Bizi Takip Edin

AVRUPA

Ukrayna’da yolsuzluk baskınları: Kolomoyskiy ve Avakov neden hedefte?

Yayınlanma

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, geçen haftalarda Kiev yakınlarındaki Brovarıy’da İçişleri Bakanı Denis Monastırskiy ve beraberinde yetkililerin öldüğü helikopter kazasının ardından geniş çaplı bir “yolsuzluk” soruşturma süreci başlattı.

Yetkililere yönelik tahkikat süreçleri ilk etapta Savunma Bakanlığı Kamu İhale Dairesi Başkanı Bogdan Hmelnitskiy’e karşı, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri için piyasa fiyatlarından iki ila üç kat daha yüksek fiyatlarla kumanya alındığı gerekçesiyle başladı. Hmelnitskiy, mühimmat satın alırken bakanlığın bütçesinden 580 bin doların zimmete geçirilmesi hakkındaki davanın sanıklarındandı.

Ardından Altyapı Bakanı Yardımcısı Vasiliy Lozinsky, jeneratör satın almak üzere 400 bin dolar rüşvet aldığı şüphesiyle gözaltına alındı.

Ukraynalı Strana gazetesine göre Lozinskiy, mevcut Başbakan Denis Şmigal’ın yakın dostu ve Lviv Bölge İdaresindeki Ekonomik Kalkınma Dairesinde çalıştığı dönemde mesai arkadaşıydı.

Bununla beraber bölgesel politikadan sorumlu olan devlet başkanlığı ofisinin başkan yardımcısı Kirill Timoşenko da “General Motors”un vatandaşları savaş bölgesinden tahliye etmek ve insani yardım misyonlarında kullanmak üzere Ukrayna’ya bağışladığı Chevrolet aracı kendi işlerinde kullandığının ortaya çıkmasından sonra istifa etti.

Zelenskiy, kendi hamilerini de hedef aldı

Bu hafta sıra Zelenskiy’in seçim kampanyası döneminde en büyük finansörü olan oligark İgor Kolomoyskiy ve sokaktaki neo-Nazi grupların hamiliğini yapan eski İçişleri Bakanı Arsen Avakov’a geldi.

Kolomoyskiy, seçim kampanyasında Zelenskiy’e sağlam bir yatırım yapmış, elindeki 1+1 televizyonunu — ülkenin en çok izlenen kanallarından — Zelenskiy ve partisi Halkın Hizmetkarı’nın propaganda aracına dönüştürmüştü.

Kolomoyskiy ve Avakov’un ikametlerine Güvenlik Teşkilatı (SBU) ve Mali Suçlar Bürosu (BEB) tarafından baskınlar düzenlendi ve aramalar yapıldı; bunların yanında Savunma Bakanlığı ve Kiev vergi dairesi yetkilileri de soruşturuluyor.

Zelenskiy, konuya ilişkin açıklamasında “Ülke savaş esnasında değişecek. Birileri değişime hazır değilse o zaman devlet gelip onları değiştirir” ifadelerini kullandı.

Zelenskiy, “Çözümler olacak. Devletin ve toplumun temel gereklerini yerine getirmeyenler o koltuklarda oturmasın” diye konuştu.

Kolomoyskiy’e yönelen suçlama, ülkenin en büyük petrol üreticisi Ukrtatnafta ve petrol rafinerisi Ukrnafta’da dolandırıcılık ve zimmete para geçirme şeklindeydi.

Kolluk kuvvetleri, 40 milyar grivna [1 milyar doların biraz üzerinde] paranın zimmete geçirildiği ve gümrük ödemelerinin kaçırıldığını iddia etti.

Ukrnafta meselesi, bir süredir Kolomoykiy’in rahatsız edilmesine vesile oluyor. Sonbahar aylarında da Ukrayna Yolsuzlukla Mücadele Bürosu (NABU) personeli devreye girmişti.

2021’de Forbes, servetinin 1,8 milyar dolar olduğu tahmin edilen Kolomoyskiy’i Ukrayna’nın “en zengin dört kişisi” arasına dahil etmişti. Fakat 2022’nin aralık ayına gelindiğinde dergi, Kiev’in Ukrtatnafta’nın kamulaştırılması nedeniyle servetinin 850 milyon dolara düştüğü bilgisini vermişti.

Ayrıca Ulusal Güvenlik ve Savunma Konseyi Başkanı Aleksey Danilov, el konulan mülklerin askeri mülk statüsü kazandığını ve Ukrayna Savunma Bakanlığı’nın kontrolüne geçtiğini söylemişti.

