıkabilir mi? Yoksa savaş daha da mı şiddetlenecek? Hangi olasılık kuvvetli sizce?
Daha önceki süreçlerde tanık olunduğu üzere, barışa dair çeşitli söylemeler geliştirilse de bunun başarılı olmadığı ve bir sonuca ulaşmadığı ortadadır. Zira devletler arasında uzlaşısı mümkün olmayan konular bulunmaktadır. Bu kapsamda bölgede barışın tesis edilmesi için farklı dönemlerde yeni söylemeler geliştirilse ve yeni adımlar atılsa da bunun bir sonuç yaratacağını söylemek zordur.
Barış girişimlerinin başarılı olmadığı bir süreçte dünyadaki ve bölgedeki kutuplaşmanın daha da arttığı görülmektedir. Örneğin yakın geçmişe kadar Almanya, savaşın mümkün olan en kısa zamanda bitirilmesini istemekteydi. Fakat ABD’nin de etkisiyle Almanya, politika değişikliğine gitmiş ve Ukrayna’ya uzun zamandır gönderilmesine onay verdiği Leopard tanklarının tedarikini kabul etmiştir. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un Rusya’ya karşı bir savaş verdikleri söylemesi de kutuplaşmanın kapsamını özetler niteliktedir.
Ayrıca Batı Dünyası, Ukrayna’ya verdiği desteği arttırırken, Rusya da askeri kapasitesini geliştirmeye çalışmaktadır. Bütün bu veriler, savaşın tırmanma eğiliminde olduğunu ortaya koymaktadır. Rusya açısından bakıldığında Moskova yönetimi, Kırım örneğinde olduğu üzere kısa sürede sonuca ulaşabileceğini düşünmekteydi. Ancak şimdi ne zaman biteceği belirli değildir. Hatta savaşın derinleşme ve genişleme ihtimali konuşulmaktadır. Bu kapsamda da bir nükleer ve dünya savaşına evrilebileceği tartışılmaktadır. Burada göz ardı edilmemesi gereken husus, savaşın bir yıpratma savaşına dönüştüğüdür. Dolayısıyla çatışmaların uzun süre daha devam edeceği ve barış girişimlerinin geri planda kalacağı söylenebilir.
3-Çin’in son olarak gündeme getirdiği 12 maddelik yol haritası var. Bir de umutların yeşerdiği fakat askıya alınan İstanbul süreci. Bu girişimlerin başarı şansı olduğunu düşünüyor musunuz? Barış için ne olursa şartlar olgunlaşmış sayılacaktır? Yorumunuz nedir?
İstanbul Süreci’ne ve Çin’in 12 maddelik yol haritasına bakıldığında, aslında savaşın olumsuz etkilerinin, yıkıcı sonuçlarının ve yaratacağı krizlerin dikkate alındığı söylenebilir. Türkiye, her iki tarafın da talep ve hassasiyetlerini dikkate alan yapıcı bir girişimde bulunmuş ve önemli bir arabuluculuk mekanizması geliştirmeye çalışmıştı. Burada Rusya ve Ukrayna da taleplerinin dikkate alındığı bir sürece hazırdı. Çin’den yapılan açıklamalara bakıldığında da barışın tesisine yönelik sağduyulu ve yapıcı bir tutum benimsediği görülmektedir. Pekin, savaşın bir an önce bitirilmesini hedeflemekte ve sürecin dünya savaşına dönmesini önlemeye çalışmaktadır. Dünyada artan tansiyonun bütün devletlerin aleyhine olduğunu düşünen Pekin yönetiminin yapıcı bir yaklaşımla hareket ettiği ifade edilebilir.
Bu noktada Batılı devletlerin ise savaşın sürdürülmesi noktasında bir duruş ortaya koyduğu görülmektedir. Bu nedenle uzlaşının tesisi konusunda çeşitli girişimlerin başarısız olduğu aşikardır. Özellikle de Batı merkezli tehditler ve yaptırımlar devam ettikçe Rusya, uzlaşı için atacağı adımların zayıflık olarak görülmesinden endişe edecektir. Bu yüzden de söz konusu girişimlerin başarılı olma ihtimali zayıftır.
Barış için şartların olgunlaşması, son derece tartışmalı ve çetrefilli bir konudur. Çünkü taraflar arasında bir ortak noktanın bulunması gerekecektir. Bu süreçte akıllara gelen ilk ihtimal, savaş öncesi döneme geri dönülmesi ve Ukrayna’nın NATO’ya dahil olmamasıdır. Ancak Kırım ve Donbas bölgelerinin akıbeti ile Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik ileriki süreçteki politikası ve tutumu da önemlidir. Bilindiği gibi Rusya, her iki bölgeyi de kendi toprağı olarak ilan etmiştir. Bu noktada olası bir barış için Rusya’nın bu bölgelerden çekilip çekilmeyeceği tartışmalıdır. Çekilmezse, barış ortamı sağlanamaz. Ancak çekilirse de Moskova yönetimi, iç siyasette büyük bir baskı altına girecek ve dış politikasında da ciddi bir prestij kaybına uğrayacaktır. Bu yüzden de barış girişimlerinin başarısız olacağı ve çatışmaların uzun süre daha devam edeceği öngörülebilir.