Diğer yandan Zelenskiy’in ağustos ayında Kolomoyskiy’i kararnameyle vatandaşlıktan çıkardığını anımsatmak yararlı olabilir. Soruşturma, Kolomoyskiy’in tasfiyesinin parçası.

Kolomoyskiy’in mazisi

Kolomoyskiy, Donbass’ta savaşın başladığı ilk aylarda, Dinyeper Valisi olarak görev yaparken, neo-Nazi gruplara para akıttığı sıralarda hem dönemin Devlet Başkanı Pyotr Poroşenko, hem de Obama yönetiminin Ukrayna dosyasına bakan isimleri Biden ve Avrasya’dan Sorumlu Dışişleri Müsteşarı Victoria Nuland’ın çok yakın dostuydu.

Kolomoyskiy’in Rusya’ya karşı savaşta cömert davranması, Christine Lagarde başkanlığındaki IMF’in yönetim kurulundan çıkacak kararları da etkiledi. Galiba IMF’in Amerikan dış politikasının başat enstrümanlarından biri olduğunu hatırlatmaya gerek yok.

2014’ün bahar aylarında Maydan darbesini takiben kurulan Poroşenko rejimi, Viktor Yanukoviç döneminde ülkenin bağımlı olduğu Rus yatırımlarının yerini IMF kredileriyle ikame etti. IMF’in akıttığı kredilerin üçte birinden fazlası ise, Ukrayna Ulusal [Merkez] Bankası ve Kolomoyskiy ile ortağı Gennadiy Bogolyubov’un idaresindeki Privat Bank’a aktı.

O sırada 2006’dan 2016’da kamulaştırılana kadar Privat Bank’ı yöneten Kolomoyskiy ve Bogolyubov’un çevirdiği dümenlere ilişkin yürütülen tahkikatlar, IMF’in sunduğu kredilerin birbirlerine borç veren paravan şirketler aracılığıyla kaçırıldığını ortaya koydu.

Burada sorulması gereken asıl soru, Privat Bank ve Kolomoyskiy aleyhinde yürütülen yargı sürecinin neden bu kadar bekletildiği. Ayrıca plandaki suç ortaklarının listesi de eksik. Suç ortakları listesinin başında Clinton, Nuland ve Lagarde adına çalışan IMF yetkilileri David Lipton ve Jeroma Vacher de yer alıyor.

Davada Kolomoyskiy ve Bogolyubov’a ek olarak sanık sıfatıyla Mordechai Korf, Chaim Schochet ve Uriel Laber adlarında üç kişi daha var. Bu isimler ABD’de ikamet ediyor ve Privat Bank’ın zimmete para geçirme ve kara para aklama zincirinin son halkasını oluşturan yatırım şirketlerinin başında.

Privat Bank hakkındaki davanın tutanaklarında yer alan delillerin çoğu Kıbrıs’la bağlantılı. Tutanaklara göre parayı taşımak için 41 ayrı paravan şirket kullanıldı:

“Aklama kuruluşlarının hesaplarına giren ve çıkan milyarlarca doları olmasına rağmen, gerçekte bu kuruluşların hiçbir işi, varlığı, operasyonu veya çalışanı yoktu ve kara para aklama amacıyla oluşturulmuş paravan kuruluşlardı.”

Sonrasında ABD’ye taşınan para gayrimenkul için harcandı; Ohio eyaletindeki Cleveland’de dört, Teksas’daki Dallas’ta iki, Illinois Harvard’da bir iş merkezi ve birkaç ABD eyaletinde faaliyet gösteren altı ferro-alaşım ve çelik şirketi.

Mahkeme tutanakları, satın alınan gayrimenkulün değerinin 287,7 milyon doların üzerinde olduğunu, şirketlerin toplam değerinin ise 468,7 milyon dolar olduğunu söylüyor.

Diğer yandan net bir amacı veya yatırım hedefi olmayan çeşitli para transferleri de vardı:

“Bugüne dek analiz edilen bilgilere dayanarak davalılar, 188,1 milyon doları Optima Group, 162,3 milyon doları Optima Ventures, 153,7 milyon doları Optima Acquisitions, 103 milyon doları Optima International, 9 milyonu Warren Steel Holdings ve 6,7 milyonu Felman Trading üzerinden olmak üzere yaklaşık 622,8 milyon dolar değerindeki kredi gelirini akladı. Privat Bank bu transferler karşılığında herhangi bir bedel almamış ve transferlerle ilgili krediler tam olarak geri ödenmemiştir.”

Bu dosyanın tekrar açılmasının elbette bir sebebi vardı. Zira Kolomoyskiy ve Zelenskiy, Trump’a yönelik azil soruşturmasında ikili oynamıştı. Dolayısıyla ABD Başkanı Joe Biden, göreve geldiği ilk ayda Kolomoyskiy’i yaptırım listesine aldı. Şimdi ise Zelenskiy, Washington’un uzun süredir talep ettiği şeyi yerine getiriyor.

Helikopter kazası ve Avakov

Eski Ukrayna İçişleri Bakanı Arsen Avakov, Maydan darbesinden sonra en uzun süre koltuğunu koruyan yetkiliydi. Bunu, neo-Nazi sokak gruplarının kontrolünü elinde tutmasına borçluydu.

Nitekim Azak Taburu’nu ulusal muhafızlara dahil eden de oydu.

18 Ocak sabahı Super Puma tipi helikopter, Kiev yakınlarındaki Brovarıy’da düştü. Helikopterde İçişleri Bakanı Denis Monastırskiy ve yardımcısı Yevgeny Yenin de dahil 14 kişi öldü.

Helikopter, Avakov’un görevde olduğu 2019’un temmuz ayında Airbus’la yapılan sözleşme kapsamında alınmıştı. Sözleşmeyle polis, Ulusal Muhafızlar, sınır muhafızları ve Acil Durumlar Bakanlığı 55 helikopter teslim almıştı.

Zelenskiy, SBU’ya kazayı soruşturma talimatı verdi ve ilgili sözleşme yeniden gündeme geldi. Basın, sözleşmenin ederinin 555 milyon euro olduğunu ve bu helikopterlerin neredeyse yarısının arızalı olduğunu hatırlattı.

Avakov’un yanında milletvekili ve müteahhit Vadim Stolar, Kiev Vergi Dairesi Başkanı Oksana Datiy ve uçak motoru üreticisi Motor Siç’in eski yöneticisi Vyaçeslav Boguslayev de suçlanan ve soruşturulan isimler arasında.

Gerekçe

Geçen hafta Moskovskiy Komsomolets gazetesine demeç veren eski Ukraynalı milletvekili Oleg Tsaryov, Zelenskiy’in attığı adımların gerekçesini şöyle yorumlamış:

Ülke içinde, Amerika ve Britanya taraftarları arasındaki ilişkilerde kızışma var. Skandalları kimlerin dillendirdiğine ve halihazırda soruşturmaları kimlerin yürüttüğüne bakarsanız, Soros’la bağlantılı şahsiyetlerin yolsuzluk delillerinden söz ettiğini görürsünüz. Ve soruşturma, ABD’ye bağlı bir kurum olan NABU (Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Bürosu) tarafından yürütülüyor. Darbe, her şeyden evvel Devlet Başkanlığı İdaresi Başkanı Andrey Yermak ve yardımcısı Kirill Timoşenko’ya yönelik. Bunlar Zelenskiy’in çevresindeki, Britanya’nın desteğini alan insanlar.

Andrey Yermak’ın atanma hikayesini hatırlayacak olursanız; atandıktan sonraki ilk günlerde gidip görüşmeler yaptığı yer Britanya’ydı. Şu anda şahit olduğumuz şey buzdağının görünen kısmı. Londra adına çalışan siyaset uzmanları bile zulüm görüyor.

Ama bence Volodimir Zelenskiy, devlet başkanlığı makamındaki iki yardımcısını sonuna kadar elinde tutacak. Sadece mali veya politik gerekçelerle birbirlerine bağlı değiller, bu yüzden onları korumaya çalışacak.”

AVRUPA

AfD’nin AP seçimlerindeki baş adayından ‘Çin paranoyası’ eleştirisi

Yayınlanma

Almanya için Alternatif’in (AfD) gelecek ay yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerindeki liste başı adayı Maximilian Krah, batının Çin hakkındaki “topyekûn paranoyasını” eleştirdi.

Krah, asistanı Jian Guo’nun Pekin için casusluk yaptığı şüphesiyle tutuklanmasından bir ay sonra Financial Times’a (FT) konuştu. Önümüzdeki ay Avrupa Parlamentosu üyeliğine yeniden seçilecek olması muhtemel Krah, Guo’nun tutuklanmasının, oylama öncesinde partisi AfD’yi itibarsızlaştırmak için yetkililer tarafından yürütülen bir kampanyanın parçası olduğunu savundu.

Krah, “Bugünlerde her Çinlinin casus olduğundan şüpheleniliyor. Bu tam bir paranoya,” dedi.

Avrupa’nın Çin’e insan hakları ve iç siyaseti konusunda ders vermeyi bırakması gerektiğini kaydeden Krah, “Batı, dünyayı yönetmediğinin farkına varmalı,” ifadelerini kullandı.

Mülakatta Krah, Alman tarihinin “karanlık ve karmaşık” olduğunu kabul etti fakat Almanların, Adolf Hitler’in imha kamplarını yöneten SS’lerde görev yapmış olsalar bile, atalarının II. Dünya Savaşında yaptıklarından dolayı kendilerini suçlu hissetmemeleri gerektiğini söyledi.

Krah, “Bir milyon asker SS üniforması giyiyordu. Birinin Waffen-SS’de subay olduğu için gerçekten suçlu olduğunu söyleyebilir misiniz? Bireysel suçluluğu tespit etmek zorundasınız,” dedi.

Alman medyası, Krah’ın Kasım 2019’da Çin’e yaptığı ve otel faturalarının üç Çin belediyesi tarafından ödendiği ve bazı masrafların Huawei tarafından karşılandığı bir iş gezisi hakkında kapsamlı haberler yapmıştı.

Krah, gezisinde olağandışı bir şey olmadığını söyledi ve “Eğer her siyasetçiye beş yıl önce Huawei’nin onlar için ödediği yemekleri sorarsanız, ortada siyasetçi kalmaz,” dedi.

Krah AP’de Pekin’in “insan hakları ihlallerini” kınayan kararlara sürekli olarak karşı çıktı. Bir AfD milletvekili “Bana göre onun Çin çıkarları için lobicilik yaptığı her zaman açıktı,” dedi.

Fakat Krah duruşunu savundu ve “Çin’in hukuki sorunlarını çözmek Avrupa Parlamentosu’nun işi değil. Batının tüm dünyanın nasıl yönetilmesi gerektiğine karar verdiği dönemler geride kaldı,” diye konuştu.

AP milletvekili, Çin ile güçlü bağlar geliştirmenin yanlış bir şey olmadığını savundu. Alman siyasetçi, “1,4 milyar insanı var, çalışkanlar, yenilikçiler ve ekonomik olarak güçlüler ve onlarla iyi ilişkilere sahip olmak daha iyi,” dedi.

Almanya’daki ana akım partiler, AfD’nin “vatanseverlik” iddialarını sorgulamak için son skandallardan yararlandılar. Üst düzey bir Yeşil milletvekili Anton Hofreiter, bu ayın başlarında AfD’nin bir “hainler çetesi” olduğunu söylemişti.

Krah ise bu etiketi reddederek, “Almanya’nın çok büyük siyasi sorunları var ve casusluğu küçümsemek istemem ama ülkenin içinde bulunduğu derin krizin sorumlusu casuslar değil siyasetçilerdir,” dedi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Estonya Başbakanı Kallas: NATO Ukrayna’ya asker göndermekten korkmamalı

Yayınlanma

Estonya Başbakanı Kaja Kallas, NATO müttefiklerinin Ukrayna’ya, bu ülkenin askerlerini eğitmek üzere birlik göndermelerinin askeri ittifakı Rusya ile savaşa sürükleme riskini doğuracağından korkmamaları gerektiğini söyledi.

Kallas Financial Times’a (FT) verdiği demeçte “halihazırda sahada asker eğiten ülkeler olduğunu” ve bunu kendi risklerini alarak yaptıklarını söyledi.

Kallas, eğitim personelinin Rus güçleri tarafından saldırıya uğraması durumunda, bunun “otomatik olarak” NATO’nun 5. Maddesindeki karşılıklı savunma maddesini tetiklemeyeceğini savundu.

Kallas, “Orada birileri yaralanırsa, adamlarını gönderenlerin ‘bu beşinci madde’ diyeceklerini düşünemiyorum. ‘Rusya’yı bombalayalım’ diyeceklerini düşünemiyorum. Bu işler böyle yürümez. Otomatik değil. Dolayısıyla bu korkular yersiz,” dedi.

Estonya lideri, “Eğer Ukraynalılara yardım etmek için adamlarınızı gönderirseniz . . ülkenin savaşta olduğunu biliyorsunuz ve riskli bir bölgeye gidiyorsunuz. Bu yüzden riski göze alıyorsunuz,” diye ekledi.

Kallas, Estonya’da böyle bir hamle için parlamento onayı gerektiğini söyledi ve “Bu kamuoyuna açık bir tartışma ama bence şu anda hiçbir şeyi göz ardı etmemeliyiz,” dedi.

Diğer Baltık ülkeleri Litvanya ve Letonya’da olduğu gibi Estonya’da da yetkililer güvenliklerinin Ukrayna’nın başarısıyla yakından bağlantılı olduğunu söylüyor.

Kallas, Ukrayna güçlerinin Avrupa’nın başka bir yerinde değil de kendi topraklarında eğitilmesine yardım etmenin gerilimi tırmandırmayacağını savundu.

Kallas, “Rusya’nın propagandası tamamen NATO ile savaş halinde olmak üzerine kurulu, dolayısıyla bir bahaneye ihtiyaçları yok. Biz kendi tarafımızda ne yaparsak yapalım. Eğer saldırmak isterlerse saldıracaklardır,” iddiasında bulundu.

Estonyalı lider Ukrayna’nın müttefiklerinin Ukrayna’da ortak bir hedefi paylaşmadıklarını, Estonya gibi bazılarının Ukrayna’nın zaferini istediğini, diğerlerinin ise kaybetmemesini arzuladıklarını söyledi.

Bazı ülkelerin “Ukraynalılar kaybetmemeli” dediğini savunan Kallas, Ukrayna’nın zaferi için çalışmakla bunun “aynı şey olmadığını” söyledi ve “Hedefimiz sadece zafer olabilir, ancak bu zaferin ne olduğunu Ukrayna tanımlayacaktır,” dedi. Kallas’a göre, Ukrayna’nın zafer tanımı, “topraklarının tamamen özgürleştirilmesi.”

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Bulgaristan Cumhurbaşkanı Radev: Ukrayna’nın Rusya’yı yenmesi imkânsız

Yayınlanma

Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev, Ukrayna’nın Rusya karşısında zafer kazanmasını “imkânsız” olarak nitelendirdi ve Rusya ile iki yıldır süren savaşı Slovakya Başbakanı Robert Fico’ya yönelik suikast girişimiyle ilişkilendirdi.

Radev cumartesi günü yaptığı açıklamada, “Bu savaşın devam ettiği her gün Ukrayna, Rusya ve hepimiz için felakettir. Bu durum kaçınılmaz olarak Avrupa’daki, ABD’deki ve dünyanın her yerindeki tüm seçimleri etkiliyor. Bu ve bir sonraki seçimde savaş ve barış arasında bir seçim yapacağız. Her vatandaş bunu anlamakla yükümlüdür,” dedi.

Bir gazetecinin Fico’ya yönelik suikast girişiminin Avrupa’ya nasıl bir sinyal gönderdiğini sorması üzerine Bulgaristan Cumhurbaşkanı, Ukrayna savaşından söz etti ve “Savaşın devamını ve Rusya’ya karşı imkansız zaferi mümkün olan tek çözüm olarak sunmak kabul edilemez,” dedi.

Rusya ve Ukrayna arasındaki çekişmenin Avrupa’da da alevlenmesinin ve “barış seslerinin kurşunlarla karşılanmasının” son derece tehlikeli olduğunu söyleyen Radev, “Radikalleşmiş bir fanatik tarafından barışa verdiği destek nedeniyle Avrupalı bir başbakana suikast girişiminde bulunulması, muhalefete ve nefrete karşı kökleşmiş hoşgörüsüzlüğün bir göstergesidir. Birçok siyasetçi, parti ve medya, her farklı sesi Rusya yanlısı olarak göstererek buna katkıda bulunmuştur ki bu son derece adaletsizdir ve tüm bu olumsuz sonuçlara yol açmaktadır,” dedi.

Bulgaristan Cumhurbaşkanı, savaşın devam etmesi halinde Ukrayna’nın “demografik olarak harap olmuş, altyapısı, sanayisi, üretimi tamamen yok olmuş bir ülke olacağı ve bunun sadece Ukrayna için değil tüm Avrupa için son derece ciddi sonuçları olacağı” uyarısında bulundu.

Radev, silah vermek yerine barış için siyasi çaba gösterilmesi çağrısında bulundu ve “Silahla ya da silahsız, benzer bir sonuca doğru gidiyoruz. Bunun farkına varmalıyız. Aradaki fark binlerce insanın ölümü ve harap olmuş bir ülke (Ukrayna) olacak ki bunun bedelini ödemek zorunda kalacağız,” diye ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